Yalçın ARAL

Tarih: 19.03.2018 09:16

ZEYTİN DALI OPERASYONUN SEBEP VE NETİCELERİ

Facebook Twitter Linked-in

 

 

Fırat Kalkanı Harekatı ile Cerablus bölgesindeki sınır hattının terör örgütü DEAŞ´ın yanı sıra PKK/PYD teröründen temizlenmesinin ardından, Azez- Cerablus hattının Türk askerleri tarafından kontrolünün sağlanması ile ABD ve uzantılarının bu bölgedeki oyunları bozulmuş oldu. ABD´NİN ve diğer Türkiye düşmanı odakların Türkiye´mizin güney sınırlarında PKK endeksli Terör koridoru oluşturma çabalarının Türkiye´nin her seferindeki ikazlarına rağmen devam etmeleri  çerçevesinde Afrin´e karşı operasyonda gündeme gelmiş oldu.

 

Bu noktaya nasıl gelindiği konusunda hafızalarımızı tazelemekte fayda vardır.

 

 

Türkiye´nin sınır illerinin güvenliğinin sağlanmasında ve Fırat Kalkanının korunmasında Afrin bölgesi kritik önemdedir. Terör örgütlerinin Afrin´de bulunması demek, Kilis ilinin tamamının ve Hatay ilinin büyük bir kısmının terör örgütlerinin ateş menziline girmesi demektir. Ayrıca Türkiye, Afrin ile Kobani´nin bileştirilmesini ve Akdeniz´e Hatay üzerinden çıkılmasını Türkiye düşmanlarının projesi olan ?Kürt ?terör koridorunun? önemli ayağı olarak görmektedir.

 

Bu veriler çerçevesinde Zeytin Dalı operasyonu, adeta bir terör yuvasına dönüşen AFRİN ve çevresinin, DEAŞ - PKK/YPG terör örgütlerinden temizlenmesi ve Kürt-terör koridorunun  önünün kesilmesinin yanı sıra Suriye´nin toprak bütünlüğü için de çok önemli bir hal almaktadır.

 

Bu harekat ile;

 

Zaten, terörden temizlenen bölgelere Türkiye tarafından gerekli yardımlar hızla devam etmekte olup, bu yardım ve iyileştirmelerin ardından Suriyeli mültecilerin geri dönüşlerinin hızlandırılması sağlanmaya çalışılmaktadır. Bu geri dönüşlerin olabilmesinin güvenli ve yaşana bilir yerlerin oluşmasının sağlanması ile oluşacağı da bir gerçektir. ABD ve Türkiye düşmanları da Türkiye´nin yapmakta olduğu bu oluşumun önüne geçmek için her türlü manevrayı yapacaklarının da göz ardı edilmemesi gerekmektedir.

 

Türkiye, Suriyeli mültecileri kabul etmesinden dolayı şu ana kadar 30 milyar US DLR civarı bu insanların yaşaya bilmesi için bir harcama yapmıştır. Türkiye 3,5 milyon civarı Suriyeli mültecinin kendi toprakları içinde kalması durumunda bu harcamalarına devam edeceği ve iç güvenliği için de tehlike arz edebileceği kaçınılmaz bir gerçektir. AB ve diğer Dünya ülkeleri verdikleri yardım ve dayanışma sözlerinin de hiç birini tam olarak yerine getirmemiş bu dramın bütün yükünü ve faturasını Türkiye´nin üzerine bilerek yıkmışlardır. Batı toplumu, Türk insanının ve Türkiye´nin inanışından gelen insana verdiği değeri ve vicdana dönük zaafını kullanarak bu hamlelerini yapmışlardır.

 

Bu durumun artık sürdürüle bilir bir durum olmadığı da Devletimizin en yetkili ağzından dile getirilmiştir.

 

Türkiye, Irak ve Suriye´nin toprak bütünlüğüne saygılı olduğunu her ortamda açıkça belirtmektedir. Türkiye yaptığı hamlelerde, kendi toprak bütünlüğü ve bekası ile Irak ve Suriye´nin toprak bütünlüğünü riske sokacak her hangi bir hamle de bulunmamaktadır. Türkiye, Irak ve Suriye´nin toprak bütünlüğü sağlanamadığı takdirde bu bölünmelerin Ortadoğu´daki ve Körfezde bulunan  bütün ülkeleri etkileyeceğini çok iyi bilmektedir. Bu suretle de bölgenin çok büyük bir kaosa sürükleneceğinin de farkındadır.

 

34 sene boyunca terör sarmalı içine sokulan Türkiye´miz bu süre zarfında takribi 40 bin insanını kaybetmiştir. Bu 34 sene boyunca da  terörün 1,2 trilyon dolar civarında da ekonomik kayba neden olduğu hesaplanmaktadır. Bu ekonomik bedel kanser hücresi gibi 34 sene boyunca azar azar Türkiye´yi sömürmüştür.  Türkiye´nin ayağa kalkmasını önlemenin en önemli kozu olarak ABD ve Türkiye düşmanı odaklar tarafından terörün kullanılmış olduğu görülmektedir. 1,2 trilyon dolar şimdiki büyüklüğe göre ekonomik olarak 1,5 Türkiye demektir. Türkiye´yi 34 sene boyunca terör belasını başımıza musallat ederek akıntıya kürek çektiren Türkiye düşmanları ekonomik olarak şu ana kadar hedeflerine ulaştığı görülmektedir.

Artık kanser hücresinin ameliyatla alınması gerekliliği toplumun her kesiminde benimsenmiş olduğu görülmektedir. Savunma Sanayimizin de kısa bir süre içinde ciddi bir noktaya gelerek, ihtiyacımız olan araçların, ürünlerin ve mühimmatların kendi bünyemizde üretilmesi bu operasyonların başarılı olmasındaki en önemli etken olduğunun da unutulmaması gerekir.  Güney sınırlarımızdaki bekamıza yönelik tehditlerin en kısa sürede ortadan kaldırılması gerek ekonomik gerekse insan kayıplarımızın azaltması veya ortadan kaldırılması açısından çok önemlidir.

Bazı vatandaşlarımızın ekonomik olarak bu maliyeti Türkiye nasıl karşılayacak diye düşündükleri görülmektedir. 34 sene boyunca ekonomik olarak buharlaşan 1,2 trilyon doları ve geriye getiremeyeceğimiz 40 bin vatandaşımızı düşünerek bu muhakemeyi yapmalarında fayda vardır.

Ayrıca Doğu Akdeniz havzasında 1,5 trilyon dolar civarı doğalgaz ve petrol yatakları olduğu belirtilmektedir. Akdeniz´e terör örgütleri ile inmek isteyen odaklar eğer 15 temmuz darbe girişimin de başarılı olsalar idi, şu anda Doğu Akdeniz´deki enerji yataklarının üstüne çoktan oturmuş olacaklardı.  

 

Bu saldırılardan ve belalardan ancak ve ancak birlik ve beraberlik içinde olduğumuz müddetçe çıkabileceğimizden de kimsenin kuşkusu olmasın. Tabi ki yerli ve milli olarak memleketimizin her konudaki menfaatlerini her yerde en üst seviyede tutmak ve savunmak kaydı ile.

 

 

 

 

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —