Yalçın ARAL

Tarih: 17.08.2018 13:35

ADNAN OKTAR !

Facebook Twitter Linked-in

 Adnan Oktar ve Dr. Oktar Babuna ile ilgili haberlerle hafızalarımızı biraz tazeleyelim, daha sonra olan olayların ne gibi neticeler doğura bileceğini bir analiz edelim.

 

Şeklindeki beyanatlarının not edilmesi gerekmektedir.

 

1 ) Dr. Oktar Babuna Türkiye´ye adını; 1999 yılının yaz aylarında kan kanseri olduğunu ve tedavi için ilik nakli gerektiğini duyuran gazete ilanı ve başlattığı ilik kampanyası ile duyurdu.

2 ) Kampanyada 160 bin kişiden ilik ve kan örneği alınmasının ardından örneklerin 120 bininin kaybolması suçlamasıyla dönemin Sağlık Bakanı Osman Durmuş tarafından hakkında soruşturma başlatıldı. Adnan Oktar ile bağlantısı olduğu, kan ve ilik örneklerinin ABD´ye gönderildiği iddialarıyla gündeme geldi.

3 ) Kampanyada kuşkular olduğu gerekçesiyle toplanan ilik ve kanların iade edilmesi için girişimde bulunulmuşsa da büyük oranda başarısız olundu. Sağlık Bakanlığı´nın girişimiyle Türkiye´de durdurulan kampanyanın Avustralya´da sürmesi üzerine Türkiye, Avustralya´yı uyararak kampanyanın durdurulmasını sağladı.

4 ) O zamanlar, bu kampanyaya sosyal medya üzerinden Adnan Oktar´ın büyük destek verdiği görülmektedir.

5 ) O zamanlar, Sosyal medya ile de Türk toplumunun vicdanına dokunan bu kampanya çığ gibi büyümüştü.

6 ) Zamanın Sağlık Bakanı Osman Durmuş´un bu kampanya ile suç duyurusunda bulunmasından sonra kampanya´ya destek verenler ininde yavaş yavaş kendilerini geri çektiği görülmüştür.

7 ) 120 bin kan örneğinin ortadan kaybolmasından sonra, ABD ve Avrupa basınında ve dünyadaki önemli mecmualarda, Kürtlerin İsrail Oğulları ile akraba olduğu yazılarının çıktığı ve bunları ispat etme çabaları üzerine tezlerin yoğunlaştığı görülmektedir.

Şimdi bu verilere göre bir analiz yapalım.

Büyük Dünya savaşı ?ARMAGEDDON? dan  sonra Mesih´in geleceğine inanan din inanışlarına bakıldığı zaman karşımıza üç grup çıkmaktadır.

 

Sayın Başkanımız ? Siyonist ve Evanjelist?  ittifakı olarak Türkiye´ye yönelik gerek ekonomik gerekse siyasi saldırıları boş yere tarif etmemiştir.

Bu kesimlerin hepsi radikal unsurlardır. Radikal unsurlarda mantık aramanın imkansız olduğu  zaten bilinmektedir. Bu üç radikal grubun amaç ve hedeflerinin aynı olduğunu düşünmek bile korkutucudur. Ama maalesef gerçektir. Radikal İslam diye lanse edilen DEAŞ unsurları ne kadar radikal ve tehlikeli ise bu zihniyete sahip kişilerde o kadar radikal ve tehlikelidir.

Türkiye´nin her yönden gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak saldırı altında olduğunu her seferinde belirmişimdir. Yukarıda konu ettiğim bilgiler doğrultusunda 15 Temmuz darbe girişimi Türkiye düşmanı odaklar tarafından başarılı olmuş olsa idi. Şu anki radikal unsurları barındıran İsrail hükümetinin hayali olan Büyük Orta Doğu Projesinin en önemli ayağını tamamlamış olacaklardı. Kürtleri de İsrail oğulları ile Adnan Oktar ve Dr. Oktar Babuna´nın kanser tezgahı vasıtasıyla ve ABD´NİN düzmece kanıtlarıyla akraba yaparak Türkiye´yi böleceklerdi. Bu vesileyle İsrail, Büyük Orta Doğu Projesi doğrultusunda Türkiye´nin Güney Doğu Anadolu´sunu yani su kaynakları olan Fırat ve Dicle havzasını kendilerine bağlayacaklardı.  Tabi ki bu odaklar 15 temmuz darbe girişimini başarmış olsalar idi ayrıca da Kıbrıs´ı, Hatay´ı ve Mersine kadar olan bölgeyi de ele geçirip hakkımız bulunan Doğu Akdeniz´deki enerji kaynaklarının üstüne de oturmayı  gerçekleştirmiş olacaklardı!

Adnan Oktar yakalandığı zaman ? Bu bir İngiliz derin devletinin bir komplosudur!? şeklinde verdiği demeç abilerini korumanın gayretine girdiği ve onlara da beni buradan kurtarın mesajını ilgili odaklara verdiği görülmektedir!

 

Türkiye Cumhuriyeti Adnan Oktar operasyonunu 15 temmuz darbe girişiminden ve emniyette ki, istihbarattaki temizlik harekatından sonra  takribi 2 sene önce başlattığı görülmektedir. Bu süreçte  Türkiye üzerinde oynanmak istenen oyunların Adnan Oktar üzerinden de Devletimiz tarafından öğrenilmek istendiği varsayımı kuvvet kazanmaktadır. Siyasi otorite de bu operasyonun artık zamanının  geldiğini düşünerek harekete geçilmesi talimatı verdiği görülmektedir.

 

Türkiye her zaman belirtiğim üzere, jeopolitik olarak çok kritik öneme sahip bir konumdadır.

Türkiye´yi Eski Türkiye´de olduğu üzere bir şey vermeden dize getirmek istemelerinin normal olarak karşılanması gerekmektedir.

Eski Türkiye´yi hayal eden Türkiye Düşmanı Odaklar, Yeni Türkiye´de Türkiye´yi ne siyasi olarak nede ekonomik olarak dize getiremeyeceklerinin bilincinde olmaları gerekir. Her şeyin bir bedeli vardır. Dünyanın yeni düzeninde bedel ödemeden hakkını alabilmenin imkanı bulunmadığı da ortadadır. Bu yeni düzene geçişte bütün ülkeler belli bir bedel ödeyecektir. Mühim olan bu yeni düzen oluşurken  az hasarla olayı atlata bilmektir.

Türkiye´ye bedel ödetmek isteyenler her seferinde Yeni Türkiye´nin direnci ile karşılaşacaklardır.  İçimizdeki bu toprağın insanı olduğunu hissedemeyenlerinde bu geminin içinde olduklarının bilincinde olması gerekmektedir. Gemi su alırsa kendilerinin de zarar göreceğinin idrakinde olmaları gerekmektedir. Dünyanın hiç bir yerinin güvenli olmadığı bir ortamda bulunduğumuzun da unutulmaması gerekir!

Dünyada başka bir Türkiye olmadığının bu saldırıları ancak ve ancak birlik beraberlik ve Türkiye üzerinde oynanmak istenen oyunların idraki ile atlatıla bilineceğinin bilinci önemlidir. Ne kazandık ise Türkiye´de kazandığımızın idraki önemlidir! İnsanların hele Türk Ulusunun vatanı varsa bir şey ifade edebilir. Türkiye´den başka Türkiye olmadığını bilerek birlik beraberlik içinde ülkemize sahip çıkmamız bütün vatandaşların asli görevidir.

Türkiye Düşmanı odakların uyumadığını, Adnan Oktar ve Dr. Oktar Babuna olayın da en çarpıcı şeklinde görülmektedir. Türkiye gerek dışardan ve gerekse de Türkiye Düşmanı odakların maşalığını yapan içimizdeki bu toprağın insanı olmayanların oyunlarına gelmemesi gerekmektedir. Bunun içinde hem bilinçli hem de çok uyanık olmak gerekmektedir.

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —