Sinemis ZAFER

Tarih: 14.08.2020 15:01

LÜBNAN’DA KİMİN NE HESABI VAR?

Facebook Twitter Linked-in

Beyrut’ta birkaç gün arayla iki büyük patlama yaşandı.

1-Liman bölgesinde 2 bin 750 ton kaçak amonyum nitratın patlaması

2- Halkın yaşadığı patlama.

Liman bölgesinde yaşanan patlamanın nedeni bilinmezken halk yaşanan bu olayların hükümetin ihmali olduğunu söylüyor. İhmal mi yoksa komplo mu bunu zaman gösterecek fakat patlamanın izleri ve yankıları uzun süre devam edecek gibi.

Beyrut’ta yaşanan olayları sosyal medyadan ve haber ajanslarından gördük.

Beyrut nerede?

 Bu patlama neden yaşandı?

  BEYRUT

Lübnan’ın başkenti ve en büyük şehridir.

Lübnan’ın Akdeniz kıyılarında bir yarımadada bulunan Beyrut, ülkenin en büyük ve ana limanına sahip olma özelliği taşıyor. Beyrut’un tarihi 5000 yıl önceye dayandığı için aynı zamanda da dünyadaki en eski şehirlerden biri.

Beyrut'taki patlamada can kaybı 200'ün üzerine çıktı. Vali, halen onlarca kişinin kayıp olduğunu aktardı. Ülkede patlama sonrası başlayan protestolar ise devam ediyor.

2 bin 750 ton kaçak amonyum nitrat.

200’ü geçen ölüm

6 bini geçen yaralı

Kentin geniş kısmı harabe hale gelmesi ve aynı zamanda 350 bin kişi evsiz kalması.

Şehir şuan büyük bir yıkım ve acı günler yaşanıyor.

Bir sorumlu aranıyor ülkedeki yönetim ise istifa etti.

PEKİ LÜBNAN’A BU AMONYUM NİTRAT NASIL GELDİ?

Yapılan araştırmalara göre olayın aslı şu:

 23 Eylül 2013 tarihinde 2 bin 750 ton amonyum nitrat yüklü Moldova bandıralı bir gemi Gürcistan’dan Mozambik’e gitmek için yola çıkıyor ve gemi arızalanıyor. Beyrut limanına yanaşıyor. Daha sonra ülke dışına çıkması engelleniyor. Geminin çekildiği liman ise Lübnan’da bulunan siyasi parti Hizbulllah kontrolünde.

 Kısa süre sonra geminin sahibi olan şirketin de gemiden vazgeçtiği ve ilgilenmediği belirtildi. Daha sonra geminin çıkarılması için girişimlerde bulunulsa da bu girişimlerden sonuç alınamadı.

   Beyrut, bir zamanlar “Doğu’nun Paris’i” olarak anılan bir başkent, çok dinli bir toplum. Güçlü ticaret gelenekleri,  önemli turizm potansiyeli ne sahip.

Şuan Beyrut’ta gerek ekonomi gerekse iç siyasette çok büyük sıkıntılar yaşanıyor.

Yaşanan bu olaydan sonra Beyrut’ta hiçbir şey eskisi gibi olmayacak, bunun farkındayız.

 Ancak bu şuan orada olan ayaklanma ile mi gerçekleşecek?

 Yöneticilerin gerçekleştireceği barış ortamı ile mi olacak?

Yani şuan  Lübnan halkının  kanlı bitireceği devrimi mi?

Yoksa barışsal devrim mi ?

Bu acı olayın ardından ekonomi, siyaset, ülke turizmi ve birçok konunun yanı sıra Beyrut halkının psikolojisi zor durumda olmalı.  Bunun farkındayız.

Hâlihazırda olan bir krizin üstüne böyle bir patlamanın yaşanması, dolan hastaneler, tıbbi malzemelerin yok seviyesine gelmesi, stoklardaki tahıl miktarının yetersizliği ve bunların yanı sıra Lübnan halkının yakınlarını, vatandaşlarını kaybetmeleri ve başkentin önemli büyük bir kısmının harap olmasından dolayı ruhsal ve psikolojik baskının etkilerinde uzun bir süre kalacaklar gibi gözüküyor.

Gerçekleşen bu acı olayın psikolojik etkilerine ek olarak önemli bulduğum ve değinmek istediğim bir diğer konu patlamanın saniyeler içinde şehri harabeye çevirmesi.

Sosyal medya da gördüğümüz Beyrut Limanı'nın öncesi ve sonrası fotoğrafları. Bir yanda en mutlu günlerinde  ikisi düğün çekiminde  biri ise düğün esnasında bu kabusu  yaşayan  üç çift bir yanda ise patlamanın ardından dünyaya gelen bir bebek.

Bu olaylar bir film sahnesi gibi gelebilir ama yaşanan tüm bunlar gerçek ve hepsi saniyeler içinde beklenmedik bir patlamada meydana geldi.

UMUDA ÇALINAN PİYANO

Yaşanan bu olaylar bize dakikaların, insan hayatının önemini anlatırken bir yandan da evi harabeye dönmesine rağmen eşyaları arasında piyano çalan 79 yaşındaki Lübnanlı kadının içinde barındırdığı umudu gözler önüne seriyor.

Lübnan da yaşanan bu olaydan ve dünya da yaşanmaya devam eden birçok olumsuzluktan bir şeyler öğrenip, bir dakika sonramızın garantisinin olmadığını, umudumuzu hep diri tutmamız gerektiğini, dünyaya geliş sebebimizin dışına çıkmadan yaşamayı öğrenmeliyiz.

Canımızın, yaşadığımız her anın kıymetini bilerek umursayarak yaşamalıyız.

Nerede, nasıl öleceğimizi bile bilmezken bu denli ihmalkar ve zamanın kıymetini bilmeden, şuurumuzu kaybederek ilerleyemeyiz.

Hayat akıp giderken bu akışta umutlarımızı ertelemeyelim.

Bugün yaşanması mümkünken ertelediğin her şey yarının pişmanlığıdır.

 

 


Orjinal Köşe Yazısına Git
— KÖŞE YAZISI SONU —