Biraz kendinizden bahseder misiniz?
1982 yılında Kayseri´de doğdum. Çocukluğumdan beri de şiir yazıyorum. Liseyi bitirdikten sonra ilk kitabımı çıkarma kararı aldım. Üniversiteye devam etmedim. Bir sağlık problemi yaşadım. Ama bu yıl Anadolu Üniversitesi Halkla İlişkiler ve Reklamcılık bölümüne başladım. Sonrasında 2002 yılında ?Aşkım Toprakta´ adında aşk şiirlerinden oluşan bir şiir kitabı çıkardım. Hemen ardından seri halde devam etmesini istediğim için ?Aşk Başlamadan Güzeldir´ adlı şiir kitabım çıktı. 2007 yılında ?Ben Bu Aşka Bir Nokta Koymadım´ isimli şiir kitabım çıktı. 2009 yılında ise ?Aşkın Çarmıhında Can´ adlı şiir kitabım da çıktı ve aşk serisi oldu. İlerleyen günlerde ?Kalbine Sadık Kal´ isimli bir şiir kitabı daha çıkacak. O da aşk şiirlerinden oluşuyor. Sanırım yer ve göğün aşkla yaratılmasından doğan bir şey var bende. Dolayısıyla aşk şiirleri de sıra halinde geldi. 2012 yılında da Kayseri Yazarlar ve Şairler Derneğini kurup başkanı oldum.
KAYŞAD´ın kuruluş aşamalarını anlatır mısınız?
Kültür sanat faaliyetleri yapıyordum. Bu faaliyetleri ismen yaptığım zaman kurumlardan destek almak oldukça zor oluyordu. Bu destekleri bir kılıfa girdiremediklerini, bir dernek olsanız, bir vakıf olsanız bu konuda iş birliği yapabiliriz, destek olabiliriz fakat şahsa yapılan desteklerde zor durumda kaldıklarını söylüyorlardı. Dolayısıyla yaptığım her programda zorluk yaşıyordum. Biz de neden bir dernek kurmayalım diye düşündük. Gençlerden oluşsun, dinamik olsun. Kurduk derneğimizi. Kayseri Yazarlar ve Şairler Derneğinin kurulması bu şekilde oldu. Etkinlikler düzenlerken kurumlardan destek almaktan zorlanınca dernek kurma kararını almış olduk.
Derneğinizde kaç üye var?
Derneğimizde daha çok gençler hâkim durumda. 60 üyemiz var. Daha fazla üyeyi kabul etmiyoruz aslında. Dolayısıyla yaptığımız etkinliklerde olsun, herhangi bir şiir dinletisinde olsun daha seçici daha elit bir kadroyla, birbirimizi anlayıp dinleyebileceğimiz bir kadroyla yürümeye çalışıyoruz. Bence çokluğun olduğu yerde başarı olmaz.
Dernek projelerinizden de biraz bahseder misiniz?
Normalde Türkiye´de ölen şair ve yazarlarımız için anma programı yapılır. Yaşarken de kıymetleri pek bilinmez. Öldükten sonra kör gözlü ise badem gözlü olur. Kel ise sırma saçlı olur. Biz de dernek olarak yaşayan şair ve yazarlara vefa geceleri adı altında bir başlangıç yapalım dedik. İlk programımızı da 2012 yılında, derneğimiz 10 günlükken 11. Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül´ün dayısı Abdullah Satoğlu için yaptık. 60. Sanat yılında Abdullah Satoğlu Vefa Gecesi yaptık. Lale Şairi olarak anılır kendisi. Cumhurbaşkanımızdan da bir takdir yazısına mazhar olduk. Hemen ardından 2013 yılında Yağmurla gelen şair, Nurullah Genç´e vefa gecesi yaptık. O programla da Kayseri´de çok büyük sesler getirdik. Hemen onun ardından ?Şairsin hüznünden belli´ diyen Hilmi Yavuz´a vefa gecesi yaptık. En son da Recep Garip´e, şair, yazar, ressam ve 22. Dönem AK Parti milletvekili kendisi, bir vefa gecesini gerçekleştirmiş olduk. Bu programların arasında da tabii dernek olarak farklı imza günleri, söyleşi programları da yaptık.
Yakın dönemde hangi projeleriniz hayata geçecek?
Önümüzdeki günlerde de inşallah Rasim Özdenören ve Hayriye Ünal aramızda olacak. Hemen ardından Tuna Kiremitçi gelecek. Onun ardından da 23 Nisanda özellikle doğum gününde istediği için bu programı Yavuz Bülent Bakiler hocamıza vefa gecesi yapacağız.
Nedir bu Vefa Geceleri?
Vefa geceleri tamamıyla yaptığımız kişiye ait bir program oluyor. 3 gün sürüyor. 3 gün boyunca en az 10-15 okula girme gibi bir şansımız oluyor. 10-15 tane şairin kendi çevresinden şairimizi yakından tanıyan kişileri davet ediyoruz. Okullarda çeşitli paneller, şiir dinletileni, söyleşiler, imza etkinlikleri derken final gecesi ile işi bitiriyoruz. Bu da 3 gün boyunca bir kültür şenliği haline geliyor. Hem liseli gençler, hem üniversiteliler hem de halk faydalanabiliyor. Dolayısıyla toplumun her kesimine sesleniyoruz. KAYŞAD olarak bu yönde de çok başarılı olduğumuzu söyleyebilirim. Bu konuda mütevazılık edemeyeceğim. Çünkü yaptığımız her programda gelen kişileri salonlar almıyor. O kadar dolu dolu bir organizasyon oluyor. Mesela Talas Belediyesi´ne bir program hazırladık. Anılarla Necip Fazıl Kısakürek programı. Yaklaşık 2 binin üzerinde seyircimiz vardı ve Kayseri´ye ilk defa Nuri Pakdil´i getirdik.
KAYŞAD´ın projeleri sizce nasıl?
KAYŞAD olarak sanırım biz getirdiğimiz yazar ve şairlerde birinci derneğiz. Ardımızdan mesela Nurullah Genç´i getirenler oldu. Biz 2013 yılında Serdar Tuncel´le birlikte getirip bir söyleşi yaptırmıştık. Geçenlerde Talas Belediyesi getirdi ve bir söyleşi yaptırdı. Yani yapılan programların devamı niteliğinde oluyor. Hemen hemen Kayseri´ye Türk Edebiyatına damga vuran isimlerin genelini getirdik. Sezai Karakoç´u Kayserililerle buluşturmayı çok istiyoruz. Bizim ahtımız olarak kaldı. Hiçbir programa katılmıyor. Gönlümüzden o geçiyor.
Bu başarıların sebebi sizce nedir?
Yapılan her etkinlikte ilk günkü heyecanı taşımazsak o işi bırakmamız gerek. Kendimize güvenimiz tam. Güven emin olun ki programı tamamlatır. Kendimizi güçlü hissetmeliyiz, buna mecburuz. Bu güç nerden geliyor derseniz, bana kalırsa yaptığımız her etkinlikte başarıya ulaşan bir sonuçtan sonra insan kendi kendini güçlendiriyor zaten. Ben bu organizasyonu yaptı. Neden daha iyi bir organizasyon yapamayalım diye düşünüp yola çıkmamız lazım. Ne kadar güçlü organizasyonlar yaparsak desteklerimiz de o kadar güçlü oluyor. Başlarda sponsor bulamıyorduk. Programlarımız büyüdükçe sponsorlarımız da büyümeye başladı. Hep projemizi Kültür Bakanlığının destekleriyle yapıyoruz. Sayın valimizin de himayesi altında yapıyoruz. Tüm bunlar bizi güçlü ve başarılı bir dernek yapıyor.
Röportaj: Ayşenur Sarıkaya