Hayvan Hakları Anayasal Güvence Altına Alınmalıdır
Dünyada bilinen ilk hayvan hakları hareketi 19.yy İngiltere’sinde, anestezi verilmemiş hayvanların bilimsel araştırmalarda kullanılmalarına karşı çıkan ve 1876 da kabul edilen “Hayvanlara Karşı Zulüm Yasası”nın yürürlüğe girmesiyle sonuçlanan süreçte ba
Avrupa’da 1970’lerde başlayan hayvanlara karşı insan davranışlarında olumlu yöndeki eğilimin dünya genelinde yaygınlaşması 1980’lerde olmuştur. Türk toplumunda hayvan sevgisi ve korunması bilinci ise çok eski tarihlere dayanmaktadır. Selçuklu ve Osmanlı Devletleri döneminde hayvanlara büyük sevgi ve şefkat gösterilmiş, hayvanların bakımı ve korunmasına ilişkin uygulamalara büyük bir önem verilmiştir. Özellikle toplumsal dokunun bir parçası olarak kabul edilen sokak hayvanlarının beslenmeleri için vakıflar, hastaneler, yaşlı bakım çiftlikleri kurulmuş, hayvanları korumaya yönelik kanunlar, fermanlar çıkarılmıştır.Hayvanların iyi şartlarda bakılmasının sağlanması, hayvanları korumak ve iyi davranılmasını sağlamak amacıyla İngiliz hayvan severler 1882 yılında bir araya gelerek; “Hayvanları Koruma Birliği”ni kurmuşlar, daha sonra birçok ülkede kurulan derneklerin birleşmesiyle Hollanda’nın başkenti Lahey’de “Dünya Hayvanları Koruma Federasyonu” kurulmuştur. Bu kuruluş 1931 yılında yaptığı toplantıda 4 Ekim tarihini; “Dünya Hayvanları Koruma Günü” olarak ilan etmiştir. Bu tarihten sonra “Hayvanları Koruma Günü” insanların hayvanlara karşı sevgi ve şefkat duygularını uyandırarak, onların korunmasını sağlamak amacıyla tüm dünyada kutlanmaya başlanmıştır.
Türkiye’de 2004 yılında yürürlüğe giren “5199 Sayılı Hayvanları Koruma Kanunu” ile birlikte hayvan hakları konusunda ilk çağdaş nitelikli yasal düzenleme yürürlüğe girmiştir. Ancak her gün görsel ve yazılı basında hayvanların uğradıkları işkence, kötü muamele ve istismar haberleri ülkemizde Hayvanları Koruma Kanunu’nun yetersiz ve eksik kaldığı eleştirilerini de beraberinde getirmektedir. Bu toplumsal eleştiriler ve uygulamalardaki aksaklıklar nedeniyle Adalet Bakanlığı ve TBMM Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu tarafından kanun değişiklikleri ve raporlar hazırlanmaktadır.Revize edilecek olan Hayvanları Koruma Kanunu’nda hayvanlara karşı her türlü eziyetin kabahat olarak değil, suç olarak kabul edilmesi gündeme getirilmiştir. Düzenlenecek cezaî yaptırımın, işkence, eziyet, tecavüz ve öldürme gibi suçlar için alt limitinin en az 2 yıl 1 ay olarak belirlenmesi tasarlanmıştır. Cezaların iki yıl asgari olarak belirlenmesinin nedeni ceza infaz yasalarımıza göre fiili olarak hapiste kalmanın alt limitinin iki yıl olarak belirlenmesinden kaynaklanmaktadır. Önerimiz Türk Ceza Kanunu’nda yapılacak değişiklikle verilecek adli hapis cezalarının para cezasına çevrilememesi, ertelenememesi ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının verilemiyeceği düzenlemelerin getirilmesidir.Alman ve Avusturya Hukuku’na göre, hayvanlar eşya değildirler fakat hukuk öznesi de değildirler. İsviçre Medeni Kanunu’nda “hayvanlar nesne değildirler”. Fransız Hukuku’nda hayvan, “duyarlılığa sahip canlı varlıklardır” olarak tanımlanmıştır. Bütün bu düzenlemeler ile hayvanların eşya olmadıkları yönündeki yenilikçi görüş benimsenmiş ve gelecekte bu ilke doğrultusundaki düzenlemelerin çoğaltılmasına ilişkin bir çağrıda da bulunulmuştur. Türk Hukukunda, eşyanın canlı ya da cansız olması bakımından bir ayırım yapılmamakta ve hayvanlar, taşınır bir eşya olarak kabul edilmektedir. Birçok kanunumuzun temel aldığı İsviçre ve Alman Medeni Kanunundaki düzenlemelere benzer biçimde, bizim Medeni Kanunumuzda da hayvanların eşya statüsünden canlı ve duyarlı birer canlı statüsüne kavuşması beklentimizdir.Dünyada, birçok devlet anayasasında hayvan hakları ve refahını içeren hükümler yer almaktadır. Günümüzde Almanya, Avusturya, İsviçre, Hindistan, Mısır gibi devletler hayvanların çıkarları, hakları ve refahına ilişkin düzenlemelere anayasalarında yer veren ülkelerden sadece birkaçıdır. Türkiye’de ise 1982 Anayasası’nda hayvanların korunması ve refahına ilişkin doğrudan bir hüküm bulunmamaktadır. Son yıllarda hayvanlara karşı kötü muamele, şiddet ve istismar vakalarının artışı hayvanlara ilişkin yasal düzenlemelerin gözden geçirilmesi ve hayvanların korunmasının anayasal güvence altına alınması fikrini ortaya çıkarmıştır. Böylece hayvanlara eziyet etmek ya da kötü davranmak, anayasal koruma altında olan diğer hakların çiğnenmesi kadar kabul edilemez duruma gelecektir. Hayvanların haklarını koruma ve gözetme yükümlülüğünü yerine getirmek için yasama organları tarafından kabul edilen kanunlar, bu amaca hizmet etmemeleri ve anayasaya aykırı olmaları halinde iptal edilebilecektir. Devletin, vahşi veya evcil, sahipli veya sahipsiz olmak üzere tüm hayvan haklarının korunmasını ve hayvanlara yönelik eziyet ve kötü muamele yapılmamasını güvence altına alacağı yönünde bir hükmün anayasada ayrı bir madde olarak düzenlenmesi, toplum beklentilerini karşılayacağı ve sorunun çözülmesiyle ülkenin sosyal yapısında pozitif yönden bir katkı sağlayacağına inanılmaktadır.Bununla beraber toplumsal beklenti çıkacak yeni Kanunda Tarım ve Orman Bakanlığı’nın belediyeler üzerinde kısırlaştırma ve kanunun uygulanması konusunda idari yaptırımının yer almasıdır. Adına barınak denilen hayvan bakımevleri sadece bakıma muhtaç sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların bakımevi olarak vazifelendirilmelidir. Sokaklarında çok sayıda hayvan olan bir ülkede petshopların ve internet üzerinden hayvan pazarlanmasının önü kesilmelidir. Petshop’lar sadece hayvan bakımı ile ilgili malzemeler satmalıdır.Bu vesileyle, 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü’nde, doğayı bizimle paylaşan sevimli dostların yaşama haklarının güvence altına alınması ve mutluluklarının devamının sağlanması hususunda herkesi görevlerini samimiyetle yerine getirmeye ve sorumlu davranmaya davet ediyoruz.