Öncelikle bize biraz kendinizden bahsedermisiniz?
1966 yılında Sarız´a bağlı Tavla köyünde doğdum. İlkokulu Osman Düşüngel İlköğretim okulunda okudum. Ortaokul ve lise bölümününde 1 yıl ara verdim. 1980´li yılların başlarında. Fevziçakmak ortaokulunda başladım. Ortaokul 3. sınıfı Almanya´nın Köln şehrinde tamamladım.ihtilalden sonra tekrar ülkeme döndüm. Ailem yurt dışında yaşıyordu. Ülkemizin terörden arındırılması ile birlikte tekrar Kayseri´ye geldim. Üniversiteyi Uludağ üniveritesi Necati Bey eğitim Fakültesi fizik bölümünü bitirdim. Son olarakta Anadolu Üniversitesi İşletme Bölümünü bitirdim. Üçüncüyede başladım ama kısmet olmadı henüz bitirmek. İşlerimin yoğunluğundan dolayı sınavlara giremiyorum.
Okul hayatınızı bitirmeyi düşünmüyorsunuz sanırım?
Ömrüm vefa ettiği sürece, sağlıklı olduğum sürecede üçüncü, dördüncü ne kadar yeterse yapacağım. Çünkü okumak ve bilmek farklı bir olay. Bizim toplumumuzun tam olarak benim gördüğüm en büyük eksiklik okumamamız. Toplum olarak okumayı unutmuşuz. Okumayı unutunca yorum yapmayı unutuyoruz, yorum yapmayı unutunca sorgulamayı unutuyoruz bu anlamda olabildiğince okumaya çalışıyorum. Sadece kartvizitlerde yer alsın diye değil.
Öğretmenlikten sonra neden işletme okumayı tercih ettiniz tekrar?
İşletme okumamdaki amacım ticaretle uğraşınca artık sadece fizik öğretmenliği yeterli gelmemeye başladı. Daha doğrusu faydalı olmamaya başladı. Yaptığım iş ile ilgili ticaretle ilgili işletme bölümünü okumaya başladım. Çünkü yaptığınız kavramın ne anlama geldiğini öğrenmeniz lazım. O yüzden o bölümüde bitirdim. Böyle de devam etmeye çalışacağım.
Aile hayatınız peki?
Evliyim bir tane oğlum var. Bu sene son senesi hukuk fakültesinden mezun olacak.
Hayattaki amacınız ne idi?
Olabildiği kadar bu ülkeye faydalı bir birey olmaya çalıştım. Öğretmenlik yaparkende hep öğretmenlik yerine eğitmenlik diyordum. Fizik biliyorsunuz biraz zor bir bölüm. Ben öğrencilerime hep şunu anlattım, önemli olan fiziği bilmeniz değil birey olmanız. Eğer bir birey olursanız zaten sorumluluklarınızı da bilmek konusunda bir sıkıntınız olmaz, ne kadar ders çalışmanız gerektiğini, sorumluuğunuzu daha iyi bilirsiniz. O yüzden öğretmenlik değil, eğitmenlik olarak yorumladım, öğrencilerimlede bu şekilde birey olma yönünde değerlendirdim.
Öğretmenlik yıllarınızın güzel anıları olmalı?
Elbette? Güzel olan şey şuydu kendi okuduğum okulda öğretmenlik yaptım. Fevziçakmak´ta 5 yıl öğrencilik yaptım, 5 yıla yakında öğretmenlik yaptım. Güzel duygulardı. Hem kendi öğretmenleriniz, kendi sınıfınıza girip ders anlatmanız. Benim için çok anlamlı ve çok keyifliydi. O yüzden Fevziçakmak Lisesi´nin benim yaşamımda çok farklı bir yeri var. Hem öğrenciliğimde hem de öğretmenliğimde.
Ticaret hayatına nasıl geçtiniz?
Beş yıl kadar öğretmenlik yaptıktan sonra ticaret ile ilgilenmeye başladım. Lakin eğitimden kopmadım hiç. Eğitimin özel sektörü ile ilgilendim. Birkaç değişik iş kolu ile uğraştım.
Siyaset ondan sonra geldi galiba?
Evet siyaset bu dönemden sonra geldi. Siyaset şudur biz 1980 öncesini az bir şey yakalayan grubuz. O dönemde ortaokul öğrencisiydik ama ben eskiden beri okumayı çok seviyordum ve idealist bir insan olmaya çalışıyordum. O anlamda ucundan kıyısından bir şeyler yakalayabildik. Paçasından tutabildik anlıyacağınız. Oradan gelen bir alışkanlık ile daima öncesinden hedeflerimi koyarım.
Planlıydı o zaman yapacağınız işler?
Tabii, siyaset ve ticaret ile uğraşacağımı üniversitede şekillendirmiştim. Çünkü şuna inanıyorum eğer idealist insanlar siyasetin içerisinde yer almayacak olurlarsa işte bugün yaşadığımız o siyasetin düşüklüğü, siyasetçinin kabul gözünde itibarının düştüğünü çok net bir biçimde görürsünüz. Ben solcuyum evet ama sadece solda değil bütün siyasi partilerde amaçları Türkiye Cumhuriyetinin üniter yapısını korumak kollamak Türk halkının refahlığını yükseltmek toplumu düşünen bütün siyasetçilerin siyasi parti gözetmeden hedeflerini net bir şekilde koyanların mutlaka ve mutlaka idealist insanlardan oluşması gerektiğine inanıyorum.
İlla idealist olmalı yani?
Evet, idealist insanlardan korkulmaz onun görüşü size göre yanlış gelebilir ben sol bir çerçeveden bakarken, bir başkası sağ çerçeveden bakabilir, birisi daha farklı boyutta bakabilir. Ama önemli olan şudur niyeti iyidir, hedefi sizin düşündüğünüz hedeftir ama gidiş yönü farklıdır. O insanlardan korkulmaz. Bana göre onun yolu, ona göre benim yolum yanlıştır. O yüzden idealist insanlar hangi siyasi partide olursa olsun olmak zorundalar. Bakın bugün çıkıp bir kamuoyu araştırması yapsanız en güvenilir olmayan, sözüne inanılmayan siyasi kurumlar ve siyaset çıkar.
Aslında öyle olmaması lazım?
Tam tersi olması lazım, çünkü siz ülkenin geleceğini belirleyen bir görev alıyorsunuz mecliste. Yeni yapacağınız bir yasa ile belki toplumun ayrışmasına, belki de tam tersine birleşmesini sağlayacaksınız. Bırakın yasayı söylemlerinizde öyle olabilir. Bugün çıkıp bir siyasi parti genel başkanının söyleyeceği bir cümle toplumu gerebilir, ya da gerilmeyi bırakıp birleşmesini de sağlayabilir. Zaten bu siyaset anlamında da değil her anlamda gerekli olan bir şeydir. Diyalog, iletişim, hoşgörü, sevgi, saygı. Ben bütün konuşmalarımda özellikle sevgi, saygı ve hoşgörüyü altını çize çize defalarca söylüyorum. Söylemeye de devam edeceğim. Dediğim gibi siz sevgi, saygı, hoşgörüyü kaybederseniz sadece siyasette değil toplumun her kesiminde zarar görürsünüz. O yüzden siz sevgiyi, saygıyı, hoşgörüyü yakalarsanız siyasete de yansır, ticarete de yansır, eğitim yaşantınıza, insanlarla olan diyalogunuza, çalıştığınız kurumda ki arkadaşlarınıza da yansır. Bu yansımaları da olumlu anlamda tepkilerini görürsünüz. O yüzden idealist insanların olması gerektiğine inandığım içinde, idealist bir birey olarak kendimi yorumladığım için siyasetin içinde olma gerekliliği hissettim.
Kaç yılından itibaren aktif siyaset ile uğraşıyorsunuz?
1998´den itibarende aktif olarak çalışıyorum. Daha öncesinde üye değildik siyasi partilere ama, sivil toplum kuruluşlarında rol alıyorduk. Öğrenciliğimizden beri bu düşünce içende gelen, mücadele eden bir birey olarak kendimi ifade ediyorum. 1998 yılından sonra da Sayın Nakipoğlu o zaman ki il kongre seçimlerinde birlikte çalışmayı teklif etti ve seçimlerde birlikte geldik. O günden bu güne kadar da hep Cumhuriyet Halk Partisi´nin içerisinde ön saflarda, sahada olmaya çalıştım, çalıştık. Çünkü siyaset içerisinde olumsuz olan bir olgu vardır ki sadece seçimden seçime gelen veya siyasi parti içersinde üye iseniz fotoğraf karesinde yer almak için gelen olarak algılanır. Ben öyle olmamaya çalıştım, sahada yer aldım.
Ne gibi görevler aldınız parti içerisinde?
1998´den 2002 yılına kadar il yöneticiliği, il başkan yardımcılığı yaptım. 2002´de Sayın Nakipoğlu İl Başkanıydı birlikte istifa ederek milletvekili adayı olduk. İlk adaylığımda 5. sıradaydım. O dönem eğer seçilseldik Türkiye´nin en genç milletvekili olacaktım. Seçilme yaşı 35´di. 2002´de ki adaylığıma o dönemdeki arkadaşlarımda sıkça ifade ederlerki 5. Sırada olmama rağmen birinci sıra adayı gibi çalıştım. Çünkü bizim amacımız mevkii, makam, koltuk kapma değildi. O yüzden idealizim ve idealistin altını çiziyorum. Bütün siyasi partilerde idealist insanların aktif olması lazım. Bunun içinde sıralamamıza bakmadan aktif olarak çalıştık. 2007´de adaylığım oldu. Ama kısmet olmadı yine seçilemedik. 7 Haziran 2015 seçimlerinde 4. Sıradan adaydım onda da kısmet olmadı. Kasım seçimlerinde de olmadı. İlk 4 sıra Sarız´lı oldu ve ben genel başkanımıza ilk 4´ün Sarız´lı olmasının bir bölgeye adayların yığılmasının uygun olmayacağını düşündüğümü söyledim. Sarız´lı değilde Develi´li la da Yeşilhisar´lı olsaydı da bir bölgeye yığılmasının dengesizlik olacağı düşüncesi ile beni 4. Sıradan 9. Sıraya aktarmasını istedim. Böylelikle ben 9. Sıraya benim yerime de Ertuğrul Gönenç bey getirildi. Lakin genel başkanımızın takdiridir ki listeyi olduğu gibi gönderdi Haziran seçimlerinde. Kasım seçimlerinde ise ben bu düşüncede olduğum için, bu sefer insiyatif bana geçti ben bu gerekçelerle basın açıklaması yaparak aday olmadım ama adaymış gibi de çalıştım.
Daha sonra İl Başkanlığı süreci başladı?
Evet arkadaşlarla görüşerek ki, hiçbir zaman bireysel hareket etmedim konuşarak beraber yorumlayarak, onlarında il başkanlığında faydamızın olacağını düşündükleri için aday oldum. Sayın Ayan ve Nakipoğlu´da aynı düşüncelerle elbette yola çıktı ama bu bir yarıştı ve kazandım. Sağolsun delagasyonumuz takdir ettiler.
3 adaydınız seçim sürecinde?
Sayın Ayan ve Nakipoğlu ile beraber kol kola güzel bir seçim dönemi geçirdik. İkisini de çalışmalarından dolayı her zaman takdir etmişimdir. Son güne kadar birbirimizi kırmadan, kol kola hep beraber sürdürdük bu yarışı. Dışarıda her zaman şöylebir beklenti olur Cumhuriyet Halk Partisi kongrelerinde kavga çıkar, tartışmalar olur fakat böyle bir şey olmadı. Üç adaydık ve sandık sonuçları açıklanana kadar da hep yan yana durduk. Çünkü bu parti bir kişiye bağlı değildir ve bir kitle partisidir. 2 yıllık görev sürecimi teslim aldım. Adaylık sürecinde söyledigim projelerimi uygulamak için buralara geldik. Umarım çalışmalarımızla partimizi Kayseri´de biraz daha ileriye götürmenin yolunu açacağız. Çalışacağım bu iki yıllık süre içerisinde seçim yok ama eğer ekstra bir durum olurda seçim olursa da o başarıyı yakalamak istiyorum. Seçim olmasa da bir sona ki yapılacak seçime kadar alt yapısını oluşturmak gibi bir göevim var. Bu yönde çalışmalarımı sürdüreceğim.
Kayseri´de neden CHP olmuyor?
Kongre konuşmamada ben bunu kaderimizin olmadığını ispatlamak için gelmiştim. 1980´den sonra 1983´de yapılan seçmlerd ki o zaman ki seçimlere çok fazla da halk seçti dememek lazım aslında ama sol adına 2 tane milletvekili çıkarttık. Ondan sonra ki yapılan seçimlerde 1987, 1991, 1995, 1999, 2002, 2007, 2011 ve 2015 seçimlerinde sol adına parti ayırımı yapmadan hep bir milletvekili ve yüzde 12,5´u geçemedik. Bir kere yüzde 13,5 civarlarında oldu. Şimdi bu sosyolojik bir vakadır. Çok özel incelenmesi lazım. O yüzden kongre konuşmamda şunu söyledim hiçbir zaman karşıyı suçlamam suçu ve eksikliği kendimde bulmaya çalışırım. Öz değerlendirme yaparım. Siyasette bu kadar hırsızlık var, yolsuzluk var, şu var bu var halk görmüyorda niye oy vermiyor diye biz hep halkın neden vermediğini seçimlerden sonra yorumlarız. Ama hayır acaba biz kendimizi ifade edebildik mi? Anlatabildik mi? Kayseri halkı CHP´yi nasıl görüyor. Teşhisi doğru yapmak lazım. Eğer teşhisi doğru yapamaz iseniz tedaviyi doğru uygulayamazsınız. Sizin başınız ağrır iken size mide ilacı vermemin ne midenize nede baş ağrınıza bir faydası olur. Bu anlamda profesyonel bir ekiple yaz aylarında bir anket yapacağız. Bu anketlerde Kayseri kamuoyu CHP´yi nasıl görüyor ve nasıl yorumluyor. Bir insana güven veremez iseniz oyunuda alamazsınız. Seçmenimiz oyunu namusu gibi görür, oyunu almak çok zordur. Sağ parti ve ya sol parti fark etmez, oyuna sahip çıkar. Oy verdiği parti için gidip te senin oy verdiğin parti hırsız, yolsuzluk yapıyor, senin partin işe yaramaz dediğinde o kişi oyuna daha çok sarılıyor. Yapılan hırsızlığıda mantıklı ve meşru göstermek için çalmayan mı var diyor. Siyaset artık bilimsel bir olaydır. Bu anlamda önce onu tespit edeceğiz, ondan sonra da bölgesel ve noktasal çalışmalar yapacağız. Çıkacak tek proje sadece Kayseri´yi kapsamayacak. Geliş amaçlarımdan birisi de Kayseri´deki mevcut milletvekilimizin yüzde 13,5 oranındaki oyunu kaderini yıkmaya geliyorum.
Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?
Çalışma sürecim boyunca bütün sivil toplum kuruluşları, basın camiasında ki arkadaşlarımız bir şehri bir toplumu meydana getiren değer yargılarının ve kavramlarının bizde bir parçası olarak görüyoruz. Bu anlamda da çalışmalarımızı CHP adına kendimizi daha iyi anlatabilmek ve ifade edebilmek için çalışacağız.
Röportaj:Berna Utaş Utangan