BİR TAŞLA 3 KUŞ FEHMİ KUŞ
Kayseri futbolu denilince ilk akla gelen isimle, Fehmi Kuş ile konuştuk.
Kayseri futbolu denilince ilk akla gelen isimle, Fehmi Kuş ile konuştuk. Kayseri futbolunun dününü, bugününü ve yarını anlatan Fehmi Kuş, özel hayatına da değindi. Aynı anda hem futbol oynayan hem antrenörlük yapan hem de üniversite okuyan Fehmi Kuş 10 parmakta 10 marifet sergilemiş… İşte, Kayseri futbolunun duayen ismi Fehmi Kuş!
Fehmi Kuş kimdir?
Kayseri doğumluyum. İlkokula da Kayseri’de başladım. Etiler İlkokulu’nda başladım. Daha sonra Nazmi Toker Ortaokulu’na gittim. Daha sonra Kayseri Lisesi’nde okudum. Sonra da Ankara Üniversitesi Dil Tarih Coğrafya Fakültesi’nin Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdim. Bütün bu okul hayatımla birlikte futbol hayatımı da sürdürdüm. Futbol hayatımda ilkokuldan beri hep takım kaptanı veya antrenördüm. İlkokulda hem sınıf başkanıydım hem sınıf takımının antrenörüydüm.
Futbola nasıl başladınız?
Doğuştan olan bir şeydi. İlkokula başlamadan önce mahallemizin hemen yakınında Mehmet Ali Pekman diye bir saha vardı. Hep oradaydım. Hep top oynardım. Futbola yöneldim. Futbolda da en başından beri bir liderlik vardı. Hem sınıf başkanıydım hem de futbol takımının antrenör futbolcusuydum. Hayatım hep böyle geçti. Ben resmi olarak Erciyes Sanayispor’da futbol oynamaya başladım. 1965-66 sezonunda. Ondan önce 1964’de de Kayseri gençlikte gayri resmi olarak oynamıştım. 1965-66’da Sanayispor’da oynarken aynı zamanda mahallemizin takımı olan Şimşekspor’u da çalıştırıyordum.
Çok yorucu olmuyor muydu sizin için?
Gerçekten çok yorucuydu. Ben tabii bu yorucu olma ifadesini anlatmak için şunu söylüyorum; ben bir sezonda, kategorileri ayrı olan 7 takımı birden çalıştırıyordum. 7 takımın 5’i kendi grubundan şampiyon oldu. Birinci oldu. Diğer 2 tanesi de aynı kategorilerde olmaları nedeniyle birinci olamadı. Mesela şöyle bir anımı anlatıyım. Kayserispor Amatör Takımı’nı çalıştırıyorum. Aynı zamanda da Erkiletspor’u çalıştırıyorum. İkisi de şampiyonluğa oynuyor. İkisinden biri şampiyon olacak. Erkiletspor’un başkanlığını o zaman Ahmet Özdemir yapıyordu. Akşam Erkiletspor’u kampa aldık. Bir otelde onlarla beraberdim. Ertesi gün de Kayserispor’un Amatör Takımı’nın başında çıktım. İki taraf da benim takımım. Tabii buradaki ilgi çekici nokta şu; Kayserispor gibi bir kulüp benim tarafsız olabileceğime güveniyor. Erkiletspor da benim tarafsız olacağıma güveniyor. İkisi de beni destekliyor. Bende gerçekten tarafsız olarak hareket ediyorum ama bu çok enteresan bir olaydır. Bilmiyorum böyle bir olay yaşamış başka antrenör var mıdır?
İki rakip takım sahada ama tek antrenör var. Sahada taktik verirken onu neye göre verdiniz?
Şimdi onu baştan anlaşmalı olduğum için Kayserispor Amatör Takımı’nın başında çıktım. Erkiletspor’u da ben hazırladım. Akşam Ahmet Özdemir ile birlikte oturduk Erkiletspor’un kadrosunu yaptık. Ertesi gün de Kayserispor Amatör Takımı’nın kadrosunu yaptım. Bu şekilde iki takımı çıkardım. Ama o sene Kayserispor Amatör Takımı şampiyon oldu.
Şampiyonluğa sevinebildiniz mi? Sonuçta iki takım da sizin…
Haliyle benim sevincim biraz ölçülü oluyor. Davranışlarımın da biraz ölçülü olması gerekiyor. O nedenle aşırı bir sevinç gösterme söz konusu olmuyor. Ama ertesi yıl Erkiletspor şampiyon oldu. Yine Erkiletspor’la çalışmaya devam etmiştim.
İnanılmaz yoğun geçen bir hayatınız olmuş…
Şöyle bir anımı daha anlatıyım; Emniyetspor’un takımını çalıştırıyorum. 2. Amatör kümede. 1. Amatör kümede de Erkiletspor’u çalıştırıyorum. Aynı zamanda genç takımlarda da Argıncıkspor’un genç takımını çalıştırıyordum. Aynı senede aynı sezon içinde bu 3 takımı birden çalıştırırken hepsi şampiyon oldu. Çarşamba, perşembe, cuma günleri Erkiletspor’la grup maçlarına gittim. Kayseri birincisi oldu. Cumartesi günü Emniyetspor’un burada maçı vardı. Ona geldim burada oynadım. Pazar günü de Argıncıkspor genç takımının da Ankara’da grup maçları var. Çarşamba Perşembe Nevşehirde oynanıyordu Erkiletspor’un maçları oradaydım. Cumartesi günü Kayseri’ye geldim Emniyetspor’un başında çıktım. Oradan sonra arabaya bindim bir gün önceden Argıncıkspor’un genç takımı gitmişti Ankara’ya grup maçlarına. Bende onlara gittim akşam da. Bu şekilde 3 takımı da grup maçlarında, birinci lig maçlarında yönlendirmiş oldum. Bunlara şuradan geldik yorucu olmuyor muydu diye sordunuz. Görüyorsunuz bu kadar yoğun bir çalışma içerisindeydik.
Futbol, antrenörlük ve okul da vardı o dönemde?
Tabi bu arada da Fevzi Çakmak Lisesi’nde öğretmenlik yapıyordum. Kendime hiç zaman ayıramıyordum. Hatta bununla ilgili şöyle enteresan bir anım var. O zamanlar Esenyurt Mahallesinde oturuyorduk. Sabah evden çıkıyorum gece geç geliyorum. Ben evleneceğim zaman komşular “Ya bunların böyle bir çocukları var mıydı?”demişler. Yani beni hiç tanımıyorlar, hiç görmemişler. Yine ben askere gittiğimde bu çalışmalar nedeniyle öylesine yorgundum ki, normal diz çökme, oturma hareketini yapamıyordum. Arkada oturan asker arkadaşlar aralarında konuşuyorlar, fısıldadıklarını duydum. “Bak şu antrenörmüş birde. Daha diz çöküp oturamıyor” dediler. Yani böylesine yoğun çalışıyordum. Ama çalışmalarımın karşılığını da çok gördüm. Ben askerdeyken askerliğimin bitmesine 1 ay kala Kayserispor yöneticileri geldiler. Ankara’da yapıyordum askerliğimi. Dediler ki 5 yıllık anlaşma yapalım seninle. Profesyonel takımda hem de altyapıda çalışıyordum. Profesyonel takımda da yardımcılık yapıyordum askere gittiğimde. Ben de dedim ki 5 yıl çok olur. 3 yıl olarak bir çalışalım. Çünkü benim öğretmenliğim de söz konusuydu. Eğer başarılı olamazsam öğretmenliğe geri dönerim diye 3 yıllık bir anlaşma yaptık. 1980’de askerliğimi bitirdim geldim. O zaman Tekin Yolaç’la beraber Kayserispor’da göreve başladım. Yardımcı antrenör olarak. Ondan sonra Tekin Yolaç ayrıldı ben devam ettim. Bu şekilde çeşitli zamanlarda 4 yıl Kayserispor’un profesyonel takımını çalıştırdım.
O zamanlar yaşınız çok gençti…
Ben Kayserispor’u çalıştırdığımda 31 yaşındaydım. Takımda 33, 34, 35 yaşlarında futbolcular vardı. Yani benden çok daha büyükler. Ama tabi o konuda yönetim bana güvendi. Yönetim de haliyle beni çok iyi tanıyor. O dönemler yönetimde Osman Erköse, Veyis Molu, Mustafa Elmaağaçlı vardı. O dönemde gerçekten çok saygın büyük yöneticiler vardı.
Dil, Tarih, Coğrafya okudunuz. Neden spora yönelmediniz de üniversitede farklı bir bölüm okudunuz?
O zaman şimdiki gibi spor akademileri yoktu. Beden Eğitimi bölümü olarak da o zamanki müracaat şekilleri şimdiki gibi değildi. O nedenle Edebiyat Fakültesine gittim. Aslında şöyle söyleyeyim. Ben edebiyatı çok seviyorum. Benim fakülteye başladığımda hikâye dalında birinciliklerim vardı. Dergilerde şiirlerim yayınlanıyordu. Şimdi pek fırsat bulamadığımdan yazamıyorum. Fakülte Edebiyat Fakültesi olduğu için her sene yarışmalar olurdu. Hikaye dalında birinci olurdum. Yani edebiyata da ilgim çoktu. Futbolla ikisine bir arada çalışıyordum. Zaten öğretmenliğe başladıktan sonra da ikisini bir arada yürüttüm. Hatta askerliği bitirene kadar. Sonra askerliği bitirip Kayserispor’u çalıştırmaya başladım. 1980 1984 arasında Kayserispor’u çalıştırdım. 1985-86’da Kırşehirspor’u çalıştırdım. 1987’de Aksarayspor’u çalıştırdım. Bu arada 1982’de de Elazığspor’u kısa bir dönem çalıştırmıştım.
Tekrar Kayseri’ye döndünüz…
1987’den sonra tekrar Kayseri’ye döndüm. Altyapıda büyük çalışmalar yapmıştık. Ben profesyonel takım çalıştırırken Altyapıyla da sürekli ilgileniyordum. Hem daha önce hem o zamanlarda. Bu 12 yıllık süre zarfında 46 futbolcu profesyonel oldu altyapıdan. 46 sporcu isimleriyle hafızamda. Birçoğuyla hala görüşüyorum. Bu şekilde çok verimli bir altyapı çalışmamız vardı. Bu çok çok önemli. Hatta Kayserispor’u çalıştırırken birçok Kayserili oynattım. İlk başlarda Kayserispor’u çalıştırırken hiç unutmuyorum Adana Demirspor o zamanlar birinci ligde. Onlarla kupa maçı oynuyoruz. O dönem Cokun Özarı çalıştırıyor. Çok deneyimli milli takımların antrenörü. Ben ilk defa Kayserili 7 kişi oynattım. İlk 11’in 7’si Kayseriliydi. Altyapıdan gelme çocuklar. Hatta o zaman yöneticilerden de tepki gördüm. Kötü netice alırız diye biraz endişelendiler. Halbuki biz o Kayserili çocuklarla Adana Demirspor’u burada 1-0 yendik. Adana’da 0-0 kaldık ve tur atladık.
Röportaj: Dilek Bolat – Memduh Borazan