Milli Türk Talebe Birliği´nin kuruluşunun 100. yılı nedeniyle hazırlanan belgeselde, 11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, üniversite yıllarında yaşadıklarını anlattı. Üniversitede okurken kantinde sıkıştırılıp alnına silah dayandığını söyledi.
?Geçmişe baktığımda acıyla hissederim?
TRT Belgesel´de dün başlayan ?Büyük Doğu´nun Atlıları? belgeselinde Abdullah Gül üniversite yıllarını anlattı. Yaşanan kavgalardan sonra 5 bine yakın gencin kaybedildiği bir ortam olduğunu söyleyen Gül, şöyle konuştu: ?Doğrusu bu çok acı. Her zaman ben Cumhurbaşkanı olarak geçmişe baktığımda bu yılları çok acıyla hissederim. Çünkü en çok yaptığımız iş derse gitmekten çok arkadaşlarımızın cenazelerinin kaldırmaktı. Biz kaldırırken diğer grupta aynı şekilde cenazelerini kaldırıyordu. Böyle bir Türkiye idi. Maalesef, kayıp ve üzüntülü yıllar olarak görürüm.?
?Alnımıza silahların dayandığı günler?
Üniversite yıllarında okul kantininde alnına silah dayandığını kaydeden Gül, o yıllara dair açıklamasını böyle sürdürdü: ? Türkiye´nin en acılı yılları dediğim gibi üniversiteler işgal ediliyor. Üniversiteye giremiyorsunuz. Alnınıza silahların dayandığı dönemler bütün bu dönemler bu hepimize olmuştur. Benim de kantinde kıstırılıp alnıma silahların dayandığı dönemler arkadaşlarımızın halk mahkemeleri adı altında tırnaklarının söküldüğü dönemler? Bütün bunları acıyla doğrusu hissettiğimiz Türkiye´nin kayıp yılları olarak görüyorum. Bunun acısı bunu yapanlarda bunu yurtseverlik adına yapıyorlardı. Onlar şahsi çıkarları içerisinde değillerdi. Böyle bir gençlik vardı o zaman. Buna tabi ki her zaman dua ederiz o gün hayatını kaybeden arkadaşlarımızdan birisi çok rahat olabilirdik. Kaderimiz bizim böyle çizilmiş.?
?Kendimize biçtiğimiz, dava adamı olmaktı?
O zamanki dönemlerde özellikle 1960´dan sonra Türkiye´de çok yoğun bir sol propagandanın başladığını belirten Gül, ? Sol akım gelişiyordu. Bu akımlar öyle bir hale geldi ki diğer bütün düşünceleri adeta bastırıp onları hem düşüncelerini empoze hem de kendileri gibi düşünmeyenleri dışlayan ve fiili güç kullanan bir hale gelmişti. Şimdi böyle bir ortamda Milli Türk Talebe Birliği gerçekten büyük bir sığınak ve ocak oldu. Demin söylediği gibi milliyetçi mukaddesatçı olarak tarif edilen daha geniş anlamıyla vatansever, dini inançları güçlü, muhafazakâr, kendi geleneklerine, kendi tarih şuuru bilinci içerisinde olan, kendi değerlerine her zaman önem veren bir üniversite gençliğinin bir araya geldiği bir topluluktu... Hepimizin kendimize biçtiği şey, dava adamı olmaktı. Davamızda ülkemizi mutlu, güçlü ve özgür kendi düşüncelerimizin en güzel şekilde yaşayabilir bir ortam? dedi. (Haber Merkezi)