AKAY ÖYLE ŞEYLER ANLATTI Ki
Kayseri Pancar Kooperatifi Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay, bugüne kadar hiç bilinmeyenleri Büyük Kayseri Gazetesi´nden Bekir Aslantaş ve Ayşenur Sarıkaya´ya anlattı.
Kayseri´de son dönemde sıklıkla gündeme gelen Kayseri Şeker Fabrikası ve Pancar Ekicileri Kooperatifi´nin Yönetim Kurulu Başkanı Hüseyin Akay ile konuşulamayanları konuştuk! Biz sorduk, kendisi cevap verdi ve çok önemli açıklamaların altına imza attı.
Yaklaşık 5 yıl önce burada göreve geldiniz, daha doğrusu kayyum olarak atandınız, sonra ise seçimle görevinize devam ettiniz. O günkü Kayseri Şeker neredeydi, bu günkü Kayseri Şeker nerede?
5 buçuk sene önce biz burada göreve getirildiğimizde çok vahim bir tablo vardı. Herkesin bildiği gibi tamamen batmış, iflas etmiş bir şirket, faaliyetini artık yürütemez duruma gelmiş bir şirket vardı. O zaman bizi Kayserili siyasetçilerimiz Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı için tavsiye ederken, benim hem Kayserili olmamdan dolayı, diğer arkadaşlarla beraber 4 kişi görevlendirilmiştik. Ben Tarım Kredi Kooperatifleri merkez biriminde genel müdür yardımcısıydım. Aynı zamanda Kayserili olduğum için Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı´na gerek o zamanki enerji bakanımız Sayın Taner Yıldız, gerek o zamanki milletvekilimiz Sayın Yaşar Karayel bu konuda tavsiyede bulunmuşlar. Bana da dediler ki ?Burası Kayseri´nin ve Türkiye´nin değeri, çiftçinin malı, milletin malı. Sahip çıkılması lazım. Buranın batmasına göz yummamak lazım´ dediler. Bizi o anlayış çerçevesinde görevlendirdiler. Bu anlayışla geldik ve burada gerçekten bu sorumluluğu aldık. Gıda Tarım Hayvancılık Bakanlığı bizi kooperatife görevlendirdikten sonra Kayseri Şeker´de de bir yönetim boşluğu olduğu tespit edilince yine bakanlık kendisi bizi Kayseri Şeker´e kayyum olarak atadı. Biz bu Kayseri Pancar Kooperatifinde göreve başladıktan aşağı yukarı 20 gün sonra gerçekleşti. Gerçekten o günlere dönmek insanı biraz üzüyor. Çünkü çok vahim bir tablo vardı. İnsanlar tamamen umudunu kaybetmiş, alacaklarını tahsil edemez duruma gelmiş, personel ücretlerini alamayacak duruma gelmiş, esnaf buraya en küçük ürünleri bile parasını alamam diye satmaz hale gelmişti. Çiftçi pancar bedelini nasıl alacağı konusunda ciddi tereddüte düşmüş, neredeyse ekmeme kararı vermişti. Biz 5 kişi bu sorumluluğu aldık. Hem Kayseri Şeker Fabrikası´nda hem de Kayseri Pancar Kooperatifinde görevi aldık. 2 buçuk sene bu görevi sürdürdükten sonra önemli gelişmeler sağladık. Önemli karlar elde edildi. Şirketin çarkları dönmeye başladı ve borçları zamanında ödenmeye başladı. Biz göreve başladığımızın ilk ayından itibaren personelin ücretlerini 1 gün dahi geciktirmedik.
O güne kadar personel ücretlerini alamıyor muydu?
Personel 2-3 aydır ücretini alamıyordu ve ikramiyelerini de alamıyordu. İnsanlar evine ekmek götüremez duruma gelmişti. Herkes gerçekten ağır bir üzüntü yaşıyordu. Biz öncelikle çalışanların moti-vasyonunu sağlayabilmek, onların morallerini düzeltebilmek için gerek çalışanlarımız ve gerekse çiftçilerimizin isteklerine ve beklentilerine hızlı bir şekilde cevap vermeye çalıştık. Oların ihtiyaçlarını geciktirmeden önceliği onlara verdik. Kuruma karşı tekrar bir bağlılık oluşmaya başladı. Bu atmosferle tekrar çalışma heyecanı ortaya çıktığı için işlerimiz normale dönmeye başladı.
Kayseri Şeker´in o zamanki borcu rakam olarak hangi seviyedeydi, nasıl bir bilanço vardı, bugün tablo nasıl?
Rakamları biraz yuvarlak söylüyorum. 650 milyon borç vardı. 300 milyonu kısa vadeli banka kredisiydi. Onun dışında esnafa, tüccara, burayla iş yapan birtakım kuruluşlara önemli borçlar vardı. Birde çiftçinin pancar bedelinden alacağı vardı. Bu çarkı döndürebilmek için biz hızlı bir şekilde hesap yaptık ve en az 450 milyon kredi gerekiyordu. Bu 450 milyon kredi ile 300 milyonluk kısa vadeli banka kredisi kapatılacak, onlar yapılandırılacak, kalan 150 milyon lira ile de çiftçinin pancar bedeli, tüccarın alacakları bir plan çerçevesinde ödenecek, çalışanın ikramiyesi, maaşı ödenecek ve çark bir şekilde çevrilmeye çalışılacaktı. Böyle bir plan yapmıştık. Bankalarla görüşmeye başladık. Bankalar bize şunu sordular. Burası büyük bir kaos yaşıyor. Siz burada ne kadar kalacaksınız diye sordular. Kalıcı mısınız geçici misiniz dediler. O gün henüz bu netleşmemiş olmakla birlikte biz şunu söyledik: Bakanlık bizi buraya kayyum olarak atandırmak için müracaatta bulundu. Biz kayyum olarak atandığımız taktirde en az 3-4 sene burada görev yapacağımızı düşünüyoruz.´ Eğer 1 yıl olsaydı krediyi veremeyeceklerini söylediler. Ama 3- 4 yıl olunca bu çark dönebilir, sizleri de tanıyoruz, iş yönetme kabiliyeti konusunda hiç tereddütümüz yok. Biz bu krediyi veririz dediler ve verdiler. Daha sonra mahkeme bizi kayyum olarak atadı ve. Bizim Şeker Fabrikası´nda normal sürece dönmemiz gerekiyordu. Bir seçim, genel kurul yapıldı. Kayseri Şeker Fabrikası´nda seçilmiş yönetim kurulu olarak görev yapmaya başladık. Bu çarkın dönmeye başlaması ile birlikte önemli motivasyon yakaladık ve ilk sene 71 milyon net kar elde etmiştik. O yıl 68 milyon da faiz ödemiştik. 139 milyon ortaya çıkıyor. Yani eğer devralınan borç olmasaydı Kayseri Şeker ilk yıldan 140 milyon net kar elde etmiş olacaktı. O ağır borç yükünü devraldık ve faizleri ödedik ve kar 71 milyonda kaldı. Buna rağmen 71 milyon olma rakamı çok önemliydi. İkinci yıl kendimize politikalar geliştirdik. Mesela artık şekeri satıp da yüksek kar elde ettiğimiz zaman vergi vermek durumunda kalacaktık, hâlbuki daha borçlarımız bitmemişti. Elimizde bir kaynak oluşması gerekiyordu. Öz kaynağı 170 milyondu. Karşılaştırmak açısından söyleyeyim şimdi Kayseri Şeker´in son açıklanan bilançosunda öz kaynağı 790 milyona çıktı. Çok büyük fark var. İkinci sene politikamız şekeri satmamak olduğu için karımız 31 milyon seviyesinde kaldı. Stoklarımızda önemli miktarda şeker vardı ama bu borçlarımızdan dolayı bilinçli olarak uyguladığımız bir politikaydı. Üçüncü senesinde Kayseri Şeker 122 milyon net kar sağladı. Bu geçtiğimiz sene de arsa satışlarından elde edilen kârı çıkardığımızdan 128 milyon net kar sağladı. Kayseri Şeker artık o borç halinden tamamen kurtulmuş bir şirket haline geldi. Biz bunu başarmış olmaktan dolayı iftihar ediyoruz.
Biraz da güncelden devam edelim. Malum 15 Temmuz darbe girişimi sonrası Türkiye´nin gündemi FETÖ/PDY oldu... 17-25 Aralık sürecinden önce hemen herkesin yüz sürmeye çalıştığı bir yapılanmaydı bu. Açık ve net olarak soruyoruz, bu yapılanma ile ilgili hiç yakınlığınız oldu mu, hiç temasınız oldu mu? Hakkınızda yapılan gözaltına alındı tarzında haberler için söylemek istedikleriniz nedir?
Ben açıkçası 17-25 Aralık öncesinde de bu FETÖ denilen oluşumla ilgili hiçbir alakası olmayan bir insanım. Bunu rahatlıkla söylüyorum. Ülkede pek çok kişinin, belki siyasetçilerin, belki devlette görev yapanların bile bir şekilde ilişkisinin olduğu malum. Ama ben hayatımın hiçbir döneminde bu tür bir faaliyete katılmış değilim. Çünkü bu benim hayat felsefemle çelişen bir durum arz ediyor. Ben olaya şöyle bakıyorum. Gençliğimden beri okuyan bir insanım, gazetecilik de yaptım o yüzden olayları analiz edebildiğimi düşünüyorum. Özellikle 1999 yılında bu hain FETÖ denilen terör örgütünün kurucusu olarak nitelendirilen o kişi Amerika´ya kaçmadan önce hepimizin bildiği gibi Papa ile görüşmeler yapmıştı. Bu benim kabul edebileceğim bir tavır değil. Türkiye´den din adamı kisvesi ile bir kişinin böyle gidip de Papa ile görüşmesi benim anlayışıma göre kabul edilebilir bir durum değildir. Hele hele dinler arası diyalog demek İslam dininden başka bir dinin varlığını kabul etmek anlamına gelir, bu da Kuran-ı Kerim´deki ?Allah indinde din İslam´dır´ ayetini tamamen reddeden bir anlayışı ifade edeceğini kendi kendime düşündüm. Onun için o şahsa hayatımın hiçbir döneminde bir sempati duymadım. Üstüne üstlük 1999 yılında Amerika´ya kaçtı ve Amerika´da faaliyetlerini sürdürmeye başladı. Pratik olarak şöyle değerlendirdim: Amerika hiçbir zaman Türkiye´nin menfaatine bir iş yaptırmaz kimseye, elinin altında tuttuğu kişileri öncelikle kendi menfaati için kullanır. Dolayısıyla bu kişinin yaptığı hiçbir faaliyetin Türkiye´nin faydasına olması söz konusu olamaz. Zaten birde bu yurt dışında açılan okullara herkes sempati duyuyordu. Yurt dışında açılan okullarda da İngilizce eğitim yapılıyor olması da benim için karşı çıkılması gereken kriterlerden bir tanesiydi. İnsanlara sempatik gelecek Türkçe Olimpiyatları gibi düzenlemelerin de çocukların, gençlerin gelip Türkçe şiir, şarkı okuması belki gururumuzu okşuyordu ama bunların Türkçe´yi tam öğrendikleri konusunda kimsenin tam bilgisi yoktu.
Biz buraya 2011´de göreve başladığımızda Kayseri´de Türkçe Olimpiyatları yapılacaktı. Bize ismini vermeyeceğimiz bir tanıdığımızın bir yakını vasıtasıyla Kayseri´de cemaat mensuplarından bir teklif geldi. Kayseri Şeker Türkçe Olimpiyatlarına sponsor olsun dediler. Ben de kesinlikle Kayseri Şeker böyle bir işse sponsor olmaz, bunu reddediyorum dedi. Bunu ilk defa açıklıyorum. Şahidi de var. Hatta bu kişi avukat. Arkasından da Kayseri Şeker para vermesin ama afiş assın dediler. Ben bunu da kesinlikle kabul etmediğimi söyledim. Bu mesaj onlara gitti ve Kayseri Şeker ne 2011 yılında ne 2012 ne 2013 yılında onlarla birlikte olmadı. Zaten sonraki yıllarda da kimse onlarla birlikte olduğunu kabul etmedi. Hayatımın hiçbir döneminde bu cemaatle hiçbir teşrik-i mesaim olmadı. Cemaat ve tarikatla ilgili olarak benim hiç kimseyle bir diyalogum olmamıştır.
Bir dernekle ilgili olarak ilişkilendirilmek gibi gündeme gelmiştim. İnsani Değerler Derneği. Bu dernek 2009 yılında kurulmuş bir dernek. O zaman halen AK Parti´de olan siyasetçilerin olduğu bir dernek ayrıca halen milletvekili olan MHP´li bir kişinin de içinde olduğu bir dernek. Bürokrasinin ve siyasetin ya da bilim dünyasından çeşitli isimlerin yer aldığı bir dernek. Oranın ben kuruluşunda bulundum. Yönetiminde de bulundum. 2013 yılında 17-25 Aralık?tan önce yapılan genel kurulda görevden ayrıl-dım. Onun dışında da zaten o dernekle bir ilgim olmadı. Ayrıca 2014 yılında da bu noter vasıtasıyla bu dernekten istifa ettim. Bu dernekten istifa etme nedenim de şuydu: Bu derneğin bulunduğu büronun kapısında Milat diye bir parti kurulmuştu. İdris Naim Şahin ve Mehmet Bozdemir´in kurduğu bir partiydi. Yani İnsani Değerler Derneği´in dernek başkanının birlikte kurdukları bir partiydi. O partinin dernek bürosunda tabelasını görünce sordum bu nedir burada ne geziyor diye. Biz birlikte faaliyet yürütüyoruz dediler. Oradan çıkar çıkmaz da hemen notere gittim ve oradan istifa dilekçemi gönderdim. Dolayısıyla o derneğin kuruluşunda Paralel Yapı gibi herhangi bir konu gündeme gelmediği gibi, ayrıca bu dernekten de 2013 yılından itibaren uzaklaşmış bir insanım. Ayıca Bu dernek FETÖ soruşturması kapsamında kapatılmadı. Dernek yöneticilerinden de soruşturmaya tabii tutulan benim bildiğim herhangi bir isim yok. Onun için hiç heveslenmesinler.
Birde tutuklanan Kayseri Garnizon Komutanı Tümgeneral İsmail Yalçın mevzu var...
Tümgeneral bize bir davetiye göndermişti. Biz insanları kendisine göre değerlendirmiyoruz ki, devletin resmi üniformasına göre değerlendiriyoruz. Türk ordusunun bir generali olduğu için değerlendiriyoruz. Bize bir davetiye gönderdi ama tabii sadece bize göndermedi. Kayseri´deki bütün protokole ve iş adamlarına gönderdi. O zamanki vali belediye başkanları olmak üzere herkese göndermiş. Bizi yemeğe davet ettiler ve biz o yemeğe katıldık. Bize sonra Kayseri Şeker´in yapmış olduğu 20 bin liralık bağıştan dolayı şu an hala Hava Kuvvetleri Komutanı olan Orgeneral Abidin Ünal´ın imzasıyla bir plaket vereceklerini bize söylediler ve bizi ziyaret etmek istediklerini bildirdiler. Biz kimsenin alnından okuyarak ne olduklarını bilemeyiz. Tümgeneral geldi bize plaket verdi. Biz de aldık kabul ettik ve fotoğraf çekindik bunu da hava şehitleri ailelerine yapılan bir yardım olarak şerefle bu yardımı yaptık. O ailelere ulaşsın diye yaptık. Bundan da hiç pişmanlık duymuyoruz. Bugün olsa bugün yine şehit ailelerine ulaşmak kaydıyla bağış yaparız.
Bakın bu son 15 Temmuz hain darbe girişiminde bir TSK´nın vatanına devletine bağlı unsurları ile birlikte, yine emniyet teşkilatının vatanına devletine bağlı unsurları ile birlikte e bütün milletimizin ayaklanması sonucunda işte bu hain darbe girişimi bastırıldı. Ama bu uğurda 270 vatandaşımız şehit oldu. Şimdi hükümet bu vatandaşlarımızın ailelerine yardımda bulunulsun diye karar aldı. Biz de yardımda bulunuyoruz. Kayseri Pancar Kooperatifi 100 bin lira yardım kararı aldı. Kayseri Şeker Fabrikası da geçen hafta 1 milyon lira yardım kararı aldı. Yani buna da iftiharla yardım ediyoruz. Personelimizden toplanacak yardım da değil. Bu Kayseri Şeker Fabrikası ve Pancar Kooperatifi´nin kasasından doğrudan çıkan rakamlar. Bunu da biz iftiharla kıvançla yapıyoruz. Bu ülke için can veren insanlara, onların geride bıraktıkları eşlerine, çocuklarına sahip çıkmak bu ülkeye bağlı vatanını, milletini, devletini, bayrağını seven herkesin milli bir görevidir. O insanlar ne için kan döktüler bu ülke için, millet için, devlet için, bayrak için kan döktüler. Dolayısıyla bize bulaştıracakları hiçbir şey yok da aman bir gayret bir iz bırakabilir miyiz diye uğraşıyorlar.
FETÖ nedeniyle işten el çektirilen personeliniz
var mı, varsa sayısı kaç?
Biz bu örgüt üyesi olduğu söylenen insanların buradaki faaliyetlerini fark etsek hiçbir şekilde gözlerinin yaşlarına bakmazdık. Anlayışımızın ne olduğunu anlattım zaten. Burada yapılmış bir faaliyet de zaten yok. 15 Temmuz hain darbe girişiminden sonra devletimizden bize bir bilgilendirme yapıldı. Biz bu bilgilendirme çerçevesinde 9 kişinin iş akitlerine son verdik. Biz Kayseri´de bunu yapan il kuruluşuz. Bize bildirilen 9 kişiydi ve biz bu kişilerle ilgili tereddütsüz gerekeni yaptık. Tabii bunu daha önceden bilseydik daha önceden de bunu uygulardık. Bizim yönetimimizde de herkes aynı fikirde. Yönetimimiz içinde de onlarla ilişkilendirilecek bir insan da yok. Böyle bir durum olsaydı ona müsaade etmemiz de söz konusu olmazdı.
Sizin gözaltına alındığınıza dair tezviratlar yapıldı. Nereden çıktı, bu haberlerin kaynağı ne, böyle bir şey söz konusu oldu mu?
Birilerinin Kayseri Şeker´deki bu başarı, düzelme, yeni kaynak birikmesi gibi durumlar karşısında iştahı kabarıyor. Geçmişteki haksız kazançları destekleyen bir güruh var. Bu güruh basından da olabiliyor. Bu güruh hep birlikte bir ekip olarak aynı bu hain FETÖ´nün Tük Devleti´ne kastettiği gibi bizim vatanımıza kastettiği gibi, bu hain anlayış Kayseri Şeker´e de kastetmeye çalışıyor. Bunlar da böyle organize bir güç olarak her bir noktada bir saldırı başlatıyorlar. Bir kumpas ortaya koymaya çalışıyorlar. Bu konuda da birilerinden yararlanıyorlar, mesela basın ayağı var. Bizim bilemediğimiz bazı mercilerden de onların destekçisi olabilir. Mesela Kayseri Şeker´den bu iş akitlerini fesh etme işlemi yapılmadan bu yayın başladı. Hüseyin Akay başta olmak üzere gözaltına alınıyorlar, hatta şu anda emniyete gidiyorlar filan diye yayınlar başladı. Tabii bu insanlar birileriyle iş birliği yapıyorlar, kumpas planlıyorlar ki bu bilgiler 2 gün önceden kullanılmaya başlandı.
Pekala, siz bu durumda ne yaptınız?
Suç duyurusunda bulunduk ve bunu devam ettireceğiz. Bu organize bir yapı belli ki. Bunlar sadece bize değil Şeker Fabrikasının kurumsal kimliğine de zarar veriyor. Şeker fabrikasından ekmek yiten on binlerce çiftçiye ve binlerde çalışana da zarar veriyor bu dedikodular, yanlış bilgiler, bu suçlamalar, haksız tavır. Şeker Fabrikasının marka değerine zarar veriyor. Şeker fabrikasının ticari itibarına zarar veriyor. Dolayısıyla bütün çiftçilerimiz ve çalışanlarmız bundan olumsuz etkileniyor. Çiftçilerimizin ve çalışanlarımızın da bu işin takipçisi olacaklarını ve dava açacaklarını düşünüyorum. Ama biz gereken suç duyurularında bulunduk ve bunlar işleme alındı. Bu haksız bir şekilde Şeker Fabrikasına zarar veren insanların cezalandırılmasını adli mercilerden talep ediyorum.
Muhasebe servisinde çalışıp daha sonra
Boğazlıyan´da ifade veren bir kişi var. İfadesinin bir bölümü yansıdı. Siz de
suçlandınız, ne diyeceksiniz?
O şahıs burada Kayseri Şeker Fabrikası´nda muhasebe şefi olarak görevlendirilmişti ama burada birtakım yanlış işlemler yapmaya başladı. Bundan dolayı burada iş aktinin feshi söz konusu oldu. Fakat bu şahsın babası Kayseri Şeker Fabrikası´nda uzun yıllar çavuş olarak çalıştığı için ve buradaki yönetici arkadaşlarımızın da onlarla bir tanışıklığı olduğu için onun hatırına bu iş akti feshedilecek olursa mesleği biter bu arkadaşın ve yazık olur bir işlem yapılmasın denildi. Biz ısrarla gerekenin yapılması gerektiğini söylesek de bu arkadaşlar için o şahsın kendi istifası söz konusu olmuş gibi bir işlem yapıldı. Arkasından yine çok ısrar ettiler, geldiler, gittiler araya aracı soktular. Biz de dedik ki yeni kurulan bir şirketimiz için değerlendirelim dedik. Bu sefer yeni şirkette ona görev verildi. Fakat bu arkadaş orada da doğru durmadı. Mesela kendi eşinin muhasebe bürosu var, kendi eşinin muhasebe bürosu adına hiç yapılmayan işlemler adına gider pusulası düzenleyerek oradan haksız paralar almaya başladı. Buna benzer işlemler yapmaya başladığı tespit edildi. Bilgisayardan Kayseri Şeker´in hesabına girerek bilgilerini başka hesaplara kopyaladığı ve başka kişilere servis ettiği konusu gündeme geldi. Hatta Halk Bankası ile bunun arasında önemli bir sorun çıktı ve Halk Bankası müdürü ve memurları bu kişi ile çok önemli bir sorun oldu. Hatta onlar da onun için açılan organize suç davasının bir parçası oldular. O aşamada da yine geldi gitti yalvardı bu arkadaş. Enteresan bir psikolojisi var bu arkadaşın. Şimdi kendi yapmış olduğu suçları sanki kendisine buradan bende dâhil birileri talimat vermiş de yaptırmış gibi suçlamalar atmaya başladı. Başka arkadaşlarımızın merhametinden büyük bir maraz doğdu. Geçen hafta bana sürekli mesaj atan bir numara verdi bende kayıtlı değildi. Sabaha kadar 20 tane mesaj atmış sürekli telefon açıyor, mesaj atıyor, yine ilgilenmedim. En sonunda artık sen bende kayıtlı değilsin kimsin diye mesaj attım. Ben şu kişiyim ve sizinle konuşmak istiyorum dedi. Bende seni tanıyorum benden uzak dur dedim. Onun üzerine gitmiş şikâyette bulunmuş. Bir gün önce kavga etmişler demiş ki bu kavgayı azmettiren beni dövdüren Hüseyin Akay´dır demiş. Hüseyin Akay zaten FETÖ´cüdür. Kayseri Şeker Fabrikası´nda şu işlerin yapılmasına da talimat vermiştir. Oradan toplanan paraları bir kuruluşa teslim etmek üzere benim ilk defa ismini duyduğum kişiyi de zikrederek bir ifade vermiş. Bunların hiçbirinin en küçük bir gerçekle dayanağı, ilgisi yok. Burası kurumsal bir şirket ve herkes gelip burada bu konularla ilgili araştırma yapıp bunların aslının olmadığını tespit edebilir. Atılan bu çamurların hiçbiri bize bulaşmaz. Atanların üzerine yapışır.
Son olarak olarak ne söylemek istersiniz?..
Çiftçimiz bizi biliyor, tanıyor. Ben bir paylaşım yapıyorum. Çiftçilerimizden rekor beğeni, yorum, paylaşım geliyor. Çiftçimizin buradaki yönetime, bize ne kadar sevgi ve saygı duyduğunun bir göstergesidir. Biz bunların cevabını hep hukuk çerçevesinde, demokratik olarak vermek zorundayız. Bizim de demokratik yerimiz Pancar Kooperatifinin 24 Ağustos´ta yapacağı genel kuruludur. Geçen sene 10 bin çiftçimizin katılduğı bir genel kurul gerçekleştirilmişti. Bu sene de en az böyle bir sayıyla katılım bekliyoruz. O gövde gösterisiyle yönetime olan güvenlerini göstererek bu genel kurulu biz yine en demokratik şekilde icra edeceğiz. Eminim ki bize bu iftirayı bulaştırmak isteyenler bu genel kurula gelip çiftçinin karşısına çıkamayacaklar. Çiftçiler kimin ne olduğunu biliyor. Bu konuda çiftçimizin desteğini göreceğiz. Bizim hesabını veremeyeceğimiz hiçbir şey yoktur. Her işimiz şeffaflık içinde hallediyoruz. Çiftçi, pancarı bildiği gibi adamı da bilir.
(Röportaj: Ayşenur Sarıkaya, Fotoğraf: Bekir Aslantaş)