Şube binasında düzenlenen basın toplantısında konuşan Eğitim Bir-Sen Kayseri Şube Başkanı Aydın Kalkan, "2015-2016 eğitim-öğretim yılının ikinci kanaat dönemi, öğrencilerimizin çalışma ve özverilerinin karşılığını alacakları karne heyecanıyla sona erdi. Böylece öğrencilerimiz için dinlenme, öğretmenlerimiz için yenilenme, yöneticilerimiz için ise sorunların tespiti ve çözümü için bir fırsat dönemine giriyoruz. Öğrencilerimizin daha iyi bir sistemde yetişmeleri; öğretmen, yönetici, şef, memur ve hizmetlilerimizin iş barışı içerisinde daha nitelikli ve verimli bir performans ortaya koyabilmeleri için bazı sorunları ve çözüm önerilerimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz. Bugüne kadar elde edilen haklar, özgürlükler ve kazanımlarımızı kalıcı hale getirecek, millet iradesini önceleyecek, hayatın her alanında kendini hissettirecek yeni bir anayasanın hayata geçirilmesini çok önemli buluyoruz. Yeni anayasa ile birlikte insan gerçeğimiz ve medeniyet değerlerimizle uyumlu bir müfredatın bir an önce yürürlüğe girmesi için üzerimize düşeni yapacağız. Eğitim-öğretim düşü, gerçeği, ideali, kabiliyetleri ile doğrudan insanı, insan kaynaklarını yetiştirme faaliyetlerinden dolayı milletin bugünü ve yarını için hayati öneme sahiptir. İdeolojik kaygılarla bezeli, köhnemiş, verimsizliği ortada bir eğitim programıyla başarıya ulaşılamaz. Araçların, amaç ve yöntemlerin değiştiği, her şeyiyle başkalaşan dünyada sistemi hem maddi hem de milli ve medeniyet değerlerimize uygun format da yenilemek mecburiyete dönüşmüştür. Yeni müfredat, biçimi ve muhtevasıyla akıllı, bilgili, ahlaklı, vicdanlı, özgür, ekip çalışmasını bilen, başaran, cesur, araştırmacı bireyler yetiştirmeyi amaçlamalıdır. Yeni anayasa ile taçlanacak toplumsal bütünleşme ve olgunluk, hazırlanacak yeni müfredatın da daha yararlı sonuçlar almasını kolaylaştıracaktır. Genel yetkili sendika olarak, yeni döneme kadar, 19. Milli Eğitim Şûrası´nda alınan kararların uygulanması başta olmak üzere, eğitim çalışanlarının huzuru ve istihdamı, milletimizin geleceği ve ülkemizin nitelikli bir eğitim sistemine kavuşması için yetkilileri aşağıdaki sorunları çözmeye davet ediyoruz. Eğitim sistemindeki reformların kalıcı olabilmesi için, okullarda boş ders kalmamalı ve sınıflarda sadece kadrolu öğretmenler olmalıdır. Bu konuda köklü bir çözüme gidilmesi ve öğretmen ihtiyacı olan yerlere öğretmen adaylarının dengeli bir şekilde atanması konusunda bir planlama yapılması gerekmektedir. Bu amaçla, bir yandan YÖK ile daha sıkı bir iş birliği içerisinde Bakanlığın orta ve uzun vadeli öğretmen ihtiyacı ile yüksek öğretim kurumlarının eğitim ve fen edebiyat fakülteleri ile pedagojik formasyon kontenjanlarının müştereken belirlenmesi; diğer yandan norm kadro esaslarında köklü değişikliğe gidilerek ders saatinin yanında öğrenci sayısı, okul büyüklüğü, coğrafi konum, bulunulan bölgenin sosyo-ekonomik durumu ve OECD kriterleri gibi çok sayıda değişkenle belirlenen bir norm kadro düzenlemesi yapılmalıdır. Öğretmen ihtiyacı, ücretli öğretmenlik/vekil öğretmenlik gibi palyatif uygulamalarla değil, kadrolu öğretmen istihdamıyla giderilmelidir" ifadelerini kullandı.
Kalkan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleri başta olmak üzere, kalıcı öğretmen istihdamının sağlanması için zorunlu hizmet bölgelerinde görev yapan öğretmenlere, illerin veya yerleşim yerlerinin sosyal, ekonomik, kültürel ve ulaşım imkanları dikkate alınarak, kalkınmada öncelikli hizmet tazminatı verilmesiyle ilgili düzenleme yapılmalıdır. Bu tür uygulamalar, hem açığın kapatılması hem de bölgenin zorluğuna göre eğitim çalışanlarının yaşadıkları mağduriyetin giderilmesi bakımından gereklidir. Alkollü içki ve kokteyl hazırlama dersinin kaldırılması, ilkokul 1, 2 ve 3. sınıflara da din kültürü ve ahlak bilgisi dersinin konulması, ortaokulda hafızlık eğitimi alacak öğrenciler için ara verme süresinin 1 yıldan 2 yıla çıkarılması ve ara verilen sürelerde öğrencilere dışarıdan sınav hakkı verilmesi, değerler eğitimine öğretim programlarında etkin bir şekilde sarmallık anlayışla yer verilmesi, öğretmenlere 3600 ek gösterge ve 4 yıla bir yıpranma payı verilmesi, Osmanlı Türkçesinin Anadolu İmam Hatip Liseleri ve Sosyal Bilimler Liselerinde zorunlu, diğerler liselerde ise seçmeli ders olarak okutulması, ortaokullarda 5, 6 ve 7. sınıflarda birer saat rehberlik dersinin konulması başta olmak üzere, 19. Milli Eğitim Şurası´nda alınan kararlar hayata geçirilmelidir. 1739 sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu´nda yer alan, ?Okullarda kız ve erkek karma eğitim yapılması esastır´ ibaresi değiştirilmeli, karma eğitim dayatması yerine, tek cinsiyetli eğitim veya karma eğitim görme konusunda veliye ve öğrenciye seçme hakkı tanıyan bir düzenleme yapılmalıdır. Darbe ürünü, demokrasiye ve insan haklarına aykırı kılık-kıyafet yönetmeliğinin değiştirilmesi için ilk adımı atmak Milli Eğitim Bakanlığı´na düşmektedir. Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatı ile bağlı tüm kurum ve kuruluşlarda görev yapanlar, mesai saatleri içinde ve resmi görevlerinin ifasında, mevcut yönetmelik hükümlerine bağlı kalmaksızın, milletimizin değerlerine ve toplumca genel kabul görmüş esaslara göre kılık-kıyafetlerini serbestçe seçebilmelidir. Bu konuda başlattığımız sivil itaatsizlik eylemi, talebimiz karşılanıncaya kadar devam edecektir. Okul yöneticilerinin görevlerini yapmalarının önündeki en büyük engel olan okulların bütçe sorunu; öğretmeni, yöneticiyi ve veliyi karşı karşıya getirmekte, bundan en fazla zararı yine okul yönetimleri görmektedir. Milli Eğitim Şurası´nda, sendikamızın sunduğu tekliflerden olan ve şûra genel kurulunca da kabul edilen okullara bütçe verilmesi kararı, yeni eğitim-öğretim yılında uygulanmalıdır. Merkezi bütçeden, öğrenci başına ödenek uygulamasına geçilmeli, okullarda tahsildarlık dönemi artık kapanmalıdır. Anayasa Mahkemesi´nin Öğretmenlik Kariyer Basamaklarında Yükselme uygulamasına yönelik olarak verdiği iptal kararı ve Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu´nun mahkeme kararıyla kariyer basamağı unvanı elde edilemeyeceği noktasındaki içtihadı sonrasında kariyer basamakları sürecinin yasal belirliliğe kavuşturulmaması, adeta unutulmaya terk edilmesi pek çok hak kaybına neden olmuştur. 9 yıldır öğretmen kariyer basamaklarına ilişkin uygulama yapılmamaktadır. Öğretmenler haklı bir beklenti içerisindedir. Bu çerçevede paydaşların görüşleri ve talepleri doğrultusunda herkesin yararlanmasına açık, özgün, maddi ve manevi açıdan tatminkar bir kariyer sistemi ivedilikle tatbik edilmelidir. 6528 sayılı Kanun´un dershanelere ilişkin hükümlerinin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesi temel liselerin statüsünü, orta öğretim sistemindeki yerini, bu kurumlardan beklenen fayda ve icra edecekleri fonksiyonu da tartışmalı hale getirmiştir. Fiiliyatta bu kurumların okul adı altında faaliyet gösteren dershanelerden farkı olmadığı yönünde ciddi tereddütler bulunmaktadır. Bu durum, yüksek öğretim programlarını kazanmasına rağmen formel eğitim alamamış bir kitlenin oluşması gibi çok ciddi sıkıntılara gebedir. Bu kurumlar ciddi bir dönüşüme tabi tutulmalıdır. Anayasa Mahkemesi kararı sonrası dershaneler tekrar faaliyete geçmiş; eşitsizliğe ve adaletsizliğe yol açan sistem hızla yeniden organize olmuştur. Dershanelerin ortadan kaldırılmasının yolu, takviye kurslarının niteliğinin artırılarak ders dışı destek hizmeti sunucuları olarak dönüştürülmeleri, orta öğretime ve yüksek öğretime girişte sunulacak rehberlik servislerini de kapsayacak şekilde içeriğinin çeşitlendirilmesi, okulda verilen eğitimle yakın bağlantı içinde yürütülmesi sağlanarak dershanelere olan talebin takviye kursları ekseninde okula yönlendirilmesi hedeflenmelidir. Eğitim kurumları müdür başyardımcılığı ve müdür yardımcılığı görevlendirme süreci, Milli Eğitim Bakanlığı Eğitim Kurumları Yöneticilerinin Görevlendirilmelerine Dair Yönetmelik´in yazılı sınavı düzenleyen 15. maddesinin Danıştay 2. Dairesi tarafından ?yazılı sınav konuları arasında Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi konusunda yer verilmemesi? gerekçesiyle yürütmesinin durdurulması kararı üzerine durdurulmuştur. Bu durum, yazılı sınava girerek müdür başyardımcısı/müdür yardımcısı olarak görevlendirilmeyi bekleyen yönetici ve öğretmenlerimizin mağduriyetine sebebiyet vermiştir."
Eğitim Bir-Sen Kayseri Temsilcisi Aydın Kalkan, "Diğer taraftan, müdür başyardımcısı ve müdür yardımcılarından görev süresi sona erenlerin müdürlerin inhaları üzerine görev sürelerinin uzatılmasına ilişkin yönetmelik hükmünün yürütmesinin durdurulması kararı da bir başka mağduriyet kaynağı teşkil etmektedir. Yazılı sınava başvuramayan bu kişiler yönünden yazılı sınav sonucuna göre görevlendirme de mümkün olamayacağından sorun devam etmektedir. Bakanlık, bu konuda hak kayıplarına sebebiyet vermemek ve yönetim boşluğu oluşturmamak adına mevcut müdür başyardımcısı ve müdür yardımcılarını geçici görevlendirme yoluyla kendi eğitim kurumlarında bırakmalı; gerekirse hızlı bir yönetmelik değişikliğiyle yazılı sınavda başarılı bulunanlar ile görev süresi inha üzerine uzatılması mümkün olanları da kapsayacak şekilde yönetici görevlendirme sürecine yeniden işlerlik kazandırmalıdır. Eğitim kurumlarının proje okulu olarak belirlenmesinde temel kıstas, kendinden beklenen başarıyı sağlayamayan okulların eğitimin niteliğinin artırılmasında örnek uygulamalar haline getirilmesi, bulunduğu çevredeki diğer okulların kendilerindeki eksikliklerin farkına varmasının ve geliştirmesinin sağlanması olmalıdır. Olumsuz şartlar altında eğitim kurumlarını, bulundukları sosyo ekonomik çevrenin ortalama başarı düzeyinin üzerinde bir başarıya ulaştıran yönetici ve öğretmenlerin haklarının korunması gereklidir. Bu eğitim kurumlarındaki yönetici ve öğretmenler mağdur edilmemelidir. Eğitim çalışanlarına yönelik şiddet olayları son dönemlerde iyice artmış ve okullarımızda yaygın bir sorun halini almıştır. Milli Eğitim Bakanlığı, eğitimcilere yönelik her saldırının sıkı takipçisi olarak, suçluların cezalandırılmasını sağlamalıdır. Bakanlık, Hukuk Müşavirliği kanalıyla yargıya intikal etmiş davalarda kendi personelinin yanında olduğunu göstermeli, nerede duracağı belli olmayan bu şiddet olaylarının bir an önce son bulması için gereğini yapmalıdır. Ayrıca, öğretmenlerimizin özlük, mali, sosyal hakları ve çalışma şartları, itibar ve saygıyı temsil edecek şekilde düzenlenmeli ve geliştirilmelidir. Geride kalan eğitim-öğretim yılında, maalesef bazı taciz ve istismar olayları gündeme gelmiştir. Eğitim kurumlarında cinsel taciz ve istismar istatistikleri incelendiğinde, konunun acil tedbir gerektiren bir boyuta ulaştığı görülmektedir. Taciz yapan her kim olursa olsun, hak ettiği muameleyi görmeli, en ağır şekilde cezalandırılmalıdır. Bakanlık, taciz ve istismar iddialarının üzerine giderek konu adli makamlara intikal etmeden evvel gerekli tahkikatı tamamlayıp inisiyatifi eline almalı, öğretmenlerin ve eğitim kurumlarının yıpratılmasının önüne geçmelidir. Son günlerde bazı liselerimiz maalesef birilerinin provokatif eylemleriyle gündeme gelmektedir. Okul yöneticilerine yönelik sistematik protestolarda öğrenciler dışarıdan manipüle ve istismar edilmektedir. Yeni bir Gezi kalkışması zemini arayanlar, bugün liseliler üzerinden yeni bir hazırlık içerisindedir. Eğitim-öğretim ortamlarını, oradaki çocuklarımızın masumiyetini perde arkasında tezgahlanan kirli emel sahiplerinin istismar etmesine fırsat verilmemelidir. Velayeti velilerde olan çocuklarımız illegal yapıların telkinlerine terk edilmemeli, velilerimiz çocuklarıyla bu dönemde daha sıkı ilgilenmelidir. Milli Eğitim Bakanlığı, sona eren eğitim-öğretim yılının bilançosunu çıkararak, başta eğitim çalışanlarının mali ve sosyal hakları ile çalışma şartları olmak üzere, eğitim-öğretimin kalitesine ve çıktılarına olumsuz etkisi olan sorunlara, yeni eğitim-öğretim yılından evvel çözüm bulmalıdır.
Öğretmenlerimiz ve öğrencilerimiz, insan varoluşunun doğal işleyen mahiyeti gereği, anlama ve düşünme faaliyetlerini tatile çıkarmak gibi bir yanılgıya düşmeden, ?insan, bilmekle yorulmaz, tersine bilmemekle atalet kazanır. Asaletle atalet yan yana duramaz´ ilkesi doğrultusunda hareket etmelidir. Bizler, çalışmak için dinlenir, dinlenmek için çalışırız, çalışmalıyız" şeklinde konuştu.