Acıbadem Kayseri Hastanesi Medikal Onkoloji Uzmanı Dr. Semiha Urvay, stres faktörünün kanser hastalığının oluşumuna neden olmasa da, ikincil bir etken olarak kanser oluşumunu hızlandırdığını söyledi.
Stresi, ?kişinin bedensel ve ruhsal sınırlarını baskı altında hissettiğinde verdiği fiziksel, zihinsel, duygusal ve davranışsal tepkiler bütünü´ olarak tanımlayan Dr. Semiha Urvay, stres hormonlarının, uzun süreli dönemlerde organizmanın direncini kırdığını ifade etti. Bu durumun, ruhsal hastalıkların yanı sıra iştahsızlık, kilo kaybı veya aşırı yeme, yorgunluk, sinirsel ağrılar ve kramplar, mide ile sindirimle ilgili sorunlar, tansiyonda ve kalp hızında artış, uyku hastalıklarına neden olduğunu belirten Dr. Semiha Urvay, stres kanser ilişkisinin direk olarak hastalığa yol açma ve tedavi sonrasında hastalığın seyrine etkisi biçiminde iki şekilde ele alınması gerektiğini dile getirdi. Dr. Semiha Urvay, sözlerini şöyle sürdürdü:
?Her iki açıdan da uzun yıllar boyunca stresin kanserin ortaya çıkışında ikincil bir etken olarak rol oynadığı düşünüldü. Hastalık aslında genetik bir zemine sahip ama stres ikincil bir etken olarak genetik süreci tetikliyor ve kanser oluşumu hızlanıyor düşüncesi hakim oldu. Hastalık ortaya çıktıktan sonra ise ortalama yaşam süresinin stresli olanlarda, olmayanlara göre daha kısa bulunduğu gözlendi. Bunun yanı sıra, sigara, alkol, dengesiz beslenme ve diyette değişiklik gibi stresle mücadele etmek için tercih edilen zararlı davranışlar, kanser gelişim sürecine katkıda bulunuyor.?
Yayılmasını etkilemiyor
Kanser ve stres arasında net bir ilişki gösterilemese de stresin oluşturduğu olumsuz etkiler ile kanserin yayılması arasında kuvvetli bir ilişki olduğunu belirten Dr. Semiha Urvay, ?Neredeyse her kanser hastası, hastalığın ortaya çıkma sürecinde bir stres faktöründen söz ediyor. Ancak o faktörü taşıdığı halde kanser olmayan da çok insan bulunuyor. Bu nedenle ?Stres kanser yapar´ diye net bir yorumda bulunmak doğru görülmüyor. Bağışıklık sistemi, kanser gelişmesinde ve kanser tanısı konmuş hastaların tedavisinde önemli rol oynar. Ancak, birebir pozitif düşünerek kanserin yenilebileceği, tedavi edilebileceği; ya da tam tersi olarak, çok depresif, stresli olunduğunda ya da çok kötü hayat deneyimi yaşandığında; bazı kanserlerin daha sık görüldüğü konusunda da bir kanıt bulunmuyor.? dedi.
Psikoterapi uygulanması öneriliyor
Kanser tedavisi sürecinde, hastaların hem fiziksel hem de ruhsal sağlıklarının bütün olarak korunabilmesinin önemine dikkat çeken Dr. Semiha Urvay, ?Kanser tedavisi sırasında hastanın pozitif düşünceye sahip olması olumlu sonuç veriyor. Kanser hastalarının hem kendileri hem de bakım veren yakınları, hayatı tehdit edici ciddi bir hastalıkla karşı karşıya kalıyor ve tüm yaşamları bir anda değişiyor. Bu nedenle hastalarımızda ve yakınlarında duygu durum bozuklukları, depresyon, anksiyeteye sık rastlanıyor. Bu süreçlerde kişilere kanser tedavisinin yanı sıra hem depresyonu iyileştirmesi hem de ağrıyı azaltması nedeniyle psikoterapi uygulanması öneriliyor.? ifadelerini kullandı.