??Hat Sanatı ruhu dinlendirir´´
Aslen Karslı ve 12 yıldır Hüsnü Hat sanatıyla uğraşan İsrafil Yılmaz, günümüzde Hat Sanatı´nın unutulmaya yüz tutmuş bir sanat olduğunu söyledi. Hat Sanatı sabır, çile ve bol tekrar ilkesi gerektirdiği için insanların bunlara tahammülü kalmadığı belirtili
İsrafil Yılmaz, Hat Sanatı´nın geçmişinden bahsederken nasıl yapıldığına değinerek; "Hat Sanatı geleneksel İslam sanatlarından birisidir. Kur-an alfabesiyle yazılır. Hüsnü Hat Sanatı güzel çizgi sanatı demektir. Hüsnü Hat, Kur-an-ı Kerim Mekke´de indi. Mısır´da okundu. İstanbul´da yazıldı. Bu husustan dolayı hattın pirleri Türkmendir, Osmanlıdır, geçmişimizdir, ecdadımızdır. Günümüzde hat sanatından bahsedecek olursak Hat Sanatı unutulmaya yüz tutmuş bir sanattır. Nedeni ise sabır, çile ve bol tekrar ilkesi olduğu için insanlar bunlara tahammül edemiyor. Sabır, istikrar ve tekrar diyoruz biz buna. Hocam Nihat Kağnıcı´dır. Ben Ta´lik Hattı hususunda ihtisas yapıyorum. Hocamın hocası Hüseyin Öksüz´dür. Onun da hocası Hamid Aytaç´tır. Yani çok sağlam bir silsileden geliyorum ben. Hat Sanatı´nda vazifeli bir hattattır Hamid Aytaç. Kalemi kuvvetli üstatların gölgesinde biz de bir şeyler yapmaya çalışıyoruz. Hüsnü Hat is mürekkebi, kamış kalem ve aharlı kâğıttan oluşur. İs mürekkebi, 1000-2000 tokmaktan elde edilen Arap zamkı denilen bir madde ile karıştırılarak elde edilir. Şimdi Osmanlı arşivlerine çok önem veriyordu. Yangın çıksa dahi bu kâğıtların yanmaması gerekirdi. Yansa dahi harfin yanmaması lazımdı. Bu yüzden de ahar tekniğini kullanmışlardı. Ahar yumurtanın akı ve şap ile kâğıt bazı işlemlerden geçirilerek elde edilir. Hüsnü Hat Sanatı´nda yazım çeşitleri vardır. Bunlar; Sülüs, Nesih, Divan-î, Ta´lik, Rik´a gibi yazı çeşitleridir. Ben bunların içinden Ta´lik ile uğraşıyorum. Sülüs´ten ise 3-4 sene kadar eğitim aldım. Gönlümden gelen Ta´lik ile uğraşmak oldu. Bunda da ekolüm Hulusi Efendi, Ta´lik´te zirve yapmış bir insandır" şeklinde konuştu.
İsrafil Yılmaz, ülkemizde şu an gençlere yeni jenerasyona baktığımızda Hat Sanatı"na tahammül edemeyişlerinden dolayı, sabrı çok yüksek bir iş olduğundan insanların bu sanata çok sıcak bakmadığını söyledi. İsrafil Yılmaz ; "Ve teknoloji hâkim olduğundan bu sanatın insan gözünde ciddi ya da kayda değer bir hali yok. Bu çok üzücü bir durum. Çünkü Osmanlı zamanında insanlar sanatla karnını ve ruhunu doyururlardı. Hat Sanatı´na ben Rahmanî bir terapi olarak bakıyorum, insanın gözünden tüm azalarına kadar, ruhumuzu dinlendirir ve tedavi eder" dedi.
Hedefinin icazet almak olduğunu dile getiren Yılmaz, icazetine de 1-2 sene kaldığını ve Anadolu´da da hizmet vermek istediğini söyledi.
Yaptıkları işlerden biri de Kaligrafi Sanatı, İsrafil Yılmaz; "Kaligrafi Sanatı ile uzun yıllardır uğraşıyorum. Kaligrafi güzel yazı demektir. Latin alfabesinin güzel ve süslü ruhî bir disiplinle yazılmış halidir. Hat Sanatı ayrı Kaligrafi Sanatı ayrıdır. Şimdi ne yazık ki eline kalemi almış kaligrafi yazan kardeşlerimiz ben hattatım diyor. Böyle bir şey yoktur. Hattatlık ayrı bir makamdır. Kaligrafi Sanatı´na kalemle harflerin dans etmesi diyebiliriz. Harflerin oyunu diyebiliriz. Kaligrafiyi bugün her yerde görebiliriz. Kaligrafiyi nelerde icra ediyoruz. Düğün davetiyelerinde, kişisel logolarda, ebru ve tabak üzerinde, kitap ayraçlarında olduğu gibi çoğu zemine yazılabiliyor" diye konuştu.
Dükkânında iki isim olan, Aşk-ı Kalem (kalem aşkı) ve Aşk-ı Grup (harflerin aşkı) anlamını içeren husustan etkilenerek kendilerine böyle bir isim taktıklarını da sözlerine ekledi. (Haber: Türkan Coşkun)