Yalçın ARAL


YEREL SEÇİMLER İLE İLGİLİ YSK KARALARININ SONUÇLARI VE TÜRKİYE´NİN BEKA SORUNU!

YSK sonunda kararını verdi ve hukuken son sözünü söyledi, artık bu çıktıya göre söylenenleri ve yapılmak istenenleri incelemekte fayda vardır.


  

YSK sonunda kararını verdi ve hukuken son sözünü söyledi, artık bu çıktıya göre söylenenleri ve yapılmak istenenleri incelemekte fayda vardır.

?Sandıkta kazandı, YSK da kaybetti!? diye manşet atanlar Türkiye´de şaibenin devamını isteyenler, YSK´yı itibarsızlaştırma derdinde olanlar, Türkiye´yi bölmek ve kaosa sürüklemek isteyen Yurt Dışı Türkiye düşmanlarına söylemleri ile hizmet ettiklerinin farkında olmaları gerekmektedir. Bu kesimlerin Yurt Dışı Türkiye düşmanları ile beraber aynı dili kullanmaları çok rahatsız edici bir durum doğurmaktadır!

CHP ve Sayın İmamoğlu o kadar kendilerinden emin iseler! Tekrar seçim yapılır, şaibe kalkar ve CHP kanadına oy verenler tekrar oylarını CHP´ye vermek sureti ile şaibe olmadan hukuk doğrultusunda seçim ve sayım yapılır, Sayın İmamoğlu Başkan seçilir ise de! Bu neticeden kimse gocunmaz! Bu doğru bir metot değil midir? Aksi takdirde, insanların aklına,  ?Bilmediğimiz başka şeyler  mi vardır?? sorusu gelmez mi!  Bu soruda hiç hoş bir soru değildir! İstanbul seçimlerinde şaibe olduğuna inanan vatandaşlarımızın oranı çok ciddi bir seviyede olduğunun da atlanmaması gerekir.

Sayın İmamoğlu,  YSK´nın tekrar seçim kararından sonra konuşmasında YSK´yı kınıyor ve hatta ihanet içinde olabileceklerini dahi belirtiyor. Hukuk çiğnenerek, şaibe üzerinden algı ile mağduriyet edebiyatı yapılması da doğru bir siyasi yaklaşım değildir.

Sayın İmamoğlu, Türkiye´de demokrasiden ve hukuktan bahsediyor! Sonra da YSK´yı kınayarak itibarsızlaştırmaya çalışılması çok düşündürücüdür! Hukuk içinde itirazlar yapılır! Oylar çalınmadan, şaibe olmadan Sayın İmamoğlu seçiliyor ise  kimse buna itiraz edemez ve halkın verdiği kararın herkesin başının üstünde yeri olduğunun da unutulmaması gerekir.

YSK, yapılan itiraz neticesinde 754 sandık kurulu başkanı ve 3.500 sandık kurulu üyesinin kanunun açık hükmüne rağmen kamu görevlisi olmadığını, bu sandıklarda kullanılan oylarında aradaki farkı etkiler  nitelikte olduğu sonucuna vararak yapılan itiraz neticesinde İstanbul Belediye Başkanlığı seçimini iptal ederek yeniden seçim yapılmasına karar verdiğini açıklamıştır.

  • Tespit edilen şüpheli oyun 300 bin den fazla olduğu, bu rakamında aradaki farkın takribi 20 katı olduğunun da not edilmesi gerekir,
  • Ayrıca, Sandık Sayım ve Döküm Cetvelinin düzenlenmemesinden dolayı yok hükmünde olan 108 sandıktaki oy kullanan seçmen sayısının 30.281 olması da eklenince ortaya çok çarpıcı bir tablo çıkmaktadır.

Bu demokrasi ve hukuk değil de neyin nesidir! Ayrıca YSK, kanuna aykırı görevlendirme yapan İlçe Seçim Kurulu başkan ve üyeleri ile Seçim Müdürleri hakkında suç duyurusunda bulunulmasına da karar verdiğini ve YSK Başkanı Sadi Güven seçimler ile ilgili ?Yargı süreci sona erdi? ifadelerini de kullanarak. Artık itiraz süresinin de sona erdiğini belirtmişti.

Gerekli suç duyurularında sonra, Cumhuriyet Savcıları şikayetler üzerine problem gözüken İlçe Seçim Kurullarının yanında, sandıklarda ki görevliler ile ilgili gerekli incelemeleri başlatmış, bu durumu da YSK´ya bildirildiği belirtilmiştir. YSK´da zaten şaibeli olan sandık kurullarının bağlı olduğu İl ve İlçe Seçim kurulları için suç duyurusunda bulunduğunu belirtmesine rağmen bu ilçe seçim kurullarını temsil edenlere aynı görevi verdiği iddia edilmiş! YSK da bu konuda açıklamalarda bulunmuş, bunun yanında AK Parti bu görevlendirmeye her ihtimale karşı itiraz etmiştir. Bununla ilgili hukuki süreçlerinde kendi mecrasında devam etmekte olduğu zaten görülmektedir.

 

Yeniden seçim yapılması kararı, milletin iradesine ve hakemliğine tekrar başvurmaktır. Millet ne derse o olur! Millet iradesi tecelli etmediği için tekrar milletin iradesine başvurma çerçevesinde YSK´nın kararının değerlendirilmesi gerekmektedir.  Her zaman belirtiğim üzere Türkiye´de seçimlere şaibe karıştırılması Türkiye´nin demokrasisine bir saldırı olmasının yanında Türkiye için çok ciddi bir Ulusal Güvenlik sorunu da doğurmaktadır. Bu da Türkiye demokrasisi ve bekası için kabul edilir bir durum hiç değildir.

 

YSK´nın bu kararı , İstanbul seçiminde şaibe ve hırsızlık olduğunu teyit etmektedir. Bu kadar şaibe içinde olan bir seçimde hukuka aykırı olarak kendisinin kazandığını iddia eden Sayın İmamoğlu o koltukta nasıl oturacağını da iyi düşünmesi gerekmekte idi!

 

Her zaman dediğim üzere Yurt Dışı Türkiye düşmanları, seçim vasıtası ile oluşturulmak istenen  çatlaktan Türkiye´yi ayrıştırmak,  karıştırmak ve kaos içine sokmak istediklerinin de iyi bilinmesi gerekmektedir.

 

YSK karar vermeden önce;

  • Yüzünüze tükürürler!
  • Yüce Divanda yargılarlar!
  • Dünyaya rezil oluyoruz!
  • Ekonomi çöker!

 

Şeklindeki laflarla Türkiye´yi, Türk halkını ve Türk Adaletini korkutarak geri adım attırmak isteyen bazı Gurup Başkan Vekili konumunda olan siyasetçiler yok muydu! Bu şahıslar siyasetçi sıfatları ile bu lafları söyleyerek yargıyı aşağılamıyorlar mı? Türkiye´yi kötülemiyorlar mı? Bu kabul edilir bir durum hiç değildir! Yurt dışı Türkiye düşmanlarının söylemlerinin yanında, basınlarında da aynı tip söylemlerin olması da çok ürkütücüdür. Türkiye´de Demokrasi yok diyenlerin, söyledikleri lafların ne manaya geldiğini ve söylemlerinin  Demokrasimiz için neler ifade ettiğini bilmeleri gerekir!

 

TÜSİAD´IN  ?Seçim ortamına geri dönmek kaygı vericidir!? şeklinde bir açıklama yapması çok manidardır. Bu sürecin Hukukun getirdiği bir süreç olduğunun unutulmaması gerekir! Hırsızlığa göz yumarak, kanunlarımızı hiçe saymaya yönelik bu açıklamalar TÜSİAD da yakışmamaktadır. Bu söylemler ile gerek yurt dışı gerekse yurt içinde ki uzantılarından gelen mesajların benzerliği de hoş olmayan bir tabloyu ortaya koymaktadır.

 

İş adamlarının iş adamlığını yapması ve siyasetçilerin de siyaset yapması gerekmektedir.

Eğer iş adamlarımız siyasetçileri ve uyguladıkları siyaseti beğenmiyorlar ise İş adamlığı sıfatını bırakarak siyasete atılmaları en doğru yoldur! Belli bir noktaya gelmiş büyük iş adamlarının hukuk ve demokrasiye uymayacak şekildeki beyanatları da anlaşılır gibi değildir!

 

Sayın Akşener İstanbul´daki seçimlerin yenilenmesi kararı karşısında;

?Cübbesine düğme diktirmiş, siyasetçilerden emir alan hukukçulardan utanıyorum!? lafını etmesi sorumlu bir siyasetçi için hoş bir şey değildir. Hukukun ve Demokrasinin üstünlüğünü dillerinden düşürmeyenler, Demokrasi ve Hukuk çerçevesinde vatandaşın hakem olduğu, vatandaşın gözleri önünde yaşanan bu süreci bu şekilde değerlendirilmesi  siyasetçi sıfatı açısından çok düşündürücüdür! Türkiye, Dünya´da devam eden kaos sürecinden etkilenirken ve gerek siyasi gerekse de ekonomik olarak her türlü saldırı altında bulunurken, Doğu Akdeniz´deki  enerji kaynakları haklarımız gasp edilmeye çalışılırken, Sayın Başkan Erdoğan´ın ? Bir damla petrolü bir damla kandan değerli gören zihniyetin coğrafyamızda yaşananlarda rolü vardır!? açıklamasını yaparken,  Sayın Akşener´in sıradan birisi olmadığının idrakinde olması çok önemlidir.

 

CHP İstanbul İl Hukuk Komisyonu Kadın Haklarından Sorumlu Başkan Yardımcısı Feyza Altun,

?Bu süreçte bomba patlarsa, terör hortlar toplum terörize edilirse müsebbibi bellidir!? hukukçu siyasetçi olan bu kişinin YSK tarafından İstanbul seçiminin iptal edilmesi neticesinin bu olması gerektiği mesajını kimlere vermek istemektedir! Bunlar mı siyasetçi ve Türkiye´yi yönetecek kadro ve zihniyet! Bu söylemler açıkça toplumu terörize etmek ve Yurtdışı Türkiye düşmanlarının ekmeğine yağ sürmek değil de nedir! İçişleri Bakanı Sayın Soylu ? 23 Haziran için endişelerimiz var. Sanki ideolojik kamplaşmanın günü olarak tezgahlanmaya çalışılıyor!? ? İstanbul´u Gezi Ruhuna teslim etmeyelim, istikrarı bozmaya çalışanlara izin verilmesin!? ? İstanbul ya küresel güçlerin arka bahçesi ya da kendi adına kuvvet merkezi olacaktır.? açıklamalarını yapması da Türkiye´nin bekası açısından çok önemlidir. Ayrıca seçimlerden sonra kamu oyu yoklaması adı altında TLF ile yapılmak istenen ankette ? Eğer sandıktan çıkan sonucu beğenmezseniz  sokağa çıkmayı düşünüyor musunuz?? şeklindeki sorunun da çok düşündürücü olduğunu ve Türkiye´nin hangi noktalara çekilmek istendiğinin işareti olarak algılamak gerekmektedir. Vatandaş ister Cumhur İttifakını desteklesin ister Millet İttifakını desteklesin her iki kesimi de kaşıyan bir soru olması da ayrıca çok korkutucudur!

Sayın Kılıçdaroğlu, ?Ülkeye demokrasi getireceğiz!? şeklinde ki söylemleri yapması da çok manidardır. Bu laflar aynı Yurt dışı Türkiye düşmanlarının laflarını anımsatmıyor mu? Türkiye´de demokrasinin olmadığını iddia etmek siyasetin kendini inkar etmesi anlamına geldiğinin idrakinde olunması gerekmektedir. Burada yıpratılması istenen hedefin Türk yargısı ve hukukumuz olduğu   görülmektedir! Türk vatandaşlarının, bu senaryonun idrakinde olduğunun da iyi bilinmesinde fayda vardır.

 

Evvelden de belirtiğim üzere, Yurt dışı Türkiye düşmanlarının protokollerinde açıkça ? Adalete ve Devlete karşı güveni ortadan kaldıracaksın!? buyurulmaktadır. Bunun çıktısının da KAOS ortamı yaratmak olduğunun çok iyi bilinmesi gerekir. Boş yere İstanbul seçiminden sonra TLF ile kamu oyu araştırması adı altında ? Eğer sandıktan çıkan sonucu beğenmezseniz  sokağa çıkmayı düşünüyor musunuz?? sorusunun, algı ile vatandaşa neyin pompalanmak istendiğinin de atlanmaması gerekir.

 

Yapılan seçim Hukuk ve Kanunlar çerçevesinde yapılmadı mı? Yaşanan süreç bu sürecin bir parçası değil mi? YSK kararı seçim sonucunda çıkan ürkütücü tablodan dolayı hukuk içinde alınmadı mı? Bu kadar şaibe varken seçimde ciddi hukuksuzlar bulunurken, pis kokular her tarafa yayılmışken YSK´nın tekrar sandığı vatandaşın önüne koymasından daha doğal bir durum var mıdır? Bu demokrasi değil de nedir?

YSK´nın tekrar vatandaşın hakemliğine olayı sunması neden birilerini rahatsız ediyor? diye de sormadan geçilemeyeceği gözüküyor! Şaibesiz olarak sandıktan ne çıkarsa demokratik toplumlarda kabul görmesi gerekmektedir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk ? Egemenlik kayıtsız ve şartsız milletindir!? dememiş mi! Bu kadar şaibe ve soru işaretleri olan bir seçimde  vatandaşın önüne sandığın tekrar konulması kadar normal bir durum olduğunun da atlanmaması gerekmektedir.

 

Bazı CHP´lilerin İmamoğlu´nu Atatürk´ten sonra 2. Atatürk olarak tanımlamaları çok üzücü ve korkutucudur! Bu kesimin kime hizmet ettiğini iyi bilmesi gerekmektedir. Ayrıca Gazi Mustafa Kemal Atatürk´ün felsefesinden haberleri olmayan bu kesimin Atatürk´ü tanımanın onu fiziksel olarak tanımak olduğunu algılamaları da ne kadar zavallı bir konumda olduklarının maalesef bir göstergesidir.

Ak Parti Grup Başkam Yardımcısı Sayın Ali İhsan Yavuz´un değerlendirmelerinde;

?YSK bu kararı almasa idi bundan sonra Türkiye´de seçim yapmak zor olurdu!? şeklindeki ifadesinin Türkiye´nin nasıl bir badireden geçmekte olduğunu da göstermektedir.

Türkiye´de seçimlerin şaibesiz yapılması Türkiye´nin bekası ve Demokrasimiz için çok önemlidir. Bu sağlanamazsa bundan sonraki seçimlerin yapılmasının zora gireceğinin idraki önemlidir. Sandıktan kimin çıkacağı önemli değildir, mühim olan seçimin şaibesiz yapılmasının sağlanmasıdır. Yaşananlara bu açıdan bakarak değerlendirmekte fayda vardır.

 

İstanbul´daki seçimlerin yenilenmesi kararından sonra, Avrupa ve Batıdaki Türkiye Düşmanlarının Türkiye´ye karşı beyanatlarına ve basınlarında çıkan yazılara bakıldığı zaman; Hukukumuz üzerinden siyasi olarak seçimleri etkilemek üzere Türkiye´ye yönelik saldırıların tekrar başlamış olduğu görülmektedir.

 

  • New York Times ?Türkiye´de Sosyal kargaşa ve yeni bir ekonomik kriz ihtimalini artırdığı!? haberini vererek, Türkiye´ye karşı tekrar Gezi olayları gibi bir hamlenin bunun yanında da bir Ekonomik saldırı olacağının sinyalini de vermekte olduğu görülmektedir.
  • ABD, hükümet sözcüsü vasıtası ile ?ADB , İstanbul seçimlerinin yeniden yapılması ile ilgili olağan üstü durumu not ediyoruz!? açıklamasını yapması,
  • Sosyal Demokrat Alman parlamenter Avrupa İşlerinde sorumlu Devlet Bakanı Michael Roth, iptal kararının Türk demokrasisine yönelik bir saldırı olduğunu belirtmesi,
  • Alman Hristiyan Demokrat Birlik Partili Michael Brand ? Kendisi kazanana kadar seçimi tekrar edilmesini isteyen biri ancak apaçık bir anti demokrattır.? ifadelerini kullanması,
  • Alman SPD´nin Meclis Grubu sözcüsü, ? İstanbul´da yeni bir seçim yapmak, emsali görülmemiş bir skandal! Ülke ve iktidardaki AK Parti için ciddi sonuçlara yol açacaktır!? şeklindeki tehdit içeren sözleri,
  • Alman Hür Demokrat Parti Federal Meclis Grubu Politika Sözcüsü Bijan Djir-Sarai ? AK Partinin başvurusu üzerine İstanbul´daki seçimler iptal ediliyor ve tekrarlanacak. Türk demokrasisinde geriye kalanlar da artık tamamen gömülmüş oldu.? şeklindeki ifadeleri,
  • Yeşiller partisi eski Eş Başkanı Federal Meclis üyesi Türkiye düşmanı Cem Özdemir! ?İstanbul´da seçimin mağlubu Erdoğan. Demokrasi, sonuç kendi istediği şekilde çıkıncaya kadar seçimlerin tekrarlanması anlamına gelmez.? şeklindeki hukuk dışı beyanları,
  •  Avrupa Birliği´nin Türkiye düşmanı beyanları ile öne çıkan Türkiye Raportörü ve Avrupa konseyi Genel Sekreteri Kati Piri ?Erdoğan yenilgiyi kabul etmiyor ve halkın iradesine karşı çıkıyor. Bu, Türkiye´de seçimler yoluyla iktidarın demokratik değişiminin güvenilirliğinin sonu demektir.? Ayrıca, ?Türkiye´de bu karar Türkiye´deki Demokratik değişiminin sonu? şeklindeki ifadesiyle Türkiye´ye tekrar saldırmakta olup, bu beyanatın algı politikası ile seçimden çıkan sonucu beğenmeyenleri sokağa davet edilmekte olduğunun da atlanmaması gerekir.
  • AB Konseyinin Genel Sekreteri Thorbjorn Jagland ? Kararın seçmenlerin güvenine ağır zarar verme potansiyeli vardır. Adil ve serbest seçimler için gerekli şartlar, seçim gününden sonra değil seçim gününden önce teyit edilmelidir.? ifadelerini kullanması,

 

Oluşturulmak istenen çatlak üzerinden, Türkiye´nin kaos ortamına sürüklenmesine çanak tutulmak istendiği şeklinde bu beyanatları değerlendirmekte fayda vardır.  

 

İstanbul seçimlerinin bu kadar şaibeli olmasına rağmen seçimlerin tekrar edilmemesini istemeyenler YSK kararından önce de aynı kesimler değil miydi? Aynı lafları etmiyorlar mıydı? Türkiye düşmanlarının söylemleri ile Türkiye´de seçimin yenilenmesini istemeyenler  aynı söylemleri kullanmıyorlar mıydı? Bu durum çok düşündürücü olduğu kadar da saldırı altında olan Türkiye´miz için de korkutucudur! Başta Türkiye düşmanlarının ve Dünya ülkelerinin gözünün İstanbul seçimlerinde olması Türkiye üzerinde nelerin tezgahlanmak istenildiğinin de göstergesidir.

 

Basit mantıkla olayları değerlendirdiğimiz zaman, Türkiye düşmanlarının itiraz ettiği bir konu varsa gidilen yolun doğru olduğudur!

Türkiye düşmanları, Türkiye üzerinde neye itiraz ediyorsa kurguladıkları senaryonun bozulması anlamına geldiğinin de iyi bilinmesi gerekmektedir. Olaylara bu açıdan yaklaşılırsa Türkiye üzerinde oynanmak istenen oyunu da daha net göre biliriz.

 

YSK yapılan itirazlardan bir kısmını reddederken, İstanbul için ise Belediye Başkanlığı seçiminin tekrarlanması yönünde bir karar almıştır. Herkesin, hukuk çerçevesinde alınan bu karara saygı göstermesi gerekmektedir. YSK´nın aldığı kararla ve YSK ile ilgili olarak gerek içeriden gerekse bazı yabancı muhataplarca yapılan siyasi odaklı eleştirilerin kabul edilir bir tarafı yoktur. Türkiye demokratik olgunluğunu kanıtlamış bir ülke olup, bağımsız YSK´nin aldığı bu karar, seçmen iradesinin tereddütsüz tecellisinin sağlanmasına yönelik  olduğunun atlanmaması gerekir.

Bir de Sayın İmamoğlu geçici başkanlığı sürecinde,  İstanbul Belediyesinin başına TC koydurmuştu! İstanbul Türkiye sınırları içinde değil mi ki böyle bir ayırımı yapma cehaletine gide bilme özelliğini göstermiş! Bu hamle ile CHP´nin vermek istediği mesajın, Hükümet tarafından bütün belediyelerin önüne TC konulmasının istendiği görülmektedir! Bu süreçte, bu hamle ile HDP´li belediyeleri kaşıyarak şekilde siyasi olarak Türkiye´de başka bir fay hattı oluşmasının önünün açılmak istendiği görülmektedir. Her zaman ifade ederim, ?Hiç bir şey tesadüf değildir!? Sayın Kılıçdaroğlu´da konuşmasında Ekrem İmamoğlu´nun İBB binasına TC eklediğini hatırlatarak ? Bu da Sayın Bahçeli´ye kapak olsun!? ifadelerini kullanması senaryonun büyüklüğünü de göstermektedir.Kimse merak etmesin yerli, milli ve aklı başında olan hiç bir siyasetçi Türkiye´yi bu tuzaklara düşürecek kadar siyaset bilmezlik etmez. Algı ile Hükümeti buna bağlı olarak da Türkiye´yi tuzaklara çekmeye çalışmak da hoş bir siyaset şekli olmadığı da ortadadır.

 

Seçimlere organize olarak şaibe ve hile karıştırılmak istenmesi Türkiye´nin en önemli beka sorunudur. Türkiye her yönden saldırı altında iken ve bu saldırıları görmezden gelen ve beka sorunu olmadığını iddia edenlerin bu açıdan olayları değerlendirmesinde fayda vardır. Seçimler vasıtası ile Demokrasimize ve Hukukumuza indirilmek istenen bu darbenin Gezi olaylarından, 17 -25 Aralık hamlelerinden ve 15 temmuz darbe girişiminden ne ayrıcalığı vardır! Bu hamlelerin  Yurt dışı Türkiye düşmanlarının desteği ve yurt içindeki uzantıları vasıtası ile Türkiye´nin bekasına ve Türkiye´yi dizginlemeye yönelik hamleler olarak ortaya çıktığı da ortadadır. Yurtdışı Türkiye düşmanlarının iptalden önce ve sonraki söylemleri de bu hamlelerini teyit etmektedir.

 

İstanbul seçim neticelerinin, YSK tarafından yapılan ilk açıklamalarda CHP´nin lehine 28 bin oy farkı olduğu, sonradan bu rakamın AK Partinin itirazları neticesinde % 10 civarı sandıkların incelenmesinden sonra farkın 13 binlere gerilediği görülmüştür. İstanbul Belediye Başkanı için verilen oylarda hataların önemli bir bölümünde kasıt olduğu açık ve net olarak tespit edilen unsurlar arasındadır.

Gözümüzün önünde olan bu irade gaspını kimse görmezden gelemez! Sandığa gölge düşürmeye de kimsenin hakkı yoktur ve bununda bir bedeli vardır. Milli irade hırsızlarından bunun hesabının sorulması çok önemlidir.

Bu usulsüzlüğü ve Türkiye´deki seçimleri şaibe altında kalmasını sağlamaya çalışan Milli irade hırsızlarından bunun hesabı sorulmazsa milletin sorumlulara hesap soracağının da atlanmaması gerekmektedir! Ayrıca bu konu Türkiye´nin bekasını ilgilendirdiği gibi, bundan sonraki seçimler açısından da çok önemlidir. 

 

Yapılan itirazların arkasında inkar edilemeyecek somut delillerin olması ve sağlam belgelere dayanması, YSK´nın iptal kararı almasına sebebiyet verdiği açıktır.

 

Son söz yine milletin olarak bu seçim sürecinin sonuçlanacağı artık kesinleşmiş görülmektedir. 23 Haziran 2019 tarihinde   Milli İrade hakem olarak İstanbul´da kararını kesinleştirecektir.

 

YSK, İstanbul seçimleri için tam tersi bir yönde karar alsa idi. AK Parti YSK´nın bu kararına uyacağını, YSK´ya itirazları yapmaya başladıklarından itibaren AK Partinin en yüksek makamları tarafından beyan edilmişti. Ayrıca Sayın Binali Yıldırım´ın ? YSK yapılan seçimlerin patronudur. Verilen kararı doğru bulup bulmamak bizim lüksümüz değildir.? şeklindeki ifadeleri de AK Partinin tutumunu açık şekilde ifade etmektedir.

Seçim hukuku çiğnenmiş iken, seçim sürecinde normalleşme sürerken, YSK kararlarının eleştirilmesi veya çıkan kararların karşısında durulmaya çalışılması ne hukuka ne demokrasimize nede Ülkemize zarardan başka bir şey sağlamayacağının bilinmesi gerekir.

 

En büyük hakem millettir. Neden bundan gocunuluyor ki? Anlamak mümkün değildir! Zaten vatandaş sandıkta Sayın İmamoğlu diyorsa buda şaibeli olmayan bir seçim sonucu olarak ortaya çıkarsa kim neye itiraz edecek ki! YSK tarafında geri alınan Mazbata tekrar Sayın İmamoğlu´na verilir.  Seçilemez ise sandıktan AK Parti adayının çıkması durumunda da, hukuken geçici başkan olduğu süre zarfında aldığı ve uygulattığı kararlar konusunda Sayın İmamoğlu´nun da bu icraatlarının izahatını  yapması gerekecektir! Başta Belediyenin belge ve bilgilerinin kopyalaması  gibi! Şunu da atlamamak gerekir İstanbul Belediyesinin her türlü bilgilerinin kopyalanması için verilen talimatın, mahkemeden iptal kararı ancak bir hafta sonra İBB´ye ulaşmış olması ve bu mahkeme kararının İstanbul Belediyesine yani ellerine ulaşmasından sonra işlemin durdurulması çok düşündürücüdür! Zaten CHP tarafı bu mahkeme kararı elimize ulaşsın gereğini yaparız şeklinde ki beyanı ile, bu arada geçen bir hafta sürecinde nelerin kopyalandığı ve ne amaçla dışarıya çıkarıldığı bir muamma olarak ortada durmaktadır! Bu kopyalama sürecin de CHP İstanbul İl Başkanı Sayın Canan Kaftancıoğlu sabah mesaisi başlamasından mesai sonuna kadar İBB de zamanını geçirmesi de basında yazılıp çizilmişti! Bu soruların cevabının da kamu oyu tarafından merak edildiği de ortadadır. Başka bir bakış açısıyla, gerçekte kayıtta olmayan sahte belgelerin gerek gerçek sisteme gerekse da kopyalanan sisteme monte edile bilineceğinin de göz ardı edilmemesi gerekir!

 

Seçimin patronu YSK´dır. YSK ne karar verirse odur. Hukukun üstünlüğünün tartışılmaması gereken bir süreçten geçilmektedir. Kimse Türk hukukunun üstünde değildir.  Bu süreci idare eden de YSK´dır.

 

YSK´ya itiraz şekli ve süreleri de bellidir,

Bu itirazlarda, AK Partinin İstanbul seçimleri ile ilgili bütün sandıkların tekrar sayılması için yaptığı başvuru başta CHP olmak üzere seçime katılan bazı partilerin itirazı ile İstanbul İl Seçim Kurulu ve YSK tarafından bu itirazın kabul edilmediğinin de atlanmaması gerekmektedir. Eğer CHP bu müracaata itiraz etmemiş olsa idi sandıklar tekrar sayılmış olacaktı o zaman şaibe ortadan kalkarak gerçek durum da ortaya çıkacaktı! Tekrar seçim yapmaya da gerek kalmayacaktı! Şimdi de CHP´nin, Neden tekrar seçim yapılıyor? Neden sandıkların hepsi tekrar sayılmadı? diye söylem yapması da hoş bir durum değildir! CHP´nin bu itirazı seçim sandıklarının % 10´nun tekrar sayılmasından ve aradaki farkın hızla azalmasından sonra bu süreçte mesai saati bitiminden sonra geceleyin İl Seçim Kuruluna itiraz ederek tekrar yapılmakta olan  sayımın durdurulmasına dair karar aldırdıklarının da atlanmaması gerekir. Mesai bitiminden sonra İl Seçim Kurulunu teşkil eden hakimlerin adliyeye gelmesi ve arkasından da CHP İstanbul İl Başkanı Sayın Canan Kaftancıoğlu ile birlikte CHP heyetinin binaya girmesi ve tekrar sayımın iptal edilmesi kararının çıkarılması zaten güvenlik kamera kayıtlarında bulunmakta olup bütün kanallarda da gösterilmektedir. Bu kararı alan İl Seçim Kurulu Başkanı Sayın Müberra Gürdal daha sonra da emekliliğini istediğinin de atlanmaması gerekir!

 

Şunun bilinmesi gerekir ki, İstanbul seçimlerinde neden hepsinin tekrarına karar verilmedi diye bazı süreci takip etmeyen kişiler tarafından sorgulanmaktadır. AK Partinin ilk başvurusu İstanbul seçimlerinin topyekûn iptali ve yeniden sayılması ile ilgili idi. Buna başta CHP olmak üzere diğer bazı partiler karşı çıkmış ve  YSK da AK Partinin bu itirazını ret etmişti. Bundan dolayı AK Parti İstanbul Büyükşehir oyları üzerinden itirazını sürdürmüş ve belgelerle de bunu savunarak YSK´nın bu kararı almasının önünü açmıştır. YSK Başkanının  ?Yargı süreci sona erdi!? demesi artık itirazlar ile ilgili müracaatlarında kabul görmeyeceği manası taşıdığını hukuk bilmeyen birisinin bile anlayacağı bir üsluptur. Kafa karıştırmak için itiraz sürecinden sonra yapılan itirazlar; seçimde stratejik üstünlük pozisyonunu kaybetmişliğin telaşı ve bunun yanında algı politikası ile tribünlere oynamak olduğunun atlanmaması gerekmektedir!

Olması gereken de; AK Parti İstanbul seçimlerine itiraz ettiği zaman, samimi olan partilerin seçimden sonra bu kadar şaibe içeren seçim için, oyların tekrar sayılmasını istemeleri veya tekrar yeniden seçime gidelim demeleri gerekirdi.

 

İtiraz sürelerinin dışında kafa karıştırmak için yapılmak istenen itirazlar ancak mağdur edebiyatı ve algı ile seçmeni yönlendirmeye yönelik olduğu kadar YSK´yı yıpratmak hamleleri olarak da görülmesi gerekmektedir. Kanunlarımızda YSK´nın vermiş olduğu kararlar  kesin ve itiraza açık değildir. Bununda demokrasimiz açısından iyi idrak edilmesi gerekmektedir. YSK kendisine itiraz süreleri içinde yapılan itirazları değerlendirir. İtiraz süresi içinde itiraz edilmeyen konular hakkında YSK´nın kendi başına inceleme yaparak karar alamayacağının da atlanmaması gerekir. Türkiye´nin bekası açısından, İstanbul seçimini suhuletle ve sakin bir şekilde siyasilerin ve vatandaşlarımızın tamamlaması gerekmektedir.

 

Organize hırsızlık yapıldığı bellidir. Kıl payı seçim kazanıldığı iddia edilmektedir. Seçime aynı seçmen listeleri ile gidilecektir! Seçimde, vatandaş verdiği oyu bu kadar kısa sürede değiştirecek hali olmadığına göre de sandıktan neden korkuluyor! Anlaşılması çok zordur. YSK´yı aşağılayarak,  buna benzer  söylem ve davranışların şaibeyi teyit etmekten başka bir şey ifade etmediği maalesef görülmektedir.

 

İstanbul seçim süreci daha bitmeden,  birilerinin kendini Başkan ilan etmesi demokrasi ve hukuk açısından hoş olmayan bir tablo oluşturmaktadır. İstanbul´da seçim süreci hala devam etmektedir. Sandık nihai kararı verecek ve hakem olan halkın önüne tekrar gelecektir. İstanbul´da tam kanunsuzluk içeren organize ve şaibelerle dolu seçim için sandığı tekrar hakem olan  halkımızın önüne konulmasını sağlayan YSK gereğini ve görevini yapmış görülmektedir.

 

Bundan sonra söz yine şaibesiz bir seçim için sandıkta İstanbul halkınındır. 23 Haziranda sandıktan İstanbul´da oturan vatandaşlar ne istiyorsa o çıkacaktır. Neticede, YSK kesin seçim sonuçlarına göre Mazbatayı kime verecek ise İstanbul Belediye Başkanı da o olacaktır. Demokrasi ve hukuk bunu göstermektedir. Bunun karşısında durmaya çalışarak vatandaşların kafalarını karıştırmaya yönelik söylem ve Türkiye´yi kaosa sürükleyecek hareketler içine girmeye çalışmak ta ancak Yurt Dışı Türkiye düşmanlarına hizmettir.

 

Türkiye´deki seçim bizim iç meselemizdir. Kimse de Türkiye´ye dışarıdan ayar çekmeye çalışmasın! Bu ayar vermelere bakıp ta içimizdeki uzantıların da kendilerine yön çizerek buradan görev çıkarmaya da kalkışmasın! Bu davranış biçimi ne yerli nede milli bir duruşu sergilememektedir.

Dünya ciddi şekilde bir kaos içinde bulunurken, Türkiye her yönden saldırılar altında iken ve Doğu Akdeniz´de ki enerji kaynaklarımız gasp edilmeye çalışılırken, her kesimin bilmesi gerekir ki; ? Ülkem varsa ben varım!? felsefesi çerçevesinde bütün kesimlerin birleşerek kenetlenmesi gerektiren bir süreçten geçildiğinin de atlanmaması gerekmektedir.

Bu süreçte Türkiye´ye karşı gerek ekonomik gerekse siyasi saldırıların artarak devam edebileceği varsayımının da ıskalanmaması  gerekmektedir. Başkanımızın ve ekibinin zaten bunun idrakinde oldukları  beyanatlarında görülmektedir.

Türkiye´nin içine sokulmak istenen bu kaostan bir olarak, iri olarak hep birlikte Türkiye olarak çıkıla bilineceğini tekrar vurgulamak isterim.

 

Türkiye jeopolitik olarak çok önemli bir konumda olmasından dolayı her zaman Türkiye düşmanlarının saldırısı altında olduğunu zaten tarihimiz her zaman teyit etmektedir. Winston Churchill´in Türklere yönelik vasiyetinde belirttiği gibi, kısaca ifade edersek, ?Uzarsa keseceksin, kurursa su vereceksin! Öldürmeyeceksin sana bağımlı olarak yaşatacaksın! Eski Türkiye´de olduğu üzere kontrol edeceksin! Türkiye´nin aşırı güçlenmesini önlemek için her çareye baş vuracaksın!?  Batının Türkiye´ye karşı tutumunun ve bakış açılarının bu felsefe doğrultusunda olduğunun da hiç bir zaman unutmamak gerekir.

Türkiye´nin bu mücadelesi gerek ekonomik gerekse siyasi olarak tam bağımsız bir Türkiye ile Türkiye´yi kontrolleri altında tutmak isteyen batı eksenli emperyalist güçler ve bunların uzantıları arasında olmasının atlanmaması gerekir.

 

Her seçim arifesinde Kredi Derecelendirme Kuruluşlarının Ekonomimize yönelik yaptıkları hamleler de her zaman görülmektedir.  

Bunun yanında;

* Doğu Akdeniz enerji kaynakları gerginliği,

* Ermeni soykırımı iddiaları,

* PKK ve uzantılarına bu süreçte ABD´nin hala her türlü silah temin etmesi,

* Türkiye´nin mücadele ettiği terör örgütlerine Batı ülkelerinin verdiği destekler,

* S400 ve F-35 gerginliği,

* ABD kaynaklı NATO gerginliği,

* Çeşitli bahaneler ile Türkiye´ye yönelik Ekonomik olarak yaptırımlar yapılması konusu,

* ABD´nin  ve AB´nin Türkiye´ye karşı uygunsuz siyasi yaklaşımları,

* Kredi derecelendirme şirketi olan MOODDY´s in Türkiye´nin kredi notunu indirmesi; Türkiye dış ticaret açığını azaltırken , Dolar kuru geriye giderken! Türkiye´nin Kamu borç stokunun GSYH oranı % 30 ların altında gezerken! ( ABD nin kamu borç stoku GSMH sına göre %105´in üzerinde ve AB ülkelerinin toplam kamu borçlarının ortalaması da toplam GSMH larının % 95 seviyelerinde gezmesi bu ülkelerin  sürdürüle bilir bir ekonomik politikaya sahip olmamalarına rağmen, portföylerinde İtalya, Yunanistan, İspanya ve Fransa gibi bir sürü batık Ülke bulunurken  kredi notlarında bir değişiklik yapılmamasının atlanmaması gerekir!), Ayrıca AB ülkelerinin çoğunluğunun AB´nin ekonomik kriterlerine uymamasına ve Türkiye´nin bu kriterleri sağlamasına rağmen! Seçimlerden önce Türkiye´ye yönelik olarak böyle bir hamlenin yapılması,  bundan sonra yapılacak olan ekonomik saldırıların habercisi olarak görülmesi gerekmektedir. Her seçimden önce bu tip açıklamaların gelmesine artık alışık olmamız gerekir! Gerekli tedbirlerinde bu doğrultuda düşünülmesi ve vatandaşın bu saldırıların idrakinde olması önemlidir. Seçim arifesinde algı ile dövizin geriye gitmesini ve Türkiye´nin ekonomik olarak problem yaşandığı pompalanmaya çalışıldığı da bu süreçte görülmektedir.

 

Türkiye düşmanlarının bu ekonomik hamlesinin seçimlerde istedikleri neticeden uzaklaşmakta olduklarının da ayrıca teyidi olarak algılamak önemlidir!

 

Bu konularının her biri Türkiye´nin bekasına yönelik tehditleri oluşturmaktadır. Bu bakış açısı çerçevesinde uyanık olmamız gereken bir süreçten geçtiğimizin bilincinde olunması çok önemlidir.

Bundan dolayı ancak hep birlikte Türkiye olarak bu mücadelelere karşı koyabiliriz.

 

Yapılan iş; Tespit edilen yolsuzluklar, hukuksuzluklar ve usulsüzlükler sebebiyle şaibeli hale gelen İstanbul Yerel seçiminin yenilenmesidir.

 

Türkiye´yi kaosa sürüklemek için yapılan her hamleden sonra içimizdeki deşifre olmamış Yurtdışı Türkiye düşmanlarına hizmet eden odaklarında su yüzüne çıkarak deşifre oldukları görülmektedir. En son yaşanan Yerel seçimlerde bu durum açık ve net bir şekilde ortaya dökülmüştür. Dünya´daki yeni dünya düzeni için oluşan güç savaşlarından ve Türkiye´nin jeopolitik durumundan dolayı Türkiye´yi bu savaşların sıcak bölgesi yapmak isteyenler ve bu odaklara hizmet eden içimizdeki uzantılarına karşı bu süreçte halkımızın çok uyanık ve dikkatli olması gerekmektedir. Kendilerini yerli ve milli olarak hissedemeyen ve Yurt dışı Türkiye düşmanlarına hizmet eden zihniyete sahip olanlarla mücadelenin bite bileceğinin de düşünülmemesi gerekmektedir.

Hırsızlığın üstünü kimse Demokrasi söylemleri ile kapatamaz! Bu olay sandık üzerinden Demokrasimize, bekamıza yapılan çok kötü niyetli ve açık bir saldırıdır. Her zaman belirtiğim üzere mühim olan Türkiye´de şaibesiz ve hilesiz olarak seçim yapılmasıdır. Bu durumun Demokrasimizin olmazsa olmazı olduğunun unutulmaması gerekir. Her zaman belirtiğim üzere her seçim Türkiye´nin bekası için çok önemlidir!

CHP´nin son sloganı olan söyleminin nereden çıktığını, bu söylemi  de evvelden kimlerin telaffuz ettiğinin de iyi bilinmesinde fayda vardır!

Winston Churchill´in vasiyetinde de belirtiği üzere ?Türkiye Batı´nın emrinde ve hizmetinde olarak Batı´nın tayin ettiği gücü aşmamalı?, tarih boyunca her zaman Türkiye Batı tarafından hedef alınmıştır. Onun için her zaman bu tip saldırıların odağında olunacağının bilincinde olarak uyanık olmak gerekliliğin idraki önemlidir.