Yalçın ARAL


YENİ DÜNYA DÜZENİNDE TÜRKİYE’NİN KONUMU!

Her zaman belirttiğim üzere; Yeni Dünya Düzeninde, Türkiye güvenli olarak kalacak ülkelerin başında gelmektedir.


 

 

Her zaman belirttiğim üzere; Yeni Dünya Düzeninde, Türkiye güvenli olarak kalacak ülkelerin başında gelmektedir. Batı toplumu denen REFAH toplumu her yönü ile korona virüs salgınında boyası dökülerek ciddi bir kaosun içinde girdiği görülmektedir. Bu gelişmeler çerçevesinde, Çin’in dünyanın tedarikçi konumundan çıkarılacağı Çin’in ihraç ettiği ürünlerin çoğunun tedarikçi konumda olan ülkelerin bu tedariklerini artık kendi bünyelerinden veya başka ülkelerden sağlamaya çalışacakları da görülecektir.

 

AB’nin dağılarak Avrupa’nın yeni bir yapılanmaya gideceği, Ulus devletlerin yükseleceği, NATO’NUN varlığının daha çok sorgulanacağı, , TERÖR örgütlerinin tasfiye olacağı, Küresel Kurumların sorgulanacağı, Tarım ve hayvancılığın ön plana çıkacağı, hukukun çevresinin değişeceği, mahkemelerde hesaplaşmaların olacağı, insanların ne kadar insan diye düşündüğümüz bir süreç yaşanacaktır.

 

ABD’NİN, korona virüs salgınının Çin’de üretilen bir biyolojik silah saldırısı sonucu ortaya çıktığını ve Virüsün Vuhan Viroloji Enstitüsü’nden yayıldığını iddia ederek, korona virüsün Çin tarafından kitlesel ölüme yol açmak için tasarlandığını öne sürerek Çin’e 20 trilyon dolarlık tazminat davası açtığı görülmektedir.  Çin’e karşı bu şekildeki davaların başka ülkeler tarafından da açılacağı ülkelerin verdiği beyanatlardan görülmektedir. Almanya ilk etapta salgın nedeniyle oluşan kayıplarından dolayı Çin’e 130 milyar EURO fatura çıkardığı görülmektedir. Bunun yanında İngiltere’de zararının 350 milyar Sterlin olabileceğini belirtmektedir. Ayrıca Çin’e açılacak dava için de çalışmaların başlatıldığı belirtilmektedirler. Dünya’daki G7 dahil diğer ülkelerinde bu yolda gideceğinden de kimsenin kuşkusu olmasın. Son günlerde BM’ye ve Uluslararası Adalet Divanına gitmek de dahil olmak üzere bir dizi muhtemel yollardan Çin’e yönelik tazminat davaları gündemde olduğunun bilinmesi gerekir. İç hukuk çerçevesinde ülke vatandaşlarının da doğrudan Çin’e dava açabilme imkanları olduğu belirtilmektedir. Son zamanlardaki ticaret savaşları nedeniyle başta ABD olmak üzere Batı’da Çin ürünlerine karşı olumsuz algının virüs nedeniyle giderek arttığı görülmektedir. Kovid-19 krizi atlatıldığında, Çin’in süreçten sorumlu tutulacağına dair sinyallerin artığı da görülmektedir. 

 

Çin Dışişleri Sözcüsü, KOVİD-19’un Vuhan’daki laboratuvardan çıktığı iddialarını ret ederek “ TAMAMEM UYDURMA” şeklindeki beyanıyla şimdiden Çin’in savunma durumuna geçtiği görülmektedir.

 

  • ABD Başkanı Trump’ın korona virüs üzerinden Çin’e yüklenmesi bu virüse “ÇİN VİRÜSÜ” ismini koyması, ayrıca virüsün Çin tarafından deklare edildiği zaman “ Çin dışarıdan gelecek uçuşları yasaklarken ülke dışına çıkan uçaklara neden izin verdi? Vuhan’dan kalkan uçaklar dünyanın her yerine uçuyordu. İtalya’ya gidiyorlardı!” şeklindeki Trump’ın beyanatı da bu durumu teyit eden unsurlardan biri olduğu görülmektedir. Ayrıca Trump’ın “Koronavirüsün Çin’deki laboratuvarlardan çıktığına dair kanıtları gördüm. Şu an detay paylaşamayacağım!” şeklinde ki beyanı gelecekte Çin’e karşı tazminat konusunda çok şeylerin yaşanacağının da işaretidir. Ayrıca ABD Temsilciler Meclisi üyesi MCCAUL,  “Yanlışları nedeniyle Çin ve Dünya Sağlık Örgütüne (DSÖ) soruşturma açılmalı” beyanatı Çin’in ve Küresel Kurumlarının YENİ DÜNYA DÜZENİNDE ciddi sorunlar yaşayacağının da işareti olarak algılanması gerekmektedir.

 

Korona virüs salgını küreselleşme politikalarına ciddi şekilde darbe vurmuştur. Bu oluşan veya oluşacak davalar da dünyada Globalleşmenin sonu olacaktır. Evvelden de belirtiğim üzere dünyayı ciddi şekilde sallayan bu salgın sürecinde verilen tepkilere, başvurulan yöntemlere ve yükselen taleplere bakıldığında, ULUS DEVLET olgusu bu kaostan güçlenerek çıkacağı görülmektedir. Böylelikle devletler Ulus Devlet kimliğine bürünerek bu kaostan çıkmaya çalışacaklardır.

Bundan sonra, ülkeler kendi ihtiyaçları için kendi topraklarında üretim yapma konusunda daha ağırlıklı politikalar izleyeceklerdir. Tazminat davalarının neticesinde Çin’i çökeceği bir gerçektir.  ABD’DE, Çin’in elinde bulunan takribi 1,1 trilyon dolar tutarında ABD devlet tahvillerini ödemeyerek istediği tazminat tutarından tanzim edeceği görülecektir. Ayrıca ABD’NİN Çin’den istediği tazminat tutarı 20 trilyon dolardır. Bu da şu an ABD’nin borcunun takribi % 85 - 90 civarına tekamül etmektedir. Bu durum da göstermektedir ki  ABD borcunu virüsü bahane ederek zamanında ödemeyerek ve virüsten dolayı Çin’den tahsil ettikçe ödeyeceğini belirterek ABD’DEN alacaklı bütün ülkelerin ve kuruluşların Çin’e karşı hamle yapmasını doğuracağı bir sürecin yaşatılmak istendiği görülmektedir. Zaten , dünyanın en borçlu ülkesinin ABD olduğunu bunun yanında ABD Dolarının karşılığı olmadığını her seferinde belirtmişimdir.

Ayrıca ABD, virüsten dolayı hazır olan zeminde “ Kağıt paradan virüs bulaşıyor. Artık kağıt dolar kullanılmayacak ve dijital dolara geçeceğiz.” şeklinde bir karar alırsa, başta ülkelerin ve herkesin elindeki ABD Dolarlarının bir değeri olamayacağı muhakkaktır. Zaten karşılığı olmayan bu kağıt parçası, ancak bir tuvalet kağıdı pozisyonuna düşmez mi? ABD Devletinin borcunun çoğunun Globalci Lobi olan Para Lobisine ait kurum ve kuruluşlara ait olduğunu evvelden de belirtiğim üzere Ulusalcı kanadın bu borcu ödemesi ile mücadele ettiği Siyonist Para Lobisinin kasasını dolduracağını ve böyle bir hamlenin Para Lobisinin elini kuvvetlendirici bir hamle olmasından dolayı bu borcun Ulusalcı Kanat olan Cumhuriyetçi iktidarlar tarafından (PENTAGON’U elinde tutan güç) ödenmeyeceğini de belirtmiştim. ABD Dolarının sonunun yaklaştığı bu dönemde şu an elinde ABD Doları olan herkesin bu durumu ciddi şekilde hesaba katarak düşünmesi ve pozisyonunu ona göre tekrar gözden geçirmesi gerekmektedir.

Dünya’da ABD dolarının güçlendiği bir süreç yaşandığı görülmektedir. Bu hamlenin de bu işleri organize edenler tarafından uygulamaya konulduğunu ve ABD Dolarlarını yüksek pozisyondan ellerinden çıkarmak için yapılan bir hamle olabileceğini de belirtmiştim. Otoriterlerin belirtiği üzere de; ABD Dolarının dünyada uzun süre kuvvetli kalmasının söz konusu olmadığını belirtiklerini de atlanmaması gerekir.

 

Bu durumda göstermektedir ki YENİ DÜNYA DÜZENİ mücadelesinde Ekonomik savaşların virüs üzerinden yürütüldüğüdür.

 

Bu virüs ile Çin’in dünyanın üretim merkezi olmaktan çıkarılacağı veya çıkacağı görülmektedir. Çin’in dünyanın üretim merkezi olma konusu artık her ülke tarafından sorgulanan bir durum oluşmuştur.

Ulus devletlerin ön plana çıkacağı, Globallikten ticaret duvarlarının olduğu Ulusalcılığa doğru evirilen bir süreçten geçmekte olunduğunun idraki önemlidir.

 

Akıllara, Çin’in yerini üretimde hangi ülkenin alacağı sorusu gelmektedir?

 

Nüfusu fazla ve halkın gelir düzeyi eski Çin’e benzeyen Hindistan’ın parlatıla bilineceği akıllara gele bilir! Herkesin önünde Çin gibi bir örnek varken Hindistan üzerine üretim merkezinin oluşturulmasının öngörüle bilinmesi çok zor bir ihtimal olarak gözükmektedir. Ancak Çin ile Hindistan savaştırılarak bölgenin kaosa sokulma ihtimallinin daha kuvvetli olduğu görülmektedir. Böylelikle bu iki güç enerjilerini bu savaşla harcamaları suretiyle enerji harcamayan başta ABD ve diğer ülkelerin daha fazla öne çıkmasının yanında YENİ DÜNYA DÜZENİNDE ciddi şekilde avantaj sağlamaları sağlana bilinir. Buradaki en büyük tehlike iki ülkede de nükleer silah bulunmasıdır. Şu bir gerçektir ki, Çin’in dünyanın üretim merkezi olmaktan çıkarılacağıdır. Çin’in dünya ticaretine katkısının ilk etapta minimum % 50 civarı bir kesintiye uğratılarak kısıtlamaya gidileceği ve kendi yağı ile kavrulmaya bırakılacağı daha gerçekçi bir yaklaşım olarak görülmektedir. Çin yaşamak için böyle bir kısıtlamaya karşı çıkacağı da muhakkaktır! Bakalım Çin’in hamlesi neler olacaktır?

 

Çin’in dünya tedarikçiliği konusu artık her ülkenin sorguladığı bir durum olduğunu belirtmiştim. Globallikten Ulusalcılığa doru evirilen bir süreçten geçmekte olduğumuzda ortadadır. Ulus Devletlerin ön plana çıkacağı bir süreç yaşanmaktadır. Ulus Devletlerin önemi bu Korona Virüs ile bir kez daha ortaya çıkmıştır. Türkiye gibi enerji dışında, başka konularda yaşamak için fazlaca dışa bağımlı olmayan ülkeler bu Korona Virüsü ve arkasından oluşan ekonomik krizi başta gelişmiş ülkeler olmak üzere ve bu konumda olmayan diğer ülkelerden daha hafif atlatacaktır.

Globalliğin ekildiği bir dünyada  Ulus Devlet olarak kalmak ve kendi kendine yetecek duruma gelmek isteyen bir Türkiye vardı. Türkiye bu değişim hamlelerini, gerek Yurtdışı Türkiye düşmanlarına gerekse de içimizdeki uzantılarına rağmen dışa bağımlılığını ortadan kaldırmak için yaptığı yatırımlar ve sistem değişikliği sayesinde ciddi bir mesafe kaydetmiştir. Bunun içinde Türkiye, Yurtdışı Türkiye Düşmanlarının ve içimizdeki Milli ve Manevi değerlerini kaybetmiş, bu toprağın insanı olduğunu hissedemeyen uzantılarının gerek siyasi gerekse de ekonomik olarak saldırılarıyla mücadele etmek zorunda kalmıştır. Şimdide Türkiye, YENİ DÜNYA DÜZENİNİ oluşturmak isteyen Lobilerin mücadelesindeki Virüs salgını ile boğuşmaktadır.

 

Türkiye Salgın Hastalık olan Korona Virüs ile mücadelesinde istatistiki rakamlardan ve yaşananlardan da görüldüğü üzere başta Refah toplumu denen Batı ülkelerinden bu salgın hastalığı daha hafif bir şekilde geçirmekte olduğu görülmektedir. Ayrıca bunun göstergesi olarak da dünyada Korona virüs ile ilgili 60 ülkeye yardım yaparak dünyada yardım yapan ilk 3 ülkeden biri olmamızla beraber REFAH toplumu denen başta ABD olmak üzere Avrupa Ülkelerine Türkiye’nin yardım yapabilmesinin yanında Türkiye’de virüsten ölüm oranının ve iyileşen hasta sayısının da bu ülkelerin ve dünya ortalamasından çok daha iyi olması da bu durumu ayrıca teyit etmektedir.

Evvelden belirtmiştim, bu toprağın insanı olduğunu hissedemeyen kişilerin hayal ettiği ve kafalarında kurguladığı REFAH toplumu balonunun patlaması ile psikolojik çöküntü yaşadıkları da ortadadır. Bu durumu kabullenip, hazmedemeyen bu kesimlerin gerek Türkiye içinde gerekse de Yurt dışından Türkiye’ye yönelik doğru olmayan haberler yayarak saldırmalarının daha da fazlalaşacağı da görülecektir. Artık TERÖR kapsamına girmesi gereken yalan haber konusunun da kanun koyucu olan TBMM’nin adım attığı da görülmektedir. Bu da Türkiye’nin bekasına yönelik sevindirici bir durumdur. Doğru olmayan haber virüsünü ve buna hizmet edenlerin sistemimizden ve bünyemizden temizlememiz gerekmektedir. Bugün artık Ülkeler ve halklar için en büyük tehlike top, tüfek, füze değil iç karışıklık olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Her Ulus Devlet, doğru olmayan haberler üzerinden  kendisine yapılan saldırılar karşısında, kendisini güvenceye alacak her türlü tedbirleri almak zorundadır.

 

Korona virüs olayından sonra dünyanın bu tip olaylarla karşılaşmayacağını da kimse garanti edemez. Her zaman tetikte olmak gerekir. Zaten Sayın Cumhurbaşkanımız 45 gün içinde bitirilecek şeklinde açıkladığı, Atatürk Havaalanı ve Sancaktepe deki iki yeni pandemi hastanesinin yapımı, süresi içinde bitirilmek üzere de son hızla devam ettiği görülmektedir.

Dünyadaki her ülke başta Çin, Avrupa Ülkeleri ve ABD olmak üzere ekonomik olarak çok ciddi bir sorun yaşayacaklardır. Bunun yanında petrol üreten ülkelerinde bu ekonomik kaosun içine gireceği de bir gerçektir. Virüsten dolayı oluşan bu ekonomik krizin getirdiği başka bir konunda ekonomik krizden dolayı ülkelerde siyasi çalkantıların olacağı ve hatta rejimlerin dahi değişmesine kadar gide bilecek süreçlerin yaşana bileceğinin de atlanmaması gereken bir durumdur.

 

Virüsün getirdikleri ile globallikten uzaklaşacak olan Ulus Devletler, her konuda kendi kendilerine yetebilen bir konuma gelmeye çalışacaklardır.  Çin’in devreden çıkarılması ile ülkeler kendi ihtiyaçlarını karşılayacak konuma gelinceye kadar ihtiyaçlarını yakın, alt yapısı yeterli, üretim potansiyeli taşıyan, sağlıkta, güvenlikte ve diğer konularda güvenilir konumda olan ülkelere kaydıracağı da bir gerçektir. Bu durumda, buna hazır olan bir Türkiye karşımıza çıkmaktadır. Bulunduğu durum ve potansiyeli ile Türkiye üretim üssü olmaya aday olarak görülmektedir.

 

Türkiye’nin üstünlükleri;

  • Güvenli Liman olma konumunda olması,
    • Gerek sağlık, güvenlik gerekse de ekonomik, ve enerji gibi diğer konularda ki konumu bu durumunu teyit etmektedir.
    • Almanya’nın Türkiye’yi güvenli seyahatin adresi yapması de boşa değildir.
    • Türk pasaportu almak isteyenlerin sayısının artma eğiliminde olması, buna bağlı olarak Türkiye’de mülk edinmek isteyen yabancı ülke vatandaşlarının sayılarında artış göstermesi,
  • Jeopolitik konumundan dolayı,
    • Gerek Asya ile Avrupa arasında ekonomik ve ticari köprü olması gerekse de Akdeniz havzasını ve Orta Doğuyu kontrol edebilecek noktada bulunması,
    • Enerji kaynaklarının  geçiş güzergahında olması,
    • Ciddi bir tarım ülkesi olmasının yanında ciddi bir sağlık merkezi olma potansiyeli taşıması.
  • Genç Nüfusu olması,
    • Türkiye Kadın ( % 49,8)– Erkek ( % 50,2) nüfus dengesini  korumaktadır.
      • 0-14 yaş gurubu: % 23,1
      • 15-64 yaş grubu % 67,8
      • 65 ve üzeri yaş gurubu % 9,1 seviyelerindedir.
    • Avrupa’da yaşlı nüfus oranı % 20’ler seviyesindedir.
      • Avrupa’da en fazla yaşlı nüfus İtalya’da bulunmaktadır. Yaşlı nüfusa sahip diğer ülkeler sırası ile Yunanistan, Portekiz, Almanya, Fransa, İspanya, Belçika ve İngiltere yaşlı nüfus oranının yüksek olduğu diğer ülkelerdir.
  • Cumhurbaşkanlığı Sistemi ile Türkiye’de Siyasi istikrarın yakalanmış olması;
    • Türkiye’nin siyasi olarak Cumhurbaşkanlığı sistemine geçmesi,
    • Eski Türkiye’deki gibi kriz üreten bir sistemden kurtulması,
    • Kolay karar alma mekanizmasının yanında bu kararları hemen icraata geçire bilen bir sistemin olması,
    • Bu sistem sayesinde Korona virüs belasını diğer ülkelerden Allah’ın izniyle daha hafif atlatacağımız da görülmektedir.
  • Her zaman krizlere hazır bir topluma ve sisteme sahip olması,
    • Senelerdir gerek siyasi gerekse de ekonomik olarak saldırı altında olmamız, direncimizin en üst noktada tutulmasına vesile olmuştur.
    • En son korona virüs  salgınının da, Türkiye’nin her türlü krize karşı ne kadar hazırlıklı ve dayanıklı olduğunu göstermektedir.
  • Alt yapılarını büyük ölçüde tamamlamış olması;
    • Alt yapı yatırımları olan köprü, yol  yatırımlarının büyük ölçüde bitirilmiş olması,
    • İnternet ve telekomünikasyon sitemimizin yeni, son teknoloji ile bir çok Batı (REFAH) toplumunun önünde olması,
    • Alt yapılarımızın, ( yollar, köprüler, limanlar, şehir hastaneleri ile sağlık hizmeti, gerek ilk-orta-lise gerekse de Üniversite bazında öğrenim kurumları, enerji) Refah toplumu denen ABD ve Avrupa Ülkelerinden (REFAH toplumundan ) çok yeni olması,
    • Enerji dar boğazımızın olmaması ve üretim için gerekli olan enerji ihtiyacımız ile ilgili gerekli yatırımların yapıldığı ve devam etmekte olduğu.
  • Üretim potansiyelinin çok kuvvetli olması,
    • Esnek üretim kapasitesine sahip olunması,
    • Büyük piyasalara yakınlığımız,
    • Dinamik ve rekabetçi bir iş gücüne sahip olunması,
    • Çin’deki büyük ölçekli üretimlerin yerine daha küçük ölçekli ,kaliteli , güvenilir üretim potansiyeline sahip olunması.
    • Türkiye’nin sanayi kapasitesiyle diğer ülkelerden olumlu olarak ayrışması,
    • Yetişmiş ve iş bilen iş gücümüzün ciddi boyutta olması ve devamlılık arz edebilmesi.
  • Dinamik ve kuvvetli bir sağlık sistemine sahip olması,
    • Sağlığa yapılan yatırımlardan dolayı verilen sağlık hizmetlerimiz, Türkiye’de yaşam ömrünü artırmaktadır.
    • Korona virüste gösterdiği performans da bu durumu teyit etmektedir.
    • Şehir hastaneleri ile de sağlık sitemimizin kuvvetlendirilmiş olması,
    • Sağlık ürünleri üretimi konusunda da dünyada Savunma Sanayi Sektörümüz gibi bir konuma gelmekte olduğu,
    • Bu avantajların getirdikleri ile bölgenin sağlık merkezi konumuna doğru hızla ilerlemesi,
  • Çok dinamik bir özel sektöre sahip olması,
  • Eğitim durumunu üst seviyeye çıkarma potansiyeline sahip olması,
    • Eğitim için gerekli alt yapı yatırımların bitirilmiş olması,
  • AR-GE yatırımlarına ciddi şekilde kaynak ayırması,
    • Özel sektörü bu konuda teşvik ederek yönlendirmesi,
  • Bağımsız noktasına gelmiş bir Savuma Sanayi Sektörünün olması,
    • Türkiye ihtiyacının nerede ise takribi % 65 - 70 civarını kendi bünyesinden karşılamaktadır. Bu oran her geçen gün yükselmektedir.
  • Ciddi bir tarım potansiyelinin  olması,
    • Tarımda, AB ülkeleri içinde GSYH’sı en yüksek olan ülke konumunda bulunması,

 

Türkiye’nin bu süreçte REFAH toplumunun tek seçeneği olduğu da yukarıdaki tablodan da görülmektedir.

Bu süreç Ulus Devletlerin öne çıktığı ve bu Ulus Devletlerin her türlü ihtiyaçlarını kendi bünyelerinden karşılayabilecek noktaya gelinceye kadar ciddi bir sürenin geçeceğinin de ön görülmesi gerekmektedir. Bu süreçte de Ulus Devletler devam eden ihtiyaçları için güvenli liman arayacaklardır. Bu durumda Türkiye’nin önünde çok ciddi bir fırsat olarak durmaktadır.

 

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan “ Bu tarihi fırsatı değerlendireceğiz. Dünyadaki değişim gerçekten çok büyük pencereler açıyor” şeklinde ki söylemi Türkiye’nin bu durumunu da ayrıca  teyit etmektedir. Bunun yanında Sayın Recep Tayyip Erdoğan “ Küresel ekonomik, siyasi ve sosyal düzende köklü değişiklikler yaşanması muhtemel bir döneme giriyoruz.” şeklindeki telkinini de iyi analiz etmek gerekir.

 

Ulus Devletlerin bazıları kendi ihtiyaçlarını Türkiye gibi karşılaya bilecek  noktaya gelebilirler, gelemeyenlerde bölgesel ittifaklar yaparak yaşamlarına devam ettirmek isteyeceklerdir. Türkiye’nin bu konuda da çok avantajlı bir konumda olduğunun bilinmesi gerekir.

 

Afrika kıtasının yeraltı ve hammadde zengini olmasından dolayı, yer altı ve hammadde zengini olan Afrika Ülkelerinin yıldızın da bu dönemde parlayacağını belirtmiştim.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan “Yeni dünya düzeni kurulurken biz Afrika ile yürümek istiyoruz!” şeklindeki beyanatı ve fiili olarak son dönemlerde Türkiye’nin Afrika ülkelerinin hemen hemen hepsinde konsolosluk açmasının ve THY’NİN bu ülkelere sefer koymasının tesadüf olarak görülmemesi gerekir. Hiç bir şey tesadüf değildir, şeklinde olayları değerlendirmekte fayda vardır.

 

“Türkiye, YENİ DÜNYA DÜZENİNDE önemli avantajlara sahip, bunu göremeyenler büyük resmi kaçırıyor!” ABD’Lİ Hudson Enstitüsü siyaset uzmanı Michael Doran tarafından belirtmektedir.

 

Ayrıca korona virüs ile ortaya çıkan şu noktaları da atlamamak gerekir;

  • Suriye ve Doğu Akdeniz dengelerinin Türkiye’nin lehine ciddi şekilde değişeceği görülecektir.
  • ABD’de finansal sistem alarm vermiş durumdadır. ABD Dolarının etkisi tartışılır hale gelmesi ile dijital dolar gündem olmaya başladığı görülmektedir.
  • AB’nin azalan gücünün yerini Türkiye’nin artan gücü alacaktır.
  • Korona virüsün ağır olarak hissedildiği Fransa, İspanya, İtalya aynı zamanda Avrupa’yı besleyen tarım ülkeleridir. Türkiye’nin tarım gücü bu konuda belirleyici bir unsur olacaktır.
  • Hiç bir ülke güllük gülistanlık değildir.
  • Bu krizin bütün ekonomik - finansal düzeni değiştirecek bir sistemden söz edilmektedir.  Bu durumda sadece daha az yıpranmış olanların, rakiplerine göre bu belayı daha az yaralarla atlatmış olanların kazanacağı bir düzene girilmektedir.

 

Bu noktalar da değerlendirildiği zaman Türkiye’nin önemi bir daha ortaya çıkmaktadır.

 

Salgın sonrası iş dünyasında da değişim beklentisi kendisini hızlı bir şekilde gösterecektir. Bu süreçte konularında uzmanlaşan şirketlerin ayakta kalabileceği görülmektedir.

 

Moody’s G-20 ülkeleri için tahminini bu yıl % 4 daralacağı şeklindeki düzeltmesi dünyadaki ekonomik krizin boyutlarını da göstermektedir. 

Ayrıca, OECD yaptığı araştırmada Turizm Ekonomisinin % 45-70 daralabileceği ve 6 ayda Uluslararası yolcu trafiğinin % 51 azalabileceği belirtmektedir. Bu olumsuz tablonun Türkiye’nin aldığı tedbirlerden dolayı Türkiye’de bu şekilde yaşanmayacağı daha doğru bir öngörü olacaktır.

 

Dünya’da ve Türkiye’mizde öne çıkacak sektörler başta Gıda, Sağlık ve dijitalleşmenin yanında her zaman Savunma Sanayi Sektörü olacağı bir gerçektir. Acıda olsa, “Her kriz fırsatlarla doludur!”  

 

Türkiye’nin  virüs sonrası atacağı adımlar ve tedbirler için şimdiden çalışmalara başladığı görülmektedir. Özel sektörümüzün de virüs sonrasına hazırlıklı olması gerekmektedir. Her türlü olumlu veya olumsuz duruma hazırlıklı olmakta da her zaman fayda vardır. Zaten, Sayın Cumhurbaşkanımızın ve otoritelerin verdiği demeçlere, atılan adımlara bakıldığı zaman  virüs sonrası hazırlıkların çok hızlı bir şekilde yapılmakta olduğu görülmektedir. Bu doğrultuda “Gıda, Tarım ve Hayvancılık Politikaları Kurulu” kurulmasına ve “ Sağlık” ve “Sosyal Politikalar” kurullarının birleştirilmesi çalışmaları olduğu görülmektedir. Önümüzde bulunan bu fırsatı iyi değerlendirmek gerekir. Bunun içinde, Türkiye’nin bulunduğu pozisyondan dolayı  elinde her türlü imkan mevcuttur. Türkiye’nin itici gücü olan Özel sektörümüzün de bu fırsatı çok iyi kullanacağından da kimsenin kuşkusu yoktur.

 

Türkiye, kurulacak olan YENİ DÜNYA DÜZENİNİN kurucu aktörlerinden birisi olacak şekilde hamlelerini yapmaktadır. Yurt dışı Türkiye düşmanları ve içimizdeki milli ve manevi değerlerinden kopmuş, bu toprağın insanı olduğunu hissedemeyen uzantıları Türkiye’nin bu gidişatını hiç bir zaman durduramayacaklardır. Evvelden belirtiğim üzere YENİ DÜNYA DÜZENİNDE, Türkiye bileğinin hakkı ile yerini alacaktır. Bunun için bir olarak ve hep birlikte Türkiye olarak mücadele etmemiz gerekmektedir.