Necmettin ÇUHADAROĞLU


YALAKA

YALAKA


 

Yalakalık insanlık tarihi kadar eski demiştim dünkü yazımda. Ama insan olan anlar diye düzeltelim. Herkesin karı değil bu işleri yapmak. Ama yalakalık yapılan adam da yalakalık yapanda aynı sütün ekşimesi gibi aynı soyun yolcusu. Daha da derinlerine gidersek işi uzatmadan bu tanımlara bir bakmak gerekir. Günümüzde insan denen varlık aslında Kuranı Kerimde belirtildiği üzere ?´en şerefli varlık´´ olarak meleklerin üzerinde bir var oluş, rabbim bile insana deger verirken onu şereflendiriyor ama her kötülüğün başı olan insan Allahın verdiği şerefi bile kaybediyorsa onun üzerinde de durup düşünmek lazım.

Konumuza geri dönecek olursak, her gün karşılaştığımız olaylardan bir tanesi. Habere gidenler haber oluyorlar. Siz hiç hatipten başka misafir ve gazetecileri tek tek fotoğraflayan yalamalar gördünüz mü? Evet, basın mensubu adındaki yaratıklar emir aldıkları yalandıkları yere katılımcıların fotoğraflarını yetiştirebilmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Yapmayın beyler, ayıptır günahtır, kendinize acımıyorsunuz ama yanınızdaki arkadaşlarınıza da acımıyorsunuz. Anladık omurgasızsınız, yalakasınız yalamasınız ama en nihayetinde siz muhbir değil muhabirsiniz. Dün bu tanımdan bahsetmiştim. Yalakalık, Yalakalığın tarihçesi insanlık tarihi kadar eskidir. Başka bir deyişle yalakalık insanın var olmasıyla başlamıştır. Her devirde müşterisi olmuş, her zaman para etmiştir. Türkçe de ki yalakalığın tanımında kullanılan kelimelerin çokluğuna bakıldığında toplumumuz konuya ne denli ilgi ve alaka duyduğu görmek mümkündür.  Yağcı,yağdanlık, dalkavuk, şakşakçı, şaklabanlık, kemik yalayıcılık, yalpaklık, huluskarlık, kıç yalayıcı, omurgasızlık, yanar dönerlik,,v.s. uzayıp giden bir çeşitlilik vardır . Türkçedeki yalakalık literatüründe Yalakalığın ırkı dini dili mezhebi yoktur. Yalakalık bir sanat dalıdır. Yalaka ise bir sanatçıdır. İnsan istese de yalaka olamaz. Yalakalık sanatının oluşmasında yalaka kadar yalakalık yapılan kişininde emeğini inkâr etmemek lazımdır. Yalakalık yapılan kişinin işi daha da zor gibidir. Kendisinde olmayan vasıflarla anılmaya ve övülmeye başlandığında muhatabını susturmayıp aksine, bundan hoşlandığını belli eden bir tavır sergilemek için epey gayret sarf etmesi gerekir.

Bir deyiş vardır ya´´ yalaka koyun kasabın keskin bıçağını övermiş´´ gelecek. Bazılarıda bu işi abartarak voltran oluşturarak zincirleme yapıyorlar maazallah. Allah bunlardan hepimizi esirgesin. Nokta kadar menfaat için virgül gibi eğilme diye bir söz vardır. Maalesef çoğu insan vardır ki en küçük bir çıkar için gururlarını, şereflerini ayaklar altına alır, olmadık şeyler yaparlar. İnsan ne ise o olmalıdır. Birilerinin gözüne girmek için kişiliğimize uymayan davranışlarda bulunmak, olmadık şeyler söylemek bizi sadece onur yoksunu insanlar haline getirebilir.

İnsanlar sadece namusu ve şerefi için yaşar. Bir insan sadece bir mevki, makam ya da mal elde etmek için bu değerlerini göz ardı edebiliyorsa, o kişi insani duygularını çoktan kaybetmiş demektir.

Ne diyelim bir insan önce omurgalı olmalı. Günün konusu;

Eskiden konaklarda dalkavuk bulundurmak adetmiş. Konağın birinde bir gün Bey demiş ki: Bir dalkavuk alacağım, filan gün imtihan var, sağa sola haber salınız. Derken o gün gelmiş, kapının önünde dalkavuk adayları sıra olmuş. Biri içeri alınmış. Bey sormuş:
Sen dalkavuk musun?  Evet efendim. Ama sen dalkavuğa hiç benzemiyorsun. Olur mu efendim? Ben filan Bey´in yanında şu kadar, fişmekan Bey´in yanında da bu kadar sene dalkavuk olarak çalıştım.
Bey:  Olmadı, sen çık. Demiş. Derken ikinci, üçüncü?.. Adaylar gelmiş, konuşma hep aynı, cevaplar hep aynı. Bey, dalkavuğunu bulamayacağını düşünmeye başlamış ki, içeri biri girmiş. Bey:? Söyle bakalım sen dalkavuk musun? Evet efendim. Ama sen dalkavuğa hiç benzemiyorsun. Hayır, hiç benzemem efendim. Dur bakayım, biraz da benziyorsun galiba. Evet efendim. Ben biraz da dalkavuğa benzerim. Bey hemen dışarı haber salmış: Tamam ben dalkavuğumu buldum.

 

Kalın Sağlıcakla,