Necmettin ÇUHADAROĞLU


YAĞDANLIK

YAĞDANLIK


 

Bir günde güzel bir güne uyanalım ne dersiniz.

Asfalt ağladı. Yağdanlıklar sıraların arasında idi. Yalakalık bir sanat olsa gerek. Koskoca hava alanına sığmadık. Kimse de doğru düzgün fotoğraf çekemedi.

Asfaltlara dökülen yağlardan dolayı araçlar maazallah bir birine girecekti. Kimi isterseniz vardı. Teveccüh güzel ama ikiyüzlülüğün bu kadarına da pes doğrusu. Bir atasözü vardır ?´ yüze gülen dosttan sakın kendini fırsatını bulursa başını ezer´´ işte bu atasözü cuk diye oturdu.

Taklacılar yine ön sıralarda idi.

Mümin ile münafığın bir birine girdiği günümüzde kim dost kim düşman belli değil. Utanmadan sıkılmadan, yüzsüzlükle gelenlerin dışında samimi olanlarda bir hayli fazla idi.

İnsanın içinde ey Kayseri nereye gidiyorsun demek geliyor. Bir biri ardından dedikodu yapanlar ve bu dedikodu yapanlara ışık tutanlar. Çoğu yazında da bahsetmiştim. Dedikodu üretim merkezi kısa adı DÜM demiştim. İşte ne kadar düm ve bu işi yapan varsa yine dost meclisinde idi.

Bu bir meziyet olsa gerek.

Kim tutar sizi, hadi bakalım gün bu gün saat bu saat. İşleriniz tıkırında her devrin adamı olmak o kadar kolay mı? Her gelen güneşe göre yön değiştirmek, şemşamer mezhepli olmak kolay mı? Tabi ki bu işte zor zanaat olsa gerek.

Bu günün lider vasıflı insanların danıştıkları insanlar aslında danışılan birisi değilde danışan birisi gibi ortalıkta gezip duruyorlar.

Teşekkür ler Sayın bakanım, yine açıklamalarınızla bizleri farklı yerlere götürdünüz. Bizim toprağımızda, mezarımızda burada, inşallah buraya gömülmeyi rabbim nasip eder sözünüzde tam konunun özü idi. Hizmet etmeye devam edin. Yalakalar, yalamalar her zaman olacak.

Günün sonunda ise hep doğrular kazanacak.

Birde bu kadar takla atanları ?´ güvercinler´´ yukardan seyrediyor ve yani yeni takla çeşitlerini repertuarlarına alıyorlardır.  Eeeeee kolay değil güvercin takla olmak.

Gerçi takla atan güvercinlerinde bir değeri haysiyeti ve onuru var, yeryüzündeki iki ayaklı taklacıların değeri ne onu da size bırakıyorum.

Yalakalık bir sanat dalıdır. Yalaka ise bir sanatçıdır. İnsan istese de yalaka olamaz. Yalakalık sanatının oluşmasında yalaka kadar yalakalık yapılan kişinin de emeğini inkar etmemek lazımdır. Yalakalık yapılan kişinin işi daha da zor gibidir. Kendisinde olmayan vasıflarla anılmaya ve övülmeye başlandığında muhatabını susturmayıp aksine, bundan hoşlandığını belli eden bir tavır sergilemek için epey gayret sarf etmesi gerekir.

Eskiden kralın biri patlıcanı çok severmiş. Patlıcandan her bahsettiğinde, soytarısı iç geçirir kralı tasdik edermiş.
Kral; ?´Patlıcan dolma gerçekten mükemmel bir yemek´´ diye konuşsa, soytarı atılır ?´evet patlıcan dolmanın üzerine yemek tanımam´´ dermiş. Kral patlıcan musakkadan bahsetse ?´ ah var mı patlıcan musakka gibi bir yemek´´ diye söze başlarmış. Kral ?´ üç öğün patlıcan kızartma olsa yerim´´ dediğinde, ´´bir ömür patlıcan kızartma yiyebilirim´´ dermiş.
Gel zaman git zaman kral patlıcandan bıkmış nefret eder olmuş.´´ Bu patlıcan yemeğini nasıl yerler bilmem. Böyle tiksindirici bir yemek daha olamaz´´ demiş. 
Soytarı.´´ Haklısınız kralım millette ne mide var. Aslında tüm patlıcan yemeklerini yasaklamak lazım´´ demiş. 
Soytarının daha önceki söylediklerini bilen biri ?´ Yahu! daha dün sen değimliydin patlıcan yemeğini öve öve göklere çıkaran?´´ diye sorduğunda soytarı atılmış.
Ben kralın soytarısıyım patlıcanın değil. Demiş.

Bu yapılanları rüyamızda görsek inanmazdık. Acaba bu bir rüya mı?

 

 

Kalın Sağlıcakla.