Necmettin ÇUHADAROĞLU


UNUTTUK

Kimseye beğenilmek gibi bir derdim hiç olmadı.


Kimseye beğenilmek gibi bir derdim hiç olmadı.

Ne ise oyuz.

Allahın verdiği emaneti taşımaya gayret ediyoruz. Söylediklerimiz ya da yazdıklarımızla da yaptığımız işler ile de övünmedik. Sadece işimizi yapıyoruz.

Ne onun bunun dedikodusundayız ne de birilerinin parasında gözümüz yok.

Yaklaşık bir haftada üç kez NBŞ ile ilgili yazı yazdım.

Her gün bile yazsak az olur.

Ama kim bu konuda duyarlı, kim duyarsız onu da pek anlamış da değiliz.

Okulların açılması ile birlikte geleceğimiz olan gençlerimiz ve çocuklarımız önce Allaha sonra öğretmenlerimize emanet.

Çünkü ne ekerseniz onu biçersiniz.

Dedim ya, çocuklarımız. Her şeyimiz onlar.

Dışarda onları bekleyen tehlikelerden korumamız gereken göz bebeğimiz.  Özellikle gelişme çağında olan çocuklarımız her türlü risk ile karşı karşıya.

Çocuklarımızı zararlı alışkanlıklardan korumalıyız dediğimizde ilk aklımıza gelen içki, sigara ve uyuşturucu geliyor değil mi? Daha sonra yalan söylememeleri, ahlaki kurallara uymaları derken bir dizi önlem alınması gerekiyor. Ama aklımıza çocuklarımızın gıda konusunda nelere dikkat etmeleri gerektiği konusunda hiç mi hiç uyarmıyoruz değil mi?

Okullarımıza bakın, obez obez çocuklarımız ortaya çıktı. Hazır yiyecekler tüketen, su yerine cola  yada gazoz içen, ekmek arası köfte yerine hamburger tüketen, tatlandırıcıların kullanıldığı gofret ve çikolatalar ve dondurmalar tüketen bir toplum olduk.

Sonuç ise kaçınılmaz son, obezite ve kanser.

Kim yaptı bunları böyle?

Hep birlikte, el birliği ile çocuklarımızı yavaş yavaş öldürmek için adeta yarıştık.

Raf ömrü ve dayanıklılıkları arttırılsın diye hamburgerlerin içinde glikoz ve früktoz katıldığını unuttuk, Yaz geldi dünya devi dondurmaları tükettik. Tükettik tüketmesine ama bileşenlerinin içerisine bakmayı unuttuk. Neden imal ediğini sorma gereği bile hissetmedik. Tatlandırıcı kullanıldığını umursamadık. Glikoz ve früktoz içeriğine bakmadan hem kendimiz hem de çocuklarımıza yedirdik. Yedik yemesine ama hiç doymadık.  Sanki içimizde bir canavar var, yedikçe yeme hisisyatımızı arttırdı.

Neden mi?

NBŞ yani nişasta bazlı tatlandırıcılar, glikoz ve früktoz şurupları tokluk hissi vermez de ondan.

Üreticilerimiz her ürettiğini bakanlık onayı var dedik, güvendik şeker pancarından üretilen şeker kullanılıyor sandık ama hiç ürünlerin açıklama kısmını okumadık. El birliği ile yalan söylüyorlardı. ÜRÜNLERİNİN ÜZERİNDE CAN CANLI JELATİNLER yaptılar ama içerisine zehir koyduklarını unuttuk.

Gıda teröristlerinin iş başında olduklarını unuttuk.

Şeker pancarı eken çiftçilerin kotalarını düşürüp, nişasta bazlı mısır şurubu ithal edenlerin hem kesemize hem canımıza kastı vardı onu unuttuk.

Nişata bazlı şeker şurubu ve yoğunlaştırılmış laboratuvar ortamımda üretilmiş olan tatlandırıcıların kanser yaptığını, çocuklarımızın gelişmesini yavaşlattığını, böbreklerimizi yok ettiğini, karaciğerimizi bitirip kalp krizi ile ölümleri arttırdığını unuttuk.

Daha önceleri küresel güçlerin ücretsiz süt tozu, çocuk maması vererek bizlerin üzerinde deneyler yaptığını unuttuk.

Şimdilerde ise dünyanın çoğu ülkelerinde yasaklanan NBŞ ve Yoğunlaştırılmış tatlıların yani kimyasalların ülkemize daha çok girmesi için uğraşanlar var onların bu hainliklerini unuttuk.

Unuttuk unutmasına da en üzücü şey bu dünyanın bir misafir hane ve bir gölgelik olduğunu unuttuğumuz.

Bu kadar dünya hırsı ile İslami kanattan en büyük NBŞ ithalatçısının olduğunu unuttuk. Unuttuğumuz gibi ürünlerini almaya devam ediyoruz. Yazın Google?Türkiyede en fazla NBŞ yani nişasta bazlı mısır şurubunu kim ithal ediyor ve ürünlerinde kullanıyor deyin karşınıza çıkacaktır.

Buna rağmen hala bu ürünleri alıpta çocuklarımıza içiriyorsak ya da yediriyorsak bizlerden hç bir şey olmaz. Niye mi?

İnsanlığımızı unutmuş oluruz da ondan.

Kalın Sağlıcakla.