Yalçın ARAL


TÜRKİYE´DEKİ SEÇİMLER


 

ORTADOĞU GERÇEĞİ, DOĞU AKDENİZ ENERJİ KAYNAKLARI VE BUNLARIN TÜRKİYE´DEKİ SEÇİMLERE YANSIMALARI

 

  • Ermenistan´daki bu değişimden sonra, Ermenistan bankalarının ABD´NİN talimatları doğrultusunda İran´a karşı yaptırımlara başlamaları.
  • Suudi Arabistan´daki iktidar değişiklikleri! İçeri atılan prensler, el konulan şirketler ve sermayeler. Bu değişiklikler ile Suudi Arabistan´ın  her konuda ABD´NİN (PENTAGON´UN ) yanında yer alması ve ABD´NİN (PENTAGON´UN) yörüngesine tam olarak girmesi.
  • Mırıs´daki darbe ve sonrası ve yaşananlar. Mısır´ın ABD´NİN (Pentagon´un ) güdümüne girmiş olması. 
  • Körfezde Katar´a karşı yapılan operasyonlar.
  • Mısır ile İsrail arasında Doğu Akdeniz doğal gazının Mısır´da işlenmesi konusunda aralarında yapılan anlaşmalar.
  • Fransa Cumhurbaşkanı Macron´un PKK´NIN uzantısı olan PYD/YPG temsilcilerini Paris´te Cumhurbaşkanının resmi adresi olan Elysee Sarayında kabul etmesi, ve bu PKK uzantısı terör örgütüne ?her türlü desteği? vereceğini açıklaması!
  • Fransa Cumhurbaşkanı Macron´un ABD ziyareti sonrasında PYD/YPG´YE destek vereceğini belirtmesi, bu açıklamadan sonra Fransa´nın Kuzey Suriye´de YPG´NİN bulunduğu bölgelere topçu bataryaları yerleştirmesi, ABD ve Fransız güçlerinin beraber devriye gezmeleri. Bu suretle Fransa´nın, PKK ve uzantısı olan YPG/PYD´Yİ korumak için ABD ile beraber görev yapmak veya ABD´DEN görevi teslim almak istemesi.
  • Fransa eski Cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy ve 300 e yakın akademisyenin imzası ile Kurandan bazı ayetlerin çıkarılması talebi.
  • ABD´NİN, Ortadoğu´da İsrail´in güvenliğinin sağlanması konusunda ki politikalarına daha fazla ağırlık vermesi.
  • Şu an ABD´DE Başkan kim olursa olsun, kararlar Pentagon´dan ( Askerlerden) gelen emirlerle alınması. Alınan kararlarda Başkanın fikirlerinin büyük ölçüde etkisi olmaması. Demokrasinin merkezi denilen ülkede örtülü darbe olmuş kimsenin haberi olmadığı! ABD´DE bütün sistemlerin ve yargının şu an itibarı ile Pentagonun (askerlerin) iki dudağının ucuna bakmakta olduğu.
  • ABD Başkanı Trump, Ekim 2016´dan beri Türkiye´de tutuklu bulunan ve FETÖ,PKK adına suç işlediği gerekçesiyle yargılanan Evanjelik papaz olan, Andrew Craig Brunson, ? Seni kurtaracağız? mesajını göndermesi.
  • ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence´in Evanjelik tarikatında mensup ve koyu bir  EVANJELİK olduğu. Türkiye´de tutuklu bulunan Evanjelik papaz Brunson´un da aynı tarikata üye olması.
  • Evanjelik´ler, Radikal Yahudiler ve  bir kısım Şii Acemler, ARMAGEDDON ( MAHŞER) büyük dünya savaşından sonra Mesih´in geleceğine inanmakta oldukları.  
  • ABD siyasetine yön veren Silah Lobisi tarafından desteklenen ve finanse edilen düşünce kuruluşlarından Centre for Strategic & International Studies (CSIS), yeni yayımladığı ?ABD´NİN Doğu Akdeniz´deki stratejik demirleyişini restore etmek? başlıklı raporda;
    • Trump yönetiminden, Doğu Akdeniz bölgesindeki enerji havzasını gasp etmek için tehlike olarak görüldüğü Türkiye´nin engellenmesi istenmektedir.
    • Washington´a Kıbrıs´tan Türkiye´yi kuşatma görevi verilmektedir.
    • Pentagon´un Ortadoğu operasyonlarında adadaki İngiliz üssünün kullanılması ve Türkiye´ye karşı Doğu Akdeniz´de İsrail- Yunanistan- Kıbrıs- Mısır paktının kurulması önerileri bulunmaktadır.
    • Türkiye´nin hizadan çıktığı belirtilerek bölgede yeni askeri alternatifler aranması gerekliliği kaydedilmektedir.
    • Trump yönetimine Yunan- ABD ilişkilerini geliştirmesi belirtilerek, Pentagon´un Kıbrıs´taki İngiliz üssü Akrotiri´yi kullanılması gerekliliği işaret edilmektedir.
    • ?Kıbrıs´ta Avro-Atlantik İttifakı´nın çıkarlarını engelleyen bölünmüş statü ve adadaki Türk askeri varlığıdır.? İfadelerine raporda yer verilmiştir.
    • Rumların kendilerini koruyamayacağına işaret edilen raporda, Pentagon´un Kıbrıs´a asker çıkarması gerekliliği vurgulanmaktadır.
    • ABD´NİN Kıbrıs´taki ekonomik yatırımlarını artırarak Çin ve Rus hakimiyetini kırabileceğini ve Yunanistan, Kıbrıs ve İsrail arasındaki Doğu Akdeniz´den çıkarılacak doğalgaz ve petrolün Avrupa ülkelerine sevkini öngören boru hattı projesine destek verilmesi gerekliliği belirtilmektedir.
    • CSIS hem Rusya´yı hem de Türkiye´yi zayıflatacak Doğu Akdeniz gazının Avrupa´ya taşınmasını öngören İsrail projesinin güvenliğinin ABD için hayati önemde olduğunu vurgulanan raporda bölgenin jandarmalığının İsrail´e verilmesi gerekliliği kaydedilmiştir.
    • Darbeci Sisi´nin Mısır´ı İsrail´in enerji ortaklığının derinleştirilmesinin altını çizen CSIS, Beyaz Saray´dan Doğu Akdeniz´de Türkiye karşıtı bir pakt kurulması gerekliliğinin altı çizilerek bu raporda vurgulanmaktadır. 

 

Her zaman, Türkiye üzerinden Türkiye´yi okumaya kalkmanın bir anlam ifade edemeyeceğini.

Dünyadaki güç savaşlarının Türkiye´ye yansımalarının takip edilmesi gerekliliğini belirtmişimdir. Şu anda Türkiye´mizde yaşanan iktidar savaşının bunun yanında Türkiye´ye gerek ekonomik gerekse siyasi olarak yapılan her türlü saldırıların da dünyadaki bu güç mücadelesinin yansımaları olduğunun bilinmesi önemlidir.  Türkiye´nin istilasına yönelik 15 temmuz darbe girişiminin de, Türkiye´ye bir şey vermeden Doğu Akdeniz´deki enerji kaynaklarının üstüne otura bilmek için bu güçlerin senaryolarının bir parçası  olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Mısır´da yapılan darbe örneği gibi.

 

Evvelden de belirtiğim üzere ve bu bilgilerin artık batı basınında saklanmadan yazılıp çizildiği görülmektedir. Terör örgütleri olan PKK´NIN, FETÖ´NÜN ve bunların uzantılarının kontrolü, sevk ve idaresinin  ABD´NİN elinde, DEAŞ´In kontrolünün de şu an İsrail´in elinde olduğu. Batının da, Yeni Dünya Düzeni kurulurken Ortadoğu ve Doğu Akdeniz´deki enerji kaynaklarından dolayı kendi menfaatleri doğrultusunda  ABD´NİN kuyruğuna takılarak bu terör örgütlerine direk veya dolaylı olarak destek verdikleri görülmektedir.

Zaten 15 temmuz darbe girişimin de FETÖ TERÖR ÖRGÜTÜNÜN arkasında bu güçlerin olduğu, başta ABD ve belli başlı AB Ülkelerinin darbe girişimi sonrasındaki tavır ve açıklamalarından, 15 temmuz darbe girişiminin başındaki FETÖ´YÜ ve fiilen darbe girişimine katılmış FETÖ terör örgütü elemanlarını himaye etmelerinden de görülmektedir.

 

Bu ufak hatırlatmalardan sonra, başta ABD olmak üzere, İsrail ve Batılı ülkelerinin Ortadoğu´da  istikrarın olmasını istemedikleri görülmektedir. Bu istikrarsızlığın içine Türkiye´yi de dahil etmek için de her türlü gayretin içinde oldukları da ayrı bir gerçektir. Bu bölgede  istikrarsızlığın ana nedeni, Doğu Akdeniz enerji kaynaklarını gasp ederek üstüne oturmak ve Türkiye´de de istikrar istemeyen ABD, İsrail ve BATI´DIR.

Seçimlere kadarda Türkiye´ye yönelik gerek ekonomik gerekse siyasi saldırıların artarak devam edebileceği göz ardı edilmemesi gereken bir gerçek olduğunu her seferinde dile getirmişimdir. ABD, İsrail ve AB´NİN belli başlı ülkeleri, Türkiye´nin Eski Türkiye ayarlarına dönmesini ve bu vesile ile istedikleri yöne yönlendirile bilinen bir konuma gelmesini istemektedirler. Bu güçlerin, Eski Türkiye´de olduğu üzere Türkiye´nin tekrar kendileri tarafından kontrol edile bilinmesi ve sömürüle bilinmesi üzerine senaryolarını tekrar kurgulanmış oldukları gözükmektedir. Bunun içinde ABD, İsrail ve Batının çıkarlarına direnen, Türkiye´nin menfaatlerini ön plana çıkaran Yeni Türkiye´yi temsil eden Sayın Cumhurbaşkanımız üzerinden Türkiye´ye ve DEVLETİMİZE her yönden saldırdıklarının bilincinde olunması gerekmektedir.

Nasıl 1960 yılında yapılan ihtilalle Sayın Adnan Menderes´i ve onun temsil ettiği akımı ortadan kaldırmışlarsa, şimdi de Türkiye düşmanları bu senaryonun başka bir versiyonunu Türkiye üzerinde devreye sokmak istemektedirler.

 

Derler ki ,?Bir bölgede yer kapmak istiyorsan o bölgeyi kaosa sok ve bekle, uygun zaman gelince de harekete geç ve ancak o zaman ilgili bölgeyi istediğin şekle sokabilir ve yer kazana bilirsin!?. ABD´NİN ve Türkiye düşmanı güç odaklarının bu bölgede 15 Temmuz darbe girişimi ile Türkiye´yi istila ile kontrolleri altına alamamalarından dolayı bu yeni strateji üzerine odaklandıkları görülmektedir.

 

Şu an bu bölgede ABD ve destekçilerinin uygulamak istediği politika. ?İlgili bölgede istikrarsızlık yarat, kaosa sok sonra da yardım etmek bahanesi ile bölgeye gir ve sahip ol stratejisidir.?

 

Diğer Batılı veya bölge dışı başka aktör ve ülkelerinde, Ortadoğu ve Doğu Akdeniz´de yer kapabilmeleri için uygun zamanı bekleme aşamasında olduğu maalesef görülmesi gerekmektedir. Yunanistan´ın Türkiye´ye karşı bu şekilde agresifleşmesi veya agresifleştirilmesi ve bu agresifliğe ABD ve AB´NİN ses çıkarmayarak dolaylı olarak desteklemesi! Kuzey Kıbrıs´tan çatlak sesler çıkması da bu senaryonun bir parçası olarak görülmesi gerekmektedir.

 

Başta ABD olmak üzere diğer Batılı Ülkelerin neden bu bölgede istikrar istemediklerini iyi değerlendirmek gerekmektedir! Hepsi de Türkiye´ye bir pay vermeden Doğu Akdeniz´de bulunan enerji kaynaklarının üstüne oturup veya buradan bir pay almanın derdinde olduğunu atlamamamız gerekmektedir.

 

Her gücün düşmanı olur. Her bağımsızlığın da bir bedeli vardır.

Ülkenin en kritik kurumlarında bu kadar çok sayıda ulusal çıkar düşmanı kişi olması normal mi? Tabii ki değil. Ama zaten bunu 15 temmuz gecesi darbe girişiminde çıplak gözle görmedik mi? Devleti millet kurtarmadı mı? Bazı bölgelerdeki vatandaşlarda bu darbe girişimine katılan askeri araçlar geçerken alkış tutmadılar mı?

 

Charles Tilly derki, ? Devletler savaş yapar. Savaşlarda devletleri kurar. ?

 

Sayın Cumhurbaşkanımız, ? Bu mücadelemiz, İkinci bir Kurtuluş Savaşı mücadelesidir! ? diye boş yere söylem yapmıyor.

 

Büyük güçler, kendi kendine yetebilen aktörlerdir. Ulusal çıkarlarını kendi gücüne dayanarak belirleye bilen ülkelerdir.

Türkiye´nin savunma sanayisinde, enerji politikalarında yaptığı hamlelere, ileriye dönük yapmakta olduğu yatırımlarına  ve ekonomik olarak geldiği noktaya bakıldığında! Neden, Türkiye´nin klasik müttefikleri bugün Türkiye´ye yönelik gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak baskılarını artırdığının da cevabı ortaya çıkmaktadır.

 

Bu güçler, Türkiye´nin kendi kamplarından kopup gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak her konuda tek başına hareket edebilen bir aktör olmasını istemediklerinden ve Türkiye´yi ileri bir karakol olarak kendi güvenliklerinin bir aracı olarak görmek istemelerinden kaynaklandığını iyi idrak edilmesi gerekir. Eski Türkiye´de Batı tarafından Türkiye´ye biçilen role artık Yeni Türkiye karşı çıkmaktadır. Türkiye´ye karşı her türlü saldırılarının ve kavgalarının asıl sebepleri de bunlardır. 

 

Türkiye´nin dış politikada bağımsızlık çizgisi ortaya çıkmıştır. Türkiye dış politikasında, ?kazan ? kazan? sistemi içinde hareket ettiği de bir gerçektir. Bu çizgi doğrultusunda Türkiye´nin artık büyük bir güç olmanın eşiğinde olduğunun bütün bireylerin, bütün unsurlarımız ile beraber farkında olunması önemli ve gereklidir.

 

Türkiye düşmanları ile bu mücadeleyi sürdüre bilmenin bir numaralı kuralı, hiç şüphesiz siyasi istikrarı devam ettirmekten geçmektedir. Türkiye siyasi istikrarı üretemediği müddetçe de büyük güç olma hedefine ulaşamaz! Türk seçmeninin, ağırlaşarak devam eden bu mücadelede lider vasfına sahip, liderliği kuvvetli, vizyonu olan ve deneyimli bir kişiyi başlarında görmek isteyeceği kaçınılmaz bir gerçektir. Evvelden belirttiğim üzere, ?Bir memlekette siyaseti dizayn etmek için ekonomik zeminin bozulması gerekliliği!? çok iyi bilinmektedir.  Yurt dışı Türkiye düşmanları ve içimizdeki uzantıları bunun idraki içindeler. Ondan dolayı, bu güçlerin Türkiye´yi düşürmek için Sayın Erdoğan üzerinden Türkiye´ye yani DEVLETİMİZE saldırmaları kaçınılmaz bir gerçektir, ayrıca bunun yanında  da Türkiye´de seçimlere kadar bu güçlerin kendi menfaatleri doğrultusunda siyasetimizi dizayn edebilmek açısından ekonomimizi bozmak için de her türlü hamlede bulunacakları da maalesef bir gerçek olarak ortada durduğunun atlanılmaması gerekmektedir.

 

Bu sebeple de, Eski Türkiye özlemi içinde ki Türkiye düşmanı yurt dışı odaklar ve içimizdeki uzantıları gerek ekonomik gerekse siyasi olarak her türlü istikrarın sigortası olan tek başlılığın egemen olduğu kendi menfaatlerine karşı çıkabilen Yeni Türkiye´nin karşısındadırlar. Bunu başardıkları takdirde de son 16 senede elde ettiğimiz gerek ekonomik gerekse siyasi olarak bütün kazanımlarımızı kaybedeceğimizin çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Bu suretle de Eski Türkiye özlemi içinde olan Türkiye düşmanı güçlerin, Türkiye´mizi gerek ekonomik gerekse siyasi olarak kaos ortamına sokarak, Türkiye´yi 1990´lar da ki gibi siyasi ve ekonomik olarak eski sömürü düzenine götürmek isteyeceklerinin  idraki çok önemlidir.   1990 lı yıllarda Türkiye´mizin yaşadığı gerek siyasi kaos ve buna bağlı olarak da ekonomik kaos ortamlarının çok çabuk unutulduğu görülmektedir! Bu da çok acıdır! Derler ki, ?Başarısızlar ve aptal olanlar bedeli tekrar ve tekrar ödeyenlerdir!?

 

Türkiye düşmanı güçler seçimlerde hedefledikleri noktaya Türkiye´yi çekemedikleri zaman, seçimlerden sonra bu saldırıların şiddetinin azalacağının bilinmesi gerekmektedir. Bu saldırılar zaten Osmanlıdan beri süre gelen saldırılardır. Yerli ve milli unsurlar olarak ayakta durduğumuz müddetçe de bu saldırıların sonlana bileceğini düşünmek de hayaldir. Seçimlerden sonra Türkiye´nin başka bir noktaya evirileceğinin ve Doğu Akdeniz´de bir şey vermek istemeyen Türkiye düşmanlarının Türkiye ile masaya oturmak zorunda kalacaklarının bilincinde olunması da önemlidir.  Onun için Türkiye düşmanı odakların, 24 haziran seçimlerinin ne kadar önemli olduğunun farkındalar. Türkiye´yi kontrol altında tutarak, ellerinden kaçırmamak için de Türkiye üzerinde seçimlere kadar her türlü operasyonu yapabileceklerinin de göz ardı edilmemesi , uyanık ve hazırlıklı olunması önemlidir.

 

Seçimlere kadar dişimizi sıkmak gerekliliği bunun yanında da bağımsızlığın bir bedeli olduğunun da unutulmaması gerekir. Bu bedeli ABD, Batılı ülkeler ve güç odaklarının bize ödetmek istediği de ortadadır. Derler ya, ?Her bağımsızlığın bir bedeli vardır!? Bu bedeli ödemekten kaçınıldığı veya göze alınamadığı için Atatürk sonrası Eski Türkiye´de çok büyük bedeller ödendiğinin bilinmesi gerekmektedir.  Ayrıca, Eski Türkiye´de zamanında bu mücadelenin yapılamamasının çıktısı olarak da; Eski Türkiye sürecinde Türkiye´nin ekonomik olarak sömürülen ve siyasi olarak da kontrol edilen bir ülkeden daha ileri gidemediğinin idraki çok önemlidir.

 

Seçimlerden sonra birlik beraberlik içinde, istikrarlı bir siyaset zemini ve lider vasfı kuvvetli, deneyimli, vizyon sahibi bir Cumhurbaşkanı ile Türkiye bu belaları def edecek kuvvettedir. Güçlü Türkiye içinde, güçlü Meclis, güçlü Hükümet´in olması gerekliliği de önemlidir. Seçimlerden sonra en az zararla bu saldırıları bertaraf edildiğine de şahit olacağımızdan da kimsenin kuşkusu olmasın. Bu bir savaştır ve savaşta da bedeller ödenir.  

 

Türkiye düşmanı ülkelerin ve odakların Türkiye´ye gerek ekonomik gerekse siyasi olarak her yönden saldırmaları gittiğimiz yolun, uyguladığımız politikaların, metotların, yatırımların ve Türkiye için konulan vizyonların doğruluğunu teyit etmektedir. Bu da Türkiye´de uygulanan politikaların ve izlenen yolun doğruluğunu göstermektedir. Bu mücadelenin ve gittiğimiz bu yolun zor olacağının bilincinde olunması da önemlidir. Bu mücadelede de tünelin ucundaki ışığın göründüğünün de farkında olunması gereklidir.

 

Türkiye bu mücadelede her yönü ile çok kuvvetli bir ülke olduğunu tekrar teyit etmektedir. İçeriden ve dışarıdan bu kadar saldırılara ve badirelere rağmen hala bir şekilde ayakta durmamız çok şeyi ifade etmektedir. Büyük düşünürlerden Alber Sorel der ki ?Dünyada iki bilinmeyen vardır. Biri Kutuplar, diğeri de Türklerdir!? Halkımızın bu saldırıların karşısında nasıl soğuk kanlı ve dirayetli bir şekilde durduğunun izahatını Türkiye düşmanlarının ve içimizdeki bu toprakların insanı olmayanların algılaya bilmesi de mümkün değildi! Ama şunu da bilinmesi gerekir ki Türkler ?Dosta dosttur, kendisine kötülük yapanları da hiç bir zaman unutmaz, affetmez ve zamanı gelince de gereğini yapar.? 

 

Türkiye´nin kuvvetli bir hikayesi bulunmaktadır. Sosyal medyayı kullanarak fısıltı gazetesi ile doğru olmayan yalan haberleri yaymaya çalışmakta doğru bir yaklaşım hiç değildir. Türkiye her yönden saldırı altında iken, bu yalan haberlerin yayılmasına alet olanların, bu toprağın insanı olduğunu hisseden, ne milli nede yerli unsurların yapabileceği bir davranış şekli değildir! Birde ?Çok önemli bir yerden duydum, sizin de haberiniz olsun diye iletiyorum!? diyerek kendilerini aklamıyorlar mı? Türkiye düşmanı güç odaklarına çalıştıklarının farkında olamayanların bu davranış bozuklukları karşısında delirmemek de maalesef elde değil. Allah herkese akıl ve fikir vermiş, kulağa üflenen bu havadislerin doğruluğunu beyin süzgecinden geçirmeden ve araştırmadan algı politikasına alet olmak affedilir bir durum olmadığının herkesin bilmesi gerekmektedir.

 

Seçimlerden sonra Türkiye düşmanlarının Türkiye ile Doğu Akdeniz Enerji kaynakları için masaya oturma ihtimallerinin çok kuvvetli olduğunu tekrar belirtmek isterim. Bunu da seçimlerden sonra, ?Yeni Dünya Düzeni? kurulurken yaşayarak göreceğiz!

?Bükemediğin eli sıkacaksın!? derler. Elimizi sıkmadan Sayın Recep Tayyip Erdoğan üzerinden Türkiye´yi ve Devletimizi dize getirmek isteyen Türkiye düşmanı güçlerin oyunlarının iyi bilinmesi ve bu oyunlara gelinmemesi gerekmektedir.

 

Türkiye´nin herkesle kavgalı olduğunu iddia eden odakların çok dikkat etmesi gerekmektedir! Sanki Türkiye´nin ABD, AB Ülkelerine veya başka ülkelere onların bize yaptıkları (sanki terör örgütlerini biz onların üstlerine salıyoruz. sanki bize düşman olan ülkelerde darbe organize ediyoruz!) gibi düşmanca bir şey yapıyormuş algısı oluşturulmak istenmesi çok korkutucudur. Bu söylemin çıktısı maalesef, ABD ve AB´YE hiç bir şey istemeden her şeyi vermek yani Türkiye´nin menfaatlerini Türkiye düşmanlarına peşkeş çekmek gerektiğini vurguladıklarının farkındalar mı bu söylemleri yapanlar?

 

Bu meselenin Türkiye´nin istikbali ve bekası meselesi olduğunu, bu saldırıların Türkiye´nin bekasına karşı yapılmakta olduğunu ve bu mücadelenin partiler üstü bir mesele olduğunun iyi kavranması gerekmektedir.

 

Türkiye´nin istikbaline ve bekasına karşı yapılan bu saldırılardan ve belalardan ancak ve ancak birlik ve beraberlik içinde olduğumuz müddetçe çıkabileceğimizden de kimsenin kuşkusu olmasın. Bu mücadelede tabi ki yerli ve milli unsurlar olarak memleketimizin her konudaki menfaatlerini her yerde ve en üst seviyede tutmak ve savunmak kaydı ile olacağı da aşikardır. Tabi ki bunun yanında, bu seçim sürecinde Yeni Türkiye istemeyen Eski Türkiye özlemi içinde olan Türkiye düşmanı güç odaklarının, bunları temsil eden ülkelerin ve içimizdeki uzantılarının gerek ekonomik gerekse siyasi olarak Türkiye´mize yönelik şu ana kadar yaptıkları ve bundan sonra da yapacakları bu saldırıların sebeplerinin idraki de çok önemlidir.