Necmettin ÇUHADAROĞLU


SUS

SUS


Tartışmak insanın doğasında var. Ama tartışmak nereye kadar, ne ye kadar onunda kararını tartışanlar vermelidir. Her şey kendi çerçevesinde ağırdır. Çünkü kişi bulunduğu yerde tanınmış ve bilinmektedir. Bazen konuştuklarının farkına varmadan her şeyi her yerde söylerler. Ağzınıza kilit vurun derlerdi eskiler. Birde dilim seni dilim dilim dilerim ifadeleri ile hep karşılaşmışızdır. Söz ola kestire başı, söz ola başlata savaşı. Daha bunların örneklemelerini çoğaltabiliriz. Bazen kitaptan yola çıkıyoruz bazen de kitapsızlıktan. Kitabı olmayana kitapsız denir biliyorsunuz. Kendilerine kitapsız dedirtmemek için insanların kitap yazdıkları da oluyor. Güzel bir meziyet. Biz onlara sadece sus siyebiliyoruz. Nede olsa adamlar yazar. Neyse konumuz dağılmadan devam edelim.

Eleştiri yaptığımız insanlarda bir feryat ve figan. Bunları hak etmediklerini söylüyorlar. Biz direk kimsenin hakkına ne saygısızlık yaparız nede kendisi ile ilgili bir alıp vermemiz olmaz. Şahıslar bizi çokta ilgilendirmezler. Bulundukları konum kamu yararını ilgilendiriyorsa bizim için önem başlar. Ama bunlar sürekli bağırıp duruyorlar. Efendim bir sukut edin, bir daha dinleyin. Bağırıp durmayın. Kimseye sesinizi duyuramazsınız. Çünkü sizin şahidiniz şıracı. Çarşıya pazara bir çıkın bakalım. Kimler bağırıyor kimler çağırıyor. Pazar esnafı bağırıyor, maydanoz satan bağırıyor fakat siz hiç Kayseri´de kazancılar çarşısında altın sarrafın çıkıp bağırdığını gördünüz mü? Görmemişsinizdir. Bedenin hasta oldu mu sana ilaç aratır. Ağzın hasta oldu mu maazallah çaresi yok. Tek yapacağın şey biraz dinlemek. Tavsiyem o ki, yaratılışın esrarı 3 ciltte Allah(c.c) insanı yaratırken iki göz, iki kulak ve bir ağız vermiş diyor. Yani iki duy, iki gör, bir konuş.

Birde anlatımlarda denilir ya cahil ile konuşma küstürürsün diye buda ona bir örnek oluşun.

Günün hikâyesine gelelim; Usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Büyük usta, öğrencisini uğurlamış. Çırağına ? Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın?? demiş.

? Resmin yanına bir de kırmızı kalem  bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma? diye ilave etmiş.

Öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş. Resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. Usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş.

Öğrenci resmi yeniden yapmış. Usta, yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş. Fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş. Yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış. Birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş.

Usta ressam şöyle demiş: ?İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı. İkincisinde, onlardan müspet, yapıcı, olumlu olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi. ?Emeğinin karşılığını, ne yaptığını bilmeyen insanlardan alamazsın. Değer bilmeyenlere sakın emeğini sunma.
Asla bilmeyenle tartışma.