Yalçın ARAL


SİYASİ PARTİ VAATLERİNİN EKONOMİK BOYUTLARI

Muhalefet partilerinin ve İktidar Partisinin seçim için vatandaşa verdikleri vaatleri ve boyutlarını bir inceleyelim.


 

 

Muhalefet partilerinin ve İktidar Partisinin seçim için vatandaşa verdikleri vaatleri ve boyutlarını bir inceleyelim.

 

CHP´NİN verdiği vaatlerin toplamının takribi olarak minimum 300 milyar TL olduğu ekonomi uzmanları tarafından belirtilmektedir. Bu vaatlerin her sene itibari ile devam edecek vaatler olduğunun da atlanmaması gerekmektedir.

 

CHP tarafından verilen vaatlerin tutarı olan minimum 300 milyar TL´nin ne manaya geldiğini 2018 yılı bütçe büyüklüğümüze göre değerlendirdiğimiz zaman aşağıdaki tablo ortaya çıkmaktadır.

 

  • 2018 yılı devlet bütçesinin büyüklüğü 762,8 milyar liradır.
  • Kabul edilen 2018 bütçesine göre bütçe açığının,  65,9 milyar TL olması ve bununda  Milli gelire oranının % 1,9 olması öngörülmektedir.
  • 2017 yılında Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYH) 3,1 trilyon TL olarak gerçekleşmiştir.  ABD Doları bazında 841,2 milyar Dolardır. 2017 yılı sonu ile kişi başı gelir ise 10.597.?DLR olarak hesaplanmıştır.
  • 2018 yılında Türkiye´nin GSYH´SI 3 trilyon 450 milyon TL olarak tahmin edilmektedir. Dolar bazında da öngörülen rakam 905,7 milyar dolardır.
  • AB Kopenhag Ekonomik Kriterlerine göre de üye ülkelerin senelik bazda bütçe açıklarının GSYH´NIN % 3´ünden fazla olmamasıdır.
  • Türkiye´de Ocak ? Eylül dönemimde bütçe gelirlerinin 456,6 milyar TL, bütçe giderlerinin de 488,2 milyar TL olduğu ve bütçe açığının da 31,6 milyar TL olarak gerçekleşmiş olduğu görülmektedir.
  • Ana Muhalefet Partisi ve Millet İttifakındaki diğer partilerin son vaatleri de göz önüne alındığı zaman ekonomistler bu vaatlerin  parasal büyüklüğünün 300 milyar ile 450 milyar TL civarında olduğunu   belirtilmektedirler. Vatandaşa verilen bu vaatlerin şimdiki bütçe büyüklüğümüze göre oranlarının % 40 ile % 60 civarına tekabül etmekte olduğu görülmektedir.
  • Sayın Akşener´de, verdiği vaatlerin dışında her sene ayrıca devletin 50 milyar dolar ,(takribi 230-250  milyar TL) üretime dönük yatırım yapacağını, bunun yanında alt yapı yatırımlarını da Devlet bütçesinden karşılanarak yapacaklarını belirtmektedir.

 

Bu basit veriler çerçevesinde bir de Türkiye ekonomisi hakkında Millet İttifakındaki muhalefet partilerinin söylemlerine dikkat edelim;

  • Ana Muhalefet Partisinden Sayın Kılıçdaroğlu ve Sayın İnce ;
    • ?Ekonomi çok kötü, kasada para yok.? İfadelerini kullanmalarının yanında takribi ekstra minimum senelik 300 milyar TL tutarında oluşan bir vaatler zincirinden bahsetmektedirler.
    • Sayın Akşener´de, CHP vaatlerini aratmayacak söylemleri beyan etmekte olduğu görülmektedir. Bunun yanında da her sene üretime dönük yatırım için bütçeden 50 milyar DLR ( takribi 230-250 milyar TL ) ödenek ayrılacağını belirtmektedir. Ayrıca Sayın Akşener alt yapı yatırımlarının bundan sonra Eski Türkiye´de olduğu üzere bütçeden (kaynağı olmayan para ile) karşılanacağını belirtmektedir.

 

Bu verilere, beyanlara ve vaatlere bakıldığı zaman; aşağıdaki değerlendirme ortaya çıkmaktadır.

 

1)     Başta CHP olmak üzere Muhalefet partilerinin beyanlarına göre kasada para yok! Ekonomi bozuk! Türkiye ekonomisi çok kötü, söylemlerin yanında minimum 300 milyar ile 450 milyar TL civarında bütçe dışı vatandaşa verdikleri vaatler bulunmaktadır. Bu da bütçenin ekstra % 40 ile % 60 civarı açık vereceğini, bu açığın Milli gelire (GSYH) oranını da % 9 ile % 13 arasına yükselterek bozacağını göstermektedir. Bu oranlarında AB´nin Kopenhag Ekonomik Kriterlerinin çok üstünde olduğunun atlanmaması gerekmektedir. AB´DE Ekonomik kriz içine düşen ülkelerde bütçe açıklarının bu mertebelere çıkmasından sonra ekonomik krizlerin yaşandığının bilinmesi gerekmektedir.

2)     CHP´NİN kasa boş, ekonomi bozuk söyleminin yanı sıra bütçenin minimum % 40 civarını vaatlere harcayacağı akıllara şu soruları getirmektedir.:

  1. Devlet bütçeden diğer ödemelerini hangi kaynaktan ve nasıl yapılacak? Sağılık, eğitim ve diğer verdiği hizmetleri hangi kaynak ile sağlaya bilecek?
  2. Türkiye´nin şimdiye kadar girdiği ekonomik krizlerin hepsi hükümete gelenlerin hesapsız vaatlerinden dolayı kaldıramayacağı bütçe açıklarından meydana geldiğini unutmamak gerekir!

                                                               i.      Eski Türkiye´de Devletin kaldıramayacağı bütçe açıklarından sonra, Türkiye ekonomik krize sokulmuş bu suretle de gerek İç Siyaseti, Dış Politikası  gerekse de Ekonomisi IMF ye teslim edilmişti!

                                                             ii.      Yurt Dışı Türkiye düşmanı odakların IMF´Yİ devreye sokarak, Türkiye´nin gerek iç ve dış siyasetini dizayn etmek gerekse de ekonomimizi kontrol altına almak için kullandıkları Eski Türkiye´de görülmedi mi? Bu suretle yatırımlar durdurulmadı mı? Rant ekonomisi ile de vatandaşın parası rantiyeye peşkeş çekilmedi mi? Devlet bütçesi hortumlanmadı mı? Toplanan vergilerden faize giden tutar bütçenin % 86 sına Eski Türkiye´de ulaşılmadı mı? Şu an da bütçeden faize giden oranın % 11´ler seviyesine çekilerek bu mertebelerde seyretmekte olduğu gerçeğinin de atlanmaması gerekir.

                                                           iii.      Türkiye borçlarını ödeyip IMF ile borç / alacak ilişkilerini kesmeyi başarması sonrası! IMF´Yİ Türkiye´yi her yönden kontrol altında tutmak için kullanan Yurt Dışı Türkiye düşmanı odaklar, Türkiye´ye karşı tavır alarak düşmanca davranmaya başlamadılar mı?  

                                                           iv.      Türkiye, IMF ile ilişkisini kestiği zaman Yurt dışı Türkiye düşmanı odakların kontrolünden çıkarak bağımsız bir şekilde, kendi menfaatleri doğrultusunda gerek iç ve dış siyaset gerekse de ekonomik politika izlemeye başlamadı mı? Bundan rahatsız olan Türkiye düşmanı odaklar IMF´NİN Türkiye ile ilişkisini kesen Sayın Recep Tayyip Erdoğan´a da Türkiye üzerinden saldırmaya da başlamadılar mı?

                                                             v.      IMF sonrası kendi kontrollerinden çıkan Türkiye´yi tekrar kontrolleri altına almak isteyen bu odaklar en son olarak da FETÖ Terör örgütü kanalı ile 15 temmuz darbe girişimine girişmediler mi?

                                                           vi.      Türkiye´yi istila için organize ettikleri 15 temmuz darbe girişimleri başarılı olmayınca, Türkiye düşmanı odaklar  şimdide 24 Haziran seçimleri vasıtası ile içimizdeki gayri milli unsurlarla ve ekonomik saldırılarla Türkiye´yi ayrıca algı politikasını da devreye sokarak IMF´YE muhtaç duruma getirmeye çalışmıyorlar mı? Böylelikle de Yurt Dışı Türkiye düşmanı odakların Türkiye´mizi tekrar kontrol edile bilinen Eski Türkiye konumuna getirilmek istendikleri görülmüyor mu?

                                                         vii.      Zaten Millet İttifakındaki Partiler her seferinde, çift başlılığı temsil eden ve gerek siyasi gerekse de ekonomik kaosu doğuran Eski Türkiye özlemi içinde olduklarını söylemlerinde açık bir şekilde ifade etmiyorlar mı? Seçim beyannamelerinde de bu durumu açıkça belirtmiyorlar mı?

 

İktidar Partisi olan AK Partinin vaatlerine bakıldığı zaman ;

1)     Bu vaatlerinin toplam tutarının senelik 30 milyar TL civarı olduğu gözükmektedir.

  1. 30 milyar TL , şimdiki bütçenin % 4´dü ve GSYH sının da % 0,9´u seviyesinde olduğu görülmektedir. 2018 yılının Mecliste kabul edilen bütçesinde, hesaplanan bütçe açığının GSYH ?sına göre oranının % 1,9 olduğu öngörülmektedir. Mecliste kabul edilen GSYH ?sına oranla % 1,9 olan bütçe açığın bu vaatler ile yeni kaynak yaratılmaması durumunda bile maksimum   %2,8´e çıkabileceği görülmektedir. Bu yeni oranın dahi AB´NİN Kopenhag Ekonomik Kriterleri olan % 3´ün altında olduğu gözükmektedir.
  2. Ayrıca Başbakan Yardımcısı, Sayın Mehmet Şimşek açıklamalarında, seçimdeki vaatlerinin kaynağının varlık barışı olan yeni kaynak vasıtası ile kat ve kat karşılana bileceğini belirtmektedir. Ayrıca bütçeye bu sene itibarı ile herhangi bir kaynak gelmemesi durumunda bile Türkiye´nin bütçe açığında AB´NİN Kopenhag Ekonomik kriterlerini rahatlıkla tuttura bileceğini ve Türkiye´yi bütçe finansmanı açısından AK Partisi tarafından  verilenlerin bir sıkıntı yaratmayacağını belirtmektedir.

 

Muhalefet partilerinin bu kadar vaatleri karşısında aşağıda ki değerlendirmeler ortaya çıkmaktadır;

 

1. Ya devletin kasasının dolu olduğu ve ekonomimizin hiç bir sıkıntı içinde olmadığı gerçeği ile karşı karşıyayız. Aksi takdirde Muhalefet partileri senelik 300 ile 450 milyar TL arasında olan vaatlerini nasıl gerçekleştirebilecek ki?

 

2. Ya da ekonomik olarak söylemlerinde belirtikleri gibi kasada para yoksa, ekonomi kötü ise, bu vaatlerinin kaynakları için nereden borç alacaklar? Bunun tek bir adresinin Rant ekonomisi ve son adresinde IMF olduğunun atlanmaması gerekmektedir!

 

3. Bu politikalar yalnızca IMF´Yİ hatırlatan ve onları davet eden, Eski Türkiye´yi anımsatan politikalar olduğunun çok iyi bilinmesi gerekmektedir.

 

İç ve dış siyasete beraber bakıldığı zaman, Muhalefetin her türlü desteğine koşan Avrupa  devletleri ve ABD, Türkiye´de AK Parti siyasetini engellemek için ellerinden gelen her şeyi yapmakta oldukları görülmektedir! Bu ülkeleri kontrolleri altında tutan güç odakları IMF kanalı ile kontrol ettikleri Türkiye ellerinden kaçınca kontrol edemedikleri Türkiye´ye tahammül  edemedikleri görülmektedir. Yurt Dışı Türkiye düşmanı odaklar ve onları temsil eden ülkeler Türkiye´deki AK Parti hükümeti devrilsin, AK Parti gitsin yerine zayıf ve kontrol edilebilir hükümetlerin gelmesini istedikleri maalesef bir gerçektir. Muhalefet Partilerinin bu söylem ve vaatleri ile de Türkiye´nin IMF?NİN kapısını çalacağı ve Eski Türkiye özlemi içinde olanların desteği ile de Türkiye´nin kontrolü yine IMF vasıtası ile Türkiye düşmanı odakların eline geçeceği aşikardır. Bu vesile ile de eski vesayetçi sistemin imtiyazlarının üretilmeye çalışıldığı ve Eski Türkiye de olduğu üzere bizleri içeriden teslim almak istendiği görülmektedir. Onun için 24 Haziran seçimleri Türkiye´mizin geleceğini tayin edecektir. Bu seçim Türkiye´mizin bağımsızlığı ve bekası açısından hata yapılmaması gereken bir seçimdir! Ya siyasi olarak başkalarının dediklerini yapan , ekonomik olarak sömürülen Eski Türkiye´ye geri dönerek Türkiye düşmanlarının kontrolünde olan IMF´YE teslim olacağız. Ya da Yeni Türkiye gerçeği ile bağımsız olarak kazanımlarımızı ve menfaatlerimizi koruyup önümüze bakacağız.

 

Sayın Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan´ın ? Bu bir kurtuluş savaşıdır!? bunun yanında da zamanın IMF Başkanına ? Siz kendi işinize bakın, siyaset yapmakta bizim işimiz!? demesinin ne manaya geldiğinin çok iyi düşünülmesi gerekmektedir.Türkiye üzerinde oynanmak istenen bu oyunların idrak edilmesi ile  birlik ve beraberlik içinde bu mücadeleden çıkıla bilineceğinin  bilinci çok önemlidir.