Begüm BÜYÜKNALBANT


Seyahat Rehberi?

19 Mayıs´a az bir süre kalmışken gezi önerilerimize Doğu´nun Paris´i olan Şanlı Urfa´dan devam edelim.


19 Mayıs´a az bir süre kalmışken gezi önerilerimize Doğu´nun Paris´i olan Şanlı Urfa´dan devam edelim. Eski tarihi yerleri olan Urfa´da gezilecek ve gezilmesi gereken o kadar çok yer var ki değerli okurlarım?

Tabii başlangıç olarak Balıklı Göl´den bahsedeceğim. Hepimizin de bildiği gibi Hz. İbrahim´in ateşe atıldığını düşünülen yerdir. Kısaca hikâyesini anlatalım ve meşhur Nemrut´un Kızı türküsü de nereden gelmiş anlayalım. İbrahim Peygamber, devrin zalim hükümdarı Nemrut ve halkının taptığı putlarla mücadele etmeye, tek tanrı fikrini savunmaya başlayınca, Nemrut tarafından bugünkü Urfa Kalesinin bulunduğu tepeden ateşe atılır. Bu sırada Allah tarafından ateşe "Ey ateş, İbrahim´e karşı serin ve selamet ol"´ emri verilir. Bu emir üzerine, ateş suya odunlar da balığa dönüşür. İbrahim bir gül bahçesinin içerisine sağ olarak düşer. İbrahim´in düştüğü yer Halil-ür Rahman gölüdür. Rivayete göre Nemrut´un kızı Zeliha da İbrahim´e inandığından kendisini onun peşinden ateşe atar. Zeliha´nın düştüğü yerde de Aynzeliha Gölü oluşmuştur. Nemrut´un kızı türküsü de buradan esinlenerek yazılmıştır.

Şanlıurfa Kalesi´nin kuzey kesiminde iki mağara bulunmaktadır. Bunlardan biri Hz. İbrahim´in doğduğu mağaradır. Şanlıurfa´nın en çok turist çeken ve Dergâh da denilen bu mağaranın yakınında mescit, hücre ve havuzlarla birlikte küçük bir cami ve önünde havuzlu avlusu yer almaktadır. Burada Hz. Muhammed (s.a.v) ´in sakalının bir teli saklanmaktadır. Ayrıca Hz. İbrahim´in doğduğu mağara içerisinde bulunan su, ziyaretçiler tarafından ve bilhassa yerli halk tarafından şifalı olduğu düşüncesi ile içilmekte hatta şişelere doldurularak götürülmektedir. Dergâh, dini turizm potansiyeli açısından önemlidir. Mağara, yapılan düzenlemeyle, Mevlid-i Halil Camii avlusu içine alınmıştır.

Eee Urfa´ya gidip de ne yiyeceğiz diye soracaksınız şimdi. Birazda yemeklerinden bahsedelim. Urfa Kebabı ve lahmacunun meşhur olduğunu zaten biliyoruz. Peki ya hiç tatmadıklarımız? İsot Çömleği; narlar soyulup taneleri ayrılır ve ezilerek suyu çıkarılıp süzülür. Soğan, biber, domates, nar suyu ve kuşbaşı et çömleğe konur. Urfa´da bu yemek genelde fırınlara gönderilir ve odun ateşinde pişirilir. Üzerine Şıllık Tatlısı yemeden olmaz. Ee tabi bir da Mırra var. Onun hikâyesi de apayrı. Sadece tek içimlik dolduruluyor fincana. Birinci içimden sonra kahveci aynı fincana aynı miktar mırrayı koyup tekrar uzatıyor. Kahve gibi yavaş içilirse soğuyor ve tadı kaçıyor; erken içilirse damağı yakıyor. Önce hafif damağa değdirilerek tadına bakıp; sonra iki-üç yudumda, fincanı kendi ekseni etrafında 45 derece döndürerek yavaş yavaş içmek gerek. Ayrısı gayrısı yok, herkes aynı küçük kulpsuz, ters çevrilmiş kesik koni biçiminde fincanla içiyor mırrayı. İkram edenin mutlaka yüzüne bakılıyor, bir yudum alındıktan sonra fincan eline geri veriliyor. Yanılıp da fincanı yere koyan kabalık etmiş sayılıyor. Ya fincanın derinliği kadar altın koyacaktır içine ya da ikram eden genci evlendirme sözü verecektir. Şimdiden dikkat edin derim.