Necmettin ÇUHADAROĞLU


OLAMAZ

Olmaz ya da olamaz demeyin bu memlekette her şey olur. Hem de bal gibi olur.


Oylarınız emanet, paralarınız emanet, canlarınız ise Allaha emanet. Emanetçi toplum olduk vesselam. Mahkemeyi Kübra, ilahi adalet hak getire. Toplumu kargaşaya sokmak için üretilen senaryoların başında ise referandum geliyor. Bu oylama aslında Türkiye Cumhuriyet tarihinin en kritik oylaması olacak ama şimdiden nefesler tutuldu. Kimine göre referandum yeni şeylerin başlangıcı kimilerine göre ise bir dikta rejimini andırıyor. Son paylaşımlarında ?´hayır´´ oyu kullanmak için vatandaşı ikna etmeye çalışacak olanlar acaba, milli şef dönemini ne çabuk unuttular. Partili Cumhurbaşkanlıklarını bu memlekette unutmak mümkün mü? Ama hangi gözle baktığınıza hangi gözle gördüğünüze bağlı bir iş bu.
Türkiye her geçen gün ekonomik olarak dar boğaza yitilmeye çalışılsa da eski Türkiye olmadığını herkese adeta göstermiş durumda. Küresel çeteler ve küresel sermaye baronları Türkiye üzerinde istedikleri gibi at oynatamayacaklarını anlayınca ABD nin kendi ürettiği teröristlere para vererek istedikleri patlama ve eylemi yaptırmaya başladılar. Onlar için emperyalizm ve küresel güç anlamına gelen petrol olsun da insanlar ne olursa olsun. Bir damla petrol için bir damla kan akıtmayı yeğleyen çetelerin eline kalacak kadar küçük bir devlet değil Türkiye Cumhuriyeti Devleti. Bu yüzden milli kimliğimizle, milli duruşumuzla elimizden gelen tüm gayret ile milli seferberlik çağrısına uymamız gerekmektedir.
Bu günlerin yarınları da var.
Eğer biz diklenmeden dik duramaz isek, demokrasi kılıcı altında kesilen başla oluruz. Bunun için seferberlik çağrısına uymamız gerekiyor. Yoksa mı? Yoksasını düşünmek dahi ülkemizi bir elli yıl geriye götürür.
Genel siyasette durum böyle.
Yerel siyasette ise Kayseri de önüne gelen gazeteci, önüne gelen köşe yazarı ve önüne gelen okumadan fikir sahibi olduğu için bildiğiniz gibi. Bir basın toplantısına zannedersem bu memleketten başka hiçbir yerde ?´yemekli´´ ya da ?´kahvaltılı´´ basın toplantısı diye davetiyede ya da mail de yazmaz. Bunu iddia ediyorum.
Burada basın danışmanlarına sesleniyorum!!! Allah rızası için basın toplantılarına basın mensuplarını çağırın. Gazetelerin reklamcılarını, dağıtıcılarını çağırmayın. Onları çağıracaksanız bizi çağırmayın. Kısaca bu işi yapan ile yapmayanı ayırt edin.
Şoförü, reklamcıyı, gazetenin dağıtıcısını çağıracaksanız, mailinize bu bir reklam ve tanıtım toplantısı deyin gazeteciler olarak biz gelmeyelim. Kapris falan da yapmıyorum. Aynı işi yapan ve bu iş için çırpınan insanlar olabilir herkes ama gazeteci haber üretme derdinde özel röportaj yaparken reklamcılar çıkarttıkları ek için iskeleye yanaşan gemi misali reklam da reklam demeleri ve buna da imkân veren kurum müdürleri ya da başkanların olması da bir hayli düşündürücü. Eğer haberlik bir durum varsa çağırın yoksa vaktimiz bizim kıymetli, emekli olmuş sadece kendini düşünen ve yemek yemek için gelen insanlarla da bizleri bir tutmayın.
Bir gazetenin bir temsilcisi olur ama reklamcısı, temsilcisi, mizampajcısı, dağıtıcısı davete iştirak etmez. Ama kime anlatacaksınız ki. Adam gazetenin çıkarttığı eke reklam almakla mükellef, fakat sanırsın temsilci o. Fikir işçisi o hatta ve hatta sahibi o.
Arkadaşlar bırakın, yapmayın, etmeyin, bu meslek bu kadar basit bir meslek değil. Her yerde aynı terane, aynı iş, aynı düzen bu mesleği gelecek kuşaklar bu şekilde aktarırsak bizden sonra gelecek ve bu işi yapacak olanlara, yemek gazetecisi, reklam gazetecisi, para gazetecisi, reklam vermezsen seni yazmam diyecek kadar alçalan tetikçi gazeteciliği miras bırakırız.
Benden söylemesi.
Kalın Sağlıcakla