Necmettin ÇUHADAROĞLU


MİSAFİR

Bazen gönlünüze, bazen yüreğinize bir misafir gelir konar. Göç eden kuşlar misali durur ve bekler. Gönlünüzün misafiri olurda ömrümüzün misafiri olmaz mı?


 

Bazen gönlünüze, bazen yüreğinize bir misafir gelir konar. Göç eden kuşlar misali durur ve bekler. Gönlünüzün misafiri olurda ömrümüzün misafiri olmaz mı?

Olur elbet.

Ömrümüzde bizlere misafir değil mi?

Ömür dediğin üç beş günlük dünya telaşı. Bu telaş içerisinde hiç ölmeyecekmiş gibi çalışıp duruyoruz, hayatın akışına aldanmadan ahirete inat.

Kısacası misafir olduğumuz dünyada ev sahibi gibi yaşadığımızdan sorunlarımız hiç bitmiyor. Her şeyimiz olsun istiyoruz nefsimize aldanarak. Şan şöhret, saltanat içimize bir rahatlık veriyor. Aldanıyoruz aslında.

Kendimizi kandırıyoruz.

Dünyanın geçici olduğunu unutup büyük bir hırsla çalışıyoruz. Bazılarımız çalışmalarını büyütüyor ölüm akla gelmeden bebesine biligine haram lokma biriktiriyor. Hiç utanmadan sıkılmadan yalanla dolanla kazandıkları ile hayatını daha doğrusu gününü gün ediyor.

Sonu yok.

Bu gün babalar günü falan değil. Ama benim babam bir şairde değil fakat güzel şiirleri var. Yaklaşık üç yüze yakın. Aklına geleni yazar. İyi bir hatiptir benim babam. Ondan alınma bir dörtlükle devam edeceğim:

Çok çalıştım kazanmaktı hep maksat,
İstedim ki varlık olsun bir kaç kat
Önüme geldi ki bir garip hesap
Kazandığım bohça kadar bez imiş.

Evet, gerçekten de öyle. Önümüze ne tür bir hesap geleceğini kendimizin hesap bile edemediği bir yer aslında ölüm. Kaçınılmaz son.

Bir gün ev sahibi bize; artık evimden çık diyecek. Dünya hayatı için kırmızı kart gösterecek. İşte o zaman ne yapacağımızı düşünerek hayatımızı üç beş yavşağın elinde oyuncak yapmanın bir anlamı yok diye düşünüyorum. Vatan sevgisi nasıl imandansa bu memleket için var gücümüzle çalışmak, hayırda yarışmakta o derece farz. Onun için yaşantımızı ona göre dizayn etmemiz gerekiyor.

İnsan bu memlekette her şey olabilir ama insan olarak kalmayı başarabilen kaç kişi olabilir ki?

İşte durum bu.

Birkaç kelam da kendi mesleğimizden olanlara olsun. Gelin gençler, arkadaşlar yada ihtiyarlar hiç fark etmez. Bu işi sevin. Bu iş için kendinizi geliştirin. Usanmayın. Tembellikte yapmayın. Bakmayın siz öyle gazetelerde yada televizyonlarda ahkam kestiklerine daha onların çoğu liseyi bile bitirmemiştir. Bitirdi iseler bile çok okumazlar. Onun bunun arkasından attıklarına da bakmayın. Çoğu kurusıkıdır. Önce bir kendimizi yenileyelim, yetiştirelim sonra Ahmet´i Mehmet´i eleştirelim.

Ne dersiniz?

Son not; Bu arlar herkes harala gürele bilbord ve hava reklamları için uğraş veriyor. İhaleye girecekler ve açık arttırma usulü ile bu işleri yapacaklarmış.

Peki güzel. Ama daha önce havadan para kazananlar ne olacak?

İşte o iş biraz muamma.

Dikin elektronik tabelalarınızı, alın ihalenizi, alın reklamlarınızı sonrası mı?

Yan gel yat Osman.

Bu yazının ardından yazının çıktısını alıp doğru başkanımıza gideceksiniz ve bak amıcaaaa, abi yada başkanım Necmettin bize böyle demiş yada sizi eleştiriyor diye.

Yapmayın, yapmayın da biraz şu memlekette utanınnnn, utanında el alemin içerisine girmeye ve gitmeye yüzünüz olsun.

Kalın Sağlıcakla.