Necmettin ÇUHADAROĞLU


KİM

KİM


 

Nerede ve nasıl yaşatılıyorsan sloganı bir ara meşhur olmuştu biliyorsunuzdur.  Maalesef şehit haberleri peş peşe gelirken konuşmaya ya da bir şey anlatmaya pek de dilim varmadı.  Türkiye dik duruşu ile her yerde yaşatılacak.

Tüm şehitlerimizi uğurlarken Kayseri de ise önce Ayşegül ?ümüzü sonrasında ise MSB çalışanı MEVLÜT Öksüzoğlu nu da son yolculuğuna dualar eşliğinde uğurladık.

Ayşegül üniversiteyi bitirip memurluğu tercih eden başarılı bir kız. Hayat hikâyesi biraz da farklı. Beş yaşında babasından ayrılan annesi ile yaşayıp, baba şefkati de göremeyen birisi. Sınavı kazanıp Ankara´ya gidince anne Gülay Hanım oğlu ile beraber yaşamakta. Babasızlığı tattığından bayramlarda, düğünlerde hep mahzundu. Babasını sorduklarında artık öldü diyecek kadar da üzgün.

Daha anlatılacak çok şeyi var hayatında hep hüzünlü, ölürsem sahip çıkanım olur derdi. Öylede oldu. Devleti ona baba şefkatini gösterdi. Her şeyi dört dörtlük oldu. Baba beş yaşından beri sahip çıkmadığı evladına son görevini yapmaya gelmişti. Hep uzaktan izledi. Üzerinde sadece beş yaşına kadar hakkı vardı.

Herkes üzgün, anne üzgün, bizler üzgün. Bekârdı gelin olmayı hayal ediyordu. Olmadı. Son yolculuğuna telli duvaklı gönderildi. Kimler cenazesine geldi, kimler gelmedi? Herkes bunu sordu. Cevabını da görüntülerden aldı.  Devlet baba vazifesini getirdi ama diğer babalar, kadın platformları keşke gelselerdi. Meydanda kül bırakmayan kadın hakları savunucuları ve siyasi partilerin kadın kolları nerede idi. Yemekli toplantı yoktu da ondan gelinmedi diyenlerde oldu. Hani fakiri fukarayı gözeten hanım komisyonları vardı ya onlarda kafalarını kuma gömdü her halde. Her platformda diyorum bu kadar STK ancak yalakalıkla, yalamalıkta kullanılır. Utanın ve ayağa kalkın. Bir kedi hayatını kaybetse, bir kadın eşi tarafından darp mağduru olsa mangalda kül bırakmayanlar bir genç kız patlamada hayatını kaybetti. Haberinizde mi olmadı.  Ölen patlamada hayatını kaybeden bir şehit. Hem de kadın. Kayserinin ilk kadın şehidi. Şimdi elinizi başınıza koyun ve düşünün. Gitse idiniz ne kaybederdiniz diye. Kaybınızı ben söyleyeyim mi? Gönül kaybettiniz, dost kaybettiniz, dua kaybettiniz. Güle güle gidin şehitlerimiz güle güle, çünkü sizi Peygamber Efendimiz karşılayacak inşallah, onun için tebessümle gidin. Geride kalanları da boş verin.

Bu gün Bektaşi kıssaları ile bitirelim; Herif yeni zenginlerden, burnundan kıl aldırmıyor, çalımından geçilmiyor. Bir gün sırtında yeni aldığı kürk dolaşırken Bektaşi´ye çarpmış.
Bektaşi lahavle çekmiş: ?Ulan sırtındaki kürk, asıl sahibini de hayvanlıktan kurtaramamıştı...?
Bunlardan o kadar var ki! Demiş.

Zenginlik ya da makam, Allahın kullarına bahşettiği bir lütuf. Ama her taşın yerinde ağır olduğu gibi akmam ve zenginliği Allah verir ama karakteri kişi kendisi edinir. Son söz, Sözde, Bektaşi´yi topluluk içinde küçük düşüreceklerdi. Oldukça zengin birisi: ?Bektaşi Efendi, borcunuz var mı? Diye sordu. ?Evet, bakkala biraz borcum var.? ?Canım onu sormuyorum. Namaz borcun var mı?? Bektaşi kızdı: ?Namaz borcumu bana Tanrı sorabilir. Size düşen bakkal borcumu sormaktır.?

Kalın sağlıcakla.