Necmettin ÇUHADAROĞLU


İngiliz!

İngiliz!


İlk duyduğumda İngiliz kelimesini hep aklıma İngiliz anahtarı gelir. Nedendir bilinmez ama beden işçiliği ile para kazanan onurlu bir babanın evladı olarak inşaatlarda bir bizim anahtar takımımız olmazdı. Bir elinde çekiç bir elinde keski binaların içerisinden geçecek olan su tesisatı için delik deler sonra da bu boruları buralara döşerdik.
Sonrasında zor zekat kazandığımız paralarla okullar açılmasına takım elbise birde bir miktar para koyardık. Çünkü tesisatçılık kışın çok zordur. İş olmayınca babam sadece nafakamızı ekmek paramızı çıkartırdı. Allah ondan razı olsun. Namusu ile şerefi ile onuru ile çalıştı çabaladı çocuklarını okuttu.
Gelelim tarihteki İngilizlere. Osmanlı devletine yaptıkları türlü türlü kumpaslar, oyunlar ve hainlikler o kadar çok ki hangisini anlatayım. Bir örnek olsun isterseniz; O dönem Yunanlılar işgal için ellerinden geleni yapıyordu. Osmanlı Devleti de İngilizlerden bunun için iki adet savaş gemisi almak istedi. Gazilerin demesine göre Osmanlı denize düşüp yılana sarıldı. İngilizler ?den bu gemileri almak şart olmuştu. Ancak o dönem Osmanlı savaşlar nedeni ile ekonomik olarak çok zor durumdaydı.
Ülkenin her yerinde propagandalar yapılarak tüm vatandaşlardan gemilerin parasının ödenmesi için yardım toplandı. Kadınlar Rum ve Ermeni vatandaşlara kendi çeyizlerini satıp yardımda bulundular. Hatta son ölen Çanakkale gazisi Hüseyin Kaçmaz´ın söylediklerine göre kadınlarımız saçlarını kesip satışını yapıyormuş zamanlar Avrupa´da peruk malzemesi için doğal saç gerekiyormuş. Maliyeti yüksek ve iyi kazanç getiriyormuş. Bu yüzden ülkede birçok Türk Kadını saçlarını kazıtıp, satışını yapıp gemilerin alınması için yardımda bulunmuş. Çanakkale Gazimiz Hüseyin Kaçmaz 1994 yılında İngiltere´ye gidip bir konuşma yapar. İngilizlerin hain bir millet olduklarını adeta yüzlerine çarpar. Onlara konuşmasında ?Siz İngilizler öyle bir milletsiz ki, yine yapacağınızı yaptınız! Analarımızın, bacılarımızın altınlarıyla, gözyaşı, göz nuru dökerek yaptıklarıyla, genç kızlarımızın çeyizliklerini ve saçlarını satarak bedelini ödediği iki gemimizi bize teslim etmediniz. Şayet bizim gemilerimizi verseydiniz bize ait olan Yunan Adalarını geri alırdık. Siz yine yapacağınızı yaptınız ama ilahi adaletten kaçamadınız.? der.
Bunu bir örnek olarak anlattım. İçinden isteyen istediğini anlatır. Neden hep böyle davranan milletlere bizler yakın olmaya çalışırız ki; ?´Allah düşmanlarını dost edinmeyiniz, kafirlerle dost olmayınız, Ey iman edenler diyor rabbim yüce kuranın daki ayetlerinde. Siz hala neyin kafasını yaşıyorsunuz. Ey iman edenler! Yahudileri ve hıristiyanları dost edinmeyin. Onlar birbirlerinin dostudurlar. Sizden kim onları dost edinirse, şüphesiz o onlardan olur. Şüphesiz Allah, zalim kavmi doğru yola iletmez.?(Maide,51)
Eğer ki, siz darbe kalkışması gerçekleşmiş olduğunda vatanımızı işgal için bekleyen tabiki onlara göre İngiliz vatandaşların can güvenliği için hazır kıta bekleyen İngilizlerin yanında yer almasa İDİNİZDE GELEN Büyükelçiye şimdiye kadar bizi nasıl sattıklarını anlatsa idiniz Milletimizin gözünde daha da çok büyürdünüz.
Her kalıba göre değişen İngiliz anahtarlarının yanında her kapıya uyan anahtar aramanıza da gerek yoktu. Bu arada İngilizceden on kelime bile basın mensupları da sıkılıp utanıp İngilizce öğrenselerdi de birkaç adam akıllı soru sorsalardı, yemek yemekten vakitleri kalınca, ya da odadan reklam almak için başkanın yanında yakınında takla atmasalardı keşke.
Kalın Sağlıcakla.