Yalçın ARAL


IMF NİN GERÇEK YÜZÜ VE IMF GERÇEĞİ !

Türkiye IMF´YE olan borçlarını ödeyerek STAND-BY ilişkisini kestikten sonra her seçime girerken algı politikası ile Türkiye´nin IMF´YE muhtaç olduğu pompalanarak, IMF ile Türkiye Hükümetinin sözde anlaştığını seçimlerden hemen sonra IMF ile anlaşma yapıla


Türkiye IMF´YE olan borçlarını ödeyerek STAND-BY ilişkisini kestikten sonra her seçime girerken algı politikası ile Türkiye´nin IMF´YE muhtaç olduğu pompalanarak, IMF ile Türkiye Hükümetinin sözde anlaştığını seçimlerden hemen sonra IMF ile anlaşma yapılacağı fısıltı haberleri ince ince işlenmeye başlandığı tekrar görülmektedir.

 

İlk defa IMF nedir, kimlere ve neye hizmet etmektedir? Bu sorulara bir cevap bulmak gerekir. Evvelki yazılarımda da belirtiğim üzere, Türkiye´yi Türkiye üzerinden okumaya  çalışmanın doğru bir yaklaşım olmadığını, Dünyadaki güç savaşlarının Dünya ülkelerine ve Türkiye´ye yansımalarına bakmak gerekliliğini devamlı vurgulamışımdır.

 

Şu an dünyanın ciddi şekilde, ABD´DE konuşlanan ve organize olan Globalciler ile Ulusalcıların mücadelesine  sahne olduğu görülmektedir. Globalci kesimi temsil eden Para Lobisi ile Ulusalcıları temsil eden Silah Lobisi bu güçleri temsil edilmektedir. Her ülkede de bu Lobilerin uzantıları olduğu gerçeğini göz ardı etmemek gerekir.  Bu iki lobi arasında ki mücadelenin, ABD Başkanlık seçiminden sonra Silah Lobisinin desteklediği Trump´ın Başkan seçilmesi ile daha da derinleştiği görülmektedir.

 

Bu iki lobi ABD´DE Trump´tan evvel müşterek çalışmakta idiler ve direksiyonda Globalcileri temsil eden Para Lobisi, arka koltukta da Ulusalcı Silah Lobisi bulunmakta idi. O süreçte, Para Lobisi kirli işlerini belli bir pay vererek veya bazı şeylere göz yumarak Silah Lobisine yaptırmakta idi. Para Lobisi ABD´NİN gücünü kendi menfaatleri için kullanmak isteyen, Silah Lobisi de ABD´NİN gücünü ABD´NİN menfaatleri için kullanmak isteyen güçlerdir. Şimdi ABD´DE direksiyonun başına Silah Lobisi geçince ABD´DE ki mücadele derinleşmeye başladı ve bunların yansımalarını Avrupa Ülkelerinde, Afrika Ülkelerinde, İran, Türkiye ve bölgemizde hissetmekle beraber en son zamanlarda da Venezüella üzerinde görmekteyiz.

 

Bu iki güç senelerdir elde etmek istedikleri bir ülkeyi ABD´NİN gücünü kullanarak ekonomik olarak çökertmek sureti ile, ilgili ülkeye IMF´yi monte etmişlerdir. Bu suretle ilgili ülkeyi gerek siyasi gerekse de ekonomik olarak istedikleri gibi yönlendirme ve yönetme yoluna gittikleri çok iyi bilinmesi gerekmektedir.

 

Türkiye IMF´YE muhtaç bırakılarak Stand-by anlaşmaları yapıldığı zamanlarda IMF heyetinin Türkiye´yi ziyaretleri sırasında, o dönemin Bakanları ilgili IMF heyetinin önünde hazır ol pozisyonunda durduğu çok çabuk unutuluyor anlaşılan! Ayrıca eski Türkiye´de bir zamanlar Başbakan olan Sayın Başkanımızın  İMF ile diyaloglarında IMF Başkanına ?Siz paranızı alıyorsunuz! Bırakında siyaseti de biz yapalım!? ifadelerini kullandığının ne manaya geldiğinin unutulmaması gerekir!

Şimdiye kadar hangi IMF programının dünyada ekonomik olarak zora girmiş bir ülkeyi düzlüğe çıkardığı görülmüştür!

Türkiye son IMF anlaşmasından, borçlarını kendi kurguladığı Ekonomik programla ödeyerek çıkmayı başarmıştır. Türkiye IMF´YE olan borçlarını sıfırladığı zaman bazı kesimlerin IMF programından çıkılmaması gerektiğini empoze ettiklerini hatırlamakta fayda vardır!  Türkiye IMF ye olan borçlarını ödeyerek IMF ile olan Stand-by  anlaşmasını sona erdirmek sureti ile IMF  kontrolünden çıkmasından sonra Türkiye´ye ekonomik olarak saldırılar başlamadı mı?

IMF´NİN kontrolünden çıkarak bağımsız bir iç ve dış siyaset uygulayan,  bunun yanında bağımsız bir ekonomik politika izlemeye başlayan Türkiye´nin bu konuma evirilmesini istemeyen IMF´Yİ kontrol eden Türkiye düşmanı güçlerin ve kendi menfaatleri için rant ekonomisinin devamını isteyen içimizdeki uzantılarının hoşuna gitmediği muhakkaktır. Zaten IMF Stand-by anlaşmalarında ilk madde olarak faiz artırımını ülkelerin önüne koymaktadır.

 

Yunanistan´ın neden IMF´YE muhtaç bırakıldığı hiç düşünüldü mü? Şimdi Yunanistan Türkiye´ye karşı neden dişlerini gösteriyor veya göstermek zorunda kalıyor sebebi ne olabilir? Yunan Başbakanının Türkiye´yle görüşmelerinde söyledikleri ile sonradan yapılan icraatlar neden uyumlu değil?

 

Dünya´yı yönetmek isteyen güçler, IMF´Yİ kontrollerine almak istediği ülkeye sokarak o ülkenin gerek siyasetine gerekse de ekonomisine kendi menfaatleri doğrultusunda yön vermek sureti ile kendi politikalarını bu ülkeler üzerinden uygulamaya koymakta oldukları bir gerçektir. İşte IMF gerçeği de budur. IMF´Yİ finanse eden güçler, başta ABD olmak üzere bu mekanizmayı gerekli gördüğü ülkeler üzerinde kullanmaktan çekinmemektedirler. IMF´NİN merkezi ABD dedir. IMF´ye en fazla finansman sağlayan devlette ABD´DİR. Başta Türkiye olmak üzere dünyanın bir çok ülkesinde bu metot denenmiştir. Türkiye´nin IMF´den kurtulan ülke olma konumuna gelmesi, Sayın Başkanımızın önderliğinde gerçekleştirilmiştir. Şu anda da Türkiye bu konumunu çok kuvvetli bir şekilde de korumaktadır.  Dış güçlerin ekonomik olarak Türkiye´ye saldırmasının altında tekrar Türkiye´yi IMF kanalı ile boyunduruk altına alma özlemlerinin yatmakta olduğunun iyi bilinmesi gerekmektedir.

 

Senelerdir Türkiye IMF´YE muhtaç bırakılarak, bağımsız bir politika izlememize ve ekonomik olarak gelişmemize imkan verilmemiştir, bunun yanında bu güçler Türkiye´nin kaynaklarını da rant ekonomisi ile içimizdeki uzantılarının yardımları ile  hortumlamayı da başararak Türkiye´nin fakirleşmesine neden olmuşlardır. Güdülen ve dikte edilen bir ülke konumundan kurtulmanın başlangıç noktasını, Türkiye´nin IMF´DEN  kurtulması noktası oluşturmaktadır. IMF´DEN Ülkemizi Sayın Başkanımız kurtarmıştır. Sayın Başkanımız bu konuları çok derinlemesine bilen bir konuma sahiptir. Türkiye´yi IMF´NİN Stand-by anlaşmalarından ve IMF boyun duruluğundan kurtaran Sayın Başkanın tekrar IMF´YE kucak açarak Türkiye´nin bağımsızlığını ortadan kaldıracak hamleler yapması beklene bilinir mi? Bu düşünceler ve hayaller bir akıl tutulmasının ve bu toprağın insanı olduğunu hissedemeyen çok kötü niyetli kişilerin ifadeleri olduğunun bilinmesi gerekir.

 

Sayın Bakan Albayrak,? IMF ile yolun kesişmesi dahi söz konusu değil?, ?Tüm borçluluk oranları, borç çevirme oranları ve mali disiplin performansı ortaya konularak, Türkiye´nin ne kredi açısından ne de teknik destek açısından IMF ile yolunun dahi kesişmesinin söz konusu olamayacağı defalarca ortaya konulmuştur. Bu performansa rağmen, IMF konusunun gündeme getirilmesinin hiç bir tutarlılığının olmadığı, amacı belli bir algı operasyonu olduğu açıktır.? beyanatında bulunmuştur.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Sayın İbrahim Kalın´da,

? Türkiye´nin IMF ile hiçbir şekilde ne seçimden önce ne de seçimden sonra bir teması, ilişkisi, yeni bir süreci söz konusu bile değildir. IMF yılları Türkiye için geride kalmıştır.? ifadelerini kullanmıştır.

 

Ayrıca bu iddiaların IMF tarafından da yalanlanmasına rağmen aynı senaryo üzerinden algı politikası ile Türkiye´yi ve Türkiye ekonomisini karalamaya alet olanların bu konulara çok dikkat etmesi gerekmektedir. Eski Türkiye´de rant ekonomisi ile Türkiye´nin kaynaklarını hortumlamayı özleyen kesimlerin daha çok bekleyeceği de ortadadır.

 

Avrupa Birliğinin Ekonomik Kriterlerinde; bir ülkenin borcu GSMH sının % 60´şını geçmemesi gerekir. Senelik bütçe açığının da GSMH sına göre oranının maksimum % 2 seviyesinde olması gerektiği belirtilir.

Türkiye Devletinin borcu GSMH na göre % 85´lerden % 30´ların altına gerilemişken, senelik bütçe açığımızın GSM Hasılamızın % 2´nin altında seyrederken. Fransa´nın, Yunanistan´ın, İtalya´nın, İspanya´nın, Portekiz´in ve diğer zor durumda olan Avrupa ülkelerinin GSMH sına göre borç oranlarının % 100´lerin çok üzerinde olduğu gözlenirken ve her seneki ilgili ülkelerdeki bütçe açıklarının  GSMH sına göre oranlarının % 2´nin çok üstünde seyrederken Türkiye´de ekonomik krizden bahsederek IMF´ye muhtaç olduğunu iddia etmek akıl tutulmasından başka bir şey değildir. 

Ayrıca, ABD´NİN senelik bütçe açığı 1 trilyon DLR civarıdır. Senelik dış ticaret açığı da 800 milyar dolar seviyesinde seyretmektedir. ABD´NİN GSMH´SI 18,5 trilyon Dolardır. ABD´NİN borcu 22 trilyon Dolardan fazladır. Yani GSMH´sına göre borç oranı % 115 seviyelerine çıkmıştır. Eyaletlerin ayrıca 4- 5 trilyon  DLR olan borçları bu hesabın içinde değildir. ABD´NİN senelik bütçe açığı GSMH oranının % 5-6 lar seviyesinde seyretmektedir. ABD Dolarının karşılığında da herhangi bir garanti yoktur! İleriki zamanlarda ABD Dolarının kağıt parçasından başka bir şey ifade edemeyeceğini  evvelki yazılarımda detaylı olarak belirtmiştim.

Bardağın dolu tarafına bakarak, diğer ülkelerin durumları ile kendi durumumuzu mukayese etmek sureti ile Allaha şükretmesini bilmek gerekir!

Dünya ciddi bir kaos içindedir ve bu kaosun daha da derinleşeceği öngörülmektedir. Türkiye olarak  bu badireden ancak bir olarak, birlik olarak hep birlikte Türkiye olarak çıkabileceğimizin bilincinde olunması gerekmektedir.

 

Bu memlekette parayı kazanacaksın! Sonra o parayı bu memlekete güvenmiyorum diyerek yurt dışına göndereceksin! Yabancı bir devletin pasaportunu alarak cebine koyacaksın! Türkiye´ye bir şey olursa çeker giderim havasına gireceksin! Bu kesimin olayları bu kadar basit bir konuma indirgemeye çalışması bile Gazi Mustafa Kemal Atatürk´ün deyimi ile nasıl bir gaflet, dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunduklarının maalesef tescilidir. Sanki Dünya´da başka Türkiye bulunmaktadır! Dünyadaki bu kaos ortamında Türkiye Dünyada güvenilir olarak kalacak ülkelerden biri  olacağını evvelki yazılarımda da defalarca belirtmiştim. Yukarıda belirtiğim  şekilde davranan ve bu tip bir zihniyete sahip kişilerinde yurt dışından canlarını kurtarmak için Türkiye´ye kaçacaklarının hesabını şimdiden yapmaları gerekmektedir! Türkiye´de kazanıp da götürdükleri varlıkların başına da ne gelir o da kestirilemez! Ama şunun da iyi bilinmesi gerekir ki Türk Devleti her zaman gençtir, kendisine yapılanı bir tarafa not eder ve kesinlikle unutmaz! Her şeyin bir zamanı ve yeri olduğunun da unutulmaması gerekir!

 

IMF´ye Stand-by anlaşmaları ile borcu olan ülkeler incelendiği zaman; Yunanistan, Ukrayna, Portekiz, Tunus, Kıbrıs Rum Kesimi, Irak, Ürdün, ,Afganistan, Pakistan, Vietnam, Sudan, Bosna-Hersek, Mısır, Kongo, Küba, İrlanda  gibi ülkelerin olması biraz dikkat çekici olarak görülmektedir. Fon´a en yüksek borcu bulunan ülkelerin başında sırası ile Portekiz,  Yunanistan, Ukrayna, Pakistan ve İrlanda  gelmektedir.

Bu veriler doğrultusunda IMF´yi değerlendirmek gerekliliği önemlidir. Sayın Başkanımız  Recep Tayyip Erdoğan sayesinde IMF ile stand-by ilişkilerine son veren Türkiye, bu sayede gerek siyasi gerekse de ekonomik bağımsızlığının önünü açmıştır. Parayı veren her zaman düdüğü çalar felsefesinin unutulmaması gerekir!  Türkiye´nin bağımsızlığını ortadan kaldıracak, IMF ile tekrar stand-by anlaşması zeminine Türkiye´nin girmesi hayalleri ve talepleri maalesef Türkiye düşmanlarının güdümüne Türkiye´yi sokmaktır. IMF ile stand-by anlaşmalarına son veren Sayın Başkanımızdan böyle bir hamle beklemek abes ile iştigal etmekten de ötedir.

Zaten Türkiye´den IMF´Yİ kovan ve Türkiye´nin gerek siyasi gerekse ekonomik olarak bağımsız bir siyaset izlemesinin önünü açan  kendisidir!

 

IMF söylemlerini yapanlar Türkiye´nin yine IMF güdümüne girerek bağımsızlığını kaybetmesini ve yurt dışı Türkiye düşmanları tarafından güdülmesini isteyen, Yurt Dışı Türkiye düşmanlarına hizmet eden kesimler olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Bu kesimlerde Millilik ve Yerlilik aramak boşunadır.

 

Dünya ülkelerinde son zamanlarda olan olaylara iyi bakmak ve analiz etmek gerekir, evvelki yazılarımda belirtiğim üzere, ?Enerji ve hammadde kaynaklarını kontrol edemiyorsan dünyayı kontrol edemez ve yönetemezsin.?

Bir ülkenin yeni dünya düzeninde var olabilmesi ancak, bağımsız bir ekonomiye sahip olması ve bağımsız bir siyaset yürütebilmesinin yanında ihtiyacı olan enerji kaynaklarına sahip olması, sanayisinin ve ileride dünyada oluşacak yeni teknolojilerin üretiminde ihtiyaç duyulacak hammaddelerin kontrolünün de elinde tutması ile gerçekleştire bileceği görülmektedir.

 

ABD deki Lobiler, bir ülkede kendilerinin kontrolündeki kesimin iktidarı kaybettiği zaman gerek ekonomik yaptırımlar ve saldırılar ile yıpratılarak ilgili ülkede darbe yapmaya doğru yönelirler. Ta ki kendi adamlarının o ülkeyi yönetebilecek konuma gelinceye kadar da bu hamlelerine devam ederler.

 

Dünya ham petrol rezervlerinin miktarı1.483  trilyon varili buluyor, bunların % 54´ü Ortadoğu´da, % 22´si Latin Amerika´da yer alıyor.

 

Dünya Ülkelerindeki petrol rezervlerinin Ülke sıralaması;

1.Venezuella                                     302.809 milyon varil  % 20,42

2.Suudi Arabistan                             266.260 milyon varil  % 17,95

3.İran                                                 155.600 milyon varil  % 10,49

4.Irak                                                 147.223 milyon varil  %   9,93

5.Kuveyt                                            101.500 milyon varil  %   6,84

6.BAE                                                   97.800 milyon varil  %    6,59

7.Rusya                                               80.000 milyon varil  %    5,39

8.Libya                                                48.363 milyon varil   %   3,26

9.Nijerya                                              37.453 milyon varil   %   2,53

10.ABD                                                32.773 milyon varil   %   2,21

11.Katar                                              25.244 milyon varil   %   1,70

12.Cezayir                                          12.200 milyon varil   %   0,82

13.Türkmenistan                                      600 milyon varil   %   0.04

 

Birde ilgili bölgelerdeki Doğal gaz rezervlerini de ekleyince neden bu bölgeler de ve ülkelerde kaosun bitmediğini ve ABD´NİN bu ülkelere ekonomik olarak saldırarak darbe girişimlerinde bulunduğunu açıklamaktadır.

Ayrıca Doğu Akdeniz´deki enerji kaynaklarının daha belli olmayan büyüklüğü de hesaba katıldığı  zaman Türkiye´nin ne kadar önemli bir noktada olduğu da ortaya çıkmaktadır. Bekamıza yönelik, Türkiye´deki 15 Temmuz darbe girişiminin ve Ekonomik saldırıların da bu çerçevede  değerlendirilmesinde fayda vardır.

 

Şu an ABD´NİN gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak saldırısı altında bulunan Venezüella´nın durumuna bakıldığı zaman, Dünyanın en büyük petrol rezervine ve altın rezervi olarak dünya da ciddi bir konuma sahip bulunduğu, bunun yanında dünyada  Koltan madeni rezervi bulunan iki ülkeden birisi olması Venezüella´nın önemini öne çıkarmaktadır.

Koltan madeni niyobyum ve tantal adı verilen elementlerin bir arada olduğu bir  madendir. Topraktan çıkarıldığı haliyle kullanılması mümkün değildir. Kullanılabilmesi için kendisini oluşturan niyobyum ve tantal elementlerine ayrıştırılması gerekir. Demir ? çelik endüstrisinde çokça kullanılan niyobyumum % 80 ni bu sektörde kullanılır. Ancak elektronik cihazlar için hayati önem taşıyan tantal madeninin öncelikli kullanım yeri ise enerji depolayıcı veya kapasitör olarak telefondan laptopa kadar bilumum elektronik aletlerdir. Elektronik cihazların her geçen gün  hayatlarımıza daha fazla dahil olmasıyla bu madene olan talep de her gün geçtikçe artmaktadır. Bunun yanında biyomedikal sektöründe de kullanılmaktadır.( stent, yapay kemik vs). Tantalın da sadece Koltandan elde ediliyor oluşu, Koltanı vazgeçilmesi imkansız bir cevher haline getirmektedir. Dünya üzerinde bilinen Koltan madeni rezervlerinin % 80´i Afrika´daki Kongo topraklarında bulunmaktadır. Dünya Ticaret Örgütünün hesaplarına göre Kongo´da ki madenlerin değerlerinin 470 milyar ABD doları olduğu belirtilmektedir. (Bakır, Kobalt, Elmas, Gümüş, Tantal, Coltan, Germanyum, Çinko, Uran, Wolfram, Mangan ve Petrol ). Dünyanın en büyük bakır üreticisi olan ülke, aynı zamanda elektrikli araçlarda kullanılan kobalt madeninin de en büyük tedarikçisi konumunda bulunmaktadır.

 

Koltan madeni cep telefonlarında, biyomedikal ( stent, vs) ve savunma sanayinde (İnsansız hava taşıtları, uzaktan kumandalı silahlar vs) kullanılan bir maden olmasından dolayı stratejik olarak çok önemli bir madendir. Bu madene sahip Venezüella´nın dışında diğer bir ülke de Afrika kıtasında ki Kongo´dur. Kongo´da en son seçimlerden sonra ABD yanlısı kesimin iktidara geldiği belirtilmektedir. ABD ayrıca Venezüella´yı da ele geçirerek stratejik öneme haiz bu madeni tekeline almak bunun yanında da bölgedeki altın ve petrol rezervlerinin üzerine oturmayı hedeflemiş görülmektedir. ABD´DE ki lobilerin Türkiye´de yapmak istediği hamleyi, Venezüella´da yapmayı önceliklerine almış oldukları ortaya çıkmaktadır.

           

Kongo 1900´ların başlarından itibaren bir Belçika sömürgesi idi. İki buçuk milyon metrekarelik yüzölçümüyle dünyanın en büyük 11. Ülkesi olan Kongo Afrika´nın en büyük ikinci ülkesidir. Madenleri ile alt Sahra bölgesinin en zengin ülkesi konumundadır. Kongo Afrika´nın kalbidir ama çok fakirdir.

1960 lar da bağımsızlık için çatışmalar başlamış. Çatışmalardan bu süreye kadar Fransız firmaları Kongo´nun yeraltı kaynaklarını dolaylı bir şekilde işletmiş ve kaynaklarını kendi firmaları kanalı ile Fransa´ya aktarmıştır. Ayrıca şunun da not edilmesi gerekir ki Kongo´daki bu iç savaşta şu ana kadar 5 milyon insan hayatını kaybetmiş ve bunun yanında 300 bin kadın tecavüze uğramıştır.  Kaynakları sömüren Batılılar ise iç savaşın sebep olduğu istikrarsızlıktan en büyük payı almışlardır.  Büyük şirketler bu duruma ayak uydurmayı bilmiş ve yasadışı örgütlerle koltan ticareti yapmışlardır.  Koltan´ın daha çok ABD´DE işlendiği bilinmektedir, buda ABD deki bu şirketlerin Para Lobisi güdümünde olduğunu ortaya koymaktadır.  ABD´DE Silah Lobisinin desteği ile iktidara gelen Trump´a kadar ABD deki Para Lobisinin şirketlerine Koltan madeni tedariki için Fransa´nın koltuk değneği olduğu sonucu çıkmaktadır. Şu an Fransa´da olan sarı yelekliler ile ilgili toplumsal olayları bu çerçevede değerlendirmekte fayda vardır. Silah Lobisi, Para Lobisinin kontrolünde olan Fransa´nın ekonomik kaynaklarını kesmek açısından hamlelerini ağırlaştırmakta olduğu görülmektedir. Afrika´nın şimdiye kadar Avrupa Ülkeleri tarafından kullanılan ve sömürülen kaynaklarının artık Silah Lobisinin hizmetine girmesi hamlelerinin yoğunlaştığı görülmektedir. Orta Doğuda, Irak ve Suriye´de olduğu gibi Afrika ki terör olaylarının neden bitmediğini ve ABD bu bahane ile ülke ve bölgelerde yeni dünya düzeninde ihtiyaç duyulan yeraltı zenginliklerinin kontrolünü sağlamaya çalıştığı görülmektedir. Tabi ki ABD´NİN Silah Lobisinin amacı, yeni dünya düzeninde yer altı zenginlikleri çok fazla olan Afrika´nın elinde bulunan bu zenginliklerinin kontrolünü eline geçirmek olduğunun çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Ayrıca Dünyada yer altı zenginlikleri fazla olan bölge ve ülkelerde, bunları kontrol eden ülkelerde dahil olmak üzere, ABD´DEKİ Silah Lobisi kuvvetinin yettiği kadar dünyanın bu ülkelerinde operasyonlar yapmasını normal karşılamak gerekir. Bu mücadelenin bir ölüm kalım ve var olma mücadelesi olduğunun da  unutulmaması gerekir! Dünya Ülkelerinde olan olayların, halk gösterilerinin bir tesadüf olduğunun düşünülmemesi gerekmektedir. Buradan şunu çıkarmak gerekir ki, Dünya ülkelerinde olan hiç bir olay tesadüf değildir.

 

Toplumumuz içinde eğer birileri Türkiye IMF´YE muhtaç , seçimden sonra IMF ile anlaşma yapılacak diyorsa! Bu kimsenin, bu toprağın insanı olduğunu düşüne bilmek çok zordur. Bu kişiler ya bilerek yada bilmeyerek yurt dışı Türkiye düşmanlarına hizmet ettiklerinin farkında olmaları gerekir. Enflasyonu düşen bir ortamda şirketlerini yönetemeyen ve gerçek ekonomide üretim ile gelir elde edemeyen bu kesim, eski Türkiye´de olduğu gibi rant ekonomisini istediğini bu sözlerle maalesef dile getirmektedirler. IMF´NİN ne olduğunu bilmemezlikten gelerek IMF seviciliği yapanlar! Milli ve Manevi değerlerinden kopmuş, materyalist zihniyete evirilmiş kişiler olduklarının atlanmaması gerekir. Bu konuma gelen kişilerinde bu Ülkeye verecekleri bir şey olabileceğini düşünmek çok yersizdir.

İlluminati felsefesi doğrultusunda, bu güçlerin hareket etiğinin bilinmesi gerekmektedir. İlluminatinin amacı, bütün dinleri ortadan kaldırmak, tek Dünya ülkesi kurmak ve tek tip toplum yaratmaktır.

Bu tek tip toplum; Milli ve manevi değerlerinden  kopmuş materyalist bir zihniyete evirilmiş insan tipini tarif etmektedir. Bu evrimi geçiren ve bu noktaya gelen kişilerde, milli ve manevi değerleri aramak boşunadır. Bu tiplerde vicdan duygusuna da rastlanmaz ve egoları yüksektir. Kendisinden başka bir kimseye değer vermediği gibi,  toplumun değer yargılarını da göz ardı ederler.

 

Zaten batı toplumu bu felsefe doğrultusunda senelerdir Türk toplumunun değer yargılarını ortadan kaldırmak için algı politikası ile çalışmalar yapmış ama şu ana kadar da muvaffak olamamıştır. Ünlü düşünür Albert Sorel ? Dünyada iki bilinmeyen vardır. Biri kutuplar, diğeri Türkler?    demiştir.

Bir toplum ortadan kaldırılmak ve ele geçirilmek isteniyorsa, ilgili toplumun değer yargılarının ortadan kaldırılması gerekmektedir.  Türkiye üzerinde oynanmak istene en büyük oyun da budur. Bu hamlenin bilincinde olunarak, toplumumuzun değer yargılarının ortadan kaldırılması hamlelerinin iyi analiz edilerek, çok uyanık olmak gerekliliğinin yanında gerekli tedbirlerin de alınması önemlidir.

Bir toplum değer yargılarından koparılırsa bir işe yaramayacağının çok iyi bilinmesi gerekmektedir. Bu da ilgili toplumun sonudur. Bunun üstesinden ancak, değer yargılarımıza ve değerlerimize sahip çıkarak, vicdanlı milli ve manevi değerleri yüksek iyi bir toplum oluşturmaktan geçtiğinin bilinmesi gerekmektedir.

Bu değerlere sahip olamayan veya bu değerleri kaybeden toplumların hali zaten tarih sayfalarında sıkça rastlanmaktadır.