Necmettin ÇUHADAROĞLU


İHANET ve HAİNLİK


İhanet ve hainlik diz boyu. Aradıkça ihanet edenlerle göz göze geliyoruz. Kimileri bana göre hain, kimileri okurlara göre?. Ama tarihin derinliklerine inildiğinde görüyoruz ki ?Hain? sayısı az değil.
Osmanlı Devleti´ne ihanet eden hainler var, Sultan´a padişah´a ihanet eden hainler var? Sadrazamlara ihanet eden hainler var? Cepheden kaçanlar, gereği kadar emek vermeyenler, emirleri yerine getiremeyenler var, şeyhülislamın isteklerine ?Evet? demeyenler var, hepsi de ?Hain? damgasını yemişler? Böyle olunca da gerçek hainleri bulmak çok zor oluyor. Boğulanların, kafası kesilenlerin, ağaçlarda sallandırılanların pek çoğu ihanet ettiklerinden değil dedikoduya kurban olmalarındandır. Her neyse hal böyle olunca ?Hain? sayısı da arttıkça artıyor.
Kazım Karabekir´e kulak verelim; 1910?da Arnavutluk´taki ihtilâlin bastırılmasında ben de görevliydim. Karşılaştığım Alman gazetecilerin, ?Türkiye´de mason olmayana hayat hakkı verilmiyormuş, bütün zabitler [subaylar] mason olmuş? diye endişeli sualler sorduklarına şahit oldum.
Kazım Karabekir Paşa 1910´da bu sözü söylerken bir şeylerin bilincinde ve farkında olduğu muhakkaktır. Osmanlı Devlet´i Tanzimat´ın ilanı ve devamındaki dönemde bir değişim sürecine girmiştir, Abdülhamit Han döneminde pozitif yönde değişimler ve ilerlemeler zirveye çıkmasına rağmen, İttihat ve Terakki Cemiyeti; askeriyenin Ulema´nın ve toplumun içine sözde ?özgürlük? adı ile bir isyan fikrini yerleştirmiştir. Ortada gözle görünür toplumsal ve ekonomik olarak hiçbir sorun yok iken, bir ayaklanma çıkarmanın, II. Meşrutiyeti ilan etmenin amacı neydi? Yoksa iyi giden işleri tekrar kötü hale getirip İngiltere´nin çıkarlarını korumak mıydı?
Bünyesi, tamamen merkeziyet üzerine ibtina edilmiş bir devleti, bu tarzın cihan içinde hayatiyeti sona erdiği günlerde muhafaza edebilmek haricen görüldüğü kadar basit değildir. (Abdülhamid Han) Han´ımın dediği gibi içte ve dışta Osmanlı Devleti´ni yıkmak için bir plan bir propaganda hareketi hız kesmeden devam ediyordu. İttihat ve terakki Cemiyeti hainliği gün yüzüne çıkarken zamanında dış devletlere teslim olan mason locaları ile birlikte hareket eden bu cemiyet her zaman vatan hainlerini içeride barındırmıştır.
Sonradan İttihat ve Terakki adını alacak olan bu cemiyet, 1889 yılında ? İttihad-i Osmani? adıyla gizli bir şekilde İstanbul´da kurulmuştur. Milliyetçilik akımının etkilerinden dolayı Türkçülük çizgisinde hareket etmişlerdir. Bu cemiyetin amacı ülkede yeniden meşrutiyet yönetimini kurmak, Kanuni Esasi´yi yürürlüğe koydurmak, tatil edilmiş durumda olan Osmanlı Meclisi Mebusan´ı açtırmaktı. Bu girişimleri belki doğru ama yanlış zamanda yaptıkları çok açık bir şekilde ortadır. Bunlara nazaran bir de II. Abdülhamid Han´a ve yönetimine karşı mücadeleyi temel amaç olarak belirlemişlerdi.
?İttihatçıların halini görünce Abdülhamid aleyhine çalıştığıma utanmış, ne büyük günah işlemişim demiştim. Bunu görünce Abdülhamid´e de İttihatçılara da rahmet okuyor, aleyhlerine çalışmakla ettiğim günahların affını Allah´dan diliyorum.? ( İttihat Terraki Cemiyeti Üyesi Dr.Rıza Nur)
Bunun yanlış bir politika olduğu aşikârdır. Hasta adam denilen Paris Konferansın ´da pay edilmeye başlanan Osmanlı, onun döneminde yeniden şaha kalkmıştır. Her bireyin kafasına şu soru gelmelidir diye düşünüyorum ?Madem işler bu kadar yolunda idi o zaman neden bir isyan fikri ateşlendi? ? Yukarıda da bahsettiğim gibi iyimser bir şekilde böyle olacağını bilemezlerdi demeyeceğim veya dönemin siyasi şartlarını iyi tahlil edememişler gibi klişe bir cümle kullanmayacağım. Sanayi devrimi sonrası emperyalist devletler tarafından iştah kabartan Osmanlı toprakları Abdülhamid Han sayesinde hala ayakta duruyordu. Bunun önüne geçilmesi ve Abdülhamit Han´ın tahttan indirilmesi şarttı. İşte burada dış devletlerle ortak bir hedefte birleşen İttihat ve Terakki zihniyeti görüyoruz. İngiltere, Fransa gibi devletlerle aynı görüşe sahip olan bir cemiyet nasıl olur da kötü giden işleri düzelteceğiz diyebilir?.
Eyvah ! Beş on Kâfirin İmanına kandık;
Bir uykuya daldık ki: cehennemde uyandık.
Sen bir anne gibi tuttun ufukları
Abdülhamid Han Osmanlı Devletinin başına geldiğinde devletin içinde bulunduğu durumu ve dönemin şartlarının çok iyi bilincindeydi. Milliyetçilik akımına karşı koymak zorundaydı atalarının yaptığını yapacak yine tüm toplumu Osmanlı tebaası adı altında toplayacaktı, zira Osmanlı devleti çok uluslu bir yapıdan oluşuyordu her hangi bir etnik gruba vereceği imtiyaz başka bir imtiyazı doğururdu. Bu sebep ile bir Osmanlıcılık akımı başlatmış ve başarılıda olmuştu. Balkanlarda ki Müslüman halka kendi dilinde Cuma hutbesi verilmesi teklifini sert bir şekilde reddetmesi onun Din´i ve bütünleştirici gücünün ´de bir göstergesidir?. Aynı zamanda Halifelik unvanını da en iyi şekilde kullanmış, cihanda bulunan tüm Müslümanlara yardım elini uzatmıştır. Her zaman Din-i İslam´ı korumaya ve yüceltmeyi amaç edinmiştir ? Bizi yükselten Dinimize karşı duyduğumuz büyük aşktır? sözünü hatırlatmak isterim.
Ha kendi evlatlarım, ha millet farkı yoktur.
Devraldığı Osmanlı topraklarını muhafaza etmeyi bilmiş, ekonomik açıdan zor durumdayken bile yabancı devletlerin bazı toprakları satın alma tekliflerini reddetmişti ve tarihimize altın harflerle kazınan şu sözleri söylemiştir;
?Ben bir karış dahi olsa vatan toprağını satmam. Zira bu topraklar bana değil milletime aittir. Milletimde de bu toprakları ancak aldığı fiyata verir. Çünkü bu topraklar kanla alınmıştır kanla verilir.!?
Yıkıldı yıkılacak denilen devlet şaha kalkmıştı bir anda. Ekonomi düzelmeye başlamış dış borçlar ödeniyordu. Hemen hemen her alanda yatırım yapılıyor fabrikalar açılıyor ordu ve donanma güç kazanıyordu. Bu gidişata bir dur demek lazımdı; daha tahta geçtiği ilk yıllarda bir darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmıştı zaten. Tahtına, idaresine yapılan teşebbüsler başarısızlıkla sonuçlanınca nefretleri artmış daha da ileri giderek canına teşebbüs etmeye çalışmışlardı Gök hakanın. Lakin çabaları bir sonuç vermiyordu. İçerden büyük ve kapsamlı bir ayaklanma çıkartmak şarttı ve bunun için kullanılacak bir örgüt te?
Tarihler ismini andığı zaman,
Sana hak verecek, ey koca Sultan;
Bizdik utanmadan iftira atan,
Asrın en siyasi Padişahına.
Maalesef koca devletin hainleri sadece bunlarla kalmamıştı.
Yarın Cumhuriyet hainlerine bakalım isterseniz.
Kalın Sağlıcakla.