Necmettin ÇUHADAROĞLU


HATIRA

HATIRA


 

Hak sahipleri haklarını almaya gelsin dediğinde ne yapacaksınız diyor Yüce yaradan ne diyeceksiniz? Bizim kimsede hakkımız yok biz yeryüzünde iken önümüze gelene salladık, yalan yanlış bilgilerle hem haber yaptık hem de insanları istediğimizde alaşağı ettik mi diyeceksiniz. Sizin tuzunuz kuru değil. Beyniniz kurumuş. Ortaya bir havuz oluşturduk, ha babam de babam yedik içtik, gün bu gün saat bu saat dedik mi diyeceksiniz? Biz elimizdeki gücümüzle ooooohoooo kimleri devirmedik ki. Kimlere ayak oyunları yapmadık ki mi diyeceksiniz. Hangi yüzle huzuru mahşerde cevap vereceksiniz. Benim size tavsiyem, yaradılışın esrarı kitabı dört cilt ramazanda belki takla atmalardan dolayı boş zamanınız olmaz ama yinede vakit bulursanız bu kitabı okuyun. Birde yanında Adabı-Muaşşeret kitabı da size lazım. Malum büyükleriniz size pek öğretememiş anlaşılan. Büyüklerinizde pek ipinizi çekmemiş. Ama bir gün sizin ipinizi bilmem ama fişinizi çekerler. Hayat bu bazen fişinizi bazen de dişinizi sökebilirler. Sabır her şeyin ilacı. Kağnı gölgesinde dolaşan enikler, sahibini görünce çenilermiş. Ama devam edin usanmayın. Camilere koşun kul haklarınızla, gıybet edin oruçlu halinizle, ne oldum delisi olmuşsunuz aşikâr her yerde isminiz anılıyor. Bazı insanları anıları ile bazıları da bildiğimiz şeyleri ile anılırlar.

O kin denizi Firavunun başına ne işler açtı ise, Bu yeryüzü Karun´a ne işler gösterdi ise, Ebabil kuşları Fil´lere neler etti ise, Sivrisinek Nemrut´un başını nasıl yedi ise bu kadar kin ve nefret niye? Buna rağmen kin denizinde boğulmaya devam mı?

Bu yolda Allah için ateşe atılmak var. Lakin ateşe atılmadan önce kendinde İbrahimlik olup olmadığını araştır. Çünkü ateş, seni değil, İbrahimleri tanır ve yakmaz.

80? ine merdiven dayamış yaşlı baba ile onu ziyarete gelen 45 yaşında ve saygın bir işi olan oğlu salonda oturuyorlardı. Hal-hatırdan, çoluk-çocuktan, havadan-sudan sohbet ettikten sonra oğlu susmuş, ayrılmanın sinyalini vermişti.
O anda üzerinde oturdukları sedirin yanındaki pencerenin pervazına bir karga kondu. Yaşlı baba kargaya gülümseyerek biraz baktıktan sonra oğluna sordu:
- Bu ne oğlum?
Oğlu şaşkın, cevapladı:
- O bir karga baba.
Yaşlı baba kargaya biraz daha baktıktan sonra yine sordu:
- Bu ne oğlum?
Oğlu daha da şaşkın, yine cevapladı:
- Baba, o bir karga?
Karga hâlâ pervazda, komik hareketlerle başını sağa sola çeviriyor, başını yan yatırıyor, havaya bakıyor, sonra başını yine onlara çeviriyordu. Yaşlı baba üçüncü defa sordu:
- Bu ne oğlum?
Oğlunun şaşkınlığı sabırsızlığa ve kızgınlığa dönüşmüştü:
- O bir karga baba! Üç oldu soruyorsun. Beni işitmiyor musun?
Yaşlı baba dördüncü defa da sorunca oğlunun sabrı taştı ve sesini yükseltti:
- Baba bunu neden yapıyorsun? Tam dört defadır onun ne olduğunu soruyorsun, sana cevap veriyorum ve sen hâlâ sormaya devam ediyorsun. Sabrımı mı sınıyorsun?
Babası yüzünde hâlâ bir gülümseme yerinden kalktı, içeri odaya gitti ve elinde bir defterle döndü. Bu bir hatıra defteriydi. Oturdu, sayfalarını karıştırdı ve aradığını buldu. Sevgiyle gülümseye devam ederek sayfası açık bir vaziyette defteri oğluna uzattı ve o sayfayı okumasını söyledi. Oğlu dikkatli bir şekilde okumaya başladı:
?Bugün 3 yaşındaki minik yavrumla salondaki sedirde otururken yanı başımızdaki pencerenin pervazına bir karga kondu. Oğlum tam 23 defa onun ne olduğunu sordu. 23 soruşunda da ona sevgiyle sarılarak, onun bir karga olduğunu söyledim. Rahatsız olmak mı? Hayır! Onun sorusunu masumca tekrar edişi içimi sevgiyle doldurdu.?
Başını kaldırıp babasına bakan oğlunun gözleri dolu dolu olmuştu.- Özür dilerim baba, diyebildi.

Biz de sizin burnunuzun aktığı hali biliriz. Bizimde bir hatıra defterimiz var unutmayın.

Kalın sağlıcakla.