Metin SÖNMEZ


HAŞHAŞİ YANCILARI?

HAŞHAŞİ YANCILARI?


   Gün birlik günüdür. Bugün değilse ne zaman? İnanın Türkiye´nin buna çok ihtiyacı var hem de çok!

   Bu sözlerle bitirmiştik dünkü köşe yazımızı?

   Bugün kaldığımız yerden devam edelim. Kim darbeyi savunursa, haindir, demokrasi düşmanı eblehtir, tartışmam bile, nokta.

   Türk demokrasi tarihine kara leke olarak geçen 15 Temmuz´u anlamak için 1960, 1971, 1980 darbeleri bir kenara, FETÖ/PDY hainliğinin zirve yaptığı 2008 yılında başlayan Ergenekon ve sonrasında art arda sıralanan Balyoz, Ayışığı, Yakamoz ve benzeri davalarını hatırlamamız, beynimize kazımamız şart.

   Türk toplumuna kapkara bir gece yaşatan askeriye içinde konumlanmış, kendini saklamış belirli sayıdaki bu cibilliyetsizler topluluğunun en önemli hamlesidir Ergenekon ve Balyoz davaları. Türk Silahlı Kuvvetleri´nin Genel Kurmay Başkanı ve şerefli askeri, subayı derdest edilerek Silivri cezaevine tıkılırken, alkışlayanlar, sessiz kalanlar, ?Türkiye bağırsaklarını temizliyor? diyenler, bugün kendini hesaba çekmelidir. Fabrika ayarları bozulan, hiyerarşik yapısı allak-bullak edilen TSK´nın içine sızan bu Haşhaşiler, 8 yıl sonra Türk halkına silah doğrultmuş, vatandaşının üzerine ateş açmış, TBMM´yi bombalayacak kadar alçaklaşmıştır.

  Hatırlayalım lütfen; o günün koşullarında savcılığı çağrılan vatan evladı Türk askerleri, yurt dışından gelerek, ellerinde bavullarıyla tutuklanacağını bile bile adaletin tecellisine inanarak, teslim olmuşlardı. Bir de bugünkülere bakın, kimisi halkın üzerine kurşun yağdırıyor, kimisi de Yunanistan´a kaçıyor bu namertlerin. O halde sormanın tam zamanı:  Acaba hangisi Türk askeri bunların???

  Dününü bilmeyenin yarını olmaz? Çok büyük kumpası hiç unutmayalım ve mutlaka o günleri hatırlayalım. Medyanın en az yüzde 90´ı ipleri İsrail ve Amerika´da olan bir kuklaya övgüler dizmekle meşguldü. Bugün, darbenin karşısında duran ve canını hiçe sayan polis teşkilatının Haşhaşiler hariç bölümü, o günlerde bi-tamam sürgündeydi? Bu arada 17-25 Aralık operasyonuna kadar Haşhaşi Hasan Sabbah´tan hiçbir farkı olmayan çürümüş zihniyet, din bezirgânının önünde ram olan yancıları da, bir kenara yazalım, olur mu?

  Anlatmaya çalıştığım şey şu: İnsan hafızası unutmakla hastalıklıdır. Hatırlatalım ve altını çizelim ki, ülke bu hain-lainlerden topyekûn temizlensin. Meselenin bir başka ayağı da, Haşhaşi´den vazgeçmiş gibi görünenler? Oysa içimiz, kuzu postuna bürünmüş kurtlarla dolu? Hep birlikte gördük, görmeye de devam edeceğiz. 17-25 Aralık sonrası Türkiye çok büyük bir yanlıştan döndü. Ya dönmeseydi, 15 Temmuz´un bin mislini yaşamak zorunda kalırdık Allah korusun?

  Biz biliyoruz; ülkemin toprakları mümbit, kahramanı da çok, haini de.

  Türkiye´nin son 40 yılında ağır ağır ilerleyen bir virüs misali devlet kademelerinin önemli noktalarına sızan FETÖ/PDY yapısının içinde yer alan, kıyıdan-köşeden destek veren kim varsa tamamen kökü kazınana değin operasyonlar sürmeli.

   Evet, farkındayız; bunlar olağanüstü günler. İşte bu olağanüstü günlerde hiçbir parti ama hiçbir parti siyasal rant düşünmeden bu operasyonlara hukuk çerçevesinde sonuna kadar destek vermeli. Mesele şu parti, bu parti değildir. Söz konusu Türkiye Cumhuriyeti´nin bekasıdır.

  Bilinçli olalım, bilelim; 15 Temmuz alçaklığı bir partiye karşı yapılmadı. Hedef demokrasi ve Türk Milleti idi.

  İçi boş laflarlar işimiz yok. O halde yazıyı başladığımız gibi bitirelim:   Gün birlik günüdür. Bugün değilse ne zaman? İnanın Türkiye´nin buna çok ihtiyacı var hem de çok