Necmettin ÇUHADAROĞLU


Gün!

Gün!


Yaşamak, oyun değil arkadaş, dünyaya gelmenin bir sebebi var, dost bildiklerin tükenmez arkadaş, sevgi insanların hamurunda var. Bu sözler 1978 li yılların popüler şarkılarından birisinin sözleri idi. Gerçekten yaşamak oyun değil.
Yaşamak mal biriktirmek, para biriktirmek, hak çalmak, haksızlık yapmak, gıybet etmek, yalan söylemek yeri değil.
Bir seçim yapma aşamasında kalıyorsak, doğru ne ise ona göre bir seçim yapmak durumundayız. Hal böyle iken hep iyi gün dostları yanınızda olur.
Bazen yeter demesini bilmemiz gerekir.
Yeter.
Olduğu kadar, olmadığı kader diyebilmemiz gerekir.
Neden mi?
Sonu olan bir hayatın içinden geçiyoruz da ondan. Kayıp giden bizim hayatımızdaki günler. Bir gün bu işlerinde bir sonu olacak. Kim nereye neyi götürecek.
Kefen dışında o da nasip olursa bir şey götüren var mı?
Yok.
O zaman ne için bu kadar çaba, bu kadar hırs, bu kadar dünyaya tapma neden?
Sessiz kaldığınızı hissediyorum.
Yalan dünya da iki günlük itibarınız olsa ne olur, olmasa ne olur.
Bütün bu işlerde yaptıklarımız ve yapmadıklarımızın ne olduğunu düşünme vakti gelmedi mi?
Ben eğer ki, birinin hakkına girdi isem haklarını bana helal etsinler.
Yanlış yazdı isem, yanlış söyledi isem helalleşmek isterim. İnşallah korktuğumuz olmaz.
Doğruyu söylemek ve anlatmakla mükellefiz hepsi bu.
Bir başkan düşünün, kendisini eleştirenleri yemeğe davet ediyor, onlarla konuşuyor. Yaptıklarının yanlış olduğunu anlatıyor.
Bu bize aslında bir ders niteliğinde.
Hani tarihte Yavuz Sultan Selimin İran Şahı İsmail ile arasında geçen konuyu aktarayım müsaadenizle.
Yavuz Sultan Selim zamanında İran Şahı İsmail, içinde kıymetli mücevherler olan bir sandık hediye gönderir.
Yavuz Sultan Selim huzurunda sandık açılır, içerisinde çeşit çeşit taşlar, kadife kumaşlar çıkar.
Çıkar çıkmasına ama sandık açılır açılmaz da pis bir koku yayılır içeriye.
Dehşet kötü bir koku. Sandığın en altında insan pisliği var. Şah İsmail Cihan padişahına hakaret ediyor.
Yavuz Sultan Han, hemen bir sandık ayarlatıyor, sandığın altına gül kokulu lokum koyuyor ve İran Şahına gönderiyor. İran Şahı sandığı açıyor. En altında bir not ve gül kokulu lokum.
Notta şu yazıyor.
?´Herkes yediğinden ikram eder´´ ?
Evet, herkesin mayası ne ise ondan alır.
Hayatı insan pisliği kadar kötü olanlarla, gül kokulu yarenleri olanların aslında mücadelesidir dünya. Tarih böyle mucizevi derslerle doludur.
Onun için nerede ve nasıl duracağımızı, ne zaman nasıl hareket edeceğimizi, kiminle neden muhatap olacağımızı iyi bilmeli ve size hakaret edenlere gül kokulu lokumlar ikram etmesini bilmeliyiz ne dersiniz.
Belki de en büyük sorunumuz bu.
Her şeye rağmen hayat, yaşamaya değer. Ne kadar aldansakta, kahrını da çeksekte, iyiler olduğu için var dünya.
İyi olabilmek, iyi bakabilmek, iyi görebilmek ümidi ile.
Kalın Sağlıcakla.