Necmettin ÇUHADAROĞLU


GARİP

GARİP


Hepimizin içerisinde bazı gariplikler mutlaka yaşanır, bazen yanlış bir sözün nereye gideceğini tahmin etmeden işimize devam ederiz. Ne gariptir ki der geçeriz. Bazı ağzımızdan çıkan sözleri ise bilmeden sarf ederiz. Fakat işin ucunda memleket meselesi, bir parti genel başkanı, bir vekil varsa konuşurken ağzımızdaki kelimeleri toparlamamız gerekir. ´Bir sözü söyleyene kadar o senin esirin, söylediğinde ise sen on un esiri olursun diyor, Hz. Ali Efendimiz(r.a.)

Örneklemelerle gidiyoruz, Ak Partinin yaptırdığı Ankara Arena Spor Salonunda CHP olağan kurultayında konuşma yapan Kemal Kılıçdaroğlu kürsüden açıklama yapıyor; Ey Ak Parti bu ülkeye ne yaptın? Ak Partinin yaptırdığı salonda bari bu soruyu sorma Sayın Kılıçdaroğlu. Garip değil mi?

İşte bunun için garipsenir bu türlü davranışlar. Birisi çıkıyor, vicdandan, acıma duygusundan açıklama yaparken bir devletin Cumhurbaşkanına saygısızlıktan da geri durmuyor. Bu da bir başka gariplik bence. Beş yüz bin insanın katili Esed i desteklerken 2 milyon mazlum insana kucak açan Erdoğan´a ?´şeref yoksunu ?´demek için insanın hakikaten şeref ve namus yoksunu olması gerekir.

1999 doğumlu çocuğun eline silahı ver, polis vurursa gerilla de, yine vurulursa masum sivil çocuk ekmek almaya gidiyor de, ölürse de kati devlet de.  Garip ki hem de ne garip.

Devlete silah bıraksın diyecek kadar cahil aydınların devleti suçlamaları da bir başka gariplik değil miydi. ?´Türkiye Cumhuriyeti devleti Doğu ve Güneydoğu Anadolu da katliam yapıyor, Türkiye Cumhuriyeti devleti savaş suçlusudur diye benim ülkemi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine şikayet eden zatı muhterem bizim vergilerimizle TBMM den maaş alıyor vekillik yapıyor, eş başkanlık yapıyor. Tanıdınız onu şu, saz çalan oğlan. Buda başka bir gariplik.

Bir Ermeni vatandaşımız öldürülüyor, toprağı bol olsun(onların inancına göre söylenen bir sözdür bu. Müslüman inancında yok) Hepimiz Ermeniyiz diye pankart açıyoruz. Grip ama gerçek. Fransa´da terör olayı çıkıyor sosyal medyada herkes profil resmini Fransız bayrağı yapıyor, he sübhanallah. Tek suçu kurban hissesini fakirlere dağıtmak olan ve terör örgütü üyeleri tarafından üçüncü kattan aşağı atılan Yasin Börü´ye sahip çıkmıyor.

Malum partinin ihanet şebekesi içerisinde olan milletvekilleri dağa eleman temin etmek için 15-16 yaşlarındaki gençleri zorla kaçırırken, kendi vekillerin çocukları da yurt dışına kaçıyor, sebep ikinci vatandaşlık ve orada okumak. Daha sayamayacağımız kadar gariplikler yaşanmaya maalesef devam etmekte.

Bunları yazarken insanın vatanını sevmesi, bayrağını sevmesi, milletini sevmesi esas olarak baz alıyorum. Biz böyle gördük böyle sevdik, böyle sevdirildik. Vatan hainlerine, bu memleketi dar edeceğiz dedik. Malımızla, canımızla, kalemimizle ne geliyorsa elimizden gelen onları yapacağız dedik. Bu günde sevme ile bitirelim; Bir gün bir genç Mevlana´nın kapısına gelerek; Beni müritliğe kabul buyurun diyerek, niyazda bulunur. Mevlana gence bakar, hiç âşık oldun mu evladım der. Genç şaşkın bir halde ne diyeceğini bilemez. Hayır der. Mevlana genci gönderir. Genç ne yapacağını bilmez bir şekilde şaşkın bir halde ertesi gün yine tekrar tekkenin kapısını çalar ve isteğini yeniler. Ama Mevlana sualinde ısrarlıdır genci tekrar gönderir. Üçüncü gün genç dayanamaz bu ısrarının sebebini sorar. Mevlana mütebessim bir çehre ile gence döner; Bir kulu dahi sevmekten aciz olan nasıl yüceler yücesi Allah´a âşık olmaya yol bulur? Bir kulun ateşine yanmamış bir gönül, yüceler yücesinin aşkını nasıl bilsin de yansın? Sev de gel evladım sev de´´ der.

Sevebilmek ve gönüllere girebilmek ümidi ile?.