Metin SÖNMEZ


FOTOĞRAF BU

Perşembe´nin gelişi, Çarşamba´dan bellidir derler ya; aynen öyleydi durum Galatasaray maçı öncesi?


  Perşembe´nin gelişi, Çarşamba´dan bellidir derler ya; aynen öyleydi durum Galatasaray maçı öncesi? Ancak insan yine de umutlanıyor. Rakip takım, cezalar ve sakatlıklar nedeniyle paramparça olmuş, başlarında teknik adam bile yok. Maç sabahı ise Kayserispor´da kongre olmuş, şehrin ileri gelenleri destek beyan etmiş, vesaire vesaire derken anladık ki, değişen hiçbir şey yok, tam aksi kötüye gidiş devam ediyor.

  Eksikler dedik ya? Kayserispor eksik, Galatasaray daha da çok eksik? İşte bu koşullar altında başlayan mücadelede ortak aklın sorusu, ´´Niçin 3 puan olmasın? Hadi 1´e de razıyız´´ idi. Lakin gel gör, uzun zamandır yokuş aşağı freni patlamış kamyon gibi giden Kayserispor´da, kimse keyfini bozmaya niyetli değilmiş, henüz ilk çeyrek geçilirken onu anladık. Vücut kimyası topyekun bozulmuş bir rakip önünde yadelleri  oynayan, saha içinde birbirine çemkirmekten başka bir tavır geliştiremeyen  Kayserispor, rahatlıkla kazançlı çıkabileceği karşılaşmada bir çuval inciri berbat etme seçeneği üzerinden yol alınca, bedelini ağır ödedi.

  Psikolojik olarak dağılmış, sistemini sil-baştan değiştirmiş, ağır yaralı Aslan´ı kafese kapatmak gibi bir şans varken, siz onu saldım çayıra derseniz, tabii olarak 3 de yersiniz, 5 de. Dua edelik ki büyük bir hezimet yaşanmadı ama olan da oldu yani... Kayserispor´un ruhsuz, bitap düşmüş futbolu adına tek satır söz söylemek bile istemiyorum. Durum vahamet ötesi bir şeydi, geçilim?

  Şimdi bölüm bölüm gidelim. İlk sözümüz futbolculara; yahu arkadaş, empati yapıyorum, anlamaya çalışıyorum, hak veriyorum. Tamam. İçeride alacaklarınız var. Para sıkıntısı söz konusu. Ancak taşıdığınız forma Kayserispor´un ve koskoca bir şehri temsil ediyorsunuz. Zaten kontrata imza attıktan sonra o parayı ama öyle, ama böyle alıyorsunuz. O zaman bu denli vurdumduymaz olabilmeyi nasıl başarıyorsunuz, yakışıyor mu bu futbol size? En hafif ifadeyle söylüyorum; ayıptır ayıp!

  İkinci sözüm Teknik Patron Ertuğrul Sağlam´a; Artık bu ligde deneyim sahibi hocalardansın? Sezon başında bu görevi kabul ettiğinde, takım yapılanması görünce sayısal çoğunluğun yeterli olmadığını hiç mi fark etmedin? Fark ettiysen ne yaptın çok merak ediyorum doğrusu? Sezon planlaması içinde, sakatlıklar, cezalar, formsuzluklar olağan gelişmelerdir; bunları öngöremedin mi?

  Üçüncü sözüm yönetime; takım kazanırken mobese kameralarına bile konuştunuz? Konuştunuz da konuştunuz?  İlk 5´i hedef koyarak avazınız çıktığı kadar bağırdınız, sonra bırakıp gittiniz. İşler bir kötüye gitti, herkes sırra kadem bastı. Eski borcu, yeni borcu hepsini üst üste koy, yayıncı kuruluş ve sponsorluk gelirleri ile bu takımı düze çıkaramamak ne demek, biri anlatsın bunu bana. Öyle parmak hesabıyla olmaz bu işler. Ama ben size söyleyeyim, 1.5 sezonda 34 transfer yaparsanız ve bunları futbolu çok bildiğiniz iddiasıyla arz-ı endam ederek, ?Biz yaptık biz? edasına bürünürseniz, ortaya 20 net çöp çıkarsa, işte kulüpte bu noktaya gelir. O zaman bir ayıptır, yazıktır, günahtır da size gelsin?

  Ve gelelim işin hasılasına? Bu saatten sonra devre arasına kadar yapılacak tek şey; psikolojik tedavi. Karpuzatan Kadir Has Tesisleri´nde bu işe zaman ayırmak en önemli faktör. Elbette bir biçimde de futbolcuların ekonomik probleminin çözülmesini yanına ilave edin ki, devre arasını sağlıkla, sıhhatle bulalım. Bir de sonrası var. Devre arasına gelindiğinde transfer tahtası mutlaka açılmalı ve ciddi manada transferler yapılmalı.

  Kabul etseniz de, etmeseniz de fotoğraf bu.