Yalçın ARAL


ERMENİ SOYKIRIMI (1)

Hukuki temeli, tarihi dayanağı olmayan ABD Başkanının söylemlerindeki kararın ve Türkiye düşmanı odakların söylemlerini tartışmayarak gündemde tutulmaması gerekir.


Hukuki temeli, tarihi dayanağı olmayan ABD Başkanının söylemlerindeki kararın ve Türkiye düşmanı odakların söylemlerini tartışmayarak gündemde tutulmaması gerekir. Bunun yanında ABD’NİN Ermeni Lobilerinin oyuncağı da olmaması gerekirdi. Tarihi katliamlarla dolu olan bir ülkeden gelen bu mesnetsiz iddia ancak ABD ve Türkiye ilişkilerini zora sokar ki. Belki bu açıklamanın veya demecin amacının ABD’NİN Türkiye ile olan köprülerin Türkiye tarafından atılmasının sağlanması bunun yanın da   ABD’yi şu an yöneten Globalci Siyonist Para Lobisinin güdümündeki Demokratların kendi hedefleri doğrultusunda Türkiye’yi gerek siyasi gerekse de ekonomik olarak zora sokarak kendilerine biat ettirmek istenmesi için yapılmış olduğu da akıllara gelmektedir.

Şunun bilinmesinde fayda vardır, ABD’NİN isteklerine boyun eğilerek Türkiye’nin Eski Türkiye’ye ve ABD’nin ve NATO’nun ileri karakolu görevine geri dönmesi ve bunun yanında BATININ güdümüne tekrar girmesi durumunda ancak ABD ve BATININ gündeminden bu ERMENİ konusunun çıkabileceğini bilmek gerekir. Aksi takdirde bu konu her sene pişirilmek sureti ile gündeme getirilerek gerek ABD’DE iç siyaset malzemesi ve Türkiye’yi siyasi olarak köşeye sıkıştırmak gerekse de Fransa gibi Avrupa ülkelerindeki renklerine göre iktidarların kullanılacağından da emin olunması gerekmektedir. Bu aşamada Letonya gibi AB üyesi Ülkelerinden bu tip hamlelerin gelmesinin de şaşırtıcı olmaması gerekir.  

Şu tarihi gerçekleri de bilmek gerekir;

Ermenilerin en eski bilinen kökenleri Urartulardır. Ermenistan, MS 300 yılında dünyada Hıristiyanlığı kabul eden ilk ülkedir.

Azerbaycan, Gürcistan gibi ilk bağımsız Ermeni Devleti 28 Mayıs 1918’de Batum Konferansı sırasında yapılan anlaşma sonucu kuruldu. Azerbaycan ve Gürcistan’ın yanında Ermenistan’ı bağımsız devlet olarak ilk tanıyan Osmanlı Devleti olmuştur. Ancak Osmanlı Devleti, Ermenistan’ın bağımsızlığını şartlı olarak tanımıştır.4 Haziran 1918’de Osmanlı Devleti ve Ermenistan Cumhuriyeti arasında bir protokol imzalanmıştı. 

Protokole göre; 

Osmanlı Devleti’nin Ermenistan’ın bağımsızlığını tanıması karşılığında, 28 Mayıs 1918’de Batum Konferansında imzalanan anlaşmayla ilan edilen bağımsız Ermenistan için;

1. Ermenistan için belirlenen ve kabul edilen sınırlar dışında Ermenistan başka toprak taleplerinde bulunmayacak.

2. Osmanlı’nın elinde bulunan Yeni Beyazıt, Gümrü, Erivan ve Şarur Ermenistan’a bırakılacak.

3.Ermenistan ise kendi topraklarında yaşayan Müslümanların dini ve kültürel haklarını tanıyacak.

4. Ermenistan, Taşnak çetelerinin Osmanlı topraklarına yönelik olacak saldırılarını engelleyecek ve Ermenistan’ı üs olarak kullanmalarına müsaade edilmeyecekti.

Osmanlı Devletli ve Ermenistan Cumhuriyeti arasında karşılıklı olarak başkentlere siyasi ve askeri temsilciler atanmasının yanında 1 Ağustos 1918’de Ermenistan Cumhuriyeti Meclisinin açılışında sadece Osmanlı Devleti temsilci göndermişti.

6 Eylül 1918 tarihinde Ermenistan heyeti Aharonyan başkanlığında, Osmanlı Padişahı Vahdettin tarafından Cuma Selamlığında kabul edilmişlerdir. Ermenistan heyeti Padişaha, bağımsızlıklarını tanıyan ilk ülke olarak Osmanlı Devleti’ne ve Sultanı Vahdettin’e şükranlarını iletip bunu hiçbir zaman unutmayacaklarını ve imzalanan protokole bağlı kalarak karşılıklı dostluğa dayanan ilişkiler içinde yaşayacaklarının sözünü de vermişlerdi. Bu durumun da Osmanlı’nın Ermenilere her zaman sahip çıktığını göstermektedir. Çünkü Ermeniler ve diğer devletler için o zaman Osmanlı Devleti’nin Ermenistan’ın bağımsızlığını tanıması ciddi bir önem taşıyordu.

Bugün sözde Ermeni Soykırım tasarılarını meclislerinden geçirip Türkiye karşıtı politikalarıyla Ermenistan’ı kışkırtarak kullanan ABD, Fransa ve İtalya iki yıl sonra yani 1920’de ilk bağımsız Ermenistan’ı tanımıştı. Rusya ise ilk bağımsız Ermenistan’ı hiç tanımadığı gibi 2,5 yıl bağımsız kalan Ermenistan’ı işgal ederek bağımsızlıklarını sona erdirmişti.

Sovyetler Birliği’nin dağılması üzerine Ermenistan 23 Ağustos 1991’de bağımsızlığını tekrar kazandı. Bu olay Ermeni tarihinde 2. bağımsızlık ilanı olmuştur.

Ermenistan’ın bağımsızlığını şartlı olarak tanıyan Osmanlı Devleti ile Ermenistan Cumhuriyeti arasında 4 Haziran 1918’de imzalanan anlaşmanın içinde yer alan şartların hiçbirine Ermenilerin uymadığı görülmektedir.

O anlaşmanın maddelerinden olan Bağımsız devlet sınırları dışında Ermeniler toprak talebinde bulunmayacak ve soykırım iddialarından vazgeçecekti!”. Ancak onlar, hiçbir zaman ilave toprak taleplerinden ve ‘Soykırım’ iddialarından vazgeçmediler.

Rus Ermenistan’ı döneminde Azerbaycan toprağı olan ‘Gökçe Gölü bölgesi 1923’de, Nahçıvan ile 

Azerbaycan arasında yer alan ve Türkiye ile Türk dünyasının bağını kesen Zengezur bölgesi ise 1924’de Sovyetler Birliği tarafından Ermenistan’a verildi. 

Rusların amacı bir yandan Azerbaycan Türkleri ile Ermeniler arasındaki husumeti arttırmak, diğer yandan Türkiye ile Türk dünyasının bağını koparmak suretiyle amaçlarının Ermenileri koruyor görüntüsüyle Ermenistan’ı kendilerine bağımlı kılmak olduğu görülmektedir. 

Ermenistan’ın Karabağ’ın da içinde olduğu Azerbaycan’ın %20 toprağını Rusların desteğiyle işgal etmeleri ve MİNSK Grubu’nun eş başkanları olan ülkelerinin de desteğiyle 30 yıl süren işgal sırasında Ermenilerin saldırılarının devam etmesi; Ermenilerin 1918’de Osmanlı ile imzaladıkları anlaşmanın maddelerine uymadıkları görülmektedir.

“Ermenistan ise kendi topraklarında yaşayan Müslümanların dini ve kültürel haklarını tanıyacak” şeklinde anlaşmada madde yer almakta idi.  Ermenistan, 1988 yılında tüm Ermenistan’da yaşayan farklı etnik kökenli Müslüman ve Müslüman Azerbaycan Türklerini Ermenistan’dan kovarak bu anlaşma maddesini de ihlal etmişlerdir.

Anlaşmanın bir maddesine göre de Ermenistan, Ermeni Taşnak Çetelerinin Osmanlı topraklarına yönelik saldırılarını engelleyecek ve Ermenistan’ı üs olarak kullanmalarına müsaade etmeyecekti.

Ancak Ermenistan, o günden bugüne Taşnak Komitacıları ve onların Asala örgütü ile PKK’nın Ermenistan yapılanmalarını hem destekleyerek hem de eylem yapmaları için ülkelerinde barınmalarına müsaade ettikleri görülmektedir.

Şunun bilinmesinde de fayda vardır. Ayrıca Karabağ’da, Ermeni Çetelerini de silahlandırıp eğiten Batı destekli Ermenistan olduğudur.

Ancak Ermeniler, emperyalist güç odaklarının kışkırtmalarıyla sürekli Türkiye’ye ve Azerbaycan’a saldırmış hem de düşmanlıktan geri durmadıkları görülmektedir.

Dün olduğu gibi bugün de yaşananlar bu durumu maalesef teyit etmektedir.

 

Ermeni Diasporasının 3 ayaklı planında ilk aşamayı başarı ile geçtikleri görülmektedir.                                       Bu üç aşama;

  • ABD’DE Ermeni Soy kırımının tanınması bununla beraber Fransa gibi Avrupa Ülkelerinde ki Parlamentolarda bu konunun kabulünün sağlanması,
  • ABD kanunlarını kullanarak tazminat talepleri,
  • Toprak talepleri,

Demokratları kontrol eden Siyonistlerin destekleri ile beraber adım adım Ermeni Diasporasının bu hedeflerine ulaşmak istedikleri görülmektedir. ABD’DE Türkiye düşmanı Ermeni Lobilerine Siyonist Lobilerinin ve Rum Lobilerinin destek verdiği de görülmektedir.

Türkiye’nin ve Türk Lobilerinin ABD’DE kuvvetli olan Ermeni Diasporası ile ciddi şekilde mücadele etmesi gerekmektedir. Tabi ki bunun yanında Türkiye, Türkiye’nin karşısında olan ve Ermeni Diasporası ile dayanışma içinde bulunan Siyonist Lobileri ve Rum Lobileri ile de mücadele etmek zorunda kalacaktır.  Mücadelenin kolay olmadığı bu tablodan da görülmektedir.

ABD kendi başına aldığı kararları ve kendi kanunlarını dünya genelinde uygulamanın peşinde olduğu görülmektedir. ABD, Ermeni kararı ile dünyaya Türkiye üzerinden “Biz ne dersek o olur!” mesajını vermek istediği bunun yanında dünyada geçerli olan “Bizim Kanunlarımız ve Aldığımız Kararlardır!” demek istemektedir. Bu durumu destekleyen söylem ve hamleler ABD tarafından daha önce de yaşatıldığını atlamamak gerekir! ABD tarafından verilmek istenen bu mesajın çok iyi okunarak analiz edilmesi gerekmektedir. 

ABD Başkanının bu açıklaması aşağıdaki çıktıları da doğurmaktadır.

  • Dünya’da ABD ne derse o olur. Bunun yanında Dünya’da yalnızca ABD kanunları geçerlidir. Bu felsefenin, dünyayı tek topluma doğru bir yönlendirme olduğu görülmektedir.  
  • ABD seçimleri sırasında Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ konusunda Azerbaycan ve Türkiye’yi engelleyemeyen ve Ermenistan’a yardımcı olamayan ABD iç siyasetine yönelik bu açıklamayı yaparak hem Türkiye’ye hem de Türkiye üzerinden Azerbaycan’a ve ABD politikasını desteklemeyen başka ülkelere de parmak sallamış bunun yanında Ermenistan’a desteğini sürdürmek istediğini göstermiştir.  
  • ABD seçimi sırasında Siyonistlerin güdümünde olan Demokratların verdikleri sözleri yerine getirerek Ermeni seçmenini memnun etmeye yönelik bu açıklama ile Türkiye ile yeni gerilimlere kapı açıldığı da ortadadır.
  • Akıllara acaba bu hamle bilerek mi yapıldı! Globalci Para Lobisi Siyonistlerin güdümünde olan ABD’yi yöneten Demokratların Türkiye ile köprüleri atmak niyetinde oldukları izlenimi de ciddi şekilde oluşmaktadır. Bu göz ardı edilmemesi gereken bir durumdur. 
  • Olmayan bir şeyi var olarak göstermek istenmesi algı politikasının en üst noktasıdır. Siyonist Protokollerinde “Basının değerini Batı anlamamıştır. Biz basını ele geçirdik. Algı ile toplumları istediğimiz yöne sevk eder ve yönetiriz.” maddesinin yabana atılır bir felsefe olmadığı görülmektedir.    

ABD Başkanı Joe Biden’ın Kuzey Irak’ta PKK’ya yönelik başlatılan operasyondan evvel Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan’ı arayarak görüşmesinden sonra bu açıklamaları yapması çok düşündürücüdür! Bu görüşmenin detayı açıklamalar dışında neyi içerdiği bilinmemektedir. Acaba ABD Başkanının demeci bu görüşmeden sonramı netleşti? ABD Başkanı Joe Biden Türkiye’den bir şey mi istedi? diye akıllara soru işaretleri gelmektedir.

ABD bu hamlesinden sonra Türkiye’den gelebilecek hamleleri ve Türkiye’nin alabileceği pozisyonları da hesap etmiştir. Bu satranç hamlelerini çok iyi yapmak gerekir ki, masadan istediğimizi alabilelim.

Çok yakın zamanda soykırım meselesi gündemde olmayacağı için başka konuların gündeme gelmeyeceğini de görmek mümkündür. ABD’nin bu hamlesini evvelden de belirtiğim üzere Türkiye üzerinden ince ince “Dünyanın hâkimi biziz, dünyada bizim kanunlarımız ve aldığımız kararlar geçerlidir!” şeklinde değerlendirmekte fayda vardır.

Dışişleri Bakanlığımızın ve diğer siyasilerimizin yapmış oldukları açıklamalarda, ABD Başkanı Joe Biden’ın yaptığı açıklamayı kabul etmediğimizi ve en şiddetli şekilde telin edildiği belirtilmiştir.

ABD’DEN ders alınacak bir tarihi olmadığı ortadadır. ABD’NİN ilk etapta Kızılderililere yaptıkları kıyımı, Afrika’dan kölelik için getirilen siyah derili insanlara karşı yaptıkları zulüm ve kıyımları, ABD iç savaşında katledilen insanları izah etmeleri gerekmektedir. ABD Başkanının bu açıklaması halkımızı kutuplaştırmaya yönelik olduğu da görülmektedir. HDP’NİN açıklamaları da bu durumu maalesef teyit etmektedir. 

ABD Başkanı Joe BİDEN’İN bu açıklamasını garip olarak görmemek ve Winston Churchill’in vasiyetine uygun olarak yapılan bir açıklama olarak değerlendirmek gerekir. Winston Churchill’in vasiyetini tekrar hatırlamakta fayda vardır. “Türkler Batının güdümünde olacak. Uzadıkları zaman budayacaksın, ölmesine müsaade etmeyecek ve sulayacaksın. Eğer aşırı güçlendiğini hissettiğin an her türlü tedbiri alacaksın, bu tedbirler iç karışıklık ve komşularla savaş dahil. Batı hiçbir zaman ön planda olmayacaktır!” olduğunu atlamamak gerekir. Kurtuluş savaşında yaptıkları gibi nüfusları geriye giden ve İstanbul nüfusundan az olan Yunanistan’ı ve Ankara nüfusundan az olan Ermenistan’ı Türkiye’ye karşı öne sürülerek kullanılmak istenilmesi de maalesef vasiyette ki durumu ayrıca teyit etmektedir.

Ermenistan nüfusu incelendiği zaman; Savaş, hastalık gibi çeşitli sebeplerle kelimenin tam anlamıyla kadın ülkesi haline gelen Ermenistan'da kadın nüfus oranı %53.60'dır. Hal böyle olunca Ermenistan'da kadınlar geçinmek ve hayatta kalmak için diğer ülkelere oranla daha çok işgücü piyasasına girmişlerdir. Ülkedeki çöpçülerin çoğunun kadın olduğu bunun yanında Ermenistan'da erkeklerin evli olsalar bile birden fazla kadınla birlikte olmaları serbest bırakılmıştır. Bunun yanında Yunanistan nüfusunun her sene 250.000 ile 300.000 kişi azaldığı görülmektedir. Bu gerçekler çerçevesinde olayları değerlendirmekte fayda vardır.

Yeni Dünya Düzeni kurulurken her ülke kendi menfaati ve dünya iktidarı için her türlü hamleyi yapmakta olduklarını iyi bilmek gerekir. Türkiye Yeni Dünya Düzeninde gerek enerji gerekse de ticaret yolları üzerinde olmasıyla ve jeopolitik olarak kilit noktada bulunmasından dolayı Batının bizi dize getirmenin yollarını Winston Churchill’in vasiyetinde aradığı görülmektedir.    

Son zamanlarda ülkemizde ABD karşıtlığının arttığı ve Türk Kamuoyunda güvenilmeyen ülkelerin başında ABD’NİN geldiği görülmektedir. Türk halkının üzerine yapmadığı bir şeyden dolayı ABD’NİN algı ile SOYKIRIM etiketini yapıştırmak istemesi hoş bir tablo doğurmamıştır. Bunun tabi ki siyasi olarak bir çıktısı da olacaktır.

ABD’NİN NATO’DA beraber olduğu, müttefik ve dostum dediği bir ülkeye bu kadar zarar verecek hamleler yapması mantıklı görünmemektedir. Bununla beraber ABD’nin Yunanistan’ın Kavala, Selanik, Volos ve Girit’e üsler kurarak Türkiye’nin yanı başında Avrupa’ya yerleşmesinin yanında bu hamlenin Türkiye’ye karşı düşmanca tutumunun bir parçası olduğu gözükmüyor mu? Bu durumun sebeplerini iyi incelemek gerekir. ABD bu hamleleri ile Türkiye’yi müttefiklik kategorisinden çıkarmak istediği görülmektedir. Bu doğrultuda ABD’yi yöneten globalci Demokratların Türkiye’yi düşman olarak gördüğünü artık açıkça ortaya koymaktadırlar. Bunun bedelinin de her iki taraf için ağır olacağı da açıktır. 

ABD Başkanı Joe Biden, Başkan olduktan sonra yaptığı açıklamalarında daha ılımlı ve kucaklayıcı bir politika izleyeceklerini belirtmişti. Ama Siyonist Protokollerinde belirtildiği üzere “Bizim Siyasetçiler söylediklerinin tam tersini yaparlar!” bunun yanında “Açık sözlülük ve dürüstlük gibi üstün nitelikler siyasette kusurdur.” felsefelerine uygun olarak ABD Başkanının davrandığı ve bu felsefeleri maalesef teyit etmektedir. ABD’nin Demokrat Başkanının bu açıklaması Siyonistlerin güdümünde olan Demokratların Türkiye’ye karşı bakış açılarını daha da netleştirmiştir. Sanki 15 Temmuz 2016 FETÖ darbe girişiminde ABD’de yönetim Demokratlarda ve ABD Başkanı Demokrat Partili Barack  Obama değil miydi?

Başta PKK /KCK/YPG olmak üzere ve DEAŞ gibi diğer terörist unsurlarını etkisiz hale getirmek bunun yanında Irak’ın kuzeyinden halkımıza, üs bölgelerimize yönelik terör saldırılarını bertaraf etmek ve hudut güvenliğimizi sağlamak maksadıyla uluslararası hukuktan doğan meşru müdafaa haklarımız doğrultusunda Metina, Avaşin, Basyan, Zap, Gara ve Kandil bölgelerinde bulunan terör hedeflerine 23 Nisan saat 17,40’tan itibaren eş zamanlı olarak Pençe – Şimşek ve Pençe – Yıldırım Operasyonları başlatılmıştı. Hedefte yalnızca adı değişse de birbirinden farkı olmayan ve bölgeyi istikrarsızlığa, kaosa sürüklemeyi amaç edinen başta ABD olmak üzere İsrail ve Batılılar tarafından desteklenen PKK / KCK / YPG ve DEAŞ gibi terör örgütleri bulunmaktadır. Operasyonlarda azami oranda yerli ve milli mühimmatın kullanılması da ayrı bir kıvanç kaynağımız olarak görülmesi gerekmektedir.  

Yapılan açıklamada, harekatın dost ve müttefiklerle koordine edildiği belirtilmektedir. Bu dost ve müttefikler içinde muhakkak ABD’DE bulunmaktadır. Sanki ABD, PKK ve DEAŞ’I yaratan ve destekleyen ülkelerin başında gelmiyormuş, PKK ve uzantısı YPG’YE gözümüzün önünde binlerce TIR dolusu silah yardımı yapmamışlar gibi bir de bilgilendiriyoruz! Bunun yanında Terör Örgütlerinde olmaması gereken yalnızca ordularda olabilecek silahların terör örgütü PKK ve uzantılarında olması da çok düşündürücüdür! Hangi Ülkeler veya kimler bunları PKK ve uzantılarına tedarik etmiştir? Şeklinde ki sorularda akıllara gelmektedir! ABD’nin Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’deki politikalarını destekleyen ülkelerin yanında Batı toplumunun hedefinde Kuzey Irak ve Kuzey Suriye de bir Kürt Devleti kurmak yok mudur?  

Tarihçi ve Ünlü düşünür Albert Sorel’in dediği üzere “Dünya’da iki bilinmeyen vardır. Birisi Kutuplar, diğeri de Türklerdir!“ Zorla güzellik olmayacağını herkesin bilmesi gerekmektedir. Hala Türkleri çözememenin sıkıntısını Hristiyan toplumu olan ABD ve AB Ülkelerin den oluşan Batının ve Siyonistlerin yaşadıklarını görmekteyiz.

Kuzey Irak’ta ABD, İsrail ve Batı destekli PKK’ya karşı başlatılan Pençe Şimşek ve Pençe Yıldırım operasyonlarının teröristlerin kendilerini güvenli gördükleri yerde imha edildikleri görülmektedir.

Joe Biden seçim beyanında Ermeni Soykırımını tanıyacağını söylemişti. Böyle bir beyanın geleceği zaten belli idi. Demokratların idaresinde ki ABD bu olayı kullanarak Türkiye’yi köşeye sıkıştıra bileceğini düşündüğü görülmektedir. ABD Başkanının Ermeni Soykırımı safsatasını tanıması hayatımızda ne değiştirdi? Türkiye düşmanı Batı odaklarından gelecek bu tip hamlelere alışmamız gerekliliği önemlidir. Böyle absürt davranış ve söylemlere kulak asmamamız gerekliliğini bilmemiz gerekir.  “Türklerin Türklerden başka dostu yoktur.” felsefesi doğrultusunda olaylara ve açıklamalara yaklaşıldığı takdirde daha sağlıklı karar vererek uygulamaya koyabileceğimizin bilincinde olunması gerekir.  

Türklerin kendi başlarına bir harekât yapmasına izin vermemek için başta ABD olmak üzere Batının her türlü rezilliği ve hamleleri yaptıkları görülmektedir. ABD’NİN ve bu konudaki destekçileri olan Batının zaten Kuzey Irak’ta ve Kuzey Suriye’de İsrail destekli bir Kürt Devleti kurmak istediği zaten bilinen bir gerçektir. Bunun için ABD ve destekçileri Asala terör örgütünden sonra PKK’yı kurarak, silah dahil her türlü desteği PKK terör örgütüne vermedi mi? Türkiye’yi gerek siyasi gerekse de ekonomik olarak yıpratarak, enerjisini boşaltmak için piyon olarak da Kürtleri, Ermenileri ve Yunanlıları, ABD ve Batı toplumu kullanmıyor mu? Azerbaycan’ın Ermenistan’la yaşadığı Dağlık Karabağ olayında, Doğu Akdeniz ve Kıbrıs çözümü için atılan adımlarda bu durum Batının davranış ve söylemlerine yansıdığı gözükmüyor mu?  

ABD’NİN Ermeni toplumuna tarihte verdikleri sözlerden dolayı, Türkiye’nin arkasında olduğu Azerbaycan karşısında Azerbaycan toprağı olan Dağlık Karabağ bölgesinde tutunamayarak Ermenistan’ın yenilmesi karşısında ABD’NİN ABD ’ki Ermeni diasporasına verdikleri sözleri tutamadığı bir süreçten kurtulmak için Türkiye’ye karşı itham dolu gerçek olmayan böyle ağır bir demeci vermesini ABD iç siyasetinin yanında bölgede hedeflerine ulaşmaları açısından normal karşılanması gerekir. Her zaman Batı tarafından bu tip bir söylemlerle karşılaşılacağının da bilinmesi gerekir. Şimdiki ABD Başkanı bu söylemi yaparak herkesi rahatlattı ve kimin hangi pozisyonda olduğu da netleşmiş oldu. Demokrasinin kılıcı gibi her sene 24 Nisan’da kim ne söyleyecek sendromundan da böylelikle kurtulmuş olduk. Bu gerçeklere ve duruma göre bundan sonra önümüze ve gireceğimiz pozisyonlarımıza bakmamız gerekir.  Bu itham ve dedelerimize yönelik hakaret dolu demece elbette bir cevap olacaktır. Bu duruma en fazla sevinenler ABD’DE yaşayan Ermenilerdir. ABD’DE yaşayan Ermenilerin Ermenistan’da yaşayan Ermenileri düşündüğü sanılmasın! Onlar kendi menfaatleri doğrultusunda hareket ederek, Ermenistan’da yaşayan Ermenileri de doğru olmayan ve uydurdukları tarih ile kandırarak kullandıkları görülmektedir. Ermenistan’da yaşayan Ermeni nüfusunun çoğunun kadınlardan oluştuğu Erkeklerin savaş ve fakirlikten dolayı göç ederek Ermenistan’dan ayrıldıkları da bir gerçektir. ABD’DEKİ Ermeni Lobisi materyalist menfaatleri için yukarıda belirttiğim 3 hedeften 2. si olan tazminata şu an ABD’Yİ yöneten Demokratlar vasıtasıyla bunun yanında ABD kanunları ve kararları kanalı ile ulaşmanın peşinde oldukları görülmektedir. Ermeni Diasporasının amacı Ermenistan’da yaşayan Ermenilerin refahı veya güvenli bir şekilde yaşamaları değildir. Bu gerçek çerçevesinde Ermenistan olayını değerlendirmek ve Türkiye düşmanı PKK’NIN arkasında olan Globalci Siyonist Para Lobisi güdümünde olan Demokratların hedefleri doğrultusunda Türkiye’ye karşı Ermeni Lobilerini desteklemesini normal karşılamak gerekir. Bakalım ABD’yi yöneten Globalci Siyonist Para Lobisinin hedefleri doğrultusunda düşman olarak gördüğü Türkiye’ye karşı başka hamleleri neler olacaktır. ABD neden Türkiye’ye karşı bu kadar düşmanca davranmaktadır? Bu sorunun cevabının da bulunması gerekir.     

Bu durum çerçevesinde, Türkiye evvelden yapmış olduğu ve şu ana kadar devem ettirdiği biçimde ki Ermeni politikalarına devam etmesi gerekmektedir. Batının iddia ettiği Ermeni olayı için arşivleri açalım, her ülkede gereğini yapsın tarihçilerde bu konuyu incelesin şeklinde olaya yaklaşılmasının da ne kadar isabetli bir tercih olduğunu da ortaya koymuştur. Şunun da bilinmesinde fayda vardır Ermeniler bu çağrıya olumlu cevap vermeyerek arşivlerini açmamışlardır! Ermenilerin bu tutumu Ermenilerin bu olayla ilgili neler sakladığını ve gün yüzüne çıkarılmasını istemedikleri gerçeğini de ayrıca teyit etmektedir! Türkiye bu tezini devamlı gündemde tutarak ABD’NİN, Batının ve Ermenilerin elini zayıflattığı da bir gerçektir. Ama algı ile Siyonistlerin güdümünde olan Batı Basının da Ermeni olayında gerçeklerin peşinde olarak pozisyonunu değiştirmesi önemlidir. Ama bu durumun çok zor olduğu hatta imkânsız olduğunu da bilmek gerekir.  İç siyasette HDP dışında Muhalefet Partilerinin de bu konuda tek bir ses vermesi de çok önemlidir. Muhalefet Partilerinin bu söylemlerine de dikkat etmek gerekir. Türkiye’nin yanında görünerek Hükümetin elini kuvvetlendirmek sureti ile Türkiye’nin ABD’ye karşı dengesiz bir hamle yapması da istenmiş olabilir. Ana Muhalefet Partisinin evvelden ve şimdi HDP’YE ve PKK ya yönelik tutumu maalesef kafalarda bu soru işaretini doğurmaktadır! Samimi oldukları konusunda olayı değerlendirmek Türkiye’nin menfaatinedir. 

ABD üzerinden arşivlerin açılmasının talep edilmesi ve Batıya gerçekler konusunda ne kadar ciddi olduğumuzu göstermek önemlidir. PKK’ya yönelik strateji değişikliği yaparak şimdi uyguladığımız gibi. “En büyük savunma hücumdur!” felsefesinin bu konuda da göz ardı edilmemesi gerekmektedir.  

ABD Başkanı Joe Biden 24 Nisan’da Ermeniler konusunda ki ifadesi ne gibi sonuçlar doğura bilir?

  • Türkiye ile ABD arasındaki askeri iş birliğini ortadan kaldırarak, bu suretle Türkiye’nin İncirlik hamlesini yapmasının önünü açacağı ve Türkiye’den böyle bir dengesiz hamlenin gelmesine çalışıldığı görülmektedir.
    • Bunun yanında Türkiye’nin Azerbaycan Dağlık Karabağ’da konsolosluk açmasının sağlanarak Batının ve Ermenilerin tepkisini çekmek istendiği de göz ardı edilmemesi gerekir.
  • Türkiye’nin Ermeni konusunda daha agresif olarak meseleyi her yönü ile ele alarak gerek arşivlerin açılması gerekse de dünya kamuoyuna gerçeklerin açıklanması gerekliliğini ortaya koymuştur. Bu hamlenin çok uzun ve meşakkatli bir süreç olduğu da ortadadır.
    • Bu süreçte Türkiye’nin Asala Ermeni terör örgütünün 50 ye yakın Türk Diplomatını şehit ettiğini de iyi anlatılması önemlidir. Algının çok önemli olduğu bir dünyada yaşadığımızın da atlanmaması gerekir.
  • Türkiye, ABD’NİN bu fütursuz söylemlerine diplomatik yolla karşılık vermeli ayrıca da bu konunun yapılacak hamlelerin merkezine oturmamak ve bütün enerjisini de bu konuya harcamaması gerekir. Soykırım kavramı 1940ların kavramıdır. Geriye dönüp olayın iyi bir politikayla tekrar ısındırılmasına müsaade edilmemesi gerekir.
  • Birlikte yaşama kültürü politikasına devam edilerek bu kültüre her seferinde vurgu yapılması önemlidir.
  • Türkiye’ye doğru ABD’nin saldırıya geçtiğinin bir göstergesi olarak ABD’nin Demokrat Partili Başkanı Joe Biden’ın açıklamasının algılanması gerekir.
  • Türkiye ile ABD arasında suların ısınacağı gözükmektedir. Zaten ABD ile başka problemleri de içeren bir süreç yaşanmaktadır.

ABD ile fikir ayrılıkları olduğumuz konular;

    • ABD’DEN iadesi istenen FETÖ elebaşı meselesi,
    • ABD’nin terör örgütü PKK / PYD’YE desteği,
      • Kuzey Irak ve Suriye’de ABD, kendi güdümü doğrultusunda bir terör devletinin kurulmasını istemesi,
    • Suriye olayında DEAŞ terör örgütü ile yapılan ve yapılacak mücadelede DEAŞ terör örgütünü destekleyecek şekilde, DEAŞ terör örgütüne karşı PKK terör örgütünü destekleyen hamleler yaparak Türkiye ile ters düşmesi, 
    • Doğu Akdeniz’de ve Libya’da yaşanan gerginlikteki Türkiye karşıtı tutumları,
    • NATO’daki Türkiye’ye karşı ABD’nin tutumu,
      • ABD tarafından Türkiye için yapılan her açıklamada; "Türkiye güçlü bir NATO müttefiki olmayı sürdürüyor, Türkiye bölgede birçok konuda önemli bir ortağımız. “şeklindeki söylemleri algı politikasının son noktasına işaret etiğini atlamamak gerekir. 
    • F-35 savaş uçağı projesi ve teslimatı problemi,
    • 15 Temmuz darbe girişiminin arkasında ki ülke konumunda ABD’NİN olması,
    • Türkiye’nin desteği ile Azerbaycan’ın Ermenistan işgalden kurtardığı toprağı olan Dağlık Karabağ meselesi,
    • Kıbrıs sorununun çözümündeki olumsuz tutumları,
    • Orta Doğuda ki Türkiye karşıtı tutumları,

İncirlik konusunun gündeme geleceğinin düşünülmemesi gerekir. Bu kozun en son oynanacak bir koz olduğunun bilinmesinde fayda vardır. Bu hamle yapıldığı zaman Yurtdışı Türkiye düşmanlarının bütün kötülüklerine ve hamlelerine hazırlıklı olunması gerekir. Türkiye’nin şu an İncirlik üzerinden yapacağı herhangi bir hamle ABD ile olan bütün ilişkilerin Türkiye tarafından koparılması manasını ve algısını Dünya kamuoyunda ve NATO’da oluşturur ki, oluşacak bu durumunda şu an bu hamlenin en son yapılması gereken bir hamle olduğu sonucunu ortaya çıkarır. Zaten ABD’NİN ve Türkiye düşmanı odakların beklediği de Türkiye’nin İncirlik hamlesi olduğunun bilincinde olunmasında fayda vardır.

ABD’DE çöreklenen ve gerçeklerle yakından uzaktan ilgilenmeyen ve Ermenistan’da yaşayan Ermenilerin hayatlarını ve yaşam standartlarını kale almayan Ermeni Diasporasının Siyonistlerin kontrolünde olan Demokratlar vasıtasıyla ABD’yi arkasına alarak Winston Churchill’in vasiyeti doğrultusunda Türkiye’yi kenara sıkıştırarak son çare olarak savaş çıkarmanın peşinde olduklarının iyi bilinmesi gerekir. Bu durumun yalnızca Ermenistan’da yaşayan Ermenileri ciddi şekilde sıkıntıya sokacağı da açıktır. Bu suretle Ermenistan dışında yaşayan Ermenilerin Türkiye’yi köşeye sıkıştırıp ABD kanunları çerçevesinde asıl hedeflerinin 3 ayaklı planlarındaki 2. ayağı olan tazminat konusunun yerine gelmesinin peşinde olduklarının iyi idrak edilmesi gerekir. 

Bundan sonraki yazım; başta ABD olmak üzere Batı toplumunun dünyadaki katliamları hakkında tarihi gerçekler olacaktır.