Necmettin ÇUHADAROĞLU


Duydum ki,

Aklı fukaramsı - şark kurnazı, beyni kiralık, reklam sever, iftiraperver ruy-i zemini paylaştığım insanlar bulanık suda balık avlamak için ava çıkmış? derler...


 

Bir kaç kelam hakkı da herkes gibi bize de düşer elbet.

Osmanlı zamanında bir vatan evladı. ?Kimi kastediyorsun be adam? diyenlere ?vatanı üç pul, bir karı ve şalvarı için ortaya koyup pazara çıkaranlara? der. ?Bre akılsız, çok değersiz şeylerden bahsediyorsun? diye çıkışırlar vatanperver vatan evladına. ?Peki? der, ?o zaman ne diyeyim, siz vatana paha biçtiniz bile?

Diyecek bir şey kaldı mı ki?..

Pahası biçilemeyecek çok şeyin değerini biçmeye başladığımızda kaybediyoruz aslında, paha biçemeyecek kadar değerler üstü olan şeylerimizi. Duruşumuzu, ahlakımızı, onurumuzu, karakterimizi, kalbimizin yumuşaklığını, yetime şefkatle bakışımızı, dosta yandaş olmayı, zalime karşı durmayı, mazluma kol kanat germe duygumuzu, ekmeğe ve şehadete hürmetimizi gibi birçok bizleri biz yapan şeyleri sorgular olduk...

"Bana dokunmayan yılan bin yaşasın" sözleriyle "ocağı batasıcanın şerri bizden uzak dursun? lakırtısıyla mazlum ocakların batmasına göz yumulması, tedbirli olmak adına sessiz kalmanın dayanılmaz hafifliği sıradanlaştırıldı. "Mirim kıvamında gezen devlet şemsiyesindeki makam dalkavukları, menfaat rüzgârı doğrultusunda polen toplayıp zehirli ballarıyla ileride zehirleyecekleri ve avlanabilecekleri alanları genişleterek, yeni av sahaları devşirmeye başladı. Bu devşirme o kadar profesyonelce oldu ki kan bağlarıyla bağlı olanlar bile kan grupları hakkında konuşurlarken, profesyoneller İngiliz atlarının nallarını parlatır oldu. İngiliz şemsiyeli adamlar, Amerikan gözlü Arap kılıklı adamlarla tavla atıp HDP için imza atanların hamisi mühendislerle sosyo-teknolojik aranmaların önünü açan ihale canavarlarına dönüşüverdiler de kimsenin haberi olmadı. Gönüllerinde vatan sevgisiyle tanklara karşı duranlar İngiliz atlarının altına atılı verildiler birden" derler...

Derler de;

"Siyaset kokulu stratejik zihinler ne zaman memleket duygusu, ne zaman yumuşak güç, ne zaman kurtarıcı güç olunacağının ince ince hesabını yapıp Reis´in ?vefa kılıcı? altında gölgelenmeye çekildiler. Onlar için Ömer de Halisdemir de Türkiye de, Kayseri de, sen de, ben de, biz de, siz de; ama o ve onlar hariç, evrensel menfaat paradigmalarına hizmet etmesi gereken pazarlama unsurlarından başka bir şey değildi. Onlar, makyevelist-kalvenist çizgide dolaşan etki ve yetki mekanizmalarına zamanında yatırım yapmış revizyonist girişimciler? Zamanında din, devlet ve ahlak eksenli olarak gerekli hassasiyeti göster(e)meyen akl-ı evvel, dünyanın muhterisi - ahiretin unutkanı, yerine göre dindarı, yerine göre realisti yine bu muhteremler? Bizlerse nüfus sayımlarında rakamın birer birer artmasını sağlayan, seçimlerde ise partilerin işaret ettikleri kişileri seçmekle yükümlü muvazzaf ve sağmal insanlarız onlara göre" derler...

Daha çook söylenecek denilmiş veya denilmemiş, üstü bin kat naftalinli kumaşlarla örtülü sözler var ama bekleyeceğiz tüm bekleyenlerle beraber. "Hayır" için çalışıp "evet" için vitrine poz verenlerin Reis´e bunun hesabını nasıl vereceklerini bekleyeceğiz...