Yalçın ARAL


DÜNYADAKİ GÜÇ SAVAŞLARI VE TÜRKİYE´YE YANSIMALARI 5

Çevremizde olan bitene en son bu konudaki yazımdan sonra tekrar bir bakalım, kimler ne söylemiş neler olmuş bölgemizde ve dünyada;


 

 

 

 

Çevremizde olan bitene en son bu konudaki yazımdan sonra tekrar bir bakalım, kimler ne söylemiş neler olmuş bölgemizde ve dünyada;

 

* ABD, İsrail ile birlikte ARAP NOTO´SUNUN kurulması için hamlelerde bulundu. ABD ve İsrail´in kurmak istediği Arap NATO´sunda Mısır ve Suudi Arabistan´ın değişmeli olarak lider ülkeler olması sağlanması ABD ve İsrail tarafından öngörüldü.

 

Suudi Arabistan´da tutuklanan eski Veliaht Prensi Muhammed Bin Nayif´inin Katar ablukasına karşı olduğu,  İsrail´den pek hoşlanmadığı , Tek sevdiği ülkenin de Türkiye olduğu belirtilir.

 

* ABD´NİN DEAŞ ile Mücadele Özel temsilcisi BRETT MCGURK ve ABD Özel Kuvvetler Komutanı RAYMOND THOMAS YPG´YE ilk saldırının Türkiye´den gelmesinin beklenmesi görüşünde olduklarını toplantılarında beyan etmektedir.

 

ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Herbert Raymon MCMASTER ?Türkiye ve Katar radikal ideolojilerin yeni sponsorları? açıklamasını yapmıştır.

 

NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri eski Komutanı Wesley Clark, emekli Orgeneral ve güçlü bir Katolik´tir. Bir toplantıda DEAŞ´IN büyük oranda İSRAİL´İN kontrolüne geçtiğini söyleyerek. Bunun yanında ?DEAŞ, elbette bizim çıkarlarımız için de öneliydi. Hizbullah´a karşı bir güç olmasını istediğimiz için kurulma aşamasında en büyük desteği biz verdik. Ancak bugün DEAŞ, emirlerin çoğunu Tel Aviv´den alıyor.? İfadelerini kullanmıştır.

 

* ABD´NİN 1995´te kabul ettiği Kudüs Büyükelçilik Yasası´na göre , İsrail´in başkenti Tel Aviv´deki büyükelçiliğini Kudüs´e taşıması öngörülüyor. Ancak söz konusu yasa 21 senedir Bill Clinton (Demokrat), George W.Bush (Cumhuriyetçi) ve Barack Obama´nın (Demokrat) başkanlık dönemlerinde her 6 ayda bir ?ulusal güvenlik? gerekçesi ile erteleniyordu.

Seçim sürecinde ABD´NİN Tel Aviv Büyükelçiliğini Kudüs´e taşıma sözü veren Trump ( Cumhuriyetçi) ?Kudüs´ü İsrail´in başkenti olarak tanıma? kararını vererek ABD Büyükelçiliğinin Kudüs´e taşınması talimatını vermiştir.

Cumhuriyetçiler uzun süredir ABD´NİN Tel Aviv Büyükelçiliğinin Kudüs´e taşınması gerektiği hususunu dile getiriyordu ancak şimdiye kadar hiçbir ABD Başkanı, İsrail´in başkentinin Kudüs olduğu yönünde resmi bir adım atmamıştı.

 

Türkiye´nin girişimleriyle hazırlanan ve ABD Başkanı Donald Trup´ın Kudüs kararını eleştiren ve kabul etmeyen karar tasarısı, BM Genel Kurulunda ABD´NİN tehditlerine rağmen 9´a karşı 128 oyla kabul edildi. Oylamada 35 ülke çekimser kalırken 21 ülke de oylamaya katılmadı.

 

* ABD´NİN Birleşmiş Milletler Daimi Temsilcisi Nikki Haley, 2018- 2019 mali yılında ABD´NİN Birleşmiş Milletler için ayırdığı fonu 285 milyon dolar azaltacağını bildirdi.  Bu karar, BM Genel Kurulu´ndaki Kudüs oturumunda ABD´NİN büyük bir hezimet elde etmesinin arkasından geldi.

 

* ABD´NİN BM Daimi Temsilcisi Nikki Haley, BM Genel Kurulu´nda kabul edilen Kudüs kararına ?hayır? oyu veren, çekimser kalan ve oylamaya katılmayan ülke temsilcilerine resepsiyon davetinde bulundu. Haley´in mektubunda söz konusu ülkelere ?ABD ile olan dostluklarından dolayı bir teşekkür? olarak nitelediği resepsiyonun 3 Ocak 2018 Çarşamba günü yapılacağını belirtilmişti.

 

* ABD Başkanı Donald Trump, Birleşmiş Milletler Genel kurulunda Kudüs tasarısına destek verecek ülkeleri ?MADDİ YARDIMLARI KESMEKLE? tehdit etti.

 

* Mısır´da ABD destekli darbeden sonra yönetim kadrosu ve Üniversite rektörleri ABD tarafından belirlenmeye başlandı.

 

Mısır, ABD´NİN Kudüs kararını tanımıyoruz. Karar Kudüs´ün resmi statüsünü değiştirmeyecek dedi.

 

Mısır´da 29 aralık 2017 tarihinde Kıpti Kilisesine saldırı olmuş.  9 kişi hayatını yitirmiş, saldırıyı da DEAŞ üstlenmişti.

 

2017 yılının Kasım ayı sonuna doğru (24 kasım) Mısır´ın Sina Yarımadası´ndaki Kuzey Sina vilayetinin merkezi El-Ariş´te Cuma namazı sırasında bir camide önce intihar saldırısı düzenlendi, ardından silahla içeridekiler tarandı. 27´si çocuk 305kişinin öldüğü duyuruldu. Cuma namazı sırasında yapılan kanlı saldırıda 40 DEAŞ´lı arazi araçlarıyla bölgeye gelerek önce bombalı bir saldırı gerçekleştirmiş, ardından kaçan kalabalığa ateş etmişlerdir.

 

* Trump Pakistan için, ?ABD, aptalca bir şekilde Pakistan´a 33 milyar  dolardan fazla yardım sağladı. Ancak  liderlerimizin aptal olduğunu zanneden onlar, bize yalandan ve hileden başka bir şey vermedi. Çok az yardım yaparak Afganistan´da avladığımız teröristlere sığınacak liman sağladılar. Artık yok?  ifadelerini kullanmıştı.

 

Trump´ın bu açıklamalarından ve Kudüs kararında ki Pakistan´ın tutumundan sonra; ?Dini özgürlüğü şiddetli bir şekilde ihlal ettiği? gerekçesiyle özel izleme listesine Pakistan´ı alarak  artık ABD tarafından özel olarak takip edileceği ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından açılandı.

 

ABD Pakistan´a yapmakta olduğu güvenlik yardımını askıya aldığını da ayrıca bildirildi.

 

* Kissinger´in 11 Eylül 2001 saldırısının ardından ?Bundan sonra çatışma Müslümanların arasında olmalıdır.? beyanatının es geçilmemesi gerekmektedir.

 

* Suudi Arabistan´ın bölgenin dizaynı için ayırdığı 18 milyar DLR´IN nasıl dağıtılacağını ve nerelere ne için ödeneceğini organize eden kişi JAMES GREENBLAAT´TIR. Bu kişi Yahudi ve AIPAC Lobisinin en kuvvetli üyelerinden biridir. AIPAC ABD´DEKİ en kuvvetli Yahudi Lobisidir. Arkasında çok tutucu bir Yahudi ailesi olan REICHMANN Ailesinin olduğu belirtilmektedir. REICHMANN Ailesi ROTHSCHILD ailesine yani Para Lobisine karşı bir tutum içinde olup mücadele halindendir. 

Para Lobisinin temsilcisi ROTHCHILD Ailesi ile AIPEC´İN arkasındaki güç olan REICMANN Ailesi arasındaki Lobi mücadelelerine hem Beyaz Sarayda hem ABD içinde hem de Dünya´daki ki olaylarda da şahit olmaktayız.

AIPAC´IN, Kudüs´ün İsrail´in başkenti olmasını Trump´a dikte ettiren lobi olduğu söylenmektedir. Damadı  JARED KUSHNER bu işi organize edenlerin başında geldiği ve AIPAC´IN en güçlü 3 isminden de biri olduğu da belirtilmektedir.

 

ABD´DEKİ hakim ve savcıların %75 civarının AIPAC´A üyeliği bulunduğu belirtilmektedir. AIPAC´IN 100.000 binden fazla da üyesi bulunmaktadır.

 

Zarrap davasının Hakimin FETÖ kanalı ile Türkiye´ye ziyarete geldiği, bütün masraflarının da FETÖ´NÜN kuruluşları tarafından ödendiği ve AIPEC üyesi olduğu da belirtilmektedir.

 

* İran´da sene başında önce başlayan olaylar,

İranlı silah tüccarı Manucher GHORBANİFAR ile Pentagonda görevli Yahudi analist L.Franklin Pariste bir araya gelmişlerdir.

İsrail Gizli Servisi MOSSAD Başkanı ?İran´da gözlerimiz ve kulaklarımız var? şeklinde beyanatta bulundu.

 

CIA´DA İran masasının başına haziran öncesinde ?Ayetullah Mike- Karanlık Prens? lakaplı MICHAEL D´ANDREA? getirildi.  El Kaide lideri Usame Bin Ladin operasyonunun başında olan ve öldürten bu kişi geçmişte planlayıp uygulattığı sert ve gizli operasyonlar nedeniyle CIA içinde bile ismi korku yaratan bir ajan. 2008 yılında Lübnan Hizbullah lideri İmad Muğniye´nin Şam´da suikastla öldürülmesini de sağlayan kişi. Aynı zamanda da CIA´NIN gizli hücrelerinde işkence ile yapılan sorgulamalarda da başrol oynadığı belirtilen kişi. Trump´ın bu atama ile 6 ay içinde İran´ın karışacağı ABD basınında yazılıp çizilmiştir. Trump´ın bu süreç içinde İran için verdiği demeçler ile beraber ABD´NİN diğer kurum ve kuruluşların demeçleri de bu yazılıp çizilenleri teyit etmektedir.

 

ABD´NİN Trump´a ait olan son Ulusal Güvenlik Belgesinde  İran´ın bir terörist devlet olarak görüldüğü ve gereğinin de yapılacağı belirtilmiştir.

 

Ayrıca ABD Başkanı Trump beyanatlarında ?İran için askeri seçeneğin de masada? olduğunu belirtmektedir.

 

* Çin Lideri Şİ CİNPİNGİ, 2018 başında, ordusuna ? Savaşa hazır olun. Ülkeniz için  ölümden de korkmayın? dedi.

 

* ABD Başkan Yardımcısı MİKE PENCE koyu bir EVANJELİSTİR.

 

Tunus Cumhurbaşkanı EL BACİ KAİD EL SİBSİ ? ABD yeni bir dünya kurmak istiyor. Bunun için de AFRİKA´YA açılmak niyetinde. Buna izin vermeyeceğiz. Tunus onların Afrika´ya açılan kapısı olmayacaktır.? dedi.

Ayrıca Tunus Cumhurbaşkanı SİBSİ, Trump´ın KUDÜS kararından sonra en sert şekilde tepki gösteren kişi olmuştu. Tunus ABD Büyükelçisi Daniel Rubinstein´i Cumhurbaşkanlığı´na çağırarak hakarete yakın mesajlar verdiği ve bundan da ABD yönetiminin rahatsız olduğu belirtilmektedir.

 

Yukarıda ki söylem ve verileri değerlendirdiğimiz zaman aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkmaktadır;

 

ABD yönetiminin şu an Yahudi AIPAC Lobisinin ve Evanjelist grubun kontrolü altında olduğu görülmektedir. ABD Başkanı Trump´ın da bu iki lobinin amaçları ve hedefleri doğrultusunda hareket ettiği görülmektedir. Trump´ın, Global Çete olarak isimlendiren Para Lobisini (Siyonist Yahudi grubu) temsil edenlerle ciddi bir mücadele içinde olduğu görülmektedir. Buradan çıkan sonuçta ABD´DE iki Yahudi lobisinin birbirleri ile mücadele halinde olduklarıdır. Şimdiki İsrail Başbakanı AIPAC Lobisine yakın birisi olarak icraatlarını sürdürmekte olduğu görülmektedir. ABD´DEKİ Katolik grupta bu mücadeleyi kenardan izlemektedir. Pentagonda çalışanların % 75 kısmının Katolik olduğunun da not edilmesi önemlidir.

 

Şu anki ABD yönetimi ve İsrail´in kurguladığı, ARAP NATO ile ABD´NİN ve İsrail´in Ortadoğu ve Afrika Ülkelerine müdahalelerini kolaylaştırmak sureti ile ABD´NİN hem bölgedeki enerji kaynaklarını hem Ortadoğu´yu hem de Afrika´yı kontrol etmek amacı taşıdığı görülmektedir.

Şu anki ABD yönetimini elinde tutan güçler, Trump vasıtası ile Pentagon´u da bu süreçte çatışmaya çekecek şekilde adımlar attıkları da görülmektedir.  

 

Bu suretle Trump bir tarafını AIPAC Lobisine (Koyu ve tutucu Yahudi Lobisi ) diğer tarafını da Evanjelistlere (Haçlı zihniyete sahip Protestan grup) dayamış görülmektedir. Trump ayrıca, AIPEC Lobisini yanına alarak kendisine karşı AIPEC´IN kontrolünde olan hakim ve savcılarından gelebilecek hamlelerin önünü de kesmek istediği de düşünüle bilinir. Bu iki lobide Dünya´da hem inanışları çerçevesinde hem de amaçları doğrultusunda bilhassa Ortadoğu ve Müslüman ülkelerde kargaşa, kaos ve savaş çıkaracak zeminler hazırlamakta oldukları ve bu hamleleri de Trump´a yaptırdıkları görülmektedir.

 

ABD´NİN, Birleşmiş Milletlerdeki oylamadan sonra, mağlup olarak çıktığı konuşuldu yazıldı! Şu anki ABD´Yİ yöneten üst aklın bu neticeyi göremeyecek kadar bir aczin içinde olmasını düşünmek mantığın dışındadır. Trump ve arkasındaki gücün yönetimindeki (AIPAC ile Evangelistler) ABD´DE bu neticenin çıkacağını çok iyi bilmekte idiler. İstedikleri de BM de neticenin bu şekilde çıkmasıydı. Bu açıdan gelişmelere bakıp ve yukarıda verilen beyanatlara dikkat edilmesi daha doğrudur. Şu an ABD´Yİ yöneten gücün amaçlarının başta Ortadoğu´yu ve daha sonrada Dünyayı  kaosa sokmak olduğu görülmektedir. Tabi ki Dünya´da kaosa sokmak istedikleri noktaların hepsinin Yeni İpek yolu güzergahı üzerinde olan ülkelerin yanında Müslüman ülkeler oldukları da gözden kaçmamaktadır. Bu kötü niyetli, dünyanın ve insanlığın hayrına olmayacak olayları başlata bilecek düşüncelere sahip şu an ABD´Yİ yöneten bu lobiler Kudüs oylaması ile aradıkları bahaneleri buldukları görülmektedir. Zaman kaybetmeden bu bahaneleri kullanarak, bu odaklar hamlelerine başlamış oldukları gözlemlenmektedir.

               

BM´DE ki Kudüs kararından sonra ABD Birleşmiş Milletler bütçesini azalttığını açıklamıştır. Buradan çıkan çıktı  da, ABD dünyada kendi hegemonyasını artık BM´YE ihtiyaç duymadan ve kendisine ayak bağı olacak oluşumlardan kurtularak yürütmeyi planladığıdır. Bu suretle bu hamlenin ilk etapta Birleşmiş Milletleri ekonomik olarak pasifize ederek ortadan kaldırmanın ilk adımları olarak da algılanması gerekliliği daha doğru bir yaklaşım olacaktır.

 

ABD´DEKİ Zarrab davasına bakıldığında da; ABD bu dava üzerinden Dünya´ya meydan okuduğu ve kendisinin menfaatleri dışına çıkan ülkelere de parmak sallayarak tehdit ettiği görülmektedir. Bu dava ile Türkiye üzerinden bundan sonra dünyanın hakiminin ABD olduğunu ve ?Dünyada ABD´NİN koyduğu kural ve kanunlar geçerlidir? şeklinde bu hamlelerini okumak daha doğru bir yaklaşım olacaktır. ABD, dünyada RUSYA´NIN dağılmasından sonra tek kutuplu dünya düzenine geçildiğinden beri pazarlık etmeyen yalnızca uygulayacağı politikaları dikte eden bir ülke konumunda kendini görmektedir. Zaten Türkiye´de FETÖ´NÜN yargıyı ele geçirdiği sistemle ABD yargısının da AIPAC´IN kontrolünde olduğu görülmektedir. Şu an ABD´Yİ kontrol eden güçler bu dava üzerinden Dünya´ya meydan okumaktadır. Siyasi olarak da, Türkiye üzerinden kendi menfaatlerine ve görüşlerine karşı çıkan ülkeleri de tehdit ederek parmak sallamaktadır. Bu suretle de ekonomik olarak Dünyada kapitalizmin liderinin kendisinin olduğunu belirtmektedir.  

 

ABD´DE görüldüğü üzere Lobiler arası mücadelelerin ve bu mücadelelerde taraf olan ülkelerin de içinde olduğu bir güç mücadelesinin 2018 yılında dünyada daha da sertleşeceği görülmektedir. Bu mücadelelerin boyutlarının savaşlara kadar gidebilecek bir sürece taşınmakta olduğunun da göz ardı edilmemesi gereken bir gerçektir. Çin lideri  Şİ CİNPİNGİ, 2018 başında, ordusuna ? Savaşa hazır olun. Ülkeniz için  ölümden de korkmayın? söyleminin çok şey ifade etiğinin anlaşılamayacak bir tarafı maalesef  yoktur.

 

Bu lobiler arası mücadelede satranç tahtası Ortadoğu´da kurulmuş ve sahadaki mücadelenin ilk safhalarının da maalesef bu topraklar üzerinde olduğu görülmektedir. Tabi ki ABD´DE ve Dünya´da ki bu lobilerin güç mücadelesinde Türkiye´nin gerek ekonomik, siyasi  gerekse terör olarak hedef tahtasına konulması bu gelişmeler çerçevesinde çok normal olarak görülmesi gerekmektedir. Türkiye bulunduğu coğrafya da çok önemli bir konuma ve söze sahiptir. Bu bölgede ve bundan sonra Afrika´da Türkiye´nin çıkarları dışında her hangi bir Lobinin hareket etme şansı olmadığını herkesin bilmesi gerekmektedir. Türkiye´yi eski Türkiye kategorisine koyanlarında yanıldıkları noktanın bu olduğunu görmeleri gerekmektedir. Türkiye´ye bir şey vermeden ve saygı duymadan, Türkiye´yi her yönden gütmeye çalışmak artık geçmişte kaldığının idraki gerekmektedir. 

 

Türkiye üzerinde yapmak istediklerini alamayan şu anki ABD yönetimi yönünü İRAN´A çevirmiş görülmektedir. Türkiye´de 15 temmuz darbe girişiminde beceremediklerini İRAN´DA gerçekleştirmek için her türü kirli ittifaklara girdikleri de gözlenmektedir. Zaten ABD Başkanının ve yanındakilerin beyanatlarına bakıldığı zaman ABD´NİN 2018 yılında ki ilk hedefinin İran olduğu gözükmektedir.

ABD, ilk etapta Türkiye ile İran´ı karşı karşıya getirerek mezhep savaşı adı altında savaştırmak istemişti. Bu senaryoları tutmayınca da Türkiye üzerinde operasyonlara başlamışlar ve her türlü terör örgütleri ile darbe girişimine kadar bu operasyonlarını devam ettirmişlerdir. Bunda da başarılı olamayınca operasyonu İPEK YOLUNUN önemli ülkelerinden olan İRAN´A ve bunun yanında da beyanatlarından da görüleceği üzere PAKİSTAN´A kaydırmış gözükmektedirler. Bu ülkelerin, Yeni İpek Yolunun en önemli Ülkesi konumunda olan Türkiye´den daha kırılgan olduklarını düşündükleri de muhakkaktır.

 

Durum değerlendirmesi yapıldığı zaman ABD ve İsrail, İran´a Irak, Suriye ve Yemen´de alan açarak İRAN´IN enerjisini ve kaynaklarını bu alanlarda harcamasını sağlamışlardır. Bu suretle de ABD, SÜNNİ mezhebin ağırlıklı olduğu Arap ülkelerini de İran (Şİİ) ile korkutarak hem silah satmış hem de kendi dikte ettirdikleri şeyleri yapmalarını  sağlamışlardır.  İran´ı ekonomik ambargolar ile dize getiremeyen ABD başka enstrümanları da İran´da devreye sokarak, İran içinde ki uzantıları ile ?kaynaklarınız Suriye, Irak ve Yemende  boş yere harcanıyor.? ?Sizler burada  sürünürken idarecileriniz size ayırması gereken kaynakları Irak, Suriye ve Yemen´de harcıyorlar.? ?Sizleri oralara ölüme gönderiyorlar? söylemleri İran olaylarının ana söylemleri olarak ortaya çıkmaktadır. Sanki Irak, Suriye ve Yemen´de İran´a alan açan ABD değilmiş gibi! Maalesef İRAN, ABD´NİN bu senaryosuna gelerek iç huzursuzluğa zemin hazırlamıştır.

Ayrıca, ABD Ambargosunun İran´ a bedeli ağır olmuş ve İran 15 yılda % 15 fakirleşmiştir. Ayrıca İran´da son bir ay içinde vatandaşın tasarruflarında devlet güvencesi olmayan 15 finans kuruluşunun batmış olması, İşsizlik oranının % 12,4 seviyesinde seyretmesi de bu kaos için çok iyi bir zemini oluşturmaktadır. Siyasi otoriteler derki ?Eğer bir memleketin rejimini değiştirmek istiyorsan o ülkeyi fakirleştireceksin? . İran´ın ABD´NİN bu oyununa gelmemesi gerekirdi.

 

İran´da başlayan olaylardan sonra Rusya ve Çin´in açıklamaları İran´ın arkasında olduklarını göstermektedir.

 

Trump´ın söylemleri, Dünya´da milliyetçi akımlarını kuvvetlendirdiği ve bu milliyetçi odakları harekete geçirecek şekilde bir politika izlediğini göstermektedir. AB Ülkelerindeki milliyetçi akımları ve Arap Milliyetçiliğini öne çıkaracak politikalarda bunların başında gelmektedir.

Şu anki ABD yönetimi, İran´a ( Acem ve Şii) karşı bir Arap Milliyetçiliği adı altında SÜNNİ  cephe oluşturmaya çalıştığı görülmektedir. Türkiye üzerinden beceremedikleri bu savaşı Arap milliyetçiliğini kullanarak, Arapların SÜNNİ cephesi ile Acemlerin Şİİ cephesi arasında bir mezhep savaşına dönüşecek şekilde organize etmek istedikleri görülmektedir.

 

BM´lerdeki ABD bütçesinin azaltılmasının dışında, ABD Kudüs konusunda kendisine destek vermeyen ülkelere de başta Pakistan olmak üzere yaptırımlara başladığı görülmektedir. Belirttiğim üzere İpek Yolunun üzerinde bulunan İran´dan sonra Pakistan´ı karıştırmak istedikleri bunun içinde Birleşmiş Milletler oylamasını bahane etmiş oldukları görülmektedir. 

 

Mısır ile ilgili iki konu bulunmaktadır.

Birincisi ABD eski NATO Avrupa Müttefik Kuvvetleri eski Komutanı emekli orgeneral Wesley Clak´ın beyanında DEAŞ´IN büyük oranda kendi kontrollerinden çıkarak İSRAİL´İN kontrolüne geçtiğini belirtmiştir. ABD, Rakka´da bulunan Suriye´deki DEAŞ terör örgütü elemanlarını PYD/YPG işbirliği ile konvoylar eşliğinde tahliye ettirmişti. Bu konvoyların teröristleri İsrail´in kontrolünde Sina yarımadasına götürüldüğü görülmektedir. İsrail ve ABD kurdukları ve kontrollerinde olan DEAŞ terör örgütünü bölgelerde alan açmak için kullandıkları bilinen bir gerçektir.  

Şimdi alan açılacak yerin Sina yarım adasının kuzey bölümü olan  El- Ariş bölgesi olduğu gözükmektedir. Burada şu an İsrail´in kontrolüne geçen DEAŞ ile bu bölgedeki halkı terör ile Sina yarım adasının güneyine sürerek, İsrail´in Filistin topraklarında kalan ve Kudüs´te olan Filistinlileri sürmek için yer açmakta olduğu daha sağlıklı bir yaklaşım olacağı görülmektedir. Bunun içinde İran´ı kışkırtarak, İran´ın karşı hamlesi veya yaşatacakları başka olaylarla Dünya´nın gözünü İran üzerine diktirecekleri, ABD ve İsrail´in İran´a alan açarak İran´ın oluşturduğu Ortadoğu´daki bölge hakimiyetini yok etmek için de İran´ın desteklediği grupları bu topraklardan atma operasyonuna girecekleri görülmektedir. Bu sırada da sessiz sedasız ,Kudüs´ün İsrail´in başkenti olma  kararından sonraki ikinci hamlesi olarak da DEAŞ ile Mısır´a ait olan Sina yarım adasının kuzeyinde yer açarak Filistinlileri buraya sürme operasyonuna başlayacakları göz ardı edilmemesi gereken bir durumdur.

 

Yukarıda belirtiğim üzere Mısır´daki terör olaylarını, DEAŞ ve Mısır için yazılan çizilenleri bu doğrultuda değerlendirmekte fayda vardır. Tabi ki Mısır´daki terör sırasında askerlerin ölmesi ve Kıpti Kilisesine yapılan saldırıları da ABD´NİN kendi yanlarında gördükleri şimdiki yönetime yönelik bir ikaz olarak algılanması gerekmektedir. 

 

ABD aleyhinde gelişen Birleşmiş Milletler Kudüs kararından sonra, ABD´NİN PAKİSTAN´A yönelik söylem ve bu ülkeye yönelik aldıkları kararları İRAN´LA beraber PAKİSTAN´I da hedeflerine koyduklarını göstermektedir. PAKİSTAN´NINDA Yeni İpek Yolunun önemli ayaklarından birini oluşturduğunun da atlanmaması gerekmektedir.

 

Tunus Cumhurbaşkanı EL BACİ KAİD EL SİBSİ ? ABD yeni bir dünya kurmak istiyor. Bunun için de AFRİKA´YA açılmak niyetinde. Buna izin vermeyeceğiz. Tunus onların Afrika´ya açılan kapısı olmayacaktır.? dedi.

Ayrıca Tunus Cumhurbaşkanı SİBSİ, Trump´ın KUDÜS kararından sonra en sert şekilde tepki gösteren kişi olmuştu. Tunus ABD Büyükelçisi Daniel Rubinstein´i Cumhurbaşkanlığı´na çağırarak hakarete yakın mesajlar verdiği ve bundan da ABD yönetiminin rahatsız olduğu belirtilmektedir.

 

Tunus Cumhurbaşkanı EL BACİ KAİD EL SİBSİ´NİN Yeni İpek Yolu ile ilgili ABD´YE vermiş olduğu mesaj ve Kudüs olayındaki tavrından sonra;

Tunus´ta yine halkın fakirlik için sokağa çıktığı ve Tunus´un kaosa doğru sürüklenmek istendiği görülmektedir.

 

ABD kendi çıkarları dışına çıkan, ABD menfaatleri doğrultusunda istediklerini yerine getirmeyen ülkeler üzerinde 2018 yılında daha fazla başta ekonomik ve siyasi baskı olmak üzere, terör  ve çeşitli metotlarla kaos ortamına  sokmak    suretiyle de bu ülkelerden istedikleri neticeyi almak isteyecekleri görülecektir.

2018 yılında başta Ortadoğu ve Müslüman ülkeler olmak üzere, İpek Yolu Projesi üzerinde olan ülkelerde ve Afrika´da, başta terör olmak üzere şimdiki ABD yönetiminin yaratacağı ciddi sıkıntılar yaşanacağı görülmektedir.

 

Şimdiki ABD yönetimini elinde tutan lobilerin bu stratejisi sürdüre bilir bir durum değildir. Belki istedikleri de Dünya´yı kaosa sokmaktır. AIPAC ve Evanjelist felsefesine sahip şu anki ABD yönetimini temsil edenler ne yapmak istediklerini çok iyi bilmekte olduklarının bilincinde olunması gerekmektedir.

 

Çin lideri  Şİ CİNPİNGİ, 2018 başında İran olaylarının başlamasından sonra ordusuna ? Savaşa hazır olun. Ülkeniz için  ölümden de korkmayın? söyleminin Dünyanın hangi yöne doğru gitmekte olduğunun göstergesi olarak algılamak gerekir.

 

Şu anki ABD´Yİ yönetenler,  PYD´YE ilk hamlenin Türkiye´den gelmesi gerekliliğini vurgulamaktadırlar. Bu konunun ve yapılacak hamlelerin çok stratejik bir noktaya geldiği görülmektedir. Demek ki ABD ilk hamlenin Türkiye´den geleceği şekilde bir senaryo üzerinde çalıştığını teyit etmektedir. Bu hususta çok duyarlı olmak gerekmektedir.

 

Çok uyanık olmamız gereken bir sene içinden geçeceğiz. Dünya´da ki olacak olaylardan ve Türkiye´ye yönelik kötü niyetli hamlelerden birlik ve beraberlik ile ancak atlatıla bilineceğinin bilincinde olunması gerekmektedir. Herkesin bu süreçte Milli bir duruş sergilemesi gerekliliği en önemli konu olarak gündemimizde her zaman olacaktır.