Yalçın ARAL


DOĞU AKDENİZ ENERJİ KAYNAKLARI VE ÜZERİNDEKİ SENARYOLAR

Zor oyunu bozar felsefesi ile hareket eden Türkiye, bu oyunu gördüğü için de Birleşmiş Milletlerin (BM) kabul ettiği, Türkiye başta olmak üzere Avrupa Birliği (AB) ve birçok ülke tarafından kabul edilen, desteklenen Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükumeti ile Türkiye Kıta Sahanlığı anlaşması yaparak bunu Birleşmiş Milletlere bildirmek sureti ile oyunu bozmuştur.


Zor oyunu bozar felsefesi ile hareket eden Türkiye, bu oyunu gördüğü için de Birleşmiş Milletlerin (BM) kabul ettiği, Türkiye başta olmak üzere Avrupa Birliği (AB) ve birçok ülke tarafından kabul edilen, desteklenen Trablus merkezli Ulusal Mutabakat Hükümeti ile Türkiye Kıta Sahanlığı anlaşması yaparak bunu Birleşmiş Milletlere bildirmek sureti ile oyunu bozmuştur. Ayrıca Sayın Başkan “Libya’nın Birleşmiş Milletler tarafından tanınan meşru hükümetinden askeri yardım çağrısı gelirse de gereğini yaparız. Türkiye’de tabii ki bu hakkı tanır. ” diyerek Türkiye düşmanı odakların Libya üzerindeki  oyunlarını ciddi şekilde sekteye uğrattığı görülmektedir. Doğu Akdeniz’deki üstüne oturmak istedikleri enerji varlıkları tehlikeye girenlerin hamlelerinden ve Türkiye’ye karşı tehditkar söylemlerinden de doğru bir hamle yaptığımız teyit edilmektedir. Avrupa Konseyi Başkanı Donald Tusk “ Avrupa Birliği Kıbrıs’ın arkasındadır. Türkiye’yi AB üyesi ülkelerin egemenliğine saygılı olmaya çağırıyoruz. Avrupa Konseyi gelişmeleri yakından takip edecektir.” şeklinde açıklamada bulunması da Türkiye’nin Libya’nın meşru Hükümeti ile attığı adımın ne kadar doğru bir hamleye dayalı bir strateji olduğunu ortaya koymaktadır. Türkiye düşmanı bu güçlerin Hafter üzerinden Libya’yı ele geçirmek, karıştırmak ve bölmek isteyecekleri zaten ortadadır. Türkiye’de meşru zemin üzerinden hareket ederek, Birleşmiş Milletler Deniz Hukuku Sözleşmesi ve Uluslararası Deniz Hukuku kapsamında hamlelerini yapmaktadır. Türkiye düşmanları, Hafter üzerinden Libya’nın toprak bütünlüğünü ortadan kaldırdıkları takdirde Türkiye’nin Libya ile yapmış olduğu kıta sahanlığı anlaşmasının ortada kalarak yok olabileceğini hesap edeceklerinin ve bu durumu zorlayacaklarının da atlanmaması gerekir.

 

Mısır’da yaptıkları gibi, Libya’da Hafter vasıtası ile ele geçirecekleri bölgedeki kıyı kesiminin kontrolünde olan kıta sahanlığı bölgesinin  kullanım hakkını da Türkiye düşmanı güçlere vereceklerinin de atlanmaması gerekir. Bu gerçekler çerçevesinde Türkiye atacağı adımları ve hamlelerini yapmıştır. Şimdi hamle sırası Türkiye’ye bir şey vermeden ve aşırı güçlenmesini istemeyen Türkiye düşmanı odakların hamlesindedir. Zaten bu hamleler gerek Edebiyat dalındaki NOBEL barış ödülünün verilmesine ve Avrupa Birliğinin açıklamalarına da yansımıştır. Bakalım daha ne gibi hamleler Türkiye düşmanı odaklar tarafından yapılacaktır.

Kıbrıs sorununun neden seneler boyunca Batı tarafından sürüncemede bırakıldığı ve Güney Kıbrıs Rum Kesiminin AB’ye üye olarak alındığı şimdi daha iyi anlaşılmaktadır. Doğu Akdeniz’deki enerji kaynaklarına Kıbrıs’ı sorunlu bir şekilde bırakarak bu bölgeye Batının her türlü müdahalesine açık bırakılması hiç bir zaman tesadüf değildir.

 

İngiltere’deki seçimlerin Boris Jonhson’un Başkanlığında Muhafazakar Partinin kazanması Ulusalcı kesimin zaferi olarak görülmesi gerekmektedir. Globalci Para Lobisinin Avam Kamarasındaki üstünlüğünü sona erdiren bu seçim İngiltere’nin BREXİT ile AB’den ayrılmasının önünü açmıştır. Globalci Siyonist Para Lobisi Avrupa Birliğinin şu an dağılmasını ve zayıflamasını istememektedir. Globalci Para Lobisi Avrupa Birliğini ABD’nin Ulusalcı kanadının karşısına koyarak bir denge oluşturmanın yanında NATO’nun karşısına da  sahada Avrupa Ordusunu koymanın peşindedirler. Globalci Para Lobisinin güdümünde olan Macron’un NATO ile ilgili “NATO’nun beyin ölümü gerçekleşmiştir!” söylemi bu strateji doğrultusunda kullanılan bir söylem olduğunu atlamayalım.

 

Globalci Siyonist Para Lobisi Avam Kamarasındaki üstünlüğünü bu seçimle kaybetmek sureti ile İngiltere’de ciddi bir yara almıştır. Tabi ki mücadelelerini İngiltere’yi kaosa sürükleyecek şekilde devam ettireceklerini de atlamamak gerekir. Zaten şimdiden İskoçya konusu kaşınmaya başlandığı görülmektedir. ABD Başkanı Trump’ın seçimlerden sonra Boris Jonhson’u araması ve “İngiltere’nin AB’den ayrıldıktan sonra ABD – İngiltere arasındaki ticaret anlaşması için mesaj vermesi,” Ulusalcı kanatta işlerin iyi gittiğini göstermektedir. Ayrıca Sayın Başkanımızın Boris Jonhson ile ilgili olumlu intibalarını açıklaması basit bir açıklama olmadığının bilinmesi gerekmektedir. 

ABD’de de seçimleri Trump’ın kazanması halinde Cumhuriyetçi içindeki Globalci Siyonist Para Lobisi ile dirsek temasında olan aşırı uçtaki guruplar olan Evangelistler ve NEO-COMLARIN, Siyonistlerle dini inanışları doğrultusunda aynı amaçlar doğrultusundaki hedeflerinden dolayı güç birliği içinde olan bu güçlerin Ulusalcıları temsil eden Cumhuriyetçiler içinde Trump’ın hamlelerinin önünü kestiği zaten bilinen bir gerçektir. Trump’ın tekrar Başkan seçilmesi durumunda Cumhuriyetçiler içinde Trump’ın önünü kesmeye çalışan bu guruplarında pasifize olacağı görülecektir. Bu suretle Trump tamamen kuvveti eline alacak ve kafasında oluşturduğu stratejiyi uygulamaya rahatlıkla koyacak potansiyele erişecektir. İktidar olmak muktedir olmak değildir diye boş yere söylenmemiştir. Trump tekrar seçilirse bu sefer muktedir bir Başkanlık yapacağı da görülecektir.

 

İngiltere’de kaybeden Globalci Siyonist Para Lobisi ABD’yi kaybetmemek için Trump’a ciddi şekilde, gerek Türkiye üzerinden gerekse de başka yollardan saldıracağı bunun yanında da Türkiye ile ABD’NİN arasının açılması içinde her türlü hamleyi yapmaktan çekinmeyecekleri de ortadadır. Zaten Ermeni Soykırım Tasarısının ABD Senatosundaki kabulünü bu çerçevede değerlendirmekte fayda vardır.  Her zaman belirtiğim üzere her iki lobide birbirlerini ortadan kaldırmak için hamle yapmaktadırlar. Azil süreci ile ilgili ABD’li Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, ABD Başkanı Donald Trump’a yönelik azil sürecini “partizan bir saçmalık” olduğunu belirterek, “Senatoya gelir gelmez hızlı bir şekilde ölecek ve hızlıca son bulmasını sağlamak için elimden geleni yapacağım.” şeklindeki açıklaması ABD’deki mücadelenin büyüklüğünü göstermektedir. Bu mücadelenin suikastlar evresine girdiği dünyada ve Türkiye’de katledilen insanlardan görülmektedir. Eğer bu mücadele suikastlara kadar giden bir sürece girmiş ise başta ABD’nin ve dünyanın çok ciddi şekilde karışacağının göstergesi olarak sonu olmayan bir yola girildiğinin bilinmesi gerekir. Her iki Lobinin de her ülkede ve bölgede gerek siyasi gerekse de ekonomik uzantıları olduğu gerçeği çerçevesinde oyun içinde olanların kendilerini sakınmaları gereken bir sürece girdiğimizin göz ardı edilmemesi gerekir. Suikastlardan sonraki evrenin ciddi kıyımların olacağı şekildeki sabotajlara doğru hamlelerin evirile bilineceğinin de atlanmaması gerekir. Tabi ki kuvveti elinden kimse bırakmak istemeyecektir. Bu mücadelenin merkezini ABD çekmektedir. Ondan dolayı ABD’nin en yumuşak karnının karşılığı olmayan ABD Doları ve ABD’nin iç savaş ve dağılma potansiyeli olan bir ülke konumunda olmasıdır.

Eğer ABD bu evreye girerse bunun yansımasını Avrupa Ülkelerinde anında görüleceğinin atlanmaması gerekir. Eğer bu mücadele ve kaos ortamı Avrupa merkezli olursa da bunun yansımalarını ABD’de görüleceğinin göz ardı edilmemesi gerekir. Her halükarda Avrupa Ülkeleri dünyanın en güvensiz ülkeleri olma potansiyelini ciddi şekilde taşımaktadır.

Türkiye’ye gelince de, Yeni Dünya düzeni oluşurken dünyada güvenli olarak kalacak ülkelerin başında gelecektir. Milli ve Manevi değerlerinden koparak bu ülkede yaşanır mı diyerek varlıklarını ve kendilerini yurt dışına atanlarda canlarını kurtarmak için Türkiye’ye kaçacaklarından kimsenin kuşkusu olmasın. Ama şunu da bilmeleri gerekir ki! Dışarıya götürdükleri varlıkların akıbetinin ne olabileceğini de iyi düşünmeleri gerekir. 

Ayrıca Türk Devleti her zaman gençtir ve kendisine karşı yapılanların bir tarafa not edildiğinin de iyi bilinmesi gerekir. Her şeyin bir bedeli olduğunun da kimsenin unutmaması gerekir.