Metin SÖNMEZ


Dizimize vuracağımız günler!

Dizimize vuracağımız günler!


Zor yıllardı ama henüz insanlığımızı ve vicdanımızı
kaybetmemiştik.
Yollar bozuk.
Musluklar bozuk.
Paralar bozuktu; ama vıcık vıcık ilişkiler yoktu, toplumun kahir ekseriyeti onurlu ve sağlam idi.
Sık sık elektriklerin kesildiği?
Bilgisayarın olmadığı?
Cep telefonu hayatımızın içine girmediği?
İnternetin, sosyal medyanın lafının edilmediği?
Çocukların henüz sokakta top oynadığı, özçekimin de (selfie) keşfedilmediği zaman dilimleriydi?
Yüz yüze bakacağımız aile birliğimizin sarsılmadığı-bozulmadığı, insanların yan yana gelmekten imtina etmediği, utanmadığı günlerdi.
Herkes ve her şey tertemiz pirüpak değildi; lâkin, insanlar dibine, sonuna kadar mutluydu. Belki hayatımızda meta olarak çok şey eksikti ama sapasağlam yürek birliği vardı. Vatan kutsaldı!
Namussuzların, namuslu olmadığı?
Şerefsizlerin, şeref timsaliymiş gibi temayüz etmediği?
Henüz hainlerin, vatansevermiş gibi cirit atmadığı?
Öğrenci önlüklerinin siyah, ahlakî değerlerin bembeyaz olarak kadraja girdiği?
Kimsenin kimseyi ötekileştirmediği kol kola aynı yolu yürüdüğü zaman dilimleriydi.
Yıllar, yılları eskittikçe Türk toplumunu bir arada tutan hangi değer varsa, yavaş yavaş değil, hızla öğütüldü. Bahsettiğim o insanlar, beyaz atlarına binerek teker teker terk etti sanki bu ülkeyi?
Geliştiğimizi sandıkça, kaybettik, kazandığımız zannına kapıldık.
Hepimiz sosyal medya âlemine aktık(!) tek kişilik sosyalleşmemeler adına bin bir kılığa girdik. Öyle bir debelenmeye başladık ki, kaybolduk gittik de, farkına bile varmadık.
İnandığımız değerler avucumuzun içinden kayıp düşerken, bizler oralı bile olmadık.
Özürlü, yetersiz bakiye Türkçe ile bir birine laf sokuşturmanın dayanılmaz hafifliğine, nihilist puştluk da eşlik edince ve genel kabul görünce, sırnaşık pespayeliği baş tacı ilan ettik.
Yok oluşa sürüklenen hepimiz idik oysa. Hâlâ da öyleyiz, ne hazindir ki farkında bile değiliz.
Hayatın sosyal medyadan ibaret olduğu histerisine kapılan?
Klavye ile vatan kurtaran?
Her bir şeyini orada-burada döküp saçan?
Ben daha iyi küfrederim?
Daha iyi giydirir ve saydırırım adına sidik yarıştıranların ülkesi olduk farkındaysanız?
Oysa kardeşim, Türkiye Cumhuriyeti yangın yeri; senin sayende, benim sayemde!
15 temmuz öncesiyle, sonrasıyla?
Kaldır kafanı, bak bakalım ülkenin haline, pür-melaline?
Bir tarafta FETÖ?
Yanı başında PKK?
Sınırda DAEŞ?
Üç taraftan, üç alçak terör örgütünün kuşatmasına sonsuz destek veren ve ?Teröre karşıyız? diye alay edercesine karşımızda sırnaşan ve Sevr´i burnumuzun ucuna kadar getirerek dayatan AB ve ABD?
Türkiye Cumhuriyeti ?varlık? sınavı verirken, hiç birimizin oturup seyretmeye hakkı yok.
Farkında mısınız bilemem ama ülke yangın yeri. Eğer bu ülke millî birlik ve mutabakat sağlayamazsa, gelen günlerin, geçen günleri aratacağı kesin.
Onlarca şehidin geldiği günler, sıradan vakaya dönüşmüşse?
Artık ulusal refleksimiz emojiden öte yol almıyorsa, dizimize vuracağımız günler uzak değil demektir.
İç ve dış hainlerin hoplaya zıplaya cirit attığı bu güzel coğrafyada elbette en büyük görev siyasi partilere düşüyor.
İktidar, ana muhalefet ve, muhalefetiyle üçlü koalisyonmuş gibi hareket etmek zorundadır. Hatta Meclis dışında kalan önemli partiler de bu çembere dâhil edilmelidir. 15 temmuz kalkışmasının ardından başlayan ve bir süre devam eden AK Parti, CHP ve MHP mutabakatı diğer siyasileri de kapsayarak devam etmek zorundadır. Tabii ki bu noktada en büyük görev önce iktidardadır.
Türkiye´nin kurtuluş reçetesi, ortak düşünce, asgari müştereklerde buluşma olmalıdır. Tüm siyasilerin eli, taşın altında olmalıdır. Hamasete değil, bütünlüğe ihtiyacımız olduğu günlerden geçiyoruz.
Kurtuluş Savaşı günlerinden bile daha hassas dönemde, hiç kimsenin ama hiç kimsenin olan-bitene sırt dönmesi kabul edilemez.
Siyaseten birlik?
Toplumsal birlik?
Önce ülkem, sonra partim ve ben diyerek yol alamadığımız müddetçe, halimiz harap?
Türkiye Cumhuriyeti sonsuza kadar yaşayacaksa? Bu zor günlerde, farklılıklarımızı port mantoya asıp dayanışacağız.
Bunları yaparken, iktidar da oturup düşünecek? ?14 yıldır bu ülkeyi yönetiyorum, nerede büyük yanlışlarım oldu? diye kendileriyle hesaplaşacak ama samimiyetle? Fakat, cumhuriyetin temel değerleri ve fabrika ayarları ile oynamadan. Yoksa çocuklarımıza bırakacağımız ?koskocaman hiç? ötesi bir şey yok.

şaban külhancıoğlu
5.09.2016 23:49:21
Metin bey naifliğiniz yazılarınızda kendini belli ediyor.tespitlerinize ve eleştirilerinize katılıyorum.kaleminize kuvvet...