Metin SÖNMEZ


DARBE TIRAŞI

DARBE TIRAŞI


12 Eylül 1980´de gece yarısından sonra, tanklar yürümüştü. Bilmem kaç metre arayla askerler sokakları tutmuştu.
Önce Hasan Mutlucan´dan kahramanlık türküleri dinletilmişti bize Türkiye´nin tek televizyon yayınını sağlayan TRT´den. Sonra dönemin Genel Kurmay Başkanı darbeci Kenan Evren belirmişti ekrana, ?Aziz yurttaşlarım? diye başlamış ve sonrasında darbeyi haklı gösterme adına bi-dolu zırva anlatmıştı.
Ben ise, darbenin ne olduğunu anlamaya çalışan 15 yaşında liseye giden yeni yetme bir gençtim. Sabahın, ilk ışıklarıyla birlikte oturduğumuz Valilik Konağı´nın tam karşısında yer alan evimizden fırından ekmek almak için seğirttiğimi ve Hacı Kılıç Cami´nin tam köşesinde askere yakalandığımı hatırlıyorum. Sunturlu bir küfür savurup, ?Evine dön? dediği bugün gibi aklımda.
İkinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağının uygulandığı zaman dilimleri içinde, boş gözlerle boş caddeyi izlediğim anları yaşadım bir kere daha 15 temmuz´da. Ağabeyimin askerler tarafından göz altına alınması, adeta suratımda bir tokat gibi patladı. Peşi sıra inandığımız dava adına birlikte yürüdüğümüz bir çok büyüğümüzün Zincidere Cezaevi´ne gönderilmesi ve ardı arkası kesilmeyen işkence günleri film şeridi gibi geçti gözlerimin önünden.
Benim rahmetli babam gibi tüm babaların akşam sokağa çıkma yasağının başlayacağı saatlerde korkuyla eve döndüklerini görmemek için, kör olmak gerekti. O meşum günde ?Cuma? idi. Aynı kafa, 36 yıl sonra bu kez de aynı günü işaretlemişti; ne tesadüf!!!
Ben işkence filan görmedim. Fakat yakın çevremin ve tüm tutukluların yaşadıkları, akılları yerinden oynatmaya yetiyordu. O günkü adıyla 2. Endüstri Meslek Lisesi, bugünkü adıyla Hürriyet Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi´nde öğrenimimize devam ederken, tüm erkeklerin bahçeye indirilmesi ve askerler tarafından üç numara tıraş edilmesi hiç aklımdan çıkmadı mesela?
Hafızayı beşer nisyan ile maluldür derler, çok doğru!
Geçmişini bilmeyen, geleceğini hiç göremez.
Onun için yazıya böyle başlama gereği duydum.
Ve 2016´ya gelmeden 80 darbesinin toplumda yarattığı büyük travma ve bilançosunu buradan hatırlatmazsak, hiçbir gerçeğe ulaşamayız.
Bu bilançoyu iyi okumalı, iyi anlamalıyız?
-TBMM lağvedildi, siyasi partiler ve STK´lar yasaklandı.
-650 bir kişi göz altına alındı.
-517 kişiye idam cezası verildi,50´si infaz edildi.
-30 bin kişi sakıncalı oldukları gerekçesiyle işten çıkartıldı. (Bunlardan 3 bin 854´ü öğretmen, 47´si hâkimdi.)
-30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurt dışına sığındı.
-14 bin kişi vatandaşlıktan atıldı.
-400 gazeteci için 4 bin yıl hapis istendi.
-300 kişi kuşkulu biçimde öldü.
-Cezaevlerinde 299 kişi hayatını kaybetti.
-171 kişinin ise işkencede öldüğü kayıtlara düştü.
-Sendikalar ve sendikacılık kaldırıldı.
O günlerin sağ-sol olayları gerekçe gösterilerek yapılan darbenin basit bir hatırlatmasıydı şu yukarıda yazılanlar. Bu sebeple iyi anlamak lazım darbenin mantığını?
36 yıl önce 45 milyon nüfusa yapılan darbe, bu kez 79 milyon üzerinde denenmek istedi 15 temmuz´da.
Saatler 22.00´a gelirken, tv kanallarında TBMM´nin üzerinde alçaktan uçan uçaklar, İstanbul´da Boğazköprü ve FSM´nin tanklar tarafından ulaşıma kapatıldığı haberleriyle çalkalanırken, hâlâ kimse darbeyi aklına getirmedi, daha doğrusu bu güzel ülkenin üzerine konduramadı bir türlü.
Çok kısa zaman dilimi içinde askerin içindeki FETÖ/PDY mensubu cuntanın Türkiye´de darbe yapmaya yeltendiği netleşti, hem de hiç görülmemiş biçimde? Hiç görülmemiş biçimde zira, Türkiye tarihinde böyle bir hainliği ve darbeyi hiç yaşamadı. Meclis´in, ÖKK´nın uçaklar ve helikopterlerle bombalandığı, insanların üzerine ateş açıldığı, askerle polisin çatıştığı dehşet anları? Katıksız kansızlığın hayata geçtiği, zirve yaptığı süreç?
İlk 6-7 saat içinde yüzlerce canın gittiği, binlerce insanın yaralandığı şerefsizlik yüklü darbe girişimi püskürtülmüşse bugün ve Türk toplumu rahat nefes almışsa, hiç unutulmaması gereken, önem arzeden fevkalade noktalar var.
Birincisi, tüm siyasilerin net olarak dik durması ve süreci iyi yönetmesi. Soğukkanlılığı kaybetmeden çok kısa sürede vatandaşın sokağa çıkmasının sağlanması.
İkincisi, medyanın olağanüstü başarılı bir sınav vermesi. Tüm medya gruplarının hiç ayırmaksızın darbecilere karşı sıfır toleransla milli iradenin yanında saf tutarak yayın yapması. Çok zor koşullarda cep telefonları ile Cumhurbaşkanı, Başbakan ve bakanların yayına alınarak ?direnin? çağrısının yüzde yüz isabetle karşılık bulması.
Üçüncüsü, Genel Kurmay Başkanı ve Kuvvet komutanları ile Türk ordusunun büyük bir bölümünün darbeye karşı net bir duruş sergilemesi. (Unutmayalım Türk toplumu askeri kışlayı peygamber ocağı olarak görmüştür, görmeye de devam etmelidir. Kim ki aksini söylüyorsa hıyanet içindedir. Ordu, Türkiye Cumhuriyeti Devleti´nin ordusudur)
Türkiye, polisiyle, ordusuyla, vatandaşıyla hep birlikte büyük bir belayı defetti. Bir darbe girişimi el birliğiyle tarihin sayfaları arasına gömüldü. İş burada bitti mi derseniz, hayır tam tersi yeni başlıyor.
FETÖ/PDY terör örgütünün askeri kanat cuntasının yeltendiği hain darbe girişimi sonrası, bu ülkenin acilen halletmesi ve gündemden düşürmesi gereken sorunlar var. İlk iş, sonuna kadar-nereye uzanırsa uzansın-üzeri örtülmeden FETÖ/PDY´nin kılcal damarlarına kadar girilerek, artık Türkiye´nin gündemin düşürülmesi. Bu konunun, üç yıldır bu ülkenin enerjisini emdiği yetmedi mi? Bir kalemde temizleyin tamamını ve bitsin artık bu ızdırap... Ve tabii ki toplumsal barışın sağlanması. Son yıllarda ülke insanları kutuplaştı, ayrıştı, birbirine karşı tahammülsüzleşti. Hükümet, dış politikada başlattığı ?iyi niyetli? açılımı Türkiye içine de sirayet ettirmeli. Unutmayalım ki, toplumsal barış yoksa, ülkede huzur olmayacak demektir. Demem o ki? Hiçbir siyasi parti bu işi ranta tahvil etmeyi düşünmeden, 15 Temmuz´u milat kabul ederek, beyaz bir sayfa açmalı. Unutmayın, tüm siyasal oluşumlar Türk toplumuna 15 Temmuz´da borçlanmıştır. Gün birlik günüdür. Bugün değilse ne zaman? İnanın Türkiye´nin buna çok ihtiyacı var hem de çok!