Yalçın ARAL


CHP´NİN İSTANBUL SEÇİM STRATEJİSİ

CHP Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu´nun YSK´nın hukuken itiraz edilemez ve aldığı kararlara uyulması gereken durumuna karşı itiraz ederek YSK´yı oluşturan yüksek hakimlere hakaret dolu, aşağılayıcı şekilde ağıza alınmayacak laflar etmesinin muhakkak bir sebeb


CHP Başkanı Sayın Kılıçdaroğlu´nun YSK´nın hukuken itiraz edilemez ve aldığı  kararlara uyulması gereken durumuna karşı itiraz ederek YSK´yı oluşturan yüksek hakimlere hakaret dolu, aşağılayıcı şekilde ağıza alınmayacak laflar etmesinin muhakkak bir sebebi vardır!

Her zaman dediğim üzere! ?Hiç bir şey tesadüf değildir! ?

Yerel seçimlerden önce CHP kurmaylarının ?İstanbul´u - Ankara´yı biz alacağız! bunu da AK Parti dahil herkes kabullenmek zorunda kalacaktır!? Söyleminin ve seçimden önce verilmek istenen mesajında tesadüf olmadığı şekilde değerlendirilmesinde fayda vardır.

CHP´nin İstanbul seçimi ile ilgili açıklamalarına bakıldığı zaman seçim ile ilgili ana stratejilerini MADURİYET üzerine kurguladıkları,

Kendi bakış açılarına göre oluşan mağduriyetin vatandaş nezdinde algı politikası ile derinleştirilerek oluşa bilmesinin  ana görevi de Sayın Kılıçdaroğlu  tarafından üstlenilmiş olduğu,

Sayın Kılıçdaroğlu´nun, YSK´ya karşı Anayasamıza göre suç olan eylemler içinde olması ve bunun karşısında İstanbul seçimlerinde mağdur duruma düşmüş bir kişi ve yine mağdur parti durumuna düşmüş bir Parti hüviyetinde görünerek oyların konsolide edilmek istendiği görülmektedir.

 

Yapılan bu eylem ve söylemlerin karşılığında Hukukun çalışarak, Sayın Kılıçdaroğlu´na karşı gerek ceza gerekse de tazminat davalarının açılacağı başta Sayın Kılıçdaroğlu ve CHP´liler olmak üzere herkesin malumudur. Bu davaların bir an evvel açıla bilmesi içinde Sayın Kılıçdaroğlu´nun her fırsatı kullanmakta olduğu ortadadır!

 

Bu sebepler incelendiği zaman aşağıdaki senaryolar ortaya çıkmaktadır;

  • Sayın Kılıçdaroğlu İstanbul seçimleri için algı politikası ile vatandaş nezdinde kendisini mağdur duruma düşürmek ve Anayasamıza göre bir an evvel ceza ve tazminat davalarının açılmasını körüklemek istediği ve bu davaların seçimden önce hemen açılması konusunda her yönteme de başvurduğu görülmektedir.
  • Bu davranış ve söylemler, ne hukukumuza ne demokrasimize uymamaktadır!
  • Bu açıdan olaylara bakıldığı zaman, evvelden Sayın Kılıçdaroğlu´nun telaffuz ettiği sözler veya doğru olmayan iddialardan dolayı oluşan tazminat davalarında ödenen veya bundan sonrada ödenecek tazminat tutarlarına yardımcı olarak Milletvekili maaşlarından kesilen tutarların artık CHP Milletvekillerini rahatsız etmekte olduğu ve bu durum için toplanan bağışlarla bu ödemelere kaynak yaratma hamlesi olarak da bağışlar düşünüle bilinir. Bu çağrı, ?Yenilenen İstanbul seçimi için hazineden yardım alınamadığı? vatandaşa gerekçe olarak sunularak CHP´ye bağış yapılmasının talep edilmesinin tesadüf olduğunun iddia edilmesi doğru bir yaklaşım olarak gözükmemektedir! CHP gibi bir partinin bir sürü maddi destekçisi varken! Böyle bir hamle yapmasının da muhakkak bir çok sebebi vardır?
  • Bu bağış hamlesi ile Türkiye genelinde ve İstanbul içinde seçmenler üzerinde nabız yoklayarak, Mağdur edebiyatı ile oluşturmaya çalıştıkları reaksiyon oylarını kontrol edebilmek ve bu suretle de hem oyları konsolide edebilmek hem de mağduriyet söylemlerini canlı tutabilmek açısından önemli olduğu,
  • Sayın Kılıçdaroğlu´nun söylem ve iddialarından dolayı bundan sonra oluşacak tazminat davalarına para kaynağı oluşturmak açısından hamleyi değerlendirmekte de fayda vardır.
  • Ayrıca bu bağış kampanyası ile Türkiye genelinde de nabız yoklayarak, İstanbul yerel seçimlerinden sonra  Türkiye´yi yine bir kaos ortamına sürükleyecek şekilde erken Genel seçime zorlamak için zemin hazırlamak istedikleri de göz ardı edilmemesi gereken bir durumdur.

 

Ama şunu atlamamız gerekmektedir. ?Bir toplumun dengesini bozmak için Adalete karşı güveni ortadan kaldıracaksın!? Bu madde Türkiye düşmanlarının protokollerinde açık ve net şekilde belirtilmektedir.

Sayın Kılıçdaroğlu´nun ?YSK ?ya güvenmiyorum!? söylemi Türk demokrasisine ve adaletine sıkılan bir kurşun değil midir? Bu söylem neye hizmet etmektedir? Adalete karşı güven sarsılırsa bunun çıktısının kaos olacağı da zaten siyasi otoriteler tarafından her zaman belirtilmektedir.

Sayın Kılıçdaroğlu´nun hukuka aykırı bu söylem ve hamlelerinin yanında  mağdur edebiyatı ile toplumdaki çatlağı derinleştirerek, Türkiye´yi kaos ortamına doğru sürükleyecek şekildeki bir çıktıya doğru yöneltecek açıklamalar yapması da çok korkutucudur!

 

Türkiye´nin şaibeli bir seçimin üzerinde otarabilmesinin mümkün olmadığı gerçeğinin bilinmesi gerekmektedir. Seçimleri şaibeden uzak yapılmasını sağlayamadığımız zaman Demokrasiden de bahsedemeyiz.

Sayın Başkanımız Erdoğan´nın  da belirtiği üzere  ? Milletimizin söz söylediği en büyük arena sandıklardır. Sandık demokrasinin namusu milletin onurudur!?

Sandığa gölge düşmüşse en doğru yol yeniden milletin hakemliğine başvurmak olduğunun atlanmaması gerekir. Bu doğrultuda hiç kimsenin milletin hakemliğinden kaçmaya, mızıkçılık yapmaya, tekrar sandığın vatandaşın önüne konularak hakemliğine sunulmasına karşı çıkarak bu kararı veren yargıyı suçlamaya, Türkiye´yi kaos ortamına doğru sürükleyecek Yurtdışı düşmanlarının söylemlerine destek verecek şekilde Türkiye´deki fay hatlarını kaşımaya, Yüksek Yargıya hakaret dolu  olarak ağıza alınmayacak laflar etmeye başta siyasetçiler olmak üzere hiç kimsenin ne hakkı nede hukuku vardır.

Demokrasinin ana temeli olan sandık ve bu doğrultuda oluşacak vatandaşın iradesidir. Bunun ne suretle olursa olsun engellenmeye çalışılması da Demokrasinin gaspıdır.

Vatandaşlarımız ve siyasetçilerimiz, CHP kurmaylarının ve Başkanının Türkiye´yi çekmek istedikleri ortama ve oyuna gelmeyecek kadar fazilet içinde olduğunun da unutulmaması gerekir. Türkiye her yönden Türkiye düşmanlarının saldırısı altında iken ana dayanağımız olan Demokrasimize direk olarak sandıkta yapılan saldırının ve Türkiye´nin içine sokulmak istenen durumun kimlere hizmet ettiğini de iyi düşünülmesi gerekmektedir!

İstanbul seçimi yapılıncaya kadar da, Yurtdışı Türkiye düşmanlarının organizasyonları ve yurt içindeki uzantılarının desteği ile Türkiye´ye yönelik gerek siyasi gerekse de ekonomik olarak her türlü saldırının olabileceğinin atlanmaması gerekmektedir. Zaten bazı sivil toplum örgütleri vasıtası ile bu hamlelerin yapılmakta olduğu da gözden kaçmamaktadır! Ayrıca bu süreçte Türkiye´de her türlü terör saldırılarının ve toplumu kutuplaştıracak, vatandaşlar arasında tansiyonu yükselte bilecek söylem ve girişimlerinde olunabileceğinin de göz ardı edilmemesi gerekmektedir!

Bu süreçte, siyasetçilerimiz üzerlerine düşen görevleri Demokrasi ve Adaletin üstünlüğü ilkesi doğrultusunda eksiksiz olarak yerine getirmeleri gerekliliği önemlidir! Bunun yanında başta siyasilerin, Vatandaşları kutuplaştıracak söylem ve hamlelerden kaçınarak  Yurtdışı Türkiye düşmanlarının ekmeğine yağ sürecek şekilde Türkiye´deki fay hatlarının derinleşmesinin önünün kesilmesi sağlanarak çatlağın daha da derinleşmesinin önü alınmalıdır. Türkiye´nin bekasını ilgilendiren bu durum için gerekli şekilde davranamayan siyasetçilere de vatandaşların sandıkta cevabının neler olabileceğinin de iyi bilinmesinde fayda vardır.