Yalçın ARAL


CHP'DEKİ SON DURUM!

Her zaman belirtirim, Türkiye’yi Türkiye üzerinden okumaya çalışmak doğru değildir.


Her zaman belirtirim, Türkiye’yi Türkiye üzerinden okumaya çalışmak doğru değildir. Türkiye’de  gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak yaşananları Dünyadaki güç savaşlarının Türkiye’ye yansımaları olarak değerlendirmek gerekir. Dünyadaki güç savaşlarının ABD merkezli iki gurup arasında olduğunun bilinmesi gerekmektedir. Bu guruplar;

  • Birisi, ABD’DE Pentagon’u elinde bulunduran Ulusalcı Silah Lobisidir. Bu Lobi radikal Evanjelist grubun desteğinde olan ve şuan ABD’Yİ yöneten grup olup Cumhuriyetçi Partiyi kontrol ederek politika yapmaktadırlar.
  • Diğeri de, Siyonist Para Lobisi denilen ve Demokrat Partiyi kontrol eden Globalciler olduğu görülmektedir.

Ulusalcılar ABD’nin kuvvetini ABD’NİN menfaatleri için kullan ve ABD’yi kuran güçtür.  Globalciler de ABD’NİN kuvvetini kendi amaç ve menfaatleri için kullanan güç olduğunun da bilinmesi gerekmektedir.

 

Cumhuriyetçileri destekleyen Haçlı zihniyetine sahip Evanjelistler ile Siyonistlerin büyük dünya savaşı ARMAGEDON’DAN  sonra MESİH’İN geleceğine bu radikal grupların inançlarından dolayı Türkiye ve Müslüman düşmanlığı üzerinde bu iki grup birleşmektedir. Ayrı kutuplarda olmalarına rağmen inançları doğrultusundaki hedefleri için dirsek temasında olduklarının da atlanmaması gereken bir gerçektir. Bunun yanında  bu radikal zihniyetlerin Türkiye’deki FETÖ gibi ABD’DE gerek bürokraside gerekse de karar verici mercilerde sistemin kılcal damarlarına kadar girerek kontrol ettiklerinin de atlanmaması gerekir.

 

ABD 100 Dolarının üstünde resmi olan, ABD Bağımsızlık Bildirgesini kaleme alan ve ABD’NİN kurucularından olan “Benjamin Franklin” 1789 yılında ABD Kongresinde Anayasa üzerine yapmış olduğu konuşmasında;

“Şu saatte size ikazı kendime bir vazife telaki ediyorum. Eğer Yahudileri tardedip ( ihraç etmek) bu memleketi onların nüfuz ve şerrinden kurtaramazsanız , azami yüz yıl sonra çocuklarınız ve torunlarınız Yahudi fabrikalarında durarak, onlara bu neticeyi sağladığınız için sizlere lanet okuyacaklardır. Bunun için Yahudilerin anayasaya konacak bir madde ile bu memleketten tardedilmesi( ihraç edilmesi) bir zarurettir.”  “İşte ben bu yüzden sizleri tekrar uyarıyorum beyler, eğer Yahudileri bu ülkeden sonsuza dek atmazsanız, siz mezarlarınız da iken evlatlarınız ve torunlarınız size lanet okuyacaklardır.” Bunun yanında Benjamin Franklin , “ Yahudiler onlarca nesil bizimle beraber yaşasalar ne akidelerimizi benimseyecek ve ne de bize karışacaklardır. Yahudiler arazilerimizi ve halkımızı tehdit eden bir tehlikedir. Eğer onlara bu memlekete muhaceret (göç) hürriyeti verilirse, anayasamızı imha edeceklerdir.” Benjamin Franklin’in ABD Kongresinde söylemi bulunmaktadır. Benjamin Franklin, gelecekte Yahudilerin ABD’Yİ yöneteceklerini düşünüyordu. Bugün de hiç haksız olmadığı Demokrat Parti ABD Başkan adayı Joe Biden’in söylemlerinden de anlaşılmaktadır. Bu ifadeler ABD’DE şu an iki Lobi arasında yaşanan ve dünyaya sirayet eden mücadelenin bir özeti olduğunun atlanmaması gerekir.

Eğer Siyonist Para Lobisi olan Globalcilerin kontrolündeki ABD Başkanlığı için Demokrat Parti adayı olan ABD’DE son Demokrat Parti iktidarında Başkan Obama’nın Yardımcısı olan Joe Biden  ABD seçimlerini kazanırsa Türkiye’nin başının çok daha fazla ağrıyacağı da açıktır. Demokrat aday kendini “ Yahudi olmayan bir Siyonist” olarak tanımlamanın yanında da Yahudi lobisine yakınlığı ile bilinen Joe Biden Türkiye ile ilgili New York Times editörüyle 7 ay önce gerçekleştirdiği ve görüntüleri internete yeni düşen mülakatta Türkiye hakkında “ Muhalefete destek verip Erdoğan’ı seçimle devireceğiz. Muhalif liderlerine desteklediğimizi açıkça göstermemiz lazım.” şeklindeki beyanatının çıktısı, Türkiye’nin Globalcilere yani Siyonist Para Lobisinin çıkar ve düşüncelerine ters hareket ettiğini, Türkiye’nin kendi menfaatlerini Yeni Türkiye’de öne koyarak ayak direttiğini ifşa etmesinin yanında Türkiye’de Recep Tayyip Erdoğan karşıtı grup olan Sayın Kılıçdaroğlu Başkanlığındaki CHP’yi ve CHP’NİN içinde bulunduğu Millet İttifakını temsil eden partileri bunun yanında Kürt toplumunu bahane ederek de PKK’YI desteklediğini açıkça beyan etmektedir. Bu beyanatları ile kendilerinin anladıkları demokrasi anlayışlarını da açığa çıkarmaktadırlar. Sayın Kılıçdaroğlu’nun “ Dostlarımızla birlikte iktidar olacağız!” söylemi de çok manidardır! Sayın Kılıçdaroğlu’nun bu siyasi söylemi nereye çekersen oraya gideceğinin de bilinmesi gerekir. Zaten FETÖ , PKK ve DEAŞ terör örgütleri Globalci Para Lobisi Siyonistlerin yarattığı ve finansman dahil her konuda destekledikleri terör örgütleri değil midir? Bu terör örgütlerinin arkasında Laiklikle alakası olmayan bir din devleti olan İsrail Devleti ve radikal unsurlar tarafından idare edilen ABD yok mudur? Bu radikal unsurların Avrupa’daki uzantıları olan Ülkeler başta Fransa ve Almanya olmak üzere bu terörist grupları desteklemiyorlar mı?

Sayın Kılıçdaroğlu 7 ay önceki beyanatın şimdi neden gündeme geldiğini sormaktadır? Hiç bir şeyin tesadüf olmadığı gerçeğini bu durum bir kez daha ortaya koymaktadır. Her şeyin bir yeri ve zamanı olduğunun da farkında olunması gerektiğini bunun yanında da gerçeklerin saklanamayacağını da en iyi siyasetçilerin bilmesi gerekmektedir.

Dünyanın her bölgesi ve ülkesinde bu iki lobinin gerek ekonomik gerekse de siyasi uzantıları bulunduğunu her zaman belirtmişimdir. Bu lobiler ilgili Ülkelerde kendi çıkarları ve hedefleri doğrultusunda yemleyerek ve besleyerek yanlarına çektikleri maşalarını kullanmaktan çekinmezler. Bu Lobiler kendilerine biat etmiş olan odakları kullanarak ilgili ülkeye yönelik darbeye kadar gidecek bir süreç de dahil olmak üzere belirledikleri ülkeyi kendi güdümlerine bağlamak için her türlü hamleleri yapmakta oldukları da bir gerçektir.

 

Bu doğrultuda,  Dünya’da ABD merkezli Ulusalcılar ile Globalcilerin çekişmesi diğer partilerde olduğu üzere CHP içine de sirayet ettiği görülmektedir. Türkiye’deki her partide Ulusalcılar ile Globalcilerin çekişmesi bulunduğu gerçeğinin de atlanmaması gerekir.

CHP’deki Ulusal cepheyi Sayın Muharrem İnce ve taraftarları temsil ederken, CHP içindeki Globalci cepheyi de şu an CHP’yi kontrol ve idare eden Sayın Kemal Kılıçdaroğlu  ve ekibi temsil etmektedir. AK Parti’de bu mücadelenin olduğu ve sonuçlandığı görülmektedir. Bu mücadelenin neticesi olarak AK  Partide, AK Partiden ayrılanların yeni oluşumlar içine girerek, yeni partiler kurmasına kadar uzanan  bir süreç yaşanmıştır. Ak Parti’nin kuruluşuna bakıldığı zaman  kuruluşunda başı çekenlerin Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Sayın Abdullah Gül, Sayın Abdüllatif Şener ve Sayın Bülent Arınç olduğu gözükmektedir. Ak Parti kurulurken zaten bir koalisyon idi. Hedeflerinde bulunan ve aynı fikirde olunan ilk öncelikler gerçekleştiği zaman daha sonraki önceliklerde fikir ayrılıkları çıkacağı zaten olağan bir gerçektir. Bu durumda, Ak Parti’den ayrılmalara ve parti kurmaya kadar giden bir sürecin yaşanmasına neden olmuştur. Ak Partiden ayrılan Sayın Abdullah Gül, CHP tarafından MİLLET İTTİFAKININ Cumhurbaşkanlığı adayı olarak gündeme getirilmedi mi? Sayın Abdullah Gül “ Taraflar arası gerekli mutabakat sağlanamamasından dolayı Cumhurbaşkanlığına aday olmayacağını” beyan etmedi mi? Sayın Kılıçdaroğlu, Sayın Abdullah Gül’ün MİLLET İTTİFAKININ Cumhurbaşkanı adayı olması konusunda çok çalışmadı mı? Bu mutabakatın olmaması yurt dışındaki Ulusalcılar ile Globalcilerin anlaşamamasının neticesi olduğunu da atlamayalım. Bu durumun, Sayın Akşener’in çıkışı doğrultusunda iç siyaset dengeleri olarak görülmemesi gerekmektedir. Türkiye için en kötü senaryo Ulusalcılar ile Globalcilerin ABD Başkanı Obama zamanında olduğu üzere müşterek çalışmasıdır. Bu oluşum doğrultusunda, Obama zamanında 15 Temmuz FETÖ darbe girişimi gerçekleşmedi mi? ABD Başkanı Obama zamanında,  direksiyonda Globalciler bulunurken kirli işlerini de arka koltukta oturan Evanjelist destekli Pentagon ve NATO üzerinden Ulusalcılara yaptırmıyorlar mıydı? FETÖ terör örgütü bir ABD organizasyonu değil midir? 

Sayın Abdullatif Şener AK Partiden ayrıldıktan sonra Türkiye Partisi’nin kurucusu olmadı mı? Kurduğu partide bir şey yapamayınca, CHP saflarına geçerek 27. Dönem CHP’DEN Konya Milletvekili seçilmedi mi? Şu anda AK Parti içindeki Ulusalcı kanat ağırlık kazanarak Sayın Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde yoluna devam etmekte olduğu gözlenmektedir. ABD seçimlerinde ABD Başkanlığına aday olan Demokrat Parti adayı ve Globalci kanatın temsilcisi Joe Biden’ in söylemlerini de bu doğrultuda değerlendirmekte fayda vardır. ABD Başkanlığı için adaylığını koyan Demokrat Parti adayı Globalcilerin sözcüsü Joe Biden’ın söylemleri; Türkiye’nin senelerdir ne kadar derin bir beka sorununa maruz kaldığını iyice netleştirmiştir. Dış mihrak tanımlamasının hayal olmadığı tekrar teyit edilmiştir. Türkiye’nin gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak saldırı altında olduğunu bunun yanında Türkiye düşmanı bu odakların istediklerini yapan Eski Türkiye’yi özledikleri teyit edilmektedir. ABD Başkan adayının Türkiye’ye karşı tehditkar ve seçimlere müdahale eder şekilde demokrasimize saldırması da kabul edilir bir durum hiç değildir. Tabi ki bu söylemlerin iç siyasette de bir karşılığı olacaktır.

 

Şu konulara çok dikkat edilmesi gerekmektedir; “ Taraf olmayanın bitaraf olacağının çok iyi bilinmesi gereken bir süreçten geçmekteyiz.” Herkes rengini ve tarafını belli etmek istemeyeceği muhakkaktır. Ama bu karanlık odaklar istemeyerek de olsa bir ayak izi bırakmaktadırlar. Bu ayak izlerini de iyi izlemek gerekmektedir.

  • Kimin kimi işaret ettiğine ve bu işaretin ne manaya geldiğine,
  • İçeri de kimlerin söylemleri ile Yurt dışından yapılan söylemlerin çatışmasına ve aynı dili kullanmalarına,  
  • Bu Yurt dışı odakların ve ülkeleri idare edenlerin söylemlerine ve icraatlarına bakarak kimleri temsil ettiklerine ve hangi Lobinin ve kimlerin arkasında olduklarına,
  • Gerek yurt içinde gerekse de Yurtdışında kimlerle kimlerin kol kola girerek nasıl yol aldıklarının iyi takip edilmesi gerekmektedir.

 

Tabi ki yurt dışında oluşan kuvvet odaklarının ve hangi felsefeye hizmet ettiklerinin de çok iyi bilinmesi ve kavranması çerçevesinde bu durumların değerlendirilmesi gerekmektedir. Bu bırakılan ayak izlerini iyi takip etmek gerekir ki kimin hangi cephede olduğu kafalarda daha kolay netleşe bilsin. Dünyada bu iki cephenin birbirlerini ortadan kaldırmak için mücadele ettiği atlanmaması gereken bir konudur. Ondan dolayı mücadelenin merkezi olan ABD’de, ABD  seçimlerine kadar bu iki lobi arasındaki mücadelenin daha da sertleşeceği de bir gerçektir. Bu sertleşmenin ABD’NİN iç savaşa sürüklenme ve dağılma potansiyelini de kuvvetlendirdiğini de tekrar vurgulamak isterim. Bu mücadelenin yansımalarını da gerek Ülkemizde ekonomik saldırılar ve partiler içlerindeki mücadeleler olarak, gerekse de başta Doğu Akdeniz’de olmak üzere ve bölgemizde bizi ilgilendiren olayların sertleşerek fazlalaşacağının da atlanmaması ve dikkat edilmesi gereken bir durumdur. YENİ DÜNYA DÜZENİ için Türkiye’yi yanlarında tutmak isteyen  bu iki lobi arasında ciddi çekişme bulunmaktadır. Bölgesinde Türkiye jeopolitik ve tarihi ile çok önemli bir konumda olmasında dolayı gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak da devamlı saldırı altındadır. Türkiye düşmanlarının kendi hedef ve inanışlarına göre bu saldırıları Türkiye’yi biat ettirene yani Eski Türkiye’ye döndürmeye kadar sürdürmek istedikleri de  bir gerçektir. Ondan dolayı gerek ekonomik gerekse de siyasi olarak devamlı teyakkuz durumunda olunması gereken bir süreçten geçmekteyiz. Bu iki lobide içlerinde bulunan radikal gruplardan dolayı Eski Türkiye’de olduğu üzere W. Churchill’in “Türkiye Batının güdümünde olacak, aşırı güçlendiği hissedildiği an her türlü tedbiri alacaksın!” vasiyetinde belirtiği üzere Türkiye düşmanı Batı odakların bu çerçevede hareket ettikleri de görülmektedir. Bu durumu da Türkiye’nin aşırı güçlenmesinin önüne geçerek ve Eski Türkiye’de olduğu üzere Batının güdümünde olarak Türkiye’ye bir şey vermeden yapmak istedikleri de aşikardır.  Ama batının jandarmalığını yapan, IMF boyun duruluğu geçirilmiş olarak her denileni ve istenileni yapan  Eski Türkiye devirlerinin kapandığının bilincinde olunması gerekmektedir. Yeni Türkiye’de böyle bir şeyin olamayacağını da Batı anlayana kadar masaya da oturmak istemeyecekleri bir gerçektir.  Türkiye’nin kendi istedikleri kıvama gelmesi için de her türlü saldırılarına da devam ederek bekamıza saldıracakları da ortadadır. Bu saldırılara her zaman hazırlıklı olunmasında fayda vardır.

 

Şuan bu çekişme yukarıda belirttiğim üzere CHP içinde de yaşanmaktadır. CHP içindeki bu çekişmenin, Ulusalcı kanadı temsil eden Sayın İnce ve destekçileri ile Globalci kanadı temsil eden Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibinin oluşturduğu görülmektedir.  Sayın İnce’nin son yaptığı basın toplantısında belirtiği hususlarda bu durumu ayrıca teyit etmektedir.

 

CHP içindeki bu çekişme önümüzdeki dönemde Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün felsefesine daha yakın olan Ulusalcıların daha da kuvvetleneceğini göstermektedir. Bu akımın ve mücadelenin diğer partilere de sirayet edeceğinin de bilinmesi gerekmektedir. CHP seçmeninin desteği de, CHP’NİN şimdiki politikaları doğrultusunda Siyonist  Para Lobisi olan Globalciler tarafından desteklenen HDP’YE yakınlaşması  ve Fransa  Cumhurbaşkanı Macron gibi Globalcilerin sandalyesine oturarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün felsefesinden hızla uzaklaşanlara karşı çıkanlara doğru kayacağı görülmektedir. Gerçek CHP’liler Ülkelerini seven, bu toprağın insanı olduğunu hisseden ve milli, manevi değerlerinden kopmamış insanların Türkiye düşmanı Globalcilerin yönlendirmesi doğrultusunda HDP’YE destek verilmesi onlarla kol kola girilmesi, devlet politikası haline gelen konularda dahi Yurt dışı Türkiye düşmanlarından medet umar bir şekilde karşı çıkarak onlarla aynı dili kullanmaları ve onların politikalarını gütmeleri bunun yanında ülkelerini  bu odaklara şikayet etmeleri de   ciddi şekilde CHP seçmeninde sorgulanmaya başlanmış olduğu CHP’deki Ulusalcı kanadın başını çeken Sayın İnce’nin çıkışından da görülmektedir.

 

Şu anki CHP Başkanı Sayın Kemal Kılıçdaroğlu yönetiminin hamlelerine bakıldığı zaman;

  • CHP’de Ulusalcı kesimin başını çeken  Sayın Muharrem İnce’yi ve ekibini tasfiye etmek istedikleri görülmektedir.
    • Gerek Cumhurbaşkanlığı seçiminde CHP yönetiminin tutumu gerekse de Milletvekili seçimi sırasında Sayın İnce tarafında olan Ulusalcı kanattaki kimselerin Milletvekili Listesinden Sayın Kılıçdaroğlu ve ekibi tarafından üstlerinin çizilmesi bu durumu ayrıca teyit etmektedir.  
    • Sayın Selin Sayek Böke’nin tekrar MYK’ya girmesi ve CHP Genel Sekreteri olmasını da bir tesadüf olarak görmemek gerekir. Bu hamle Globalci odakların ileride Türkiye için düşündükleri hamleler  için önemli bir tercihtir.
  • Bundan sonraki dönemlerde Sayın İnce’nin hamlesi CHP içindeki Globalcileri zora sokacağı açıktır. Seçimlere kadar bu oluşum gerek CHP seçmeni gerekse  de halk tarafından nasıl şekillendirilecek hep beraber yaşayıp göreceğiz.   

Artık CHP de Ulusalcı kesim uyanmış ve Gazi Mustafa Kemal Atatürk felsefesine çok daha yakın olan Ulusalcı kanadı temsil eden kesimin başını çeken Sayın İnce bundan sonrada hamlelerine devam edecektir. Sayın İnce’nin CHP’den ayrılarak parti kurmak istememekte olduğu görülmektedir. Şu an için doğru bir tercih olarak görülmemekte idi. CHP’yi idare eden Globalciler bu mücadeleden nasıl bir netice elde edeceklerini de ilerleyen zamanlarda yaşayarak göreceklerdir.  

Bu yaşananlardan sonra CHP, “ Ülkem varsa ben varım!” felsefesi doğrultusunda Türkiye düşmanı Globalci odaklardan uzaklaşarak Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün felsefesi doğrultusunda bir politika izlemeye başlayarak, siyaset yapma tarzlarını belki değiştirirler. Gazi Mustafa Kemal Atatürk “Beni  görmek demek mutlaka yüzümü görmek değildir. Benim fikirlerimi, benim duygularımı anlıyorsanız ve hissediyorsanız bu kafidir.” diye boş yere söylem yapmamıştır.

Eğer CHP’yi idare edenler bu doğrultuda bir manevra yapamazlarsa ve hala Globalcilerin gemisinde seyahat etmeye devam ederlerse istikballerinin de olamayacağını çok iyi bilmeleri gerekmektedir. CHP içinde Ulusalcılar tarafından kıvılcım çakılmıştır ve bunun neticeleri de muhakkak  olacaktır.  

 

 “ Partilerin Niziplere ayrılması, onları bizim elimize düşürür. Çünkü iddialı bir mücadeleyi sürdürmek için para gereklidir ve oda tamamen bizim elimizdedir.” Siyonist protokollerinde bu konu açık şekilde belirtilmektedir. Sayın İnce finans konusunda şeffaf olacağını ve Cumhurbaşkanlığı seçimindeki gibi halkın kendisini destekleyeceğinden  emin olduğunu belirtmesini tesadüf olarak değerlendirmemek gerekir.

 

Türkiye’deki her partinin yapılarını, yöneticilerinin nerede eğitim aldıklarını, doktoralarını nerede yaptıklarını bunun yanında söylemlerini de bu iki lobinin pozisyonuna göre değerlendirilmesinde fayda vardır.

 

Tarihi bilmeyen; hele hele yakın tarihi gerçek manada idrakten mahrum olanlar milletine hizmet edemezler. İstikbale güvenle bakamazlar. Tarihi hakikatler karşısında üç maymunu oynayıp kafasını kuma gömenler; belirli mihrakların “komplo teorileri” safsatasına inanırlar. Ondan sonra da elin adamı senin üzerinden dünya hakimiyetini devam ettirir. Hem de acımasızca. Kendi elimizle kendisine hizmet ettirerek. Onun için dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Tarihi iyi okuyup yorumlamalıyız. Meselelere ciddiyetle eğilip, milli ve dava şuuruna sahip olmalıyız ki bu tip saldırıları ve badireleri atlata bilelim.

Bunun için de bir olacağız, iri olacağız, diri olacağız, kardeş olacağız ve hep birlikte Türkiye olacağımızın bilincinde olunması çok önemlidir.