Üstün TUNCER


ÇANAKKALE KAHRAMANI KOLSUZ İBRAHİM’İN TORUNU TAHİR HOROZ ve İKİ ANEKDOT…  

Tahir Horoz vefat etti. Kayseri’nin asırlık çınarları, Covit19’un pençesinden kurtulamıyor.



Tahir Horoz vefat etti. Kayseri’nin asırlık çınarları, Covit19’un pençesinden kurtulamıyor.
Daha bir hafta önce Türkiye’nin ve Kayseri’nin en büyük hayırseveri Fevzi Mercan’ı, İş Adamı Yılmaz Akansu’yu, önceki günde, 78 yıllık yaşamının nerede ise tamamını işçi ve sendikal hareket uğruna harcayan, işçi hakları ve sendikal mücadelede en önde savaşan, hep zaferle çıkan, yetki aldığı işyerlerinde üretimi, verimi, işçiyi, yatırımcıyı, iş barışını, huzuru, kalkınmayı, memleket sevdasını, vatan ve bayrak aşkını her türlü çıkarın üstünde gören işçi lideri Tahir Horoz’u uğurladık.
O’nu da, kara toprağın bağrına emanet ettik.
Tahir Horoz, Kayseri için sıradan bir isim değildi.
Kayseri’de,  sendikal hareketin hep öncü ismi oldu.
Daha 19-20 yaşlarında genç bir tekstil işçisi iken, kendisini sendikal mücadelenin içerisinde buldu.  Nerede ise, tam 60 yıl bu mücadelenin içinde oldu.
İşçi temsilciliği ile başlayan mücadele dolu zorlu yıllar, Teksif Kayseri Şube Başkanlığı, Türk-İş Kayseri Temsilciliği ve Türk-İş ve TEKSİF Genel Merkez yöneticiliği gibi üst kurullarda devam edip gitti. Türkiye’de, en uzun süre sendika başkanlığı görevinde bulunun başkan unvanını aldı.
Hayırseverliği ve insan sevgisi tartışılmaz.
Kızılay başta olmak üzere, Kayseri’de ki hayır kuruluşlarının gizli isimlerinden birisi idi. Özel günlerde, dini bayramlarda yardımlarını kimseye fark ettirmeden sessizce yapar, hayırseverliği asla bir reklam aracı olarak kullanılmasını istemezdi.
Yaşamı boyunca siyasetin içerisinde oldu, bir an bile kopmadı.
Her siyasi görüşe, her düşünceye saygılı davrandı. Adalet Partisi Genel Başkanı ve 9. Cumhurbaşkanımız Rahmetli Süleyman Demirel’in çok yakın dostu idi. Demirel ile sık sık birlikte olur, Demirel, Kayseri ziyaretlerinde mutlaka Tahir Horoz’u arar, hatır sorar gönlünü alırdı. Aralarında sıkı bir gönül bağı vardı. Mustafa Derin’in Kayseri siyasetinde rüzgar gibi estiği yıllarda, yanında kalan tek isim ve en büyük destekçisi idi. .
Eski Dışişleri Bakanı Kayseri Milletvekili İsmail Cem’in Kayseri’de yakından tanıdığı iki isimden birisi, belki de ilki yine Tahir Horoz idi. İsmail Cem, Milletvekilliği adaylığı açıklandığı dönemde, Kayseri’ye geldiği gün önce Tahir Horoz’u, ardından, ikinci sıra adayı iş adamı Faruk Molu’yu ziyaret etti. İsmail Cem, yaşamı boyunca Tahir Horoz ve Faruk Molu’yu hiç ama hiç unutmadı.
Kayseri’yi unuttu, bu iki ismi aklından hiç çıkarmadı.
Kayseri’de gazeteci olarak çalışıp, Tahir Horoz ile söyleşi yapmayan, sohbet etmeyen, anısı olmayan gazeteci yok gibidir. Tabi ki, benimde anılarım oldu. Zaman zaman Bankalar Caddesi üzerindeki Teksif Sendikası’na gider sohbet eder, bazen de kendisi çağırır uzun uzun konuşurduk. Çok tecrübeli ve değişik dünya görüşü ile dolu bir adamdı. Öğütler verir, siyaseti, ekonomiyi konuşur, yeri geldiğinde cesaretle ağır eleştiriler yapardı. Her düşünceye saygılıydı. Bu nedenle de, her görüşten büyük saygı görür, sevilirdi.
Kayseri’de sendikal hareketin kilometre taşlarından birisi idi. Kayseri çok önemli sendikacılar yetiştirdi. Federasyon başkanları, genel başkanlar çıkardı ama hiçbirisi Tahir Horoz kadar isim yapamadı, tanınır olmadı, iz bırakmadı, saygı görmedi.
Ağaç dikmeyi, bağ bahçe işlerini çok severdi. Her yıl 100-200 ağaç diker, kendi elleri ile sular, bakımını yapar ve ağaçların arasında yürümeye bayılırdı.
“Diktiğim ağaçların büyüdüğünü görmek ve aralarında yürümek en huzur duyduğum anlardır” derdi.
Tahir Horoz, gazi torunu idi.
O’nu bu yönü ile tanıyan çok az insan vardır.
“Ben, Hacılarlı Gazi Hacı Kolsuz ibrahim’ın torunuyum” der ve bununla gurur duyardı.
Son dönemde yaşanan gelişmelerden pek memnun değildi.
“Bu memleket, bu vatan uğruna canlarını vermiş şehitlerimizin, gazilerimizin yüzü hürmetine ayakta duruyor” derken Çanakkale de şehit düşen dedesinin kardeşi Sabahattin  ile Çanakkale Cephesi‘inde gazi olan dedesi Kolsuz İbrahim’e dua etmeyi hiç ihmal
etmezdi.
Dedesi ile gurur duyduğu her halinden belli olurdu.
Gözlerini ileri doğru diker, göğsü kabarır, omuzları genişler ve daha gür ve kendinden emin bir sesle konuşmaya başlardı.
Şehit Sabahattin ile Gazi Kolsuz İbrahim’in hikayesini, cenaze töreni öncesi Tahir Horoz’un kardeşi Op. Dr. Mahmut Horoz’dan bir kez daha dinledim. Tahir Horoz, Dedesi Kolsuz İbrahim ile yan yana toprağa verildi. Mahmut Horoz ve eşi Müfetter hanımı, dedesi ve abisi Tahir Horoz’un mezarı başında dua okurken buldum.
Çok üzgünlerdi.
18 Mart 1914’te başlayan Çanakkale Savaşları bütün şiddeti ile devam etmektedir. Anadolu’dan binlerce genç, Çanakkale savunması için akın akın Çanakkale’ye gitmektedir. Bu kahramanlar arasında bugün isimlerini bile hatırlayamadığımız yüzlerce Kayserili gençte vardır. İşte, onların arasında Kayseri’den Hacılarlı Sabahattin’de gözlerini kırpmadan cepheye doğru yürümektedir.
Bir süre sonra, şehit haberi gelir.
Düşman saldırıları artmakta, Anadolu halkı, Çanakkale savunması için ayaktadır. Kardeşi Sabahattin’i şehit veren İbrahim, “Bu vatan için benimde canım feda olsun” diyerek tüm acılarını yüreğine gömüp yola çıkar. Vatan sevgisi kardeş acısını unutturur..
Akın akın Çanakkale’ye yürüyen Türk gençleri ile birlikte Çanakkale’ye vatan savunmasına katılır.
Zafere az kalmıştır ancak düşman saldırıları devam etmektedir. Kahraman Türk askerleri Conkbayırı’nda mucizeler yaratmakta, İngilizlere ve müttefiklerine karşı olağanüstü başarılar elde etmektedir.  Şafak sökmüş ve güneş, Conkbayırı üzerinde yükselmeye başlarken top sesleri yeniden çınlamaya başlamıştır.
Hacılarla İbrahim, düşmana karşı dimdik ayakta Cankbayırı’na doğru yürürken bir top mermisi hemen yanı başında patlar. Bir şarapnel parçası İbrahim’in sağ kolunu alıp vücudundan ayırır. İbrahim bir tarafta, kolu bir tarafta. Silah arkadaşları parçalanmış kolunu ve İbrahim’i alıp cephe gerisine taşırlar. Ve, o gün İbrahim kolsuz kalır. Savaş biter ve İbrahim Hacılar’a geri döner.
Tek kolu yoktur.
Ve, Hacılarda artık O,  Çanakkale Gazisi Kolsuz İbrahim’dir.
Tahir Horoz’un babası Mustafa Horoz, işte bu Çanakkale kahramanı Gazi Kolsuz Hacı İbrahim’in oğludur.  Tahir Horoz’da O kahramanın torunu..
SENDİKAL MÜCADELE
Tahir Horoz’un yaşamı ilginç hikayelerle dolu.
“Kayseri Meşhurları” ve “Kayserili Hayırseverler” kitabının yazarı sevgili arkadaşım İrfan Birol anlatmıştı.
Tahir Horoz, askerlik dönüşü Sümer Bez Fabrikası’nda işçi olarak çalışmaya başlar. Kısa zamanda sendikal hareketin içinde yer alır ve işçi temsilcisi seçilir.
Tahir Horoz, bir anısı İrfan Birol’a  şöyle anlatır.
“O dönemde, fabrikalarda tüm işçiler giriş ve çıkışlarda fabrika bekçileri tarafından üst aramasına tabi tutulurdu. Bir gün Kolsuz İbrahim dedem, Karpuzatan’dan gelirken, fabrikanın önünde durmuş, geçerken Tahir’i de görürüm diye beklemeye başlamış. Kapıda, bekçilerin beni hırsız gibi tepeden tırnağa aradığını görünce, doğru eve gitmiş ve babama ağır sözler söyleyerek, kızmış. ‘Ben bu vatan için Çanakkale’de kolumu verdim, ağabeyim vatan için harp meydanlarında canını verdi. Benim torunumun üstü başı, açıkta herkesin gözü önünde bir hırsız gibi aranıyor’ demiş ve çok üzülmüş. Bu beni çok etkiledi. Gerçekten üst araması işçiler için onur kırıcı bir davranıştı ve kabul edilemezdi. Sendika başkanı seçildikten sonra ilk işim, fabrika müdürünün kapısına dikilmek oldu. “Bu üst aramaları kaldırılmalı, işçiler bu fabrikaların gerçek sahipleridir. Onlara kimse hırsız gibi davranamaz ve üstlerini arayamaz” dedim. Ve, uzun bir mücadele sonrası üst aramaları kaldırıldı ve daha onurlu bir kontrol mekanizması kuruldu. Bu eylem beni cesaretlendirdi ve her ortamda işçi haklarını daha cesur bir şekilde savunmamı sağladı. O yıllarda, işçilere gereken önem ve değer verilmiyordu.  Orta Anadolu Fabrikası’nda işçilere tanıtım kartı veriliyor üzerine de “Amele” yazılıyordu. İşçi, emek yaratan, üreten kişidir. Amelelik tabii ki meslektir. Kullanım açısından bu kelimeye işçiyi küçük düşüren, değersizleştiren bir anlam yüklenmekteydi. Bunu da değiştirip, kimliklere, “İşçi” sıfatının yazılmasını Türkiye’de yine ben gerçekleştirdim.”
Yaklaşık 16 bin çocuğu sünnet ettirdiğini anlatır, burs sağladığı sünnet ettirdiği çocuklarla Türkiye’nin dört bir yanında doktor, mühendis, iş adamı olarak karşılaştığı anlarda duyduğu mutluluğu anlatırken gözlerine bakmak yeterdi.
Covit’i yendi ancak, uzun süredir birlikte yaşadığı kronik hastalıklar nedeniyle girdiği çoklu organ yetmezliği yaşamına son noktayı koydu.
Allah rahmet eylesin..