Mehmet Tarık ÇAY


BİR YEŞİLÇAM HİKAYESİ

Bir zamanlar Yeşilçam diye bir dünya vardı.


Beyoğlu´nda Atlas Sinemasında geçenlerde bir film izledim. Başrollerinde İlyas Salman ve Gülşen Bubikoğlu oynuyordu. Mükemmel bir aşk hikayesiydi. Gerçek bir aşk hikayesinden esinlenmiş, sonunda da kavuşamıyorlardı. Sizlerde hatırladınız mı?
*****
?Güzel günlere inanmak, aşkın kuralıdır? diye başlıyordu. İlk olarak bir Merdivende karşılaşıyorlardı. Erkek güzeli Çiçek Abbas görür görmez tutuluyor bu kıza. Hemen takibe başlıyor ama umutla değil heyecanla yapıyor bu işi. Gerçekçidir erkek güzeli. Aynaların ikisini yan yana getirmeyeceğini bilir. Kız ay yüzlü, selvi boylu, kalem kaşlı, inci bakışlı? Erkek kısa boylu, yüzünde de ihtiyar bir delikanlı?
*****
Filmin tam bu bölümünde çıkıyorum. Sonunu bildiğim filmleri izlemeyi pek sevmem çünkü. Çirkin yâr olmaz güzele. Ne hikayede yazarı kavuşturur, ne filmde senaristi. Gerçekleri geçtim, mısralarda bile yan yana getirmeye yanaşmaz şairi. Hani pekte haksız sayılmazlar. Ben olsam bende kavuşturmazdı ama? Ama kavuşmuş işte bu filmde. Sonra duyuyorum tabi. Hatta inanmıyorum, filme tekrar gidip sonuna kadar izliyorum. Ben filmden çıkmaya aşkların herkesin diline düşmüş bile. Türk sinemasının en güzel kadını (Evet! Bana göre Türkan Şoray´dan daha güzeldir Gülşen Bubikoğlu) Yeşilçam´ın çirkin aşığına kavuşmuştur. Senaristte, yapımcısı da, oyuncusu da ve izleyicisi de izin vermiştir yakışanların değil aşık olanların kavuşmasına.
*****
Güzel çirkine, zengin fakire, seven herkes birbirine kavuştuğu için seviyorum Yeşilçam´ı. Filmlerin sonunda, ?Gerçek bir hikayeden esinlenerek uyarlanmıştır? diye yazıyor ya. Keşke bazı hayatların sonunda da ?Bir filmden uyarlanmıştır? yazsa.
Ve keşke böyle bir film olsa, İlyas Salman ile Gülşen Bubikoğlu kavuşsa.
Mesela Yani?