Metin SÖNMEZ


AYNI BAĞIN ÜZÜMÜYÜZ!

Teknoloji başdöndürücü bir biçimde gelişiyor; hatta hızına yetişmek mümkün olmuyor...


 

 Buna rağmen giderek eksiliyoruz... Bir yanımız yarım kalıyor..

Sahi, öyle değil mi?..

Bir şeyler var yarım kalan..

Eksikliği mütemadiyen hissedilen...

Maddenin ardına sığınıp kalıyoruz da haberimiz yok..

Oysa insan unsurunun olmadığı yerde teknoloji kaç para eder ki..?

Ama biz enteresanlıkları ve çetrefilleri hayatımızda hep görmezden geliyoruz..

Biz buyuz.. Toplumun önemli bir bölümü, al birini, vur ötekine örneğiyle o kadar özdeşleşiyor ki; pes doğrusu..

Aslına bakarsanız... Yani aynı bağın üzümüyüz..

Kimsenin kimseyi eleştirmesine gerek yok.. Çünkü üç aşağı, beş yukarı birbirimize benziyoruz..

Eee.. O zaman niçin şikâyetçi olacağız ki...

Fevkaladenin fevkinde rezillik içinde yüzüyoruz..

Haa.. Bir yandan da teknoloji gelişiyor..

İyi de birader...

insan, dahası adam gibi adamların olmadığı yerlerde teknolji olsa ne yazar, olmasa ne yazar..

Herşey insan olduğumuz ölçüde değil midir?..

Aynanın karşısına geçip, hiç öz eleştiri yaptınız mı?..

Ne kadar varım..

Ne kadar insanım diye..

Yapmadıysanız bile... En azından bir kere deneyebilirsiniz...

 Sonuç ne olursa olsun, çıkın boy aynasının karşısına..

 Ve korkmayın!..

Ötesi, berisi, vesairesi yok...

insanın insana yaklaşımı, insanca olmalı!..

Olmalı diyoruz orada kalıyoruz...

Çünkü olmuyor...

Başaramıyoruz işte...

Güç olarak, imkân olarak, elinizde hiç bir şeyiniz olmayabilir...

Karşınızdakine insan olduğunuzu hatırlamanız bile çok şey demektir..

Hadi...

Üzerinde uzun uzun, saatlerce, günlerce düşünün...

Düşünün ve çözün...

Önce nasıl biriyimin cevabını vermekle başlamalı her şey...

Beceriksizliğimizi...

Başarısızlığımızı...

Kalpsizliğimizi...

Bilgisizliğimizi...

Kifayetsizliğimizi..

Hasetlerimizi...

Aklınıza gelen daha ne varsa listeye siz ilave edin...

 Sonra geçin aynanın karşısına, bunları kendinizle paylaşın...

Nasıl bir tablo çıkacak sahi?..

Hatalarımızı kabul etmezsek... Eksiklerimizin farkına varmazsak... Yetersizliklerimizi, noksanlarımızıı, örtbas etmeye devam edersek, haksızlıkları ?pas? geçme ruh halinde ısrar edersek, ne kadar insan olabiliriz?

Ama yok...

Biz hep bildiğimizi yaşarız...

Haksız olduğumuzda bile, ?haklıyız çığlıkları? atarak gündeme geliriz bir biçimde...

Güçsüzü ayaklar altına alır ezeriz de, güçlünün yanında yalakalıkların daniskasını sergileriz...

Bir de kendimizce cevap buluruz ruhumuzu tatmin etsin diye;

?Düzen böyle... Böyle gelmiş böyle gider... Bal tutan parmağını yalar..? diye...

Düzen işte...

Oysa düzülen hep belli...

O zaman hep birlikte soralım..

Biz ne kadar insanız?