Yalçın ARAL


ATILMAYAN İMZANIN SORUMLULUĞU YOKTUR OLGUSU!

Şimdiye kadar Türkiye’nin başına ne geldiyse BÜROKRASİDE ATILMAYAN İMZANIN SORUMLULUĞUNUN OLMAMASINDAN KAYNAKLANMASINDANDIR.


Şunun iyi bilinmesi gerekir ki Atatürk sonrası Türkiye’sinde YANİ ESKİ TÜRKİYEDE bu zihniyet kökleşmiş ve imza atması için görevlendirilen ve verilen o koltuğu kendi çıkarları için kullanan insanlar bu Ülkeye neler kaybettirdiklerini çok iyi bilmeleri gerekir. O zamanlar, Devlet kapısında bugün git yarın gel ve hizmet isteyen vatandaşa bir şey vermezsen sende istediğini veya istediğin hizmeti alamazsın felsefesi dayatılmıştı. Maaşı devletten alacaksın, devlet sana o hizmeti vermek ve imzayı atması için görev, makam verecek sonrada o makamı kullanarak kendi menfaatin doğrultusunda hizmet vermek ve imza atmak için vatandaştan bir şeyler bekleyeceksin veya isteyeceksin! Bu olacak iş değildir, ayrıca sürdürüle bilir bir politikada hiç değildir.

Rahmetli Turgut Özal “ Benim memurum işini bilir! “ söylemi zamanında çok tartışılmıştı. Rahmetli Özal’ın Türkiye’nin bu gerçeğini ortaya koymak istediğinin üzerinde maalesef o zaman kimsenin durmaması çok acı bir gerçektir. Yine o zamanki aynı zihniyetteki muhalefet algı ile konuyu başka yönlere çektiğini de atlamayalım. Rahmetli Turgut Özal ve ekibi yaptıklarını anlatamadılar çünkü yaptıkları güzel şeylerin üstünü sis bulutu örtülmüştü. Uçaktan aşağıya bakıldığı zaman güzel şeyler yerine sis bulutu görünüyordu. Muhalefet birde, Sayın Özal’ın “ Benim memurum işini bilir !“ lafını algıyla çok iyi kullanmak sureti ile sis bulutunu kalınlaştırmıştı. Bu suretle de ANAP devrinin kapandığını atlamayalım. Sayın Başkan Recep Tayyip Erdoğan ilk iktidara geldiğinde “ANAP’ın yaptığı hataları yapmayacağız!” demişti.

Sayın Özal’ın “Benim memurum işini bilir!” söyleminin manası; Türk toplumunun değer yargılarına yapılan bir saldırılardan biri olduğu gerçeğini o zamanlar göremedik ve algılayamadık! Bu olgunun ve algının Devlete karşı güveni sarsmakta olduğunun da iyi bilinmesi gerekmektedir.

Bu uygulama kimin işine gelir diye sorgulandığı zaman karşımıza;

  • Dünya’da Globalci zihniyeti temsil eden Siyonistlerin protokollerinde görüldüğü üzere “DEVLETE KARŞI GÜVENİ ORTADAN KALDIRACAKSIN!”  maddesine hizmet edildiği görülmektedir.
  • Bu da Türkiye düşmanı odaklara hizmet etmek demektir.

Günümüzde aynı tip senaryoların devreye sokulmak istendiği de görülmektedir. Bu tip çatlaklara izin verilmeyerek, bu şekilde ki senaryoların devreye girmesinin önlenmesi Devletimizin bekası ve Demokrasimiz açısından çok önemlidir.

Avrupa Birliği kriterlerinde atılmayan imzanın sorumluluğunun olmaması söz konusu değildir. Bu maddeler neden şimdiye kadar Türkiye’ye adapte edilmedi veya edilemedi? Yetkili kimseler imza ve verecekleri hizmet için devletten maaş almıyorlar mı? Görevleri bu değil mi? Maalesef atılması gereken o imzayı atmak ve hizmet vermek için de bazı görevlilerin ayak sürterek kendi çıkarları doğrultusunda o imzayı atmaları ve hizmet vermeleri hoş bir davranış şekli olmamakla beraber kabul edilir bir durum da hiç değildir! Ayrıca bunun yanında kendi menfaatleri için bilerek veya bilmeyerek kimlere hizmet etmekte oldukları da ortadadır.

Şu ana kadar bu sorunun ortadan kaldırılması gerekmekte idi. Bu durumda göstermektedir ki, kanunlarımızın da vatandaşın haklarını korunmasını gerektirmektedir. Avrupa Ülkelerinde bir bürokrat görevi gereği işi savsakladığı yada gereğini yapmayarak atması gereken imzayı atmadığı zaman yerinde kalabilmesi çok zordur! Eski Türkiye’de kangren olmuş bu durumun, Yeni Türkiye’de gelişmeler olmasına rağmen yeterli olmadığı görülmektedir. Artık vatandaşa hizmet veren Devlet memurlarının maddi kazançları ve imkanları da artık Eski Türkiye’ye göre çok iyileştirilmiştir. Bu işlerin iyi niyete bırakılamayacak kadar hassas bir konu olduğunun bilinmesi gerekir. Vatandaşın hakları kanunlar ile korunması gerekir ki, yapılması gereken işi veya hizmeti bürokrat kötü niyetli olarak yerine getirmediği zaman başına neler gelebileceğini bilsin! Tabi ki vatandaşlarında haklarını bilmesi ve bilinçli olması çok önemlidir. Bunun içinde vergi veren bir toplum yaratılması hem demokrasimiz için hem de halkımızın haklarını savunması açısından çok önemlidir.

Siyasi otoriteler; “Vergi vermeyen bir toplumda sivil toplum örgütlerinin olmasının söz konusu olmadığı. Gerçek Sivil Toplum Örgütlerinin olmadığı bir toplumda da Demokrasinin olması da söz konusu değildir. ” şeklinde söylem yaparlar.

Türkiye’deki bu problemi ve olumsuz algıyı ortadan kaldırmak için vergi veren bir toplum yaratmamız gerekmektedir. Vatandaş hem vergisini verecek bir de devlettin vermesi gereken şeyler veya hizmet içinde ekstra bir şeyler vermek zorunda kalacak! Vergi veren bir toplum yaratıldığı zaman vatandaşlarımız haklarını sonuna kadar arayacaklarının da bilinmesi gerekir. Tabi ki vergi veren bir toplum yaratılırken bunun yanında Kanunlarımızın da vatandaşlarımızın haklarını koruyacak şekilde uygulamaya konulması gerekmektedir. Açıkçası, başta vergi veren bir toplum yaratacaksın, bunun yanında da hizmet alması için vatandaşı koruyacak, hizmet vermeyeni ve kötü niyetlileri elimine edecek şekilde  gerekli kanuni düzenlemeleri devreye sokacaksın. Ancak o zaman “Hizmet için varız!” felsefesinin alt yapısı yerine getirilmiş olunur.

Bu suretle, İLGİLİ İŞİN SORUMLUSU, Devletten aldığı maaş karşılığı vatandaşa gerekli hizmeti makamından dolayı bir çıkar sağlamadan vermek zorunda kalır veya vere bilir. Vergi veren Vatandaşta hakkını sonuna kadar savunur! Çünkü vatandaş Devlete karşı vergi vererek vecibesini yerine getirmiştir. İyi niyetle bu işlerin olamayacağını en cahil insan dahi bilir.  

Vergi verilmemesinden kaynaklanan, “Bana dokunmayan yılan bin yaşasın!” felsefesinin ve toplumumuz üzerinde yarattığı olumsuz algının da artık ortadan kaldırılması Demokrasimiz, toplumumuzun değerlerini koruma ve geleceğimiz açısından önemli ve gereklidir.

Ama takribi 60 sene, 4 jenerasyon süresi zarfından Atatürk sonrası Eski Türkiye’de, bürokrasisinin içine işletilmiş veya işlemiş olan bu olgu ve algı 15-17 sene zarfında sadece bir jenerasyonla ortadan kalkmasını veya kaldırılmasını beklemek mantıklı bir yaklaşım değildir. Vatandaşın talepleri doğrultusunda görevlerini yerine getirmeyenler ve atılmayan imzanın sorumluları için işten el çektirme, devlet memurluğundan atılma gibi ciddi cezai yaptırımlar KANUNLARIMIZLA güvence altına alınmadığı takdirde bu kaostan çıkılamayacağı görülmektedir. YENİ TÜRKİYE’NİN artık keyfe keder ve menfaat için “ATILMAYAN İMZANIN SORUMLULUĞU “ problemini tamamen ortadan kaldırması gerekmektedir.

Avrupa Birliğinin bize dayattığı siyasi kanunların veya kriterlerin Türk Toplumunun değer yargılarını ortadan kaldırmak için empoze edildiği maddeler olduğu gerçeği göz ardı edilmeden, Avrupa Birliğinin Siyasi kriterlerini Toplumumuzun değer yargılarına zarar vermeyecek ve toplumumuza yararlı olanların iyi incelenerek kanunlarımıza adapte edilmesi gerekmektedir.

Şimdiye kadar neden ATILMAYAN İMZANIN SORUMLULUĞU OLMADIĞI konusunun ortadan kaldırılamaması insanların kafasında soru işaretleri doğurmaktadır. Maalesef bu konuda halkımız nezdinde ciddi şekilde sorgulanan bir konu olarak da ortada durmaktadır! Artık Eski Türkiye dönemi bitmiş YENİ TÜRKİYE dönemine girilmiştir. Eski Türkiye’de çift başlılıktan dolayı İktidar olmak Muktedir olmak olmadığı maalesef bir gerçekti! YENİ TÜRKİYE’DE artık İKTİDAR olmak MUKTEDİR  olmak olduğundan dolayı, kangren olmuş bu problemin Türkiye’nin gündeminden tamamen çıkarılması gerekmektedir. Ayrıca Devletimiz tarafından Halka verilen ve bundan sonra da verilecek hizmetler açısından da çok önemlidir.

 

Böylelikle, Bürokraside halka karşı hizmet sorumluluğunu ve bu sorumluluk yerine getirilmediği zaman da işini hakkı ile yapmayanların veya kötü niyetlilerin başlarına neler gelebileceğini de bilmeleri gerekmektedir. Vatandaşta vergisini verecektir. Almadan vermek Allaha mahsus olduğunu da atlamayalım.

 

Halka hizmetin iyi niyete dayalı bir sistemle yürütülmesinin söz konusu olmadığını herkesin bilmesi gerekir. Demokrasi demek uyulması gereken kurallar manzumesidir. Bunun sorumluluğunun da TBMM’de olduğunun idraki çok önemlidir.

Artık bugün git yarın gel, bulunulan mevkiden menfaat temin etme devrinin TBMM den çıkarılacak Kanunlarımızla tamamen ortadan kaldırılması YENİ TÜRKİYE’NİN gereksinimidir. Sayın Başkanın iktidara geldiği zaman sarf ettiği söylemi tekrar hatırlatmak isterim. “ANAP’ın yaptığı hataları yapmayacağız!” Sayın Başkanın bu söyleminin arkasında duracağından da kimsenin kuşkusu olmasın.

Mühim olan, gerek Yurtdışı Türkiye düşmanı odakların gerekse de Türkiye içinde ki uzantılarının algı ile bu durum kullanılarak yaratılmak istenen sis bulutları ile yapılan güzel şeylerin üstünün örtülmesine müsaade edilmemesi gerekmektedir. Aksi takdirde Sayın Özal dönemindeki gibi tekrar boş yere kürek çekme dönemine gireriz ki buda Türkiye’mizin menfaatine ve çıkarına hiç değildir.