Necmettin ÇUHADAROĞLU


ASMAK

Aslında zor bir terim.


 

Aslında zor bir terim.

İnsanın aklına bile kötü kötü şeyler geliyor.

Her yazımızda hemen hemen konu gelince söylediğimiz bir şey var. Küçük yaştaki çocuklara tecavüz eden ve onlara zarar veren herkes cezaevinde önce hadım edilmeli sonra hayatına son verilmeli. Buna asmak ta dahil. Vay efendim pedofili hastası imişler de falan da filanda bunlarla olacak iş değil. Benim vergimle bu tür şerefsizleri üç öğün cezaevinde beslemek bile zoruma gidiyor. Ortada bir hadım yasası´da yok. İnşallah meclisten böyle bir yasa geçer ve onaylanır. Milletin canına tak etti. Maazallah yoksa herkes kendi işini kendisi yapmaya kalkışırsa sıkıntı çoğalır.

Bunun dışında bir de hikaye var..

Onun konusu da asmak.

Hikâye bu ya.

Şehrin birinde yaşananların aslında neler olduğunu, insanların birbirlerine aslında la fontenden masallar anlattığı bir ülkede kısaca yaşananların hikâyesi.

Gerçek değil.

Gerçek olması bile düşünülemez.

Evet, mesleğini askılığa asıp meslek dışında her şeyi yapmak anlamında bir deyim. Güçleri birleştirmek.

 Woltran oluşturmak.

Zamanın birinde sen, ben bizim oğlan derken ortalığı birbirine katmak için son demlerini oynayan ihtiyar kurtlarmış. Kırmızı başlıklı kız hikâyesindeki gibi. 

Şehrin menfaatlerini ön planda tutmak olan görevlerinin yerine kendi çıkarlarını ön planda çıkartmak amacı ile birlikte hareket etmek için kurtlar güçlerini birleştirmişler.  Kendileri yağ ile bal yerken asgari ücretle her işi yaptırdıkları elemanlarını üç kuruşa muhtaç ediyorlar hatta onlara arada sıra da 50-100 TL lik fişler vererek gönüllerini alıyorlarmış.

Öyle bir zaman gelmiş ki, ye ye bitmeyen bir servet sahibi olmuşlar.

Obiriks gibi.

 Çizgi film kahramanı obez biri.

Her taşın altından çıkmaya,

Herkese ayar vermeye çalışan tüccar gazeteciler türemiş.

Bir taraftan asgari ücretle geçinmeye çalışan bu işin emekçileri, değer taraftan dağda domuzu eksik olmayan bu işin az çalışan çok konuşanları bir anda ülkeyi sarmış, sarmalamış.

Bu işin geninde ve geleneğinde böyle bir şey olmamasına rağmen şehrin ekâbirleri ile ortaklaşa önüne gazeteciliği koyarak pazarlık yapan, ticaret yapan insanlar türemiş.

Süper.

Nüfuzlarını kullanmak.

Nüfus cüzdanlarını değil. Şantaj yapmak. Tehdit etmek.

Sonuç, bağımlı olmak.

Bağlantısız mışşş gibi gözükmek.

Reklam alamadığı kuruma sövmek. Utanmadan arlanmadan pervasızca karalama kampanyası yapan gazeteciler çoğalmış.

(Çoluk, çocuk, akraba,takalluat, gelin, damat,bebe, bilik, dünür, yandan öteden bacanak, abi, kardeş hariç)

Obiriksler öyle çoğalmış ve iştahlanmış ki, Direklere, tabelalara, panolara sarılmaya burası benim abiiii demeye başlamışlar. Öyle halkın, vatandaşın malına göz dikmişler ki nerede ise tabelaları artık öyle kanıksamışlar ki oranın mülkiyetini kendilerinin sanmaya başlamışlar.

Ahkam kesen onlar, haksızlık yapan onlar, sıkıntıları çözme iradesi olmadan idarecilere ayar veren onlar,  derken rüyalarımızın kahramanı ayarcılar olarak ortaya çıkmaya başlamışlar.

Rüya bu ya nasılsa gerçek değil.

Ya bi de gerçek olursa.