Şaban KÜLHANCIOĞLU


AH ŞU DOKTORLAR!

Yazının hemen başında belirtmekte fayda görüyorum.


Yazının hemen başında belirtmekte fayda görüyorum.

Ben ne doktor düşmanıyım ne de doktorluk mesleğine antipatim var.
Aksine, doktorluk mesleğinin ve bu mesleği layıkıyla yapan doktorların ayaklarının turabıyım.
Öyleyse. kime ve neye karşıyım?
Açıklayayım.
Bunca yıldır yaşadığım gördüğümve duyduğum olaylardan sonra şöyle bir kanaate vardığımı
paylaşmalıyım.
Maalesef,Ülkemizde çok az doktorun mesleğini bilinçli ve layığıyla yaptığını söyleyebilirim.
Onların bir çoğununda lüks ve özel hastanelerde görev yapmasından mütevellit,onlara ulaşmak
tamamen paranın gücüyle orantılı.
Paranızın hesabını bilmiyorsanız en kral doktora ve en kral sağlık hizmetine erişmeniz mümkün.
Eğer ki, para sıkıntınız var sa ´´Allah yardımcınız olsun´´ derim.
Kırk yıldır ne doktorlar gördüm; hastanın yüzüne dahi bakmadan ilaç yazanlar...
Muayenehanesine gelen hastaların işlerini devletin kurumlarını paravan olarak kullananarak
halledenler..
Bıçak parasını almadan ameliyatlara girmeyenler...
Devletin hastanelerinde bile özel hastası olmayan hastalara ´´geçmiş olsun´´ bile demeyenler...
Daha neler neler...
Bu yazdıklarım doktorluk mesleğinin etik ve insani tarafı.
Birde yapılan mesleki hatalar ve ihmaller var ki,evlere şenlik.
Hastaya verilen yanlış narkozlarmı dersiniz,ameliyatta hastanın vucudunda kalan makaslar,kablolar mı...
Yanlış teşhisten hastaya yapılan gereksiz müdahaleleri ve bu yüzden yitirilen uzuvları ve hayatları
saymıyorum.
Zira,gazetelerin 3.üncü sayfaları ve televizyonların sağlıktaki skandal haberlerinin bu tip haberlerle dolu olması boşuna değil.
Günümüzde Allah vermesin ciddi bir hastalığınız varsa yandığınızın resmidir.
Böyle durumlarda en az üç veya dört doktora gitmezseniz,hastalığınız hakkında sağlıklı bir kanaate varamazsınız.
Her bir doktor ayrı bir teşhis...
Öyle ilk gittiğiniz doktora inanır onun dediklerine uyarsanız hayatınız piyango çekilişine dönebilir.
Mazallah,karaciğer dalak,böbrek vucudunuzda sağlam bir şey kalmayabilir.
Bu tür ciddi rahatsızlıklarda en iki-üç doktora veya paranız varsa bir profa 400-veya 500tl vererek
gözden çıkarmalısınız.
Tüm bunlara rağmen bazen şansınız yaver gitmeyebilir..
Göğsü merhametli,mesleğine ve insana saygılı birine denk gelirseniz ne ala.
Yok sa, gözü paradan başka bir şey görmeyen birine denk gelirseniz; bol bol ziyaretine gider
gelirsiniz.(tabi çıkışta her seferinde sekretere uğramak şartıyla)
Tüm bu olumsuzlukların arasında doktorluk mesleğini aşkla yapan içi insan sevgisiyle dolu,paraya tamah etmeyen muhterem insanlarda var tabi ki..
Sağlığın ticari kazanç sektörüne dönüşmüş, kapitalizmin sağlıkta da insanların canını yakan bu ortamda heykeli dikilecek doktorlarımız var.
Mesela hemen aklıma gelenleri sırayabilirim.
Prof.Mehmet Tuğrul İnaç,Dr.Gökhan Ergün,Dr.Ömer Ayyıldız,Dr.Mehmet Uçar,Dr.Emin Selçuk
Dilek,Dr.Ragıp Ertaş...
Onlarında sayıları bir elin parmakları kadar ne yazık ki.
Bir şeyin altını tekrar çizmek isterim.
Her meslekte olduğu gibi doktorluk mesleğinde de istenmeyen hatalar olabilir.
Benim buradaki eleştirim elde olmadan istemeyerek yapılan hatalara karşı eleştiri değildir.
Ayrıca,dünyanın ve ülkemizin içinde bulunduğu kapitalizmin koşullarının acımasızlığını,sağlık
sisteminin ticarileşmesini anlıyorum ve doktorlarında bu şartlardan etkilenmelerini anlayabilirim.
Ama...
Doktorluk mesleğinin onurunu ve gururunu bir kenara bırakarak,hastasına karşı bir güleryüzü ve
tebessümü esirgeyen...
Gurur ve kibir hastalığına yakalanmış hastalara tepeden bakan...
Aklını,fikrini,vicdanını tamamen paraya tahvil etmiş doktorlarımızı şiddetle eleştiriyorum.
2500 yıl önce elin gavuru doktorluk mesleğinin kurallarını ´Hipokrat Yemini´ olarak belirlemiş.
Bu yemini yüreğinde taşıyanlara tüm doktorlara selam olsun.
Allah gönlü insan sevgisi ile dolu doktorları başımızdan eksik etmesin.