Şehrin tam üzerine hazan çökmüş... Yapraklar, elden-ayaktan ha çekildi, ha çekilecek.. Baştan aşağı sarı günlerin ortasından yol alıyoruz...
Güneş yüzünü yine tam tepeden gösteriyor ama, yaz gibi de yakmıyor...
Caddeler, telâş yüklü kalabalıklarla dolu...
Bir kafeteryanın terasında, gencecik bir kız dünya ile bağlantısını kesmiş, elindeki kitap ile trans halinde; şehir yansa umurunda değil...
Köşebaşını dilenciler tutmuş...
Parkta, iki sevgili kıkır kıkır...
Suratı asık bir adam, kendi kendine söylenerek yolları aşındırıyor...
Bir baba, çocuğunun istediği oyuncak arabayı alamamış... Parasızlığın çaresizliği içinde kıvranıyor; besbelli...
Herşeyi pas geçmiş avare avere oturup, güneşin son demlerinin tadını çıkaranlar, beyinlerinde kimbilir neyin izini sürmekte?..
Sanki sıradan olmayan bir sonbahar günü; ya da bana öyle geliyor...
Mutlulukla, mutsuzluk kolkola girmiş geziyor sokaklarda, mahallelerde...
Hazan, biraz da hüzün demek değil mi zaten!.. Ve biz de hazan mevsimini iliklerimize kadar yaşamıyor muyuz, içimize çekmiyor muyuz?..
Al işte...
Enterasan bir halet-i ruhiye...
Dikkatli bir çift göz, insanların mutlulukla-mutsuzluk arasında sürekli koşturduğunu fark ediyor...
Bir şey var beni sonbahar’a doğru çeken, benliğime hükmeden...
Sanki birileri şehri çekip alıyor ellerimin arasından...
Bu şehri çalan kim?..
Şarin dediği gibi,
ayva sarı,
nar kırmızı,
mevsim sonbahar ya...
Sonrası malûm...
Yağmur, soğuk, kış-kıyamet...
El ayak çekilmeden, şehrin tepesine karbonmonoksit yüklü kesif günler konmadan, yazdan artakalan ne varsa yaşamak adına, yüreklerdeki tüm duygular.. Ya da en azından ben öyle hissediyorum...
Bu koşturmacalar...
Bu yaşanmamışlıkları yaşama adına sağa-sola seğirtmeler...
Vedaya hazırlanan güneşin aydınlık yüzü adına son el sallamaların tercümey-i hali olsa gerek...
Yaz ile kış mevsimi arasında değişimin sembolü sonbaharın içinde gizlenen bir melankoli aramamak nasıl mümkün olsun ki?..
Hazan mevsimi üzerine daha çok laf edilir.. Ancak, sözü usta şair Attila ‹lhan’ı bırakırsak,
eğer ben yalnızsam yanılmışsam,
elimden tut yoksa düşeceğim,
yağmur beni götürecek yoksa beni der, hüzün üzerine...
Hüzüne ve yarım kalmış duygulara en iyi o hükmeder kanaatindeyim..
Madem sonbaharı yaşıyoruz...
Madem hazanı paylaştık..
O zamanbir şiirle noktalayalım bugünkü yazımızı...
ADIM SONBAHAR
nasıl iş bu
her yanına çiçek yağmış
erik ağacının
ışık içinde yüzüyor
neresinden baksan
gözlerin kamaşır
oysa ben akşam olmuşum
yapraklarım dökülüyor
usul usul
adım sonbahar
(Attila İlhan)