Necmettin ÇUHADAROĞLU


ADAM SANMAK

ADAM SANMAK


 

Ne olursan ol ama önce adam ol. Elinde türlü türlü imkânların var iken kullan kullan ki son kullanma tarihi geçmiş birisi gibi davramandan insanlar medet umsun. Kimin gözünü boyuyorsun tosun paşa, sizler insanları elinizdeki imkanlarla küçültmeye çalıştıkça işlerinizde rast gitmiyor. Dedikodu kazanının içine düşmüşsünüz ben size beddua bile etmiyorum. Sizin dünyanız bu kadar. Onun için bu kadarlık adam olabiliyorsunuz. Ramazan günü ne olursanız olun hepinizin alayını demek geliyor içimden ama utanıyorum ramazandan sonra üzerinize alının. Alınmazsanız güceniriz. Allah sizden haşa korktuğu için mi makam mevkii veriyor, yooook. Allaha kul olun diye ama siz kula kulluk etmeye devam edin. Ama cürmünüz kadar yer bile yakamazsınız. Yediğiniz haramlar burnunuzdan fitil fitil gelene kadar biz devam edeceğiz. Neyse.

 

 Bu gün biraz isterseniz derin sohbetlere dalalım. Kimsenin kimseyi hor görmemesinden bahsedelim.

 

Erzurumlu İbrahim Hakkı( m. 1703-1780) Hazretleri´nin Şakir ve Mahir adlarında iki oğlu vardır. Şakir, beş vakit namazlı abdestli bir sofudur. Gece gündüz ibadetle uğraşmakta ve adeta mescitte yatıp kalkmaktadır. Mahir ise onun tam aksine meyhaneden çıkmamaktadır. Mahir´ in bu derbeder hali Şakir´ in hiç hoşuna gitmemektedir ve az da olsa kardeşini hor görmektedir. Zaman zaman ona öğütler verip; yanlış diye düşündüğü bu yoldan onu döndürmek istemektedir. Mahir ise hiçbir zaman kardeşine kin tutmamakta ve onun bu öğütlerine saygıyla eğilmektedir. Fakat demlenmeyi bırakmamaktadır. Velhasılıkelam kendi halinde yaşayıp gitmektedir.

 Zaman gelir yaş kemale erişir ve Şakir artık olgunlaştığına karar verir. Artık Kırklara karışıp erenlere yoldaş olmak istemektedir. Babasının karşısına gelip önce eğilir eteğini öper. Babası, Şakir´ in kararlı bir şekilde eğilip eteğini öptüğünü görünce anlar ki; ayrılık vakti gelmiştir. Şakir´ in gözlerine bakar.

  ? Baba, benim zamanım geldi. Destur verirsen artık Hasan Kalesine çıkıp Kırklara karışmak dilerim.

  ?Oğul bizden ayrılmak dilersin, aklınla kalbini tarttın mı? Şakir bir an bir tereddüt yaşar fakat babasının bu sorusuna ?evet´ diye cevap verir. Bu tereddüt sonrası babası onun henüz daha olgunlaşmadığını anlar fakat oğluna bu gerçeği söyleyemez. En iyisi onun bu durumu kendisinin tespit etmesidir. Erenler karışmak kolay değildir ve zor bir deneyi geçmesi gerekmektedir.

 Baba önde oğul arkada yola koyulurlar.  Bir hayli yürüdükten sonra yolları bir meyhanenin önünden geçer. İbrahim Hakkı şöyle bir duraklar. Anlar ki oğlu Mahir içerde demlenmektedir. İçeri girerek Mahir´ e görünmeden meyhaneciye Mahir ? in borcu olup olmadığını sorar. Meyhanecinin var demesi üzerine Mahir´ in borcunu hemen öder. Meyhaneciye Mahir´ in borcunu kendisinin ödediğini söylememesini tembih ederek oradan ayrılır ve Şakirle beraber yola devam ederler.  Demlenmeyi bitiren Mahir artık yavaş yavaş evin yolunu tutmak üzere ayağa kalkar. Borcunu ödemek üzere meyhanecinin yanına varır fakat meyhaneci borcunun ödendiğini söyle. Mahir kim ödedi deyince meyhaneci ?yaşlı, sakallı bir adam ödedi, benim ödediğimi söyleme diye de tembih etti, der. Mahir anlar ki; borcunu babası ödemiştir. Meyhaneciye ne tarafa gittiklerini sorar. Meyhaneci Hasan Kalesini gösterip? yanında bir de genç adam vardı. Oğluna benziyordu? der.

 Mahir anlar ki kardeşi için hesap günüdür. Hiç beklemeden o da peşlerine düşer. Az gider uz giderler Hasan Kalesine varırlar. Ve sıra ayrılık vaktine gelmiştir. İbrahim Hakkı Şakir´ in bunu yapacak olgunluğa erişmediğine emindir ve oğlunun gözüne son bir defa daha bakar. Vazgeçeceğini ummaktadır, onun kendi kendine zarar vereceğinden korkmaktadır. Şakir´ in ise vazgeçmeye niyeti yoktur. Eğilir babasının eteğini öper ve

-         Himmet eyle baba, der. İbrahim Hakkı biraz da üzgün bir şekilde

-         Himmet çağırdığın yerde evlat, der.

 Ve Şakir kırklara karışacaktır, erenlerle yoldaş olacaktır. Bunun için kaleden uçması gerekmektedir. Kollarını açar ve kalenin duvarlarından aşağı doğru ilerler; fakat ileriye gitmek yerine geriye savrulmaktadır. İbrahim Hakkı çocuğunun uçamadığına üzülür ama kaleden aşağıya düşmediğine de sevinir. Denemekten bitkin düşen Şakir büyük bir hayal kırıklığıyla olduğu yere dizleri üzerine çöker.   O anda hazır bulunan Mahir bu olaya şahit olmuştur. Kardeşinin uçamadığına üzülmektedir ve onun uçamadığı kaleden kendi uçmak istemektedir. Ancak bunu babasına söyleyemez. İbrahim Hakkı,  Mahir´ in yüzüne bakar ve yüzündeki bu ışığı görür.

? Haydi, evlat bir de senin gününü görelim.

           

   Mahir bu selayet üzerine kalenin duvarına doğru yaklaşır; ?Ruhsat baba?, diyerek kollarını açar ve kaleden aşağı süzülmeye başlar. Tıpkı bir turna gibi kaleden süzülmektedir. Bu arada Şakir kardeşini hor gördüğünden utanmaktadır ve babası bu durumu fark etmiştir. Mahir erenlere karışıp gözden kayıp olurken; İbrahim Hakkı da sazını eline alır ve Şakir´ e dönerek başlar sarı telden söylemeye. Görelim erenler ne söyler:

 

 

Şarabı lebinden nûş eden âşık

Ne gezer mescitte dem haneler var

Onun için bize olmaz erişik

Almış nasibini divaneler var

 

Kemenkeş olanın yayı sarsılır

Erenler kılıcı arştan asılır

Koç yiğit meydanda basar basılır

Gör niçe dünyada merdaneler var

 

 Âşık olan aşk oduna alışır

Sadık olan erenlere karışır

 Çıkar meyhaneden gelir ulaşır

Hak´ka vasıl olmuş divaneler var

 

Gel Hakkı sırrını eyleme zahir

Böyle bir yol tut ki olasın Mahir

Harabat ehline hor bakma Şakir

Defineye malik viraneler var

 

Kendini adam sananlara, hiç ölmeyecekmiş gibi çalışanlara, dedikodu üretenlere, hayasızlara, arsızlara, taklacılara duyurulur.

Kalın Sağlıcakla.