Murat SİNAN


AÇ GÖZÜNÜ SEYRET!

AÇ GÖZÜNÜ SEYRET!


Bunlar soruları çalmışlar?
Kendi işine gelen ne varsa, bilgi, belge hepsini çalmışlar?
İnsanların hayatını çalmışlar.
Mütemadiyen çalmışlar.
Harala-gürele çalmışlar anlayacağınız?
Bırakalım da, kendileri anlatsın biraz da:
Kırşehir´de yakalanan komiser yardımcısı B.K., Nisan 2012´deki komiserlik sınavında soruların kendilerine verildiğini itiraf etti. B.K., Kahramanmaraş´ta görev yaptığı sırada FETÖ´cü polislerin kaldığı eve çağrıldığını, bir imam hatip lisesi öğretmeninin kendilerini tek tek odaya çağırıp Kuran´a üç kez el bastırıp yemin ettirdikten sonra 80 soruyu projeksiyona yansıtıp ezberlettirdiğini anlattı. Kendisiyle birlikte sınava giren 10-12 polisin sınavı kazandığını anlatan B.K., kursta 3-4´ü hariç tüm komiser adaylarının FETÖ mensubu olduğunu belirtti.
Şimdi şurasının altını ciddiyetle çizelim?
Adamlar çalıyor. Birde çaldıkları sorular için üç kez Kur´an-ı Kerim´e el basıyorlar. Bu ritüeli hazırlayan kim? İmam-hatip öğretmeni.
Kutsal kitap, din-iman hırsızlığa alet ediliyor iyi mi?
Nabekâr hainlerde zerre akıl melekesi kalmışsa, ne olayım ben? Baksanıza, hırsızlık yaparken, Kur´an´a el basıyorlar? Bunu de sözde din adına yapıyorlar. Buradan anlıyoruz ki beyin kafatasını terk etmiş bu insan görünümlü aşağılıklarda!
Yaptıkları din adına, dinden çıkma. Artık münafık mı dersiniz, mürtet mi?
Konu tam bu noktaya gelmişken, aslında bizleri defalarca uyarmışlar ama gören, duyan kim?
Gelin hep birlikte 14 Ocak 2015´e gidelim.
Türkiye´nin 16. Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu Hürriyet Gazetesi´ne bir röportaj vermiş ve neler söylemiş neler. Lakin ne anlayan çıkmış, ne dinleyen? Ne de okuduğunu idrak eden..
?Türkiye´nin giderek dindarlaştığı tezi doğru değil. Şekil ve sembolleri ölçü alırsak, bolca kullanılan dini kelime ve kavramları ölçü alırsak ilk bakışta dindarlaşma artıyor zannederiz. Ama dinin insandan beklediği özü ve samimiyeti ölçü alırsak, ahlakiliği esas alırsak, kendine ve çevresine barış ve huzur veren bir rahmet olmasını esas alırsak... Çok gerilere gittiğimizi söyleyebilirim. İslami zihin, bugün Kuran´ın inşa ettiği süreci tersine döndürdü. Yani akide (inanç) ve ahlak sona, muamelat (uygulamalar) başa alındı. Neden? Çünkü dünya, dinin önüne geçti. Böyle olunca da kul ile Allah ilişkisi de bozuldu, insanın insan ile ilişkisi de.
İslami zihin, bugün Kuran´ın inşa ettiği süreci tersine döndürdü. Yani akide (inanç) ve ahlak sona, muamelat (uygulamalar) başa alındı. Neden? Çünkü dünya, dinin önüne geçti. Böyle olunca da kul ile Allah ilişkisi de bozuldu, insanın insan ile ilişkisi de.?
-İdeoloji ile İslam´ı, siyaset ile İslam´ı özdeşleştiren ve bireyleri din konusunda yol ayrımına getiren bir dil benimsenmiş durumda. Bu dil, Kuran´da ve Peygamber´de olmayan, sonradan üretilmiş siyasal bir dildir, dini dil değildir. ?
Sonrasında devam etmiş Prof. Dr. Bardokoğlu:
-Dini söylem, ideolojik oldu... Din, ideolojilerle yarıştırıldı... Kavgalar din üzerinden verildi. Herkes dinden kendini meşrulaştıracak veya ötekini dışlayacak argümanlar seçme yarışına girdi.
-Bireye özgürlük alanı bırakmak şöyle dursun, kimi sevip kime karşı olması gerektiğine kadar inen ?prototip Müslüman? modeli sunuldu.
-Oysa bizim kadim geleneğimiz böyle değildi. İslam hep sivil ve özgür ortamda gelişti.
-Gerçek İslam? deniliyor. Kim belirleyecek gerçek İslam´ı? ?Ulema? deniliyor. İyi ama zaten sorunların arkasında ulemanın zihin yapısı yok mu?
-Yapacak şey belli: Şablonlar ortaya koymak yerine, bireyi Kuran ve İslam´la zihinsel temas kuracak bir donanıma sahip kılmak. Böylece İslam´ı anlama ve yaşama tercihini ona bırakmak.
Eski Diyanet İşleri Başkanı Bardakoğlu, yaklaşık 1.5 yıl önce cemaat ve tarikatlarla ilgili ne gibi saptama yapıyor:
-Günümüzde tarikatlar ve cemaatler, topluma maneviyat ve güzel ahlak vermek yerine, dünya nimetlerinden alabildiğince pay alma yarışına girmiş durumda.
-Bugün Türkiye´de dini cemaatler ve tarikatlar, dünyevi ve seküler oluşumlardır. Her biri ekonomik sektördür. Boğazlarına kadar dünyevileşme girdabında Allah diyerek döneduruyorlar. Dinden kazandıklarını dünyaya yatırmaktadırlar.
-Dini görünen cemaatlerin kolayca siyasi manevralara ve işbirliklerine girmesi, adeta kendi borsasını oluşturması da dünyevi karakterleri sebebiyledir. Türkiye´de son dönemde yaşananlar da bunu yansıtmıyor mu?
Hâsılı şu, uyaran çok olmuş aslında ama herkes üç maymunu oynamış. Sonrası malûm 15 temmuz meşum kalkışması.
Türkiye, tarikatlara cemaatlere teslim olmamalı. Tek hedef liyakat olmalı.
Artık gözümüzü açma zamanı geldi, geçmiyor mu sizce de?