Necmettin ÇUHADAROĞLU


AÇ GÖZLÜ

AÇ GÖZLÜ


 

Ruhumuzu kemiren ve bedenimizi yaşlandıran hastalığın adıdır aç gözlülük. Dünya sevgi ve hırsı tüm sevgilerin önüne geçtiği günleri yaşıyoruz. Adaletin bu mu dünya diyoruz ama dünya adaletsiz değildir. Adaletsiz yapan insanoğludur. Dünya malının kimseye yar olmadığını bile bile dünya için çalışanlar, sağda solda para toplamaya çalışan toplayıcılar, artıkçılar hala aramızda var. Koca koca adamlar belediyelerin kapılarında dileniyorlar adeta. Bilgilerini satamadıkları için internette kopyala yapıştır mantığı ile yaptıkları işleri pazarlamaya çalışıyorlar, işte bunlar aç gözlüler. Aç gözlülük sayesinde mutlu ve huzurlu olmayı bir türlü beceremiyor insanlar. ?Hırs ve aç gözlülük insanların mutlu ve huzurlu olamamalarına tek sebeptir.? Mal edinme sevdası insanların sevgi, dostluk gibi başka güzellikleri görmesine en büyük engeldir. ?İnsanoğlunun iki çuval dolusu altını olsa üçüncüsünü ister. İnsanın gözünü ancak bir avuç toprak doyurur.? Çünkü insanın tek hırssız kalacağı yer kara topraktır.


Son söz olarak: ?Maddi hayata tapanlar, deniz suyu içenlere benzerler, içtikçe susuzlukları artar.? Unutulmamalı ki, "kefenin cebi yoktur". Kimse bu dünyadan bir şey götüremeyecek. Yaptığı hayırların, kazandığı kalbin, sevgi ve güzel işlerin dışında. Günün kıssası ile devam edelim; Bir gün bir aslan, bir kurt ve bir tilki birlikte avlanmak üzere sözleşerek dağlarda dolaşmaya başladılar. Birbirlerine yardım edecek böylece bol bol av hayvanı yakalayacaklardı. Gerçi bu iş aslanın ağrına gidiyor, onlarla avlanmaktan utanıyordu lakin sabrediyordu. Üçü birden dolaşarak uzun süre avlandılar, derken bir yaban öküzü , bir dağ keçisi bir de semiz tavşan avladılar. Dolaşarak bir su başına geldiler, uzun süre dolaşmış yorulmuşlardı. Oturdular. Aslan : "Ey kurt bu avladığımız hayvanları adaletli bir şekilde paylaştır, adaleti yeniden ihya et." dedi.  Kurt kalktı kendinden son derece emin adımlarla yürüdü: Yaban öküzünü aldı aslanın önüne bıraktı :  "Efendimiz, dedi. Siz bizim efendimizsiniz ayrıca yaban öküzü de büyük ve iri siz de; onun için yaban öküzü sizin hakkınız. Keçi orta boyda ve orta irilikte onun için o da bana düşer onu da ben alıyorum. En küçüğümüz tilki olduğuna göre tavşan da onun hakkıdır." dedi. Bu paylaştırma karşısında aslan kızarak kükredi. "Ey kurt ben iyice anlamadım bir daha söyle bakayım, ne dedin? Ey kendini bilmez eşek yaklaş bakalım." dedi ve bir pençe vurarak kurdu parçaladı. Tilkiye döndü. "Ey tilki bu avları sen adaletli bir şekilde paylaştır." dedi. Tilki önce aslanın önünde secde etti; sonra : "Bu semiz öküz siz efendimizin kuşluk yemeği bunu kuşluk vakti yersiniz. Keçi, siz büyük kralımızın öğle yemeği için güzel bir yahni olur, onu da öğle vakti yersiniz. Tavşana gelince; o da size akşam yemeği olur onu akşam afiyetle yersiniz." dedi. Aslan sevinerek haykırdı : "Ey tilki çok adil davrandın çok güzel bir şekilde pay etme işini hallettin. söyle bakalım böylesine güzel pay etmeyi kimden öğrendin?" dedi. Tilki fark ettirmeden her ihtimale karşı birkaç adım uzaklaştı sonra kurnaz kurnaz gülerek cevap verdi. 

"Kurdun başına gelenlerden" dedi. 

 

Kalın Sağlıcakla,